28 Mart 2016 Pazartesi

TERS DÜZ OLANLARIN SAYISI ARTIYOR!


Ya ne söylesem bilmiyorum ki...

Tek kelimeyle harika bir duygu bu! 

Kitapla ilgili her gün bir sürü güzel yazı geliyor, ben artık gerçekten takip edemiyorum...

Blog yazıları, mesajlar, fotoğraflar, yorumlar, tweet'ler... 

Kitabı yazarken bu kadar çok geri dönüş alacağımı beklemiyordum, hatta hiç beklemiyordum doğrusu... 

Ve inanır mısınız, şimdiye dek aldığım dönüşlerin hepsi olumlu, hepsi pozitif. Henüz olumsuz bir eleştiri yazan çıkmadı, ki hemen söyleyeyim kapım onlara da sonuna kadar açık. Herkesten bir sürü güzel şey duyuyorum her gün! Hikayeyi seven, karakterlerle bütünleşen, ikinci kitabı bekleyen bir sürü insan olduğunu bilmek nasıl bir his size anlatamam...

Sözün özü, Ters Düz okuyup ters düz olanların sayısı artıyor, heyecan çığ gibi büyüyor! Ne mutlu bana ki okuduktan sonra uzun uzun yorumlar yazarak duygu ve düşüncelerinizi, kitabı okurken hissettiklerinizi tüm samimiyetinizle, içtenliğinizle anlatıyorsunuz. Keyifle okumanıza gerçekten çok seviniyorum!

Karakterleri benden de çok sevdiğiniz, sahiplendiğiniz, inandığınız, bağlandığınız, desteklediğiniz için çok teşekkürler. Kitapta olayların geçtiği köy olan Bozbalık'sa neredeyse tüm karakterlerin önüne geçmiş, herkesin dilinde bir Bozbalık'tır gidiyor. Ne yapsak bir Bozbalık Köyü mü kursak gerçekten? Geçen okuyan biri "Okurken temiz hava doldu içime resmen" diye yazmış. Meğer öyle bir yerde yaşamaya ne çok özlemi varmış herkesin... Kitabımla en çok da bu özlemi bir kez daha gündeme getirdiği için gurur duyuyorum.

İkinci kitabın ne zaman çıkacağıyla ilgili biiiiiiiiiiiiir sürü mesaj alıyorum. Ancak ne desem boş, henüz yazım aşamasında kendisi, elbette vakti geldiğinde çıkacak. Hem belki ondan önce daha "görülebilir" başka sürprizlerim olur size, ne dersiniz?


(Burada sadece blog yazılarının linkini verebiliyorum, umarım atladığım yoktur. Yazılar çoğaldıkça bu listeyi güncelleyeceğim. Diğer sosyal mecralardan yazanlar kalbimde!) 

https://sadevederin.blogspot.com/2017/09/kitap-cikaran-blogcular-9_11.html

http://biposetkitap.blogspot.com.tr/2015/12/ters-duz-mert-ofluoglu-kitap-yorumu.html

http://okumagunlugum.blogspot.com.tr/2015/12/ters-duz-mert-ofluoglu.html


http://adammutlu.blogspot.com.tr/2016/03/ters-duz-mert-ofluoglu.html

http://bahargulce.blogspot.com.tr/2016/01/ters-duz-mert-ofluoglu.html


http://herseydenkonusmali.blogspot.com.tr/2016/01/ters-duz-mert-ofluoglu.html


http://kitapgunesim.blogspot.com.tr/2016/03/ters-duz-mert-ofluoglu-kitap-yorumu.html


http://duygusalzeka.blogspot.com.tr/2016/01/kitap-yorumu-s-duz-mert-ofluoglu.html

https://yormuyorum.blogspot.com.tr/2016/05/ters-duz-bir-mert-ofluoglu-kitab.html

http://oceannekizsevgisi.blogspot.com.tr/2015/12/ters-duz-kitap-tantm.html


http://dikiskis.blogspot.com.tr/2016/01/taze-taze-ters-duz-mert-ofluoglu.html


http://mavianne.blogspot.com/2018/05/ters-duz-mert-ofluoglunun-ilk-kitab.html

27 Mart 2016 Pazar

SİZİ INSTAGRAM'A DA BEKLİYORUM!



Hey blogger dostlarım! E gündelik hayattan fotoğraflar ve kitaplar için Instagram hesabıma da bekliyorum sizi! Orada da muhabbet edelim! https://www.instagram.com/ofluoglumert/

25 Mart 2016 Cuma

JU-JU-JU-JUICY!

Günaydın sebepsizce ve delicesine erken kalkan soap opera yazarları. 

Ju-ju-ju-juicy!

22 Mart 2016 Salı

BENNU YILDIRIMLAR


Onunla ilk kez bundan iki yıl önce güneşli (ama görünen o ki biraz da serin, üstümüze baksanıza) bir Nisan günü röportaj için bir araya gelmiştik... Kendisini zaten sürekli hayranlıkla izlerdim ama tanışınca bu hayranlığım daha da artmıştı... Her şeyden önce güzel, samimi, sevecen, tatlı dilli, mütevazı, açık sözlü ve kesinlikle çok yetenekli bir kadın olduğunu o gün bir kez daha anlamıştım... Evet, yetenekli kısmını vurgulamak gerekir çünkü karşımdaki Bennu Abla'nın bugüne dek canlandırdığı ve en akılda kalan Elif, Fikret ya da Nermin karakterleri ile hiçbir şekilde alakası yoktu. Sinemada, tiyatroda, televizyonda, kısacası içinde olduğu her alanda harikalar yaratan bir kadın o! Bilmem söylememe gerek var mı ama dizi dünyasında onun gibi samimisine, onun kadar doğalına az rastlanır... Onu çok seviyorum... Onu çok seviyoruz... Röportajın yıldönümü sebebiyle hislerimi (sabırsızlığımdan ötürü biraz erken davranarak) paylaşmak istedim... 

21 Mart 2016 Pazartesi

ATIŞTIRMALIKLAR, DİZİLER VE BİR ŞARKI


Herkese merhaba... Şu anda bu yazıyı yazarken bir yandan da yukarıda gördüğünüz şeyleri yiyorum. Frambuazlı ve beyaz çikolatalı atıştırmalıkları severim. Simidi zaten sevmeyen yoktur herhalde. Kurabiye, kek, pasta, kruvasan, grissini, yaprak galeta, makaron, selanik gevreği, kuru yemiş ve kurutulmuş meyve gibi tatlı ve tuzlu şeyleri de çok severim. Bu iştah açıcı girişten sonra, bu yazıda yine diziler hakkında yazacağım. 




