Her sezon iddialı projelerle evlerimize konuk olan Bennu Yıldırımlar’la, "Buluşma Yeri" adlı oyununun bu sezonki son gösterimini yapacağı gün Kağıthane'deki tiyatroda buluştum. Büyük finale doğru giden "Umutsuz Ev Kadınları" ile ilgili ipuçları almaya çalıştım. Kızıl saçlarının ortaya çıkış öyküsünü de dinledim. O açık sözlü, sevecen, samimi, tatlı dilli, mütevazı ve… kesinlikle çok yetenekli! Çünkü karşımdaki Bennu'nun bugüne dek canlandırdığı ve en akılda kalan Elif, Fikret ya da Nermin karakterleri ile hiçbir şekilde alakası yok.
Mert
Ofluoğlu: "Umutsuz Ev Kadınları" ile başlayalım… Dizi bu sezon bitiyor mu?
Bennu
Yıldırımlar: Dizi bu sezon bitiyor… Artık çekim açısından
son dört haftamıza geldik.
Mert:
Sekiz bölüm mü oluyor yani?
Bennu:
Evet,
biz altmışardan iki bölüm olarak Fox TV’ye geçmiştik. Onlar ("Desperate Housewives"ı
kastediyor) sekiz sezon çekmişler. Biz de şu an yedi ve sekizi
birleştirerek finale doğru gidiyoruz.
Mert:
İzleyiciyi orijinalindeki gibi bir son mu bekliyor?
Bennu:
Orijinaline yakın diyeyim ben. Yazarlar gerçekten de bu topluma ve bu
coğrafyaya daha uygun bir hale getirdiler. Bizim toplumun benimseyebileceği
bağlantılarla gidiyorlar. Gerçekten iyi bir adaptasyon o açıdan. Biz tabii
onların yaptığı şeyleri yapamayacağımız için (Gülüyor), bizim topluma uygun
şeyleri uygulamaya çalışıyoruz.
Mert:
Siz "Desperate Housewives"ı izler miydiniz ya da bu diziden sonra izlemeye
başladınız mı?
Bennu:
Daha
öncesinde, yani Cnbc-e’de yayınlandığı dönemler alt yazılarını okurken doğal
olarak uyuyakaldığım, ama ilginç bulduğum ve sevdiğim bir diziydi. Uykudan
öncesi dizimdi yani! Ben tabii böyle bir şeyin içinde yer alacağımı
bilmiyordum. Sonrasında da özellikle orijinaline bakmadım, çünkü bizde epeyce
farklılıklar var. Toplumsal farklılıklarımızdan dolayı her şeyi uygulayamama
durumumuz var. Bu Amerikalılarla ortak bir yapım. Ortada Amerikan ve Türk
versiyonları var. Bize yakın ülkeler örf ve adetlerine yakın olduğu için
bizimkini tercih ediyorlar. O yüzden oldukça değişim yapılıyor. Ama ana
hatlarıyla ve olay örgüleri açısından aynı gidiyor.
Mert:
Canlandırdığınız Nermin karakteri mutfakta pek hamarat… Diziden öğrendiğiniz
bir yemek tarifi var mı? Ya da diziye eklediğiniz?
Bennu: Yok
(Gülüyor)! Hiç yapmadığım yemekleri yapıyorum. İkimizin hayattaki amaçları
farklı, yani Nermin’le benim (Gülüyor)!
Mert:
Belki diğer özellikler açısından kesiştiğiniz noktalar oluyordur… Mesela siz de
onun gibi titiz ve düzenli misiniz?
Bennu: Ben
de düzenli bir insanım, düzensiz değilim. Fakat her tarafı temizleme duygum
yok! Bu ülkede yaşayan her kadın gibi, özellikle mutfağın ve banyonun temiz
olmasına dikkat ederim. Ama bu bizim ülkemizde zaten genel bir şeydir, yani
bunu yapıyor diye bir kadına ekstra garip bakılmaz.
Mert:
"Umutsuz Ev Kadınları"nın bir özelliği de repliklerin çok doğal, samimi ve
hayatın içinden olması… Sizin de senaryoya yaptığınız eklemeler oluyor mu?
