29 Mart 2022 Salı

NE DEDİN SEN?! ŞAK!!!

Bildiğiniz gibi, 94. Oscar Ödülleri'nde neredeyse ödüller dışında her şey konuşuldu. Tıpkı gündüz kuşağındaki yarışma programı Zuhal Topal'la Yemekteyiz'de yemekler dışında her şeyin konuşulması gibi... Oscar'daysa hatta daha doğrusu tek bir şey konuşuldu: Will Smith'in sunucu Chris Rock'ı yumruklaması. Evet kimi yerde yumruk kimi yerde tokat şeklinde geçiyor ama apaçık bir yumruk bu. King Richard'daki rolüyle En İyi Erkek Oyuncu ödülünü de kazanan Will Smith, Rock'a, eşiyle ilgili yaptığı şaka nedeniyle yumruk attı ve o anlar büyük ses getirdi. 

DİKKAT SPOILER:
Nicole Kidman, Bozbalık Üçlemesi'nin II. kitabı Uçurum Zamanı'nda
Ece'nin Meryem'i vurduğu sahneyi izlerken:

Peki sizce Smith'in Rock'a sebebi ne olursa olsun yumruk atması haklı bir davranış mı? 

***

Gel gelelim, olayın bir mizansen olabileceği de sıkça dile getiriliyor...

Büyük ihtimalle de öyle...

Son yıllarda reytingleri gittikçe düşen ve hiç izlenmeyen/konuşulmayan Oscar'lar bu sene böyle bir taktikle gündeme gelmeyi amaçlamış olabilir.

Bu arada tokadın oyuncağı bile çıkmış, ben şok. 

Daha Rock'ın yanağındaki tokadın pembeliği geçmeden... 

Kim bunu nasıl akıl etti? Hadi etti ne ara oyuncağını yaptı?

Bu oyuncağı görünce de düşünmeden edemiyor insan:

Yoksa her şey Oscar'a reyting için kurgu muydu?

Öyle veya böyle, reklamın iyisi kötüsü olmuyor işte...

(Not: Sevda ve Hande cephesinde -bakınız şu yazı- gözler yaşlı...)

(Kitaplarımı incelemek için bu linke bakabilirsiniz: https://www.kitapyurdu.com/yazar/mert-ofluoglu/184576.html)

instagram.com/ofluoglumert

twitter.com/ofluoglumert 

21 Mart 2022 Pazartesi

KADINLARIN EKRANDAKİ TEMSİLİYETİ ÜZERİNE MİNİCİK BİR YAZI...

Dün, yani 20 Mart günü gittiğim, karlı ve soğuk havaya rağmen pek çok katılımcıyla gerçekleşen WOW - Dünya Kadınlar Festivali'nden izlenimlerimi aktaracağım şimdi sizlere... Konu: Kültür-sanat dünyasında, özellikle de televizyonda, toplumsal cinsiyet eşitliği. Elbette, şaşırtıcı (ama asla şaşırmayacağınız) notlar eşliğinde.

Benim de, İKSV'nin Kültür Politikaları Çalışmaları departmanının bu yıl 10. kez yayımlanacak ve kültür-sanat dünyasında toplumsal cinsiyet eşitliğini ele alan raporu kapsamında Prof. Dr. Itır Erhart'a (canım Itır Hocam'ın!) küçük de olsa yardımcı olduğum araştırmanın sonuçları, dün WOW'un "Yaratıcı Alanda Eşitlik" başlıklı kapanış panelinde ilk kez paylaşıldı. Raporun basın toplantısı önümüzdeki günlerde olacak; o nedenle araştırmamızdan şimdilik detay vermiyorum. İKSV gibi önemli bir kurumun bu projesinde yer aldığım içinse çok mutluyum!

WOW ve İKSV Kültür Politikaları Çalışmaları işbirliğiyle düzenlenen "Yaratıcı Alanda Eşitlik" paneli, kültür-sanat alanının eşitlikçi bir yaklaşımla nasıl yeniden kurgulanabileceğine odaklanıyordu. Sinema, televizyon, tiyatro ve müzik sektörlerinde çalışan kadınların erkeklerle eşit işe eşit ücret alıp almadığı tartışıldı, çözüm için neler yapılabileceği konuşuldu. Moderatörlüğünü şimdilerde GAİN'de hafta içi her akşam gündemi çeşitli konuklarla değerlendiren gazeteci Duygu Demirdağ’ın üstlendiği panelde, Itır Hoca'nın yanı sıra, Oyuncular Sendikası’ndan Ece Dizdar ile Birleşik Krallık’tan araştırmacı ve eğitmen Vick Bain konuşmacı olarak yer aldı. Oyuncular Sendikası adına panelde konuşan Ece Dizdar, 2018 yılında Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD)'nin TV dizilerinde kadının toplumsal cinsiyet eşitliğine uygun şekilde konumlanmasını desteklemek amacıyla başlattığı "TV Dizilerinde Toplumsal Cinsiyet Eşitliği" projesinin sonuçlarından bazılarını da yeniden paylaşarak çeşitli şahane tespitler yaptı. Onlardan bazılarını paylaşıyorum:

"Kadın ve erkek oyuncu sayısı neredeyse eşit, hatta kadın oyuncu sayısı erkek oyuncudan daha fazla. Fakat ekrandaki yaş dağılımına gelecek olursak, kadınların ekrandaki yaş temsiliyeti çok sınırlı. Kadınlar ekranda daha çok 16-39 yaş aralığında görülüyor. Erkeklerse 64 yaşına kadar gösteriliyor. Şaşırıyor muyuz? Hayır!"