Show'da yakında iki yeni dizi başlıyor. Biri Oyunbozan. Barış Kılıç, Tuvana Türkay, Serhat Tutumluer gibi oyuncular başrolde. Tutumluer'i Umutsuz Ev Kadınları'ndan Sinan olarak hatırlayacaksınız (ah ah ne güzeldi o ve Yasemin...). Tekrar yeni bir başrolle ekranlara dönmesi güzel. Türkay da tamam. Ama ya ben bu kadroda Barış Kılıç'ı pek anlayamadım. Güllerin Savaşı biter bitmez daha nefes bile almadan hemen ne diye yeni bir diziye başlıyor? Benim aklımda hala Ömer o. Üstelik, bu dizide de tıpkı Güllerin Savaşı'ndaki gibi bir doktoru canlandıracak! Bu bence onun kendi oyunculuk kariyeri açısından hiç iyi değil. Sonra rol üstüme yapışıyor deyip duruyorlar... Show'daki ikinci yeni dizi de İstanbul Sokakları. Kanal D'de Tatlı İntikam diye bir dizi başlıyor. Yine klasik bir romantik komedi! Ben acayip sıkıldım artık bu sulu romantik komedilerden... Star'da geçen detaylıca yazdığım 46 Yok Olan'ı dört gözle bekliyorum. Star bir de aynı Güzel Köylü gibi şimdi de Hanım Köylü diye bir diziye başlıyor. Ben anlamıyorum bu kadar aynı olmasına ne gerek var... Reytingi garantilemek için öyle yapıyorlar sanırım. Fox'ta Aşk Yalanı Sever başlıyor. Kısacası şu sıralar her kanal peş peşe yeni dizilerini yayına sokacak. 


Caz müzik önerilerimi çok seviyorsunuz, teşekkür ederim (size şu siteden bahsetmiştim, değil mi). Şimdiyse yerli bir şarkıyla ilgili birkaç bir şey söyleyeceğim. Betül Demir'in son şarkısı Aslan Payı ile ilgili. Betül Demir Mıknatıs albümünde sesini ve kalitesini kanıtlamıştı. Ondan yıllar sonra yeni albümü yakında çıkacak. Ama öncesinde bir şarkısını kliplendirdi. İşte bu Aslan Payı. Betül Demir Aslan Payı'nda gerek fiziksel görüntü gerekse özellikle de nakaratta ses olarak sizce de aynı Gülşen değil mi? Bence Gülşen ve Betül demir arasındaki fark gitgide kapanıyor. Hangisi diğerine benzemeye başladı anlamıyorum. Bu benzerlik iyi mi kötü mü, bilmiyorum. Ama ben ikisinin de şarkılarını çok severim. 

19 Mart 2016 Cumartesi

TERS DÜZ KARAKTERLERİ ÇÖP ADAM OLURSA?

Sosyal medya her dönem, hatta neredeyse her ay, her hafta yeni bir akımın etkisi altına giriyor. Şimdilerde sosyal medyayı sallayan şey ise çöp adamlar! Bu furyaya göre birini çöp adam/cin Ali olarak çiziyorsunuz, bak işte o şöyle böyle deyip o kişiyi tanıtıyorsunuz, sonra da "gibi olun/olmayın" diyerek kapanışı yapıyorsunuz (ben komik olsun diye hepsini "olun" diyerek bitirdim, sakın olmayın yani!). Evet, ihtiyacınız olan tek şey Paint. Yine de epey zaman alan bir sosyal medya akımı bu. İlk kim yapmış nasıl yayılmış merak ediyorum... Neyse, bir şey moda olur da Ters Düz karakterleri ayak uydurmaz mı? Peki ya Ece, Burak, Nilgün, Meryem, Ali, Münevver çöp adam olursa? E buyurun o zaman: 


Bu Ece.

Ece yakında yeni kitabını çıkaracak olan başarılı bir yazar.

Ece günlerden bir gün, yıllardır iletişim kurmadığı babasının kaybolduğu öğrenip köyüne geri dönüyor.

Ece köyünde üvey kardeşleriyle tanışıyor ve dakika bir gol bir Nilgün'le papaz oluyor.

Ece sevgilisi Kerem'den ayrı kalınca gönlü Burak'a kayıyor.

Ece babasına ne olduğunu bulmaya çalışırken entrikalarla, sırlarla ve ölümlerle yüzleşiyor.

Ece gibi olun.


Bu Burak.

Burak hem sevecen hem iyi niyetli hem yakışıklı.

Burak Ece'nin çocukluk arkadaşı. 

Burak kendini bildiğinden beri Ece'ye aşık. Yıllar sonra Ece köye dönünce bu aşkı yeniden alevleniyor ve içinde ona karşı bir umut ışığı doğuyor.

Burak yerel bir gazetede futbol yazıları yazıyor.

Burak her yere küçük motosikletiyle gidiyor.

Burak çocukluğundan beri Bozbalık'tan dışarı çıkmamış ama kendini her konuda geliştirmeyi de başarmış.

Burak gibi olun. 


Bu Nilgün.

Nilgün Kadir'in Münevver'den olan ilk çocuğu.

Nilgün annesi evi terk edince okulu bırakıp hem kardeşlerine hem babasına bakmaya başlamış. 

Nilgün günün birinde hiç tanımadığı üvey ablası hayatlarına girince ona düşman kesiliyor.

Nilgün Ece'yi Bozbalık'tan yollamak için elinden geleni yapıyor.

Nilgün ev ve bahçe işleriyle ilgileniyor.

Nilgün gibi olun.


Bu Meryem.

Meryem üç ay önce Ali'yle evlenmiş. Tek istediği mutlu bir yuvasının olması.

Meryem hırslı ve akıllı bir kadın.

Meryem'in Ece'yle okul yıllarına dayanan sorunlu bir arkadaşlığı var. Hiç iyi anlaşamıyorlar.

Meryem Ece köye geri dönünce onun kocasını elinden almaya çalıştığını düşünecek ve evliliğini korumak için elinden geleni yapacak.

Meryem'in dip boyası gelmiş.

Meryem gibi olun. 


Bu Ali. 

Ali köyün jandarma komutanı.

Ali yakışıklı, kaslı, karizmatik.