Bennu:
İlk
sezon bu kadar büyük eklemeler yapılamadı. Daha işin başında olduğumuz için o
kadar rahat değildik. Şimdi, ekleme derken doğaçlama ya da başka bir şeylerin
üretilmesinden bahsetmiyorum. Hem ağza yatkınlık hem oyuncu olarak derdini
anlatmak açısından hafifçe bir değişim oluyor, ama zaten yazılanı takip
ediyoruz. İlk sezon daha motamottuk, ama bu karakterin içine girememe
durumundan dolayıydı.
Mert:
Bölümleri yayınlanmadan kaç gün önce çekiyorsunuz? Bir de sizin setinizde
haftanın beş günü çalışılıyor sanırım, oldukça şanslısınız.
Bennu: Evet,
beş gün… Fakat ilk iki sezon böyle değildi, biraz sıkışıktık. Örneğin dizi
pazar gecesi yayınlanacaksa çekimler cumartesi gecesi bitiyordu. Ama bu sezon gerçekten
çok rahatız.
Mert:
Hep öyle derler ama sizin setiniz gerçekten çok uyumlu ve bir aile gibi
olduğunuz belli… Üç sezon boyunca setten hiçbir anlaşmazlık ya da kavga haberi
okumadık. Ayrıca Kanal D’den Fox’a geçerken sürenin uzamasına rağmen
ücretlerinizde bir artış olmadığı da bir fedakarlık örneği olarak basında yer
aldı. Kısacası, sette nasılsınız?
Bennu:
Sette
iyiyiz canım, iyi anlaşan bir ekibiz gerçekten. Bir işin devam etmesi
gerekiyorsa, herkesin bir ortak noktası bulunuyor. O açıdan gerçekten şanslı
bir setteyiz.
OYUNCULUĞUMU SERGİLEMEYE ÇALIŞIRKEN MEDYA BAŞKA TÜRLÜ ALGILIYOR
Mert:
Ben geçen hafta dizinin çekildiği Gül Çıkmazı’nı gidip gördüm… Gül Çıkmazı’nın
gerçek sakinleriyle sizin aranız nasıl?
Bennu: Gül
Çıkmazı gerçekten güzel bir yer. Yani orada yaşayan insanların mutlu olduğuna
inanıyorum. Bizleri de seviyorlar. Mesela bizim oturduğumuz apartman olarak
gösterilen apartmanda, girişte bir Gül Hanım var, orada gerçekten de günler
falan yapılıyor. Geleneksel! O kadar güzel şeyler pişiriyorlar ki biz de
onlardan yiyoruz (Gülüyor)!
Mert:
Peki Nermin için içlerinde hem değerlerine en bağlısı hem de onlardan bir o
kadar uzaklaşabileni diyebilir miyiz?
Bennu:
Nermin
sanırım ne yaşadığını fazla dışarıya vurmamak üzere geliştirmiş karakterini.
Ama sonuçta her şey ona patlıyor, bir şeyler oluyor yani (Gülüyor)! Elinden
gelen her türlü yardımı gösterdiği halde, başka şeyler de gelişebiliyor.
Mert:
Kızıl saçlarınız çok karakteristik… Ama dizilerde bu saç rengine sahip olanları
genelde daha vamp ve kötü kadın rollerinde görüyoruz. Gerçi sizin de “Gökten Üç
Elma Düştü” diye bir filminiz oldu. Yine de size gelen roller daha çok “iyi ev
kadını” rolleri. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bennu: O
vamp kadın kötü değildi zaten. Kötü olmadığı için oynadım onu. Karakter olarak
nedenleri vardı. Nedenlerine inandığım şeyi yapmak isterim tabii. Ama kızıl saç
ve vamp… Bilmiyorum yani. Sarışın da öyle o zaman, başka renkteki insanlar da
öyle. Zaten “Gökten Üç Elma Düştü” tam “Yaprak Dökümü”nün olduğu sıradaydı.
Daha farklı bir şey de olabilir hayatta diye yapmak istedim. Ama tabii medyanın
başka türlü gösterme duyguları var. İşte “Fikret soyundu, Fikret bilmem ne
yaptı!” diye. Siz oyuncu olarak başka bir şeyi de yapabileceğinizi kendinize
kanıtlamaya çalışırken, onlar böyle algılıyorlar. Böyle sunmaya çalışıyorlar.
