2 Şubat 2025 Pazar

BİTTİ BİTTİ BİTMEDİ

Saat 15.00. Evin içi hava alsın diye açtığım camı, içeri temiz hava yerine zehirli karbonmonoksit mi dolduruyorum diye huylanıp kapatarak bilgisayarımın başına, bu yazıyı yazmaya oturdum. Bir ay çöreği, birkaç fıstık yedim. Fıstığın içinde pestisit yoktur, değil mi? Umarım yoktur. Ama Türkiye'den Avrupa'ya ihraç edilen Antep fıstıklarında yüksek miktarda pestisit (yetmedi, bir de aflatoksin varmış; neyse bedavadan gıda kimyageri olduk hepimiz) bulunduğu için Türkiye'ye geri gönderilen ve burada bize satışa sunulan (görünüşe bakılırsa bizi insandan sayan yok) Antep fıstıklarını haberlerde daha yeni okuduk. Portakaldan, nardan, elmadan, mandalinadan nasıl olsa pestisite bağışıklık kazanmışızdır herhalde. Yiyin gari.

Maskeleri bu sefer de hava kirliliğinden dolayı takacağız gibi görünüyor. İstanbul'da bu hafta çarşambadan beri hava kirliliği uyarıları zaten yapılıyordu. Sis, pus ve hava kirliliğinin birbirine karıştırdığı günlerde, televizyonda pek görmesek de, internette "İstanbul'da karbonmonoksit patlaması başladı, uzmanlar uyardı!" haberlerine rastlayınca, Covid bittiğinden beri dolapta duran maske kutusunu tekrar piyasaya çıkardım. Açık havada fazla dolaşmamayı ve hatta evlerdeki camı pencereyi açmamayı öneren bu haberlere bakılırsa, iş yerlerinin evden çalışma vermesi gerekir ki sokağa çıkmayalım. Tabii böyle bir şey olduğu yok; dolayısıyla her gün İstanbul'un hava kirliliğinin içine atıyoruz kendimizi. Sahiden de gözle görülür bir kirlilik vardı cuma günü ve dün, ara ara da soba dumanı gibi apaçık duyulabilen kokular çektik ciğerlerimize. Ben de bazı yerlerde yürürken maskemi taktım, ne yapayım.

Dün, Üsküdar'dan Haliç vapuruna binerek son durak olan Eyüp'teki Artİstanbul Feshane'ye, Ahmet Güneştekin'in "Kayıp Alfabe" sergisini görmeye gittim. (Yılbaşından sonra HER ŞEYE gelen zammın elbette ulaşıma gelmesi de kaçınılmazdı. Gelecekte bir romancı olur da 2025 İstanbul'undaki günlük yaşamı arka fonuna alarak yazacağı roman için interneti kurcalarsa diye tarihe sosyoekonomik not: Haliç vapuru tam 45 lira olmuş, git gel 90 lira gitti. Geçen hafta gelen zamlardan sonra İstanbul'da toplu ulaşımda bir basış 20 liradan 27 liraya çıkmıştı. Öğrenciler içinse 13,18 lira. Bazı uzun mesafeli vapurlar ise görüldüğü üzere 45 lira. Ama indiğin iskeleye bağlı olarak iade alınabiliyor. Bu iade sistemi güzel bir şey. Bence otobüslerde de olmalı. Ben belki bir durak için bineceğim -ki ben binmem, yürürüm, ama belki binenler olacak?-, niye 50 durak gitmiş gibi 27 lira basayım ki?) Malum, havalar 17-18 derece olunca, Balat'a kadar filan vapurun üst katında oturdum. Ama sis nedeniyle Boğaz'ın hiçbir güzelliği görülemiyordu, her şey örtülmüştüBoğaz demişken, bugünlerde Remzi Kitabevi'nden daha yeni çıkan, dumanı üstünde Turan Akıncı kitabı "Boğaziçi: Saraylar, Sefaretler, Yalılar"ı okuyorum da, Boğaz'a bir başka gözle bakmaya başladım. İstanbul’da yaşayanlar olarak, yaşadığımız şehrin ne kadar farkındayız? Bir hengamenin içinde yuvarlanıp giderken, yaşadığımız şehrin köklü geçmişini ve tarihi mimarisini fark etmeye mecalimiz kalmıyor çoğu zaman. Fotoğraflarla zenginleştirilen, Boğaz'daki yalıları, Osmanlı'daki Boğaziçi köylerini, koruları, sarayları, yapıları anlatan kitapla eski İstanbul'da nostaljik bir gezintiye çıkmış gibi oldum. Havalar güzelleşince kitaptan belirlediğim yerlerde yürüyüşler yapacağım, kitap bende İstanbul'u adımlama düşüncesi uyandırdı. Meraklısına duyurulur diyeyim ve bu bahsi burada kapatayım. Neyse, sonra vapurun üst güvertesinde üşüyünce alt kata, kapalı alana indim. Eyüp iskelesinden beş dakika mesafede Feshane. Taş ve metal gibi malzemelerden yapılan, insanları düşünmeye sevk eden çeşitli eserlerin sergilendiği sergi ücretsiz. O nedenle de çok kalabalıktı. Ama gitmişken düşünmeden edemedim: İnsanlara sergi girişinde telefonlarınızı topluyoruz, çıkışta alacaksınız deseler, kaç kişi yine de o sergiye gider? Eserleri incelemekten çok, görevmiş gibi çabuk çabuk fotoğrafını çekip, hızla diğer esere doğru yol alıyor çünkü çoğunluk... Bu her sergi için böyle maalesef. Anı yaşamak yerine çekip paylaşmak, çağımızın hastalığı.