Ali üç ay önce Meryem'le evlenmiş.

Ali bir zamanlar Ece'yle çok yakındı.

Ali babasına ne olduğunu bulmak için Ece'yle tekrar yakınlaşıyor.

Ali Ece'den hoşlanmaya başlıyor.

Ali gibi olun. 



Bu Münevver. "Deli" Münevver.

Münevver yıllar önce Kadir'le parası için evlenmiş ama üvey kızı Ece'yi sahiplenmemiş ve ona hiç iyi davranmamış.

Münevver yüzünden Ece evi terk etmiş.

Münevver Kadir'in maddi durumu kötüleşince, dördüncü çocuğu Melek'i doğurduktan sonra bir gece ansızın evi terk etmiş.

Münevver o günden beri kayıp ve nerede olduğunu, hatta sağ olup olmadığını bile kimse bilmiyor.

Münevver gibi olun.

17 Mart 2016 Perşembe

TERS DÜZ'ÜN DEVAMINA DAİR İLK İPUÇLARI!


Öncelikle, ikinci kitabın adı tabii ki "Ters Düz - 2" gibi bir şey olmayacak. Çoktan belli olan bambaşka bir isim var, ama duyurmak için henüz erken. Aslına bakılırsa aklımda böyle bir post hazırlamak da yoktu. Ama ikinci kitapla ilgili ipucu, detay ve bilgi isteyenler çoğalınca, tamamen eğlence amaçlı böyle bir kolaj video hazırlayıp bir yazı yazmaya karar verdim.

Dikkat! Bu yazı yarı yarıya spoiler içermektedir! Henüz serinin ilk kitabı Ters Düz'ü okumayanlar yazıyı okumayı sonraya erteleyebilirler! 

Sadece 17 saniye olan bu fragman, bir silahın patlamasıyla açılıyor ve çıkan kurşun sonraki sahnede elmaya dönüşüyor. Bildiğiniz gibi elma aşkın, genellikle de yasak ya da yaşanmaması gereken bir aşkın sembolüdür. Sonra bir bez bebeğin rüzgarda yuvarlanmasını görüyoruz. Ve kanlı bıçaklar... Rüzgarda boş sallanan salıncak da ikinci kitapta veda edeceğimiz karakterler olduğu şeklinde yorumlanabilir. Evet, gerisi sizin hangi sahneyi nasıl yorumladığınıza kalmış.


Şimdi de, yeni kitaptan bazı ipuçlarına gelelim: 

> Yeni kitapta da Bozbalık'ın ölüm kontenjanı yine dolu. Ana karakterlerden en az biri hayatını kaybedecek. Kim bilir, belki birden çok...

> Ece'nin hayatında tahmin bile edemeyeceği gelişmeler olacak. Bunun yanına saklamak zorunda olduğu sırlar ve entrikalı durumlar da eklenince, zavallı Ece'yi her sayfada yeni bir zorluk beklediği neredeyse kesin gibi.

> İlk kitabın finalinde çok kötü bir ruh haliyle uğurladığımız Nilgün, yeni kitapta bu durumun yanı sıra bambaşka bir duyguyla daha daha kasıp kavrulacak.

Meryem yeni kitapta öyle işlerle uğraşacak ki, okurlar onu sevenler ve ondan nefret edenler olarak ikiye ayrılacak. Bu ikisinin arası yok.

> İlk kitapta aşk hayatları durgun olan iki karakter yeni kitapta aşkı bulacak. Ama içlerinden bir tanesi öyle şeylerle yüzleşecek ki, aşkı bulduğuna bulacağına pişman olacak! 

Yeni kitabın büyük gizeminin yanı sıra, farklı kollardan yan gizemler de işlenecek. 

> İlk kitap, karakterler Ocak ayının ortasını yaşıyorken bitmişti. Zaman atlaması olmadan yeni kitapta olaylar kaldığı yerden, Şubat'tan başlayacak. Yine bol bol kar tasviri okuyacağız ama bitmedi; kitap Bozbalık'ta bahar ve yaz başlangıcı döneminde olanları da ele alacak. 

> Yeni kitabın aşk dozu ilkine göre daha yüksek olacak. İlk kitapta tohumu atılan olaylara yeni olaylar eklenecek.

> Ters Düz'de herkesin hayatını birbirine bağlayan Kalandar şenliği gibi, yeni kitapta da herkesin hayatını değiştirecek büyük bir olay yaşanacak.

Anlayacağınız ikinci kitapta da Bozbalık'tan yine sır, aşk, gizem, dram, entrika ve gerilim eksik olmayacak! Ne de olsa burası Bozbalık... 

#buköydençıkışyok 

15 Mart 2016 Salı

46 YOK OLAN: BİRİ MELİS BİRKAN MI DEDİ?


27 Mart pazar akşamı saat 23.15'te Star'da 46 Yok Olan diye bir dizi başlayacak. Erdal Beşikçioğlu, Melis Birkan, Yasemin Kay Allen, Saygın Soysal ve Berkan Şal başrollerde. Bu dizi pek çok açıdan benim de radarımda. Bu açıların kimi kişisel sebepler, kimi de televizyon sektörüyle ilgili heyecan verici gelişmeler. Bahsettiğim en büyük kişisel sebep, bu dizinin uzun bir aradan (en son Saklı Kalan diye sadece üç bölüm süren nefis bir diziden) sonra Melis Birkan'ı tekrar ekranla buluşturacak olması. Bildiğiniz gibi, kendisi benim favori oyuncularımdan biri, hatta öyle ki, eğer olur da günün birinde Ters Düz'ün dizisi/filmi çekilirse diye yazdığım şu uzun oyuncu listesinde, kendisi Ece Duman'ı oynamasını istediğim oyuncu! Duruşu, fiziksel görünüşü falan tamamen bir Ece zaten. Yani sırf Birkan oynadığı için bile ben kesinlikle izleyeceğim bu 46 Yok Olan'ı.