Yanlış bir algı oluşturuyorlar. Orada böyle kötü bir durum yoktu. Bu kızıl saç
durumu da, çok daha önce, “Saygılı Yosma” oyununda oynarken, saçın rengi
tiyatrodaki ışıkla biraz daha kızıl görünsün diye oldu… Tam kızıl değil benim
saçım, ama o zamandan beri böyle gidiyor. Yani bu dizi için de olmadı. Hatta “Umutsuz
Ev Kadınları”ndan önce “Artık kurtuldum bu saç renginden!” dedim, tekrar beni
bu renk istediler. Zor bir renk. On günde bir kuaföre gidiyorum. Çok çabuk
uzuyor saçım ve rengini de tutturmak gerekiyor. Böyle bir derdim var. Dizi
bittiği an kumral rengime dönmek istiyorum. Çünkü on günde bir kuaföre gitmek
beni gerçekten çok sıktı.
Mert:
Artık sıkıldınız yani…
Bennu:
Epey sıkıldım! Yani şimdiki kızılın vamplıkla bir ilgisi yok. Ama orijinalini
izleyenlerin, bu kadınların bizim yaptıklarımızdan çok daha farklı şeyler
yaptığını bildiğini biliyorum. Biz onları yapamıyoruz işte… Anlatabiliyor
muyum?
GÜL
ÇIKMAZI’NDA ÇEKEMEYECEĞİMİZ SAHNELER VAR
Mert:
Peki sizce bizde de artık öyle cesur sahnelerin rahatlıkla çekilebilmesi
gerekir mi? O seviyeye gelindi mi?
Bennu:
Yanlış
anlaşılmaya çok uygun bir toplum yapısı içindeyiz. Bir defa orijinalinde zaten
villalarda yaşayan, birbirlerinden en azından bahçelerle ayrılan bir
konumdalar. Biz Gül Çıkmazı’nda apartmanlarda altlı üstlü oturan, hani müstakil
olanı da var, ama daha buranın insanına uygun bir şekilde yaşıyoruz. Böyle
yapmak durumunda kalıyoruz doğal olarak. Geçen anlattılar da orijinalindeki
Macide sabah altıda kahvesini dışarıda içen bir kadınmış ve benim oynadığım
karakterin bir dönemi var işte, devamlı eve erkek alıyor. Kadın eve alıyor
erkek arkadaşlarını ve sabah saat beşte çıkmalarını istiyor ki daha sonra
altıda kahvesini içen komşusu görmesin.
Mert:
Bu sahneyi göremeyeceğiz belli ki, ama buna denk bir sahne olacak herhalde?
Bennu:
Hayır!
Böyle bir şey yapabilir misin? Yani
şimdi bizim o Gül Çıkmazı’nda bunu yapamayız. Zaten Nermin’in karakteri de
dinine daha düşkün, kuralları daha iyi bilen bir insan olarak yansıtıldığından
dolayı bunların hepsi uygulanamıyor işte. Orijinalinde Katolik bir yapı,
Katolik baskıcı bir anne, bu yüzden bunalan ve “Yeter anne, senden nefret
ediyoruz!” diyen çocuklar varken; bizim yapımızda bu kadar temizlik ve
titizliğine özen gösteren, halıların uçlarını sildiği için basılmamasını
isteyen bir Türk annesine kimse “Yeter anne, senden nefret ediyoruz!” demez.
Böyle hafif çelişkilerimiz var tabii, izleyenler görüyor. Oradaki karakterin
buraya birebir uygulanması mümkün değil. Bu sefer başka bir algılama olur.
Sonuçta zaten sattığımız ülkeler belli, onu da kaldıramazlar. O zaman
Amerikalılarınkini alırlar daha iyi!
Mert:
Şimdi tam da bu konuya geliyordum: Sizin oynadığınız dizilerin Orta Doğu’da da
yayınlanıyor olması gibi bir durum var. “Yaprak Dökümü” ve “Umutsuz Ev
Kadınları” gibi. Sosyal medyadan da geri dönüşler aldığınızı görüyorum. Onlar
ne düşünüyor sizinle ilgili?
Bennu:
Seviyorlar
elbette… “Yaprak Dökümü”nde daha fazla yorum alıyordum ama, açıkçası çok da
bilmiyorum çünkü bazı siteleri çok da takip etmiyorum.