Bu arada havalar sıcak dedim ama, yarından itibaren hızla soğuyor ve çarşamba günü İstanbul'a kar geliyor diyorlar. Ah, biz bu lafları çok duyduk, dediğinizi duyar gibiyim, haklısınız. Bakalım İstanbul'a bu sefer beklenen kar yağacak mı? Neyse, birkaç gündür kapattığım kombimi bugün itibarıyla tekrardan açtım. Şu an için hava hala oldukça ılık ama.

Bir yandan da kitap kulübü kitaplarımı okuyorum. Daha detaylı olarak geçtiğimiz hafta şu yazımda duyurmuştum. Bir süredir buluşma düzenleyemediğim kitap kulübümde Şubat ayında Üsküdar'da toplanıyoruz. Okuyacağımız kitaplar, Afro-Amerikan edebiyatının en önemli yazarlarından Nobel ödüllü Toni Morrison'ın iki farklı sınıftan iki farklı siyahi karakter arasındaki ilişkiyi ele alan çarpıcı romanı Katran Bebek (Sel Yayıncılık) ve Wilhelm Jensen'ın Antik Çağ'dan kalma bir rölyefi saplantı haline getiren genç arkeoloğunun peşinden İtalya'ya uzanan ve psikanalitik bir incelemeye tabi tutulan (hem de Freud tarafından) ilk edebiyat yapıtı olan novellası Gradiva: Bir Pompei Düşü (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları). 22 Şubat cumartesi günü buluşacağız. İstanbul'da yaşayıp kitap kulübüne kayıt yaptırmak isteyenleriniz olursa, şu formu doldurabilirsiniz.

Bir sonraki yazıda görüşünceye dek, kendinize çok iyi bakın!

instagram.com/ofluoglumert

twitter.com/ofluoglumert

En son çıkan kitabımı incelemek için: https://www.remzi.com.tr/kitap/benim-kucuk-saheserim

1 yorum:

  1. Bizim komşumuz marangoz ısınmak için ne yakiyorsa hergun bir kaç kere şikayet ediyoruz bina sakinleri olarak ama yine değişen bir şey yok denetime gidenler rüşvet mi alıyor diye şikayet aninda da dile getirdik ama hala kesin bir sonuç yok her yeri kapasakta kötü pis bir koku evi giriyor şu an felaket öksürüyorum geçmiyor bı turlu çünkü havalar çok kirletiliyor.. Neyse sorunlar bitmez güzel dolu dolu bir blogunuz var takibe aldım hayırlı yayınlar diliyorum 🙂

    YanıtlaSil

BİTTİ BİTTİ BİTMEDİ

Saat 15.00. Evin içi hava alsın diye açtığım camı, içeri temiz hava yerine zehirli karbonmonoksit mi dolduruyorum diye huylanıp kapatarak b...