Şimdi bu 46 Yok Olan'da şöyle bir durum var. Aslında bu dizi Breaking Bad uyarlaması olacaktı. Ne var ki adapte için gerekli izinler alınamadı, uyarlama gerçekleştirilemedi. Ama biz gerek dizinin konusuna, gerekse adına baktığımızda, Breaking Bad'le çok benzeştiğini görüyoruz. Erdal Beşikçioğlu, Murat Güney diye bir genetik profesörünü canlandırıyor. Kız kardeşi bitkisel hayatta. Onun için birtakım deneyler falan yapıyor. Bakın bu bile Breaking Bad kokuyor. Eh, uyarlama izni alınamaması, o diziye benzer bir şeyler yapamayacakları anlamına gelmiyormuş, demek ekibin bir şekilde Breaking Bad oynayası varmış. 46 deyince benim aklıma Mehmet Turgut'un dergisi 46 geliyor. Sizin de mi? Ama yok. Kromozom sayısından dolayı 46'ymış dizinin adı. Breaking Bad'de de 35 ve 56 sayıları vardır hani. Neyse yani bu tip bilimsel bir konu açısından benzeşiyorlar ama sonuç olarak 46 Yok Olan bir uyarlama değil. Olmasın da zaten ya. Uyarla uyarla içimiz şişti son zamanlarda. Ben şahsen bizim senaristlerimizden de çok özgün konular çıktığını düşünüyorum (Bkz: Hatırla Gönül). 


Hani yukarıda, televizyon sektörüyle ilgili heyecan verici gelişmeler demiştim ya... Sıkı durun: Bu dizinin bir bölümü sadece 60 dakika sürecek! Evet! 150 dakika dizi izlemeye alışmış televizyon seyircisi için çok orijinal bir şey olacak bu... Kısa dizi çekme daha önce de birkaç kez denenmiş ve maalesef başarılı olmamış riskli bir iş. Olsun. En azından içlerinde kalmamış olur. Hem belli mi olur, belki bu tutacak? 


Ama, böylesine riskli bir işi pazar günü bir de üstüne 23.15'te yayına sokarsan, kusura bakma ama 46 Yok Olan daha baştan ölü doğmuş bir iş olacak. Yahu 23.15 nedir? Hiç yayınlama daha iyi! Neyse ki, dizinin gerek format gerekse oyunculuklar açısından internet ve sosyal medya fenomeni olması daha olası gibi. Umarım ben haksız çıkarım da, böyle güzel bir kadro, böyle yenilikçi bir iş ekranda uzun müddet devam eder. Biz de uzun uzun Melis Birkan oyunculuğu izlemiş oluruz, ne dersiniz? 

13 Mart 2016 Pazar

YAZ NE ZAMAN GELİYORSUN?


Ters Düz'le ilgili blog'larda, instagram'da, twitter'da güzel yorumlar, uzun uzun yazılar okumaya devam ettikçe mutlu oluyorum, çünkü kitabın devamı yolda, ikinciyi heyecanla bekleyen bir sürü insan olduğunu bilmek bana yazarken motivasyon sağlıyor!

Bakın en son şu linkte "Açıkçası bu kadar iyi bir ilk kitap beklemiyordum. Yazılan yorumları okudum ama yorumlar bloggerlar tarafından yazıldığı için acaba bu bir blogger desteği mi diye düşündüm fakat okuyunca gördüm ki kitap bu yorumları hak ediyor. Kurgusu, dili, betimlemeleri... Devamı için çok bekletme bizi" diye gördüm. Merak etmeyin, devamını son sürat yazıyorum!

Bir de hani şurada demiştim ya "blogger kitap çıkarttı" demesinler diye... Çünkü beni tanıyanlar biliyor zaten, ben esas yazarım, her konuda yazarım, sadece blog'um da var, hepsi bu. Yani benim için illa bir tanımlama yapılacaksa "blog'u da olan bir yazar" denilmesi daha çok hoşuma gidiyor. Öte yandan zaten her sosyal medya hesabımda kendini "yazar, blogger, hayalperest" olarak tanımlayan da benim. 

Ben geçenki yazıda havalar ısındı dedim diye mi ne, dün bugün yine birden serinledi ortalık. Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır durumu anlayacağınız. 


Yaz ne zaman geliyorsun bak gözümüz yollarda kaldı... 


Ve... Ayşe Arman Nurgül Yeşilçay'la bomba bir röportaja imza atmış bugünkü gazetede... Buyurun şu linkte Nurgül Yeşilçay, Paramparça dizisinden neden ayrıldığını ve Erkan Petekkaya'nın ona yaptıklarını anlatıyor. Yeşilçay'ın "Sen erkekliğini benim kadınlığım üzerinden taçlandıramazsın!" sözü uzun süre konuşulacaktır. Okuyun derim.

10 Mart 2016 Perşembe

İLK "YAZA AZ KALDI" YAZISI BENDEN!


Havalar artık ne kadar güzelleşti, değil mi? Tamam, arada yine gökyüzü bulutlanıyor, yere birkaç damla yağmur düşüyor (ne de olsa Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır), ama artık o sert soğuklar geride kaldı ve tüm bunların işaret ettiği tek şey şu: Yaz geliyor!

Bu fotoğrafı bugün tamamen habersiz bir şekilde arkadaşım çekti, ben de #hellothursday etiketiyle orada burada paylaştım, biricik blog'um da eksik kalmasın! Gördüğünüz gibi kalın montlardan, üst üste üç kat giyinmekten yavaş yavaş kurtuluyoruz. İstanbul gibi beton bir şehirde bile her yerde çiçek açmış erik ağaçlarına rastlamak, o mis kokuları içe çekmek harika!


Evet, yaz geliyor dedik, ama bu yazıyı sadece bunu müjdelemek için yazmadık! Yaz geliyorsa mutlaka bir tatil planı yapın efendim... Öyle kuru kuru geçirmek olmaz yazı. İnin sahillere. Ege'ye, Akdeniz'e. Marmaris, Bodrum, Kemer, Fethiye, Alaçatı yaz tatili deyince akla gelen ilk yerlerden. Ama illa buralara gitmek zorunda değilsiniz. Bütçenize uygun olarak kaçın mutlaka bir yerlere. Kafanıza koyun. Ben bu yaz şunu şunu yapacağım diye belirleyin önden. Bir şey kaldı mı kalıyor çünkü.


Yapabiliyorsanız Akdeniz'in engin mavi sularına yelken açın...


Küçük bir tekne turuna katılıp Akyaka'nın tadını çıkarın... 


Marmaris'in eşsiz kumsalında harika fotoğraflar çekin... 


Marmaris/Selimiye'de güneşi selamlayarak güne başlayın... 


Kendinizi güzel bir kahvaltıdan mahrum bırakmayın...


Ve bol bol pedal çevirin! Benim için yaz demek, sabah akşam deli gibi bisiklet sürmek demek...