Mert:
Eşiniz Bülent Emin Yarar’la aynı yazarın (Duşan Kovacevic) farklı tiyatro
oyunlarında oynuyorsunuz? Bununla ilgili evde konuşuyor musunuz?
Bennu:
Konuşuyoruz
tabii (Gülüyor)! Ben Kovacevic’in üç
tane oyununda oynadım. Bülent “Profesyonel”e hala devam ediyor.
Mert:
Kapalı gişe, bilet bulamıyoruz!
Bennu:
Eee, tabii, iyi oyun, güzel oynanıyor. Bizim de işte “İntiharın Genel Provası”
ile başladı. Ondan sonra “Buluşma Yeri” ve en son da “Dar Ayakkabıyla Yaşamak”.
Biz Kovacevic’i seviyoruz. O da bizi seviyor, geldi, gördü.
Mert:
Aaa, gerçekten mi?
Bennu:
Evet. “Dar Ayakkabıyla Yaşamak” adlı oyunun prömiyerine geldi. Şu anda da
“Buluşma Yeri” ile “Dar Ayakkabıyla Yaşamak”a devam ediyoruz.
Mert:
Her yerde karşımıza çıkan bir oyuncusunuz… Öyle ki, İstanbul Modern’deki sinema
perdesinde de yine sizin suratınızı görünce hiç şaşırmadım! Gülsün
Karamustafa’nın “Meydanın Belleği” adlı bir video çalışması… Ona katılımınız
nasıl oldu?
Bennu:
Gülsün
Hanım rica etti, güzel projeydi, benim de kafama yattı, o yüzden katıldım. Biz
o dönemler onunla iki tane video çalışması yaptık. Senin dediğin Taksim’in
hikayesi üzerineydi, çok ilginçti. Diğeri de yer değiştiren milletler
hakkındaydı. Balkanlardan Anadolu’ya ya da Anadolu’dan Balkanlar’a gidenlerle
ilgili çok hoş bir şeydi o da. Yani bu sizin izlediğiniz şey ve benim
bahsettiğim şey bütün dünyayı dolaştı. Japonya da dahil olmak üzere. Böyle bir
sanat dalı var: Video art. O da onu iyi yapıyor. Gülsün Karamustafa aslında iyi
bir sinemacı ama sinemacılar hemen her yıl üretim içinde olan insanlar değil… O
da keşke sinema filmi de çekebilse… Özellikle kadın yönetmenler açısından… Çok
fazla yoklar ya… Biz de çalışsak… Ama böyle böyle diyerek senelerimiz geçiyor
işte. Keşke daha fazla film çalışmasında bulunabilse oyuncu! Ama böyle bir
ülkede yaşamıyoruz. Oyunculuk biraz yanlış bir meslek bu ülkede… Her yerde olma
durumuna gelince… Sadece televizyon yapan bir insan değilim. 1988’den beri
Şehir Tiyatroları’nda çalışmaktayım. Yani birincil görevim tiyatro.
Mert:
Peki tiyatro-dizi-sinema sıralamasını nasıl yaparsınız?
Bennu:
Önce tiyatro tabii. Dizi işi oluyor, ama devam edip etmeme durumu belli değil.
Ne derler… Neyin ne olacağı konusunda bilgimiz olmuyor. Beş altı bölümde de
bitebilir. Sinema tabii insanın hayatta olmasını istediği bir şey, ama tabii
dediğim gibi bu ülke standartlarında devamlı film çekilmediğini de biliyoruz.
Arada bir şeyde yer alırsanız ne ala!
Mert:
Sizinle ilgili dikkatimi çeken bir başka şey de, sürekli aynı göründüğünüz!
Yani her projede sanki aynı yaştasınız…
Bennu:
Gerçekten
mi?
Mert:
Kesinlikle! İnternetteki her fotoğrafınız sanki aynı gün çekilmiş gibi…
Bennu:
Gerçekten
mi! Genetik sanırım. Bir süre daha idare edebilirim (Gülüyor)!
Mert:
Uyguladığınız bir güzellik formülünüz var mı peki?
Bennu:
Tabii
ki cilt bakımlarına önem veriyorum. Ben pek makyajlı dolaşan bir insan değilim.
Zaten hemen hemen her gün makyaj yapılıyor. Ama temizliğime ve bakıma önem
veriyorum. Spor da yapıyorum. Böyle koşuşturmalı bir hayatın içinde durup da
aşağı inme şansım olmuyor.
