Herkese merhaba!
Bir yaz daha gelip geçti... Oysa sanki dün Temmuz'a yeni girmiştik, değil mi? Ama ben daha başından
biliyordum böyle olacağını, göz açıp kapayıncaya dek geçeceğini. İşte hayat da böyle bir şey. Sürekli bir koşturmaca, bir telaş derken günler geçip gidiyor. İyi ve/ya kötü, bu yazı da geride bıraktık. Şimdi
kışa hazırlanma, kışlıkları raftan çıkarma zamanı. Ben her şeye rağmen sıcağı
seven bir insanım, o yüzden bu geçiş dönemleri benim için biraz zor oluyor. Palmiyeler, bisiklet, güneş, deniz tuzu hiç bitmesin istiyorum. Ama her şeyin de bir sonu var tabii. 2018 yazı da blog'da yerini alsın diyerek, iki ayımı nasıl geçirdiğimi kısaca yazayım.
Beni instagram hesabımdan takip edenleriniz görmüştür, bu yaz tatilimi yine Marmaris'te geçirdim. Çünkü Marmaris her yaz başka güzel! Dağları yemyeşil, denizi masmavi. Bu bayramdaysa son zamanların en büyük rekorunu kırdı: Tam 1,5 milyon ziyaretçiyi ağırladı. Gerçekten de plajlar, otoparklar tıklım tıklım doluydu. Şimdi neyse ki şehir o eski haline geri dönmeye başladı. Benim için de dönüş vakti yaklaştı... Ama buralar için en güzel zamanlar Eylül ve Ekim aslında.
Sadece Marmaris değil; civar kasabaları, köyleri ve koyları da harika... Şehrin içinde İçmeler ve Armutalan, sonra Turunç, Çiftlik, Bayır, Selimiye ve Bozburun da her zamanki gibi sık sık gittiğim yerler oldu. Fazla popülerlik Selimiye'ye pek yaramadı, çok sıkış tıkış bir yer olup çıktı. Kafeler/restoranlar ne de pahalıydı bu yaz! Her şey bildiğiniz gibi öyle zamlandı ki, Marmaris’te perşembe günleri kurulan ve her şeyin en tazesini bulabildiğiniz büyük köy pazarı bile bu sene market fiyatlarıyla yarıştı. Market demişken, Migros Jet'lerin sayısıysa ilçede inanılmaz derecede arttı ve adeta bakkal gibi her iki adımda bir onlara rastlar oldunuz. Düşünüyorum da, ben de ne zaman market ihtiyacım olsa Migros'a gittim. En çok parayı yine Migros kazandı sanırım.
Bol bol kitap okudum, bisiklet sürdüm, lezzetli yemekler yedim, alışveriş yaptım, yüzdüm ve yazdım tabii. Beni instagram'dan takip edenleriniz, özellikle de anbean paylaştığım story'lerde, tatil maceralarımın ve deneyimlerimin yanı sıra bilgisayar ekranımı da görmüştür: Yeni hikaye ve kitaplar geliyor. Yani ben yazıp yazıp bilgisayarımın masa üstünü dolduruyorum ama ne zaman, nasıl basılacaklar bilmiyorum. Mesela çok beklediğiniz Ters Düz'ün ikincisi şu an için maalesef basılamayacak gibi, çünkü yayınevleri de zor günlerden geçiyor. O yüzden, geçen sezon burada, blog'umda yayımladığım Mürekkep Kokunu İçime Çektim gibi yine buralardan bölüm bölüm mü bir şeyler yazsam/yayımlasam diye düşünüyorum. Ne dersiniz?
Eğer uslu bir çocuk olduysanız; beni yaz boyunca Marmaris’te sabahları erkenden sahilde bisiklet sürerken, yatlı iskelelerden ıssız kumsallara o koy senin bu koy benim denize girerken ve havuz başı şezlonglarında kendini kaptırmış saatlerce kitap okurken görmüşsünüzdür. Bonus olarak da, istisnasız üç günde bir bisiklet tamircisinde ve her ay başı süpermarketin dergi reyonunda. Evet, bu yaz da yine pek çok kitabın yanı sıra bir sürü dergi aldım! Artık dergi okuyan pek kalmadı gibi, ama ben onları hala çok seviyorum. Kitap olaraksa Yürüyen Kentler’in devamı olan İhanet Altını, Cehennem Makineleri ve Karanlık Düzlük, bu yaz elimden bırakamadığım kitaplar oldu. Yazar Philip Reeve'in bilim kurguya dair gerçekten muhteşem bir hayal gücü var! Ve beni daha da sabırsızlandıran haberse, Yürüyen Kentler'i Aralık ayında nihayet sinemalarda izleyebileceğimiz!
Sabahları altıda kalkıp palmiyeler arasında sahil boyunca bisiklet sürmeyi çok özleyeceğim. Evet, beni yakından tanıyanlar bilir, her zaman her yerde çok erkenciyim! Marmaris'te de sabahları erkenden uyanıp bisiklet sürdüm. Yani bu yaz da gelenek bozulmadı... Kahvaltı masasınaysa en geç sekiz gibi oturmuş oluyorum. Trabzon’da kızarmış ekmek üzeri tereyağı varsa, burada da süzme var! Pazardan alınan ekşimsi süzmeyi reçelle veya balla yemek nefis oluyor. Marmaris'te geceler serinlemeye başladı ama gündüzler hala çok sıcak. Tabii sıcaklarda bile beş fincan çay içmeye devam.
Geçen yine Firdevs Hanım’la yatımızda minyatür
şemsiyeli portakal suyumuzu içip, Ziyagil Köşkü'nü ele geçirme entrikaları
planlıyoruz Marmaris’e karşı. Derken arka taraftan suya düşme sesi geliyor; hiç
şüphesiz laf dinleyen Katya olmalı bu. Kendilerine gün doğan Mukaddes Hanım’la
Ferhunde, karşılıklı gülüşüyor. Ve Zerrin kamaradan sesleniyor: "Yaz nasıl
gidiyor? Eğleniyor muyuz, oynuyor muyuz anam?"
Peki sizin yaz tatiliniz nasıl geçti? Yorumlarda buluşalım!
Sosyal medya hesaplarım:
bayıldım harika olmuş ellerine sağlık seni severek takip ediyorum ben de bloğuma bekliyorum www.rnkync.blogspot.com.tr
YanıtlaSilBenim yazın birçok tekne turuna katılıp her haftasonu başka koylarda yüzerek geçen kısmı en eğlenceli olandı. Bayram tatili çoook kitap okuyarak geçti. Çok keyifli anlatmışsın seninkini, mutlu günler...
YanıtlaSilBlogun gerçekten harika!. Birincilikle mezun olmuşsun hayırlısı olsun :)
YanıtlaSilBlogunuzu severek takip edeceğim!
Yeni yazımı okursanız çok sevinirim. Sevgilerimle!!
https://benirva.blogspot.com/2018/09/kendimle-yarstm.html
Gerçekten yaz ne kadar hızlı geçti.Eylül ne çabuk geldi? Henüz kışlıkları çıkartacak zaman gelmedi ama sanırım kış için hazırlanmak gerek.
YanıtlaSilYayınevlerinin zor günler geçirmesine üzülüyorum
Bence de cok cabuk gecti. Okullarin kapanmasiyla acilmasi bir oldu sanki 😂
YanıtlaSilSeverek okuduğum bir yazı oldu :)
YanıtlaSilNe güzel, dolu dolu bir yaz geçirmişsiniz.