Benim önerilerim şimdilik bunlar... Nasıl olsa yaza daha çok var, sonra yine konuşuruz... Ama unutmayın ki zaman su gibi geçecek ve hemen yaz gelecek... Yaz tatilinizi planlamaya şimdiden başlayın!

Sevgiler! 

7 Mart 2016 Pazartesi

CNR KİTAP FUARI'NIN ARDINDAN...

Öncelikle herkese iyi haftalar!

Bildiğiniz gibi CNR Kitap Fuarı'nda benim de imza günüm vardı dün. Bu benim ilk imza günümdü, o nedenle ister istemez biraz heyecanlıydım. Saat 14-15 arasında standdaydım. Beni Twitter, Instagram, Facebook'tan falan takip edenleriniz çoktan görmüştür de, sadece blog'dan takip edenleriniz için işte dünden bazı fotoğraflar:




Fuara girerken gözlerime inanamadım. Kapıda uçak kuyruğu gibi kuyruk vardı, inanılmaz kalabalıktı, bu sevindirici bir şey. Kapıdan içeri beş dakikada ancak girebildik. Ben 14'ten biraz erken gitmiştim, o arada standları dolaşıp kitap satın aldım. Ama maalesef pek indirim yoktu. Yani yüzde yirmi indirim ya vardı ya yoktu yayınevlerinde. Oysa bu kadar insan zahmet edip şehrin ta bir ucundaki bir fuara, yayıncıların ayağına geliyorsa eğer, güzel indirimler olmalıydı diye düşünüyorum... 

Fuarla ilgili yaptığım en büyük gözlem ise şu: Malum bu yıl Wattpad yazarlarının yılı olduğundan, kafamı nereye çevirsem kitap kapaklarında birbirine sarılmış güzel bir kız ve yakışıklı bir erkek fotoğrafı gördüm... Evet, edebi tattan uzak, tamamen ticari amaçlarla basılan kitapların sektörde rağbet gördüğü bir dönemden geçiyoruz... Ama hiç şüphesiz bu da gelip geçici bir dönem... Bu tip kitaplar, tıpkı bir dönem kötü şarkılarıyla meşhur olan şarkıcılar, yarışma birincileri gibi benzerleri arasında kaybolup gidecektir... 

Tam da bu noktada izninizle kendi kitabım Ters Düz'den bir alıntı yapmak istiyorum:

Oysa kitabının adı Aşk Adası, Aşk Vadisi, Papatya Falı, Bahar Dalları Bahar Aşkları, Keriz Mevsimi, Aşkım Canikom, Erkeğimin Peşinde, Orta Yaşlı Bir Kadından Aşk İtirafları, Kiralık Sevgili, Aşk Oyunu, Aşkın Yolu, Aşkın Tadı Tuzu, Sensiz Ölürüm, Seni Unutamadım, Seni Unutamıyorum, Seni Unutamayacağım, Çiçeğimsin Sen Benim, Kalbim Sende Kaldı, Bebeğimiz Olsun, Bana Artık Aşk De, Benim Adım Aşk, Adı Aşk, Mutlu Olalım, Gel Evlenelim, Pardon Bana Mı Dedin, Ya Seversen, İki Kere İki Dört Etmez, Lise Aşkım, Çok Yakışıklı Çocuk, Karizmatik Çocuk, Hoş Çocuk, Çok Yakışıklı Çocuk II, Önüm Arkam Aşk, Arkam Önüm Aşk, Aşkımızın Meyveleri, Aşk Meyveleri, Çekirdeksiz Aşk gibi bir şey olsaydı bu yayınevleri okumaya hiç gerek duymadan hemen basarlardı, biliyordu. Çünkü yayınevleri aslında edebiyat heveslilerinin bir araya toplanıp sanatsal konuşmalar yaptıkları yerler değil, para kazanma hırsıyla birbirini yiyen insanların ne tür kitaplar basıp daha çok para kazanabileceklerini tartıştıkları ticarethanelerdi. Birbirinin kopyası olan, aynı konuları tekrar eden aşk öykülerini hemen basarlardı mesela. O tip kitapların yazım ve mantık hatalarıyla dolu olmaları, hedef kitlesi beş yaşındaki çocuklarmışçasına bir dil kullanmaları hiç önemli olmazdı. Ece, günün birinde sektörün onu da böyle kalitesiz romanlar yazmaya mecbur bırakıp bırakmayacağını merak etti.


O değil de, ben imza masasının başındayken bir de ne göreyim: Canan Karatay! Standlar arasındaki yoldan, yanında pembe eşofman takımlı biriyle birlikte usulca yürüyüp geçti. Canan Karatay'ı görünce yüzüne ister istemez kocaman bir gülümseme yayılıyor insanın. "Acaba gezmeye mi geldi?" diye düşünürken şimdi internete bakıp öğrendim ki o da imza günü için fuardaymış. Şimdi pişmanım niye fotoğraf çektirmedim onunla diye... Kendi imza günü telaşım içinde koskoca Karatay arada kaynadı gitti bak... 

İşte ilk imza günüm böyle geçti... Hepinize teşekkürlerimle! 

4 Mart 2016 Cuma

HAFTA SONU GELİYOR!

Zaman su gibi akıp gidiyor. İşte bir haftayı daha geride bırakmak üzereyiz. Hafta sonu geliyor! Bu haftanın ilk günleri çok sıcaktı, ortasında yağmur başladı, şimdi yine yağmurlu, ama pazar günü yine güneşli olacakmış diyorlar. Bildiğiniz gibi bu pazar günü saat 14-15 arasında CNR Kitap Fuarı'nda Ters Düz'ü imzalıyorum. Ve bu da yayınevinin hazırladığı afiş... Neredeyse mayolu fotoğrafımı koyacaklarmış da son anda bunu basmışlar gibime geldi benim! Siz ne düşünüyorsunuz?