Mert:
Sizi magazinde göremiyoruz?
Bennu:
Allah Allah (Gülüyor)!
BENİM
HAYATIMDAN GAZETECİLERE BİR ŞEY ÇIKMIYOR
Mert:
Bu bilinçli bir seçim mi yoksa siz saklanmıyorsunuz ama gazeteciler mi sizi
bulamıyor?
Bennu:
Benim hayatımdan bir şey çıkmıyor onlara bence. Bir de insanlar çıkarmak
istedikleri şeylere doğru da yönlendirebilirler gazetecileri. Her şey
karşılıklı bence!
Mert:
Set dışında nerelerde vakit geçiriyorsunuz? Gittiğiniz ve bize tavsiye
edebileceğiniz bir semt var mı?
Bennu:
Ben
on yıl Kuzguncuk’ta oturdum. Şimdi birazcık daha ilerisine gittim ama Kuzguncuk
kopulacak bir yer değil. Zaten gençler de biliyordur bunu. Üsküdar, Kadıköy…
Tiyatrolar var… Anadolu Yakası düzen, temizlik ve tarihi dokuyu koruma
açısından bence Avrupa Yakası’ndan daha iyi. Sıkışık değil. İnsanın nefes
alacağı noktalar var. Ama bir olanağım olsa, yaz kış Büyük Ada’da yaşamak
isterim. Böyle bir olanak olamıyor, çalışma saatlerinin bitiminden dolayı…
Mert:
Yaz geliyor. Tatil rotanızda nereler var peki?
Bennu:
Biz
çeşitli yerlere gidiyoruz. Asos’ta kalma durumu biraz daha uzun oluyor, ama ben
o kadar uzun kalmıyorum. Sonra annemlerin yanına Ayvalık’a gitme falan derken
işte bütün yaz geçiyor.
Mert:
Bir oyuncu olarak sizin yerli ya da yabancı izlediğiniz diziler var mı? Bir de
beğendiğiniz oyuncular tabii…
Bennu: Ben
bu tip soruları sevmiyorum. Bir şeyi sonuna kadar takip ettiğim söylenemez. Ama
denk gelince izlediğim şeyler oluyor. Özellikle yabancı yapımlar.
Mert:
İsim vermenizi, nokta atışı yapmanızı istesem?
Bennu:
Mesela en son “Lie to Me” diye bir dizi vardı, belki dikkatinizi çekmiştir. Ona
denk geldikçe baktım. O hoşuma gitti. “Game of Thrones”… Yani bütün o sizin de bildiğiniz
şeylere zaman buldukça bakıyorum. Son dönemlerde genelde sabah akşam haber
dinliyorum. Çünkü ülkenin gündemi… Takip etmek zorlaşıyor. Böyle bir gündemi
olan bir ülke daha yok sanırım. Çok özel bir ülkede yaşıyoruz!
HAYATIMDA NERMİN GİBİ BİR KADIN YOK
HAYATIMDA NERMİN GİBİ BİR KADIN YOK
Mert:
“Umutsuz Ev Kadınları”nda unutamadığınız, çok sevdiğiniz, güldüğünüz ya da sizi
zorlayan bir sahne var mıydı?
Bennu:
Karşılıklı
eğlendiğimiz çok sahne oluyor. Zorlanmaya gelince… Nermin ile benim yaşam
tarzımız hiç uyuşmuyor. Birçok şeyi karakterinizin şartları altında arka arkaya
yaparken bazı anlarda zorlanabiliyor insan. Ben yaptığım bu karakterle
hayatımda karşılaşmış bir insan değilim! Bir sahne vardı mesela, önce namazını
bitiriyor, çocuklarını arıyor, hepsiyle hiçbir şey söylemese de kendince bir
vedalaşma yaşıyor, sonra bir sürü hapı içmeye çalışıyor, kapı çalıyor, kapıda
Yasemin, kapıyı açmadan konuşuyor işte “Ben ölmeyi hak ediyorum!” gibi şeyler
söylüyor… Bunların hepsinin üst üste olması kendi karakterime, kendi yaşadığım
Bennu karakterine ters. Hepsini yapmak beni zorladı. Zorlandığım noktalar
oluyor yani. Nermin’i anlamak açısından üç yıldır ben de kendimce bir savaş
veriyorum. Çünkü bu tarz bir kadın yok hayatımda, olmadı.