Mart gelir gelmez bu ayın dergilerini topladım! Dekorasyon, sinema, kültür sanat, yaşam, moda, şehir dergileri... Pırıl pırıl kağıtlara basılı, mis kokuyor bu dergiler. Bir de Elele aldım. Aslında kapağında ilgimi/dikkatimi çeken hiçbir şey yoktu (tamam, belki prime time'da ünlülerin ne yaptığına dair başlık biraz ilgimi cezbetmiş olabilir - ama bu da satış taktiğinden başka bir şey değildi, röportajlar kısacıktı!). Üstelik, bu ay röportaj yaptıkları da pek takip etmediğim kişilerdi: Polemiği bol bir program sunan Öykü Serter, ilk albümünden sonra unuttuğum Can Bonomo, bir kez bile izlemediğim bir dizide "Koriş" diye bir tipi oynayan Onur Büyüktopçu. Neyse diyeceğim şu ki Bonomo röportajda cool olmak için biraz kasmış gibime geldi. Didem Soydan'la tanışma hikayesine verdiği cevaptan ben hiçbir şey anlamadım, ama çalışmanın gücünden bahsetmiş bak ona katılıyorum. Öykü Serter'i kapak kızı olarak seçmeleriyse (yani bir dizi, film oyuncusu, bir müzisyen değil sonuçta) beni şaşırttı. Röportajdaki "Bir pijama partisi düzenleyecek olsanız kimi çağırırsınız?" sorusuna "Sadece kendimi" demesine daha da şaşırdım. Falan filan. Neyse işte, Elele de almış oldum bu ay. İçerik olarak sevdiğim bir dergidir kendisi... 

Bu hafta sonu çok caz dinleyin! Ya da tek tek uğraşmayın şu kanaldan hepsini toptan dinleyin! http://www.jazzradio.com/timelessclassics Nefis parçalar çalıyor, demedi demeyin...


Epeydir aklımda da hep sormayı unuttum. Blogumu takip edenlerin çoğunun (yani sizlerin) Ters Düz'ü okuduğunu biliyorum. O halde neden bana kitap hakkındaki görüşlerinizi "beğendim, harikaydı, muhteşemdi" gibi kısa kelimeler dışında uzun uzun yazmıyorsunuz? (Buna kendi bloglarında uzun uzun kitabı yorumlayanlar da dahil - çünkü bu sefer spoiler vermeme gibi bir kısıtlamanız olmayacak.) Mesela en çok sevdiğiniz karakter hangisiydi? Kitapta sizi en çok heyecanlandıran sahne, olay, durum? Peki şok olduğunuz kısım? "Yok artık!" dediğiniz şey? Yazın bana bunları! İkinci kitapta işler iyice karışır mı diyorsunuz, bunları da yazın! Ama bu yazının altına yorum olarak yazmayın çünkü kitabı okumamış olanlar için sürprizleri kaçırmak istemeyiz, değil mi? Bana özel yazın! Bu sayfadan bana mesaj olarak, kafadergi@gmail.com adresime mail olarak ya da twitter.com/ofluoglumert veya instagram.com/ofluoglumert hesaplarımdan birine mesaj olarak yazıp gönderebilirsiniz. Hadi yazın bekliyorum! 

Ve... Hafta sonu yolunuz Yeşilköy Bakırköy taraflarına düşerse CNR Kitap Fuarı'na gelmeyi sakın unutmayın! Ya da yolunuzun düşmesini beklemeyin, yolunuzu düşürün... Gelin tanışalım ya... İmza bahane sohbet şahane!

smile ifade simgesiBu pazar günü saat 14-15 arasında CNR Kitap Fuarı'nda Ters Düz'ü imzalıyorum. Ve bu da yayınevinin hazırladığı afiş... (Neredeyse mayolu fotoğrafımı koyacaklarmış da son anda bunu basmışlar gibime geldi ben

1 Mart 2016 Salı

MERT OFLUOĞLU RÖPORTAJ (SIKÇA SORULAN SORULAR)

Kitap çıktığından beri sizlerden gelen soruları derleyip cevapladım... Keyifli okumalar!


ÇOCUKLUĞUMDA SAMAN KAĞITLARA DERGİLER YAPARDIM. BU KİTABI ÇIKARMAK İÇİN ÇOK GEÇ KALDIM. 

Yazmaya çocukluğunda başladın... Biraz bunu anlatır mısın? Yazıyla olan ilişkini?

Okuma yazmayı öğrendiğim 1. sınıftan beri kısa roman ve öyküler yazıyor, çizgi romanlar yapıyorum. Yazıyla ve resimle ilgili çeşitli ödüllerim var. 5. sınıftayken Can Yayınları'nın düzenlediği Türkiye çapındaki masal yarışmasında kazandığım ödül bunların en büyüğü. O yaşta böyle bir ödül almak beni çok mutlu etmişti. Benim çocukluğumdan beri aklımdaki tek şey yazarlıktı… Hiçbir zaman pilot, doktor ya da öğretmen olmak istediğini söyleyen çocuklardan olmadım. İleride yapacağım şey(ler) ta en başından beri belliydi, ne istediğimi kendimi bildiğimden beri biliyordum. Ve bu amacım doğrultusunda, okuma yazmayı öğrendiğim ilk günden itibaren kağıtla, kalemle, kendi kendime haftalık çizgi öyküler çıkarmakla, dergiler yapmakla, bu dergileri postayla uzaklardaki akrabalarıma göndermekle uğraştım. Bilenler bilir, çocukluğumda yaratıp yıllarca hikayelerini yazdığım, çizdiğim kahramanlar, karakterler var, böyle bir sürü çizgi roman serim var. Ama artık onlar da büyüdü, tıpkı benim gibi. Paylaştığım veya kendime sakladığım çizgi romanlar, şiirler, öyküler, yazılar derken artık ilk kitabımı okuyucuyla buluşturma zamanı gelmişti. Yaşım 20 ve ben neredeyse 20 yıldır bunları yapan biri olarak çok geç kaldığımı bile düşünüyorum.

6 yıldır blog'un var.

Evet, Eylül 2009'dan beri. Yıllardan beri saman kağıtlara dergiler yapıp bunları posta yoluyla uzaktaki akrabalarıma ulaştırıyordum. Derken bir yakınım blogspot'tan bahsedince, kendimi bir anda burada buldum. Blog benim saman kağıtlara dergi yapma alışkanlığımın yerine geçen bir şey oldu. Yani "blogger kitap çıkarttı" desinler istemiyorum, demiyorlar da zaten. Beni "blog'u da olan bir yazar" olarak tanımlasınlar. Çünkü ben yazarım. Her şeyi yazarım, her konuda yazarım.

Bozbalık Serisi'nin ilk kitabı olan Ters Düz'ü ne kadar zamanda yazdın?

Ters Düz, Bozbalık Serisi'nin ilk kitabı. Bu aslında bir üçleme, ama belki dördüncü bir kitap da olur diye, üçleme demek yerine seri demeyi tercih ettim. Ters Düz'ü yazmak yaklaşık iki-iki buçuk yılımı aldı. Tabii basılmasını bekleme süreci de var. En yıpratan, stres eden, umutsuzluğa yol açan da o süreç oluyor. Yazarken tek başınasınız, keyifle yazıyorsunuz. Ama sonra işin içine yayınevi giriyor.

İnternette kitabı okuyup yazmayan kalmadı sanırım. Geri dönüşler karakterlerin, konunun ve kurgunun çok iyi olduğu yönünde.

Evet, bu yönde çok sayıda geri dönüş alıyorum. Çünkü şu an 3. kitabın sonunda ne olacağı bile belli. Ben yazmaya başlamadan önce hikayeyi kafamda bitiririm, geriye sadece yazması kalır. Mesela 1'i yazarken 2'yi kafamda bitirmiştim, şimdi oturdum yazıyorum. Kafanızda bir giriş, gelişme ve sonuç olmadan yazmaya başlarsanız kitabın sonunu asla getiremezsiniz.


YAYINCIM BASMA DEDİ AMA BEN KALBİMİN SESİNİ DİNLEDİM. ŞİMDİ O DA PİŞMAN.

Kitapta bahsetmişsin, yayıncın seni Ters Düz'ü çıkarmaktan vazgeçirmeye çalışmış. Sen kitabının bu kadar ilgi çekeceğini düşünüyor muydun?

Aslında evet. Ben okuyanların seveceğini tahmin ediyordum ama mesela yayıncım böyle düşünmüyordu. Bana çok yetenekli olduğumu, gelecek vaat ettiğimi, ama başka bir kitap yazmamı, Ters Düz'den vazgeçmemi söyledi. Bunları kitabın arkasında daha uzun anlattım. Sonuç olarak ben kimseyi dinlemedim, sadece kalbimin sesini dinledim ve bu kitabın basılmasında ısrarcı davrandım. Dediğim gibi, bu çok zor bir süreçti. İyi ki de öyle yapmışım! Şimdi sonuçtan memnunum. Ama yayıncım beni boş yere bir yıl bekletmiş oldu. Ters Düz geçen yıl çıkabilirdi. Şimdi serinin 2. kitabını okuyor olabilirdiniz. Böyle şeyler oluyor maalesef... 

Ters Düz'de olaylar kurgu ürünü Bozbalık Köyü'nde geçiyor. Böyle bir köy yaratmak nereden geldi aklına?

Trabzon kültürel çeşitliliğiyle ve tarihiyle beni çok etkileyen, çok önemli bir şehir. En az İstanbul kadar zengin buluyorum Trabzon'u. İlk kitabımın Trabzon'da, bir köyde geçmesini istiyordum. Ama bir yandan da mekan olarak gerçek bir köy seçmek istemiyordum. Tamamen bana özgü, benim istediğim her şeyin olacağı, yazarken sınırlamalara bağlı kalmadan özgür davranabileceğim bir köy yaratmak istedim. Böylece Bozbalık doğmuş oldu. Yanlış anlaşılmasın, Bozbalık kurgu bir köy ama gerçekte olabilecek bir köy. Yani fantastik bir yer falan değil. 

Peki sen Bozbalık'ta yaşamak ister miydin?

Bir yanım hiç tereddüt etmeden "Evet!" diye bağırmak istiyor, ama diğer yanım "Hmm, bu kadar entrikanın içinde mi?" diye sorguluyor. Ama yine de "evet"! Geri dönüşlerden anladığım kadarıyla, aslında okuyan herkes Bozbalık'ta yaşamak istiyor. Buna pek şaşırmadım, çünkü herkesin özlemi böyle huzurlu bir yaşam aslında... İstanbul gibi büyük şehirlerde trafik, kalabalık gibi stres unsurları içinde boğuşarak boşuna zaman kaybediyoruz. Bozbalık gibi küçük yerlerde ise, Facebook'a bakma ihtiyacı duymadan kimin nerede olduğunu bilirsiniz. Kısacası Bozbalık sevildiği için çok mutluyum. Köy, adeta başlı başına bir karakteri gibi oldu kitabın. Ben de keşke Bozbalık'ta ya da en azından ona benzer bir yerde yaşayabilsem!


Bir köyde neler olabilir ki diye düşünürken, insanoğlunun olduğu her yerde her şeyin olabileceğini görüp şaşırıyoruz kitapta...

Evet, bu, kitapla ilgili çok sevdiğim okur yorumlarından biri oldu. Büyük şehirde karşılaşmadığınız insan çeşitleriyle bile karşılaşabilirsiniz küçük yerlerde. "Küçük=huzur" diye bir şey yok. İnsanlar arasındaki duygular ve ilişki ağları her yerde aynı. Aşk, sevgi, özlem, kıskançlık, nefret... İnsan olan her yerde her an her şey olabilir. Ters Düz'de de bunu anlatmak istedim ve sanırım başardım.

Günün birinde Bozbalık müzesi kurulur mu?

Bu soruyu geçenlerde oturuyorken bir arkadaşım da sordu. Evet, neden olmasın? Benim aslında önce 360 derece gezilebilen sanal bir Bozbalık Köyü yapma düşüncem var! Mesela o site öyle bir şey olsun ki; Ece ve çocukların yaşadığı evden Burak'ın evine yürüyebilelim, Meryem'in evinde gezinebilelim, Hasan'ın kütüphanesindeki kitaplara bakabilelim... Tabii bunlar nasıl olacak bilmiyorum! Hatta kitaptaki birkaç sahneyi basit bilgisayar oyunları şeklinde oynasak da ne güzel olur! Gerçek bir müze fikrine gelince... Bozbalık'ın müzesi kapalı bir mekanda değil, açık havada olur herhalde. Böyle bir açık hava köyü yapılabilir, evet. Hayaller hayaller... Ya da en iyisi, Trabzon'da herhangi bir köye gidelim ve "Şu Ali'nin evi olsun, şu Ece'nin!" diye kendi kafamıza göre hayal kuralım. Hayal kurmak bedava.

Kitabın kapağı çok iyi. Senin fikrin olduğunu biliyoruz...