Mert:
Evet, ben de röportaja gelmeden önce gerçekte nasıl biri olabileceğiniz üstünde
kafa yoruyordum ama sahiden de birbirinizden çok farklısınız!
Bennu:
Oldukça
farklıyız. Epeyce…
Mert:
Dış görünümünüz için spor diyebiliriz. Ama canlandırdığınız karakterler nedense
hep daha eski stil ve geleneksel?
Bennu:
Giyinme
tarzları, saç yapısı insanları değiştiriyor. Kendime uyguladığım tarzda bir rol gelmedi. Bu gidişle de
gelmeyecek. Yetmiş yaşına kadar geleceğiz böyle (Gülüyor)!
Mert:
Son soru: Dizi bittikten sonrası için, yani önümüzdeki sezon adına netleşen
projeleriniz var mı? Sinema, tiyatro ve yeni bir dizi olarak?
Bennu:
Benim
oynadığım oyunlar açısından tiyatro bu sezon bitecek. Önümüzdeki sezon için
tiyatro anlamında henüz bir şey yok. Televizyon açısından da bir şey yok. Ama
mutlaka bir şekilde görüşmeler yapılacaktır. Ben uzun zamandır non-stop
çalıştığım için yine bir ikilem içinde kalacağım sanırım. Sinemacılar da biraz
apar topar geliyorlar, geçen yaz iki tane gelmişti, kabul edemedim çünkü
gerçekten çok yorgundum. Sonra çekilmiş hallerini gördüm.
Mert:
Peki kendi dizinizi izliyor musunuz?
Bennu:
Denk geldikçe izliyorum. Ama bana haber sorsan sana daha çok bilgi verebilirim.
Mert:
Bu içten cevaplarınız için çok teşekkür ederim!
Bennu: Ben
teşekkür ederim.
Kamera arkası: 1. O kesinlikle ama kesinlikle çok mütevazı ve sevecen biri. Röportaj teklifimi kabul etmesi de büyük incelikti doğrusu. Sonrasında, birlikte çekildiğimiz selfie'yi kendi Instagram hesabında yayınlaması da bu jestinin bir devamıydı sanki. Facebook'ta röportajın haberini paylaşınca anneannem altına aynen şöyle bir yorum yapmıştı: "S
2. Hayvanlara karşı çok yardımsever… Ben önceleri kendi için alıp masanın dibine gelince kediye verdiğini sansam da, o tostu kediyi beslemek için almış. Ama yüz bulan kedi kucağına tırmanıp elini tırmıklayınca ve benim ses kayıt cihazını yalamaya başlayınca Bennu Hanım, "Üstümden iner misin? Tırmık olayından hiç hoşlanmam! Seni tanımıyorum hayvan olarak! A-aaa! Tipe bak! Anaaa, taciz ediyorsun sen beni! Ama ben sana mama verdim, kuzucuğum? Evet, Mert, devam edelim!" diyor. Ben de, "Bennu Hanım bana öyle güzel pozlar kaçırttınız ki…" diyorum.
3. Aslında röportajı yirmi dakikada yapıp bitirdik. Sonrasında masada kalıp, sohbet ettik.
4. Röportajdan birkaç saat sonra Bennu Hanım'ın "Buluşma Yeri" oyunu vardı. Beni de davet etti, ben de oyunu izledim. Müthiş bir oyun! Eğer gelecek sezon da oynarsa, sakın kaçırmayın derim...
Komedi, dram ve polisiyeyi harmanlayan "Desperate Housewives"ın çok başarılı bir uyarlaması olan Umutsuz Ev Kadınları benim hiçbir bölümünü kaçırmadan izlediğim tek dizi. Dizinin çekildiği Gül Çıkmazı'na gitmek de uzun zamandır aklımdaydı, ama bir türlü fırsat bulamıyordum. Üstelik oraya nasıl gidebileceğim konusunda en ufak bir fikrim bile yoktu. Dizi büyük finaline gittiğinin sinyallerini verince, "Dur bari bitmeden gideyim!" diye düşünüp internette şehir haritası üzerinden yaptığım araştırmalar sonucunda, Küçükyalı'daki Gül Çıkmazı'nı bulmayı başardım. Sıra oraya gitmeye geldiğindeyse kafamda bir endişe belirdi: "Burası alt tarafı bir sokak... Hem de son derece sıradan bir sokak... Evlerin önünde fotoğraf çektirmem, mahalleliyi şüphelendirmeyecek mi?" Üstüne üstlük en olmayacak günde gidiyordum: Mahalle sakinlerinin evlerinde keyif yaptığı güneşli bir pazar gününde!