Evet. Ben kapağı nasıl olur diye daha en başından beri düşünüyordum. Ters Düz'ün ters yazılması, arılar... Arılar riskti. Kitapçılardaki kitapların kapaklarına bakın, yarısından fazlasında güzel kız, yakışıklı erkek fotoğrafları var. Böyle bir ortamda klişeye teslim olmak istemedim, risk derken bunu kastediyorum. Arılar gerçekten cesaret isteyen bir işti. Ama böyle olsun istedim. Tipografi, renkler, kapakta neyin nerede duracağı... Her şeye tek tek kafa yordum, kitabın her aşamasıyla ilgilendim. Kapak kitabın atmosferini yansıtan bir kapak oldu. Şimdi ikinci ve hatta üçüncü kitabın kapakları nasıl olur diye de düşünüyorum yazarken. İkinci kitabın, adıyla uyumlu olacak bir kapak görseli var aklımda. Mavi bir kapak olsun istiyorum.



BU BİR EDEBİYAT ROMANI DEĞİL. BEN BU KİTABI İLERİDE TELEVİZYON DİZİSİNİ ÇEKMEK İÇİN YAZDIM. 

Kitapta anlatımın çok sürükleyici ve akıcı. Film izler gibi okuduğunu söyleyenler var. Bazı sahneler okurlarına gerçekten bir filmin içinde gibi hissettiriyor... 

Başından beri söylüyorum, kitabın ilk sayfasına da yazdım, artık duymayan kalmadı sanırım: Ben bu kitabı ileride dizisini çekmek için yazdım! Televizyon hayalim var. 3 kitap olarak tasarladığım Bozbalık Serisi'nden 3 sezonluk heyecanlı bir dizi çıkabilir. Bunu gönül rahatlığıyla, hatta büyük bir gurur ve heyecan içinde söylüyorum her yerde... Bu kitabı yazarken günün birinde dizi olacağına dair inancım öyle güçlüydü ki, hangi karakteri hangi oyuncunun canlandırabileceğini bile düşündüm... Yayınevi kitabın arkasına "edebiyat" tanımını koydu, ama bu bence yanlış, çünkü bu kitap öyle bir kitap değil... Klasik olmak gibi bir iddiası yok... Aksine, bu kitap bir popüler kültür örneği... Yani hızla tüketin, ama gene de itinayla saklayın. 

Başka neler yapıyorsun?

2. kitabı yazmanın dışında başka sürprizlerle geliyorum! Daha "görülür" bir şey olacak.

2. kitap kaç sayfa olacak, ne zaman çıkacak? 

Şunu kesin olarak söyleyebilirim ki Ters Düz'den daha uzun olacak. Bir süredir Microsoft Word'le boğuşuyorum, ne zaman bitiririm bilmiyorum. Ama yine de bir roman defalarca yazılıyor, yani bitti dediğiniz yerde başa dönüp yeniden gözden geçiriyorsunuz. O nedenle net bir çıkış tarihi söyleyemem. Ben bu yaz çıksın isterdim ama yetişmesi zor görünüyor. Eh, Ters Düz de daha yeni çıktı zaten. 2. kitap için aceleye gerek yok-muş.


BOZBALIK'TA YER YERİNDEN OYNAYACAK! 

Ters Düz adının hakkını verip okuyanları ters düz ederek bitti! Şaşırdık, şok olduk, inanamadık. 2. kitapta neler olabileceğiyle ilgili bir ipucu alabilir miyiz?

Şöyle bir ilginçliği sizlerle paylaşayım. Kimisi, olayların bu kitapta bittiğini, 2.de neler olacağını tahmin edemediğini söylüyor. Ama çoğunluk bu kitabın açık uçlu bittiği görüşünde. Böyle iki karşıt görüş olması güzel. Şöyle ki, ilk kitapta bazı olaylar sonuçlanırken yeni olayların da tohumları atıldı. Yani, "Ben Ters Düz'ü okudum bu bana yeter" gibi bir durum yok diyebiliriz. Hatta "Son sayfayı çevirdikten sonra bittiğine inanamadım, devam ediyor sanıp çevirecek başka sayfa aradım" diye bir yorum yapıldı. Bunlar almak istediğim tepkilerdi. Şu kadarını söyleyebilirim, Ters Düz bir giriş kitabı olarak değerlendirilebilir. Esas hikaye 2 ve 3'te başlıyor. İşte bu yüzden bir 4. kitap da olabilir diyorum, çünkü inanın yazacak çok şey var! Ters Düz'de karakterleri, karakterlerin geçmişini tanıdık, meselelerini kavradık. Henüz ilk kitabı okumayanlar da bu yazıyı okuyor olabileceğinden finaliyle ilgili fazla bir şey söylemek istemiyorum ama dediğiniz gibi, ilk kitap öyle veya böyle her karakteri etkileyen bir şekilde bitti. Beklemediğimiz şeyler oldu, bazı karakterler bizi gerçekten şaşırttı ve "Bunu nasıl yapar?!" dedirtti. Eh, böyle olması böyle devam edeceği anlamına gelmiyor. Çok açık konuşamıyorum. 2.de de yine aşk, sır, gizem, dram, gerilim ögeleri olacak. İlk kitapta ismen geçen veya arka planda kalan, bunun yanı sıra yeni Bozbalıklılar'ı da tanımaya başlayacağız. Zaten Ters Düz'ün özelliği ve sanırım sevilen tarafı da bu. Baş karakter Ece Duman ama onunla birlikte başta -üvey- ailesi olmak üzere, Bozbalık'ın diğer sakinlerinin hayatlarında neler olup bittiğini de görüyoruz.

Peki 2. kitabın adı belli mi?

3.nünki bile belli ama bir süre daha sürpriz olarak kalmalı. En azından ben "2. bitti! Yakında çıkacak!" diye bağırana kadar!


6 MART PAZAR GÜNÜ CNR'DAYIM!

Son olarak: Yakında bir imza günün var mı? 

Evet: 6 Mart pazar günü, yani bu pazar, 14'ten itibaren CNR kitap fuarındayım. Ters Düz'ü imzalayacağım ama imza bahane, sohbet şahane. Gelin, tanışalım!



Sorularınız olursa her zaman mail, Twitter, Facebook, Instagram üzerinden benimle iletişime geçebilirsiniz. İlginiz için çok teşekkür ediyorum! 

kafadergi@gmail.com
https://twitter.com/ofluoglumert
https://www.facebook.com/ofluoglumert
https://www.instagram.com/ofluoglumert

YENİ ROMANIM BENİM KÜÇÜK ŞAHESERİM ÇIKTI! ARTIK SİZİNDİR...

Üçüncü romanım Benim Küçük Şaheserim, Remzi Kitabevi etiketiyle bugün çıktı! Bu yeni romanımda,  Remzi Kitabevi'nin paylaştığı videoda ...