Aslında, sokağın gerçek sakinleriyle tanışıp röportaj yapma fikri kafamda oraya gidince doğmasaydı, sorular bile hazırlayabilirdim. En azından pazar günü gitmezdim! Ama insanları rahatsız etmek istemediğim için, bu anlık plan aklıma geldiği an iptal oldu.
İlk izlenimim, sokağın oldukça küçük olduğuydu... Cidden, küçücük bir sokaktı Gül Çıkmazı. Televizyonda gösterilen o heybetli sokaktan eser yoktu. Aynısı Aşk-ı Memnu'nun çekildiği Sarıyer'deki eve gittiğimizde de başımıza gelmişti. Ev de, bahçesi de küçücüktü. İyi de arabalar tek hamlede o daracık alanda nasıl dönüyormuş gibi bize gösteriliyordu? "Hep kamera hilesi bunlar..." demiştim o zamanlar. Aynısını Umutsuz Ev Kadınları için de rahatlıkla söyleyebilirim artık.
Ben, dizinin gerçekten fanatiği olarak, Gül Çıkmazı'na giden ilk insan olacağımı falan düşündüğümden olacak ki bizim gibi fotoğraf çektirmeye gelen diğer grupları görünce şok oldum. Pazar günü olmasına rağmen, insanlar geliyordu. Ama gelenler kimlerdi biliyor musunuz? Ortaokula giden küçük kız çocukları... "Diziyi ben izlemiyorum ki!" moduna girip suçu yanımdakilere attım ben de!
Biz "Yasemin'in evi hangisi? Acaba o kızlardan birine sorsak mı?" diye sesli bir biçimde düşünürken, o kızlar da kendi aralarında "Nermin'inki hangisi? Acaba onlara sorsak mı?" diye aralarında tartışıyorlardı. Böylece onlar bize Yasemin'in evini gösterdi, ben de onlara Nermin'in evini gösterdim. Ama o evin Nermin'in evi olmadığını söylediler, orası Elif'in eviymiş. Nermin ile Elif aynı binada oturuyorlardı sanırım, altlı üstlü...
İşte böyle...
İşte böyle...
Vallahi bence çok güzel olmuş .Büyük bir keyifle okudum. Senin sayende Bennu hanımın nasıl birisi olduğunu öğrendim.Vallahi çok beğendim ben. Resimlerde on numara. Koy hürriyete yayınla o derece. Kolay gelsin efendim. Ha unutmadan çok uzundu bayağı bir süre ayırdım okumak için:D
YanıtlaSilÇokbaşarılı bir ropörtaj ;sorular,tesbitler güzel.Usta işi olmuş evlat koooocaman bir aferin sana seni tanıdığım için gurur duyacağımı biliyordum zaten. Yolun açık olsun...
YanıtlaSilTebrik Mert. Yolun hep açık olsun.
YanıtlaSilÇok başarılı bir röportaj gerçekten. Bennu hanımı çok severim. Her rolü bana hep çok doğal gelir.
Sevgiler...
Çok güzel bir röportaj olmuş :)
YanıtlaSilHiç sıkılmadan okudum ki sıkılmak mümkün değildi :)
Gül çıkmazının fotoğrafları da bi o kadar güzeldi.
Tebrikler :)
Tebrikler çok güzel bir röportaj olmuş.Keyifle okudum,Bennu hanım rolünün hakkını veren sevdiğim bir sanatçı..Sevgiler.
YanıtlaSilaaa severim ben de yaa. gül çıkmazı giderim tamam. kağıthanede şehir tiyatrosunda yaptın herhalde görüşmeyi. orda başka bi sahne bilmiyom yaa :)
YanıtlaSilHarikasın kafadergi! Süper Baba'yla girdi hayatıma ve doğal duruşuyla hep gönlümde yaşadı. Bennu Yıldırımlar'ı çok beğenirim...
YanıtlaSilÇok güzel bir buluşma olmuş
YanıtlaSil