"Kadın karakterlerin ekranda evli ya da dul olduğunu görüyoruz. Kadın karakterin dulluğu üzerinden tanımlanması, erkek karakterlere göre 7 kat daha fazla. Bekar olmak daha çok erkek karakterlere verilen bir vasıf."

"Fiziksel görünümde kadın karakterler %65 oranında 'zayıf ve narin' olduğunu görüyoruz. Kilolu kadınlarsa hep 45 yaşın üstünde. Kadın ekranda eğer 45 yaş üstü ise kilolu olmasına müsaade ediliyor.

"Bir diziye Saint-Joseph mezunu, güçlü ve başarılı bir kadın karakter olarak giriyorum ama yedinci sekizinci bölümden sonra hep eski sevgilisinin konağına taşınan bir kıza evriliyorum!"

"Normal People dizisini izlerken, oradaki seks sahnelerinde intimacy coach'la çalışıldığını gördük. Bunu ülkemize de yavaş yavaş getirmek istiyoruz: Mahremiyet koçu. İnsanlar böyle havalı işleri sever, mısır patlağı gibi yayılacaktır! Şaka bir yana, bu ciddi bir meslek. Oyuncuların bedenlerinde dokunulmaması gereken noktalar var ve bu sınırların hassasiyetle çizilmesi gerek. Siz bir kadın olarak jinekoloğa gittiğinizde orada niye rahatsınız; çünkü herkesin görevi çok net tanımlanmış. Ayrıca odada mutlaka bir hemşire de var." Dizi setlerinde yaşanan taciz ve mobbing'lerin önüne bu şekilde geçebilme umuduyla... 

Not: Itır Hocam, panel koşuşturmasının arasında, bana yeni kitabım Uçurum Zamanı'nı imzalatmayı da ihmal etmedi! İlk kitap Ters Düz'ü okuduğunda kitapta karakterlerin sıklıkla bahsettiği hamofta reçelini Itır Hocam çok merak etmişti, ben de geçenlerde ona sürpriz yapıp Trabzon'dan hamofta reçeli hediye etmiştim. Çok sevmiş!

(Kitaplarımı incelemek için bu linke bakabilirsiniz: https://www.kitapyurdu.com/yazar/mert-ofluoglu/184576.html)

15 Mart 2022 Salı

2023'ÜN HİT DİZİSİ

 



Günaydın, sevgili dostlar...

Ters Düz'ün senaryosu içime sine sine ilerliyor. 

Kim bilir, belki de 2023'ün hit dizisi bu karlı günde yazılıyordur?

(Kitapları incelemek için bu linke bakabilirsiniz: https://www.kitapyurdu.com/yazar/mert-ofluoglu/184576.html)



3 Mart 2022 Perşembe

MASKE ZORUNLULUĞU NEDEN KALKTI?

Evet, hepimiz çok sıkıldık, bunaldık, darlanduk...

İki yıldır devam eden, canımızdan bezdiren bir salgının içindeyiz. 

Uzmanlar sık sık aşılama, maske ve mesafe konusunda açıklamalarda bulunmaya devam ederken, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, koronada alınan yeni kararları açıkladı. Buna göre maske ve HES kodu zorunluluğu kalktı. 

"Artık açık havada maske kullanmak zorunda değiliz. Kapalı ortamda havalandırma yeterliyse ve mesafe varsa maske takmak artık şart değil. Yeni dönemde HES kodu uygulaması kaldırıldı. Hiçbir kurum ve kuruluşta HES kodu kontrolü yapılamayacak." 

Açık havada maske takmamak evet, tamam, mantıklı, ama kapalı mekanlar için "havalandırma yeterliyse" ifadesi son derece muğlak.  

"Havalandırmanın yeterliliğini" kim denetleyecek? Bu demektir ki, artık maske takmayan birini gördüğümüzde "lütfen maskenizi takar mısınız" desek bile (ki zaten gözümüzün ortasına bir yumruk yemek istemediğimiz için toplum içinde etliye sütlüye karışmamaya çalıştığımızdan böyle bir şey demiyorduk), artık o kişi bizi "takmayacak".

Ama bana soracak olursanız, böyle tehlikeli bir açıklamaya hiç gerek yoktu. 

Maske takmayan zaten takmıyordu. 

Maske takıyorken 300 olan vefat sayısı şimdi insanlar maskelerini takmayınca 1000'i bulmasa iyidir. Çok tehlikeli! 

Peki siz, artık maske takmak zorunlu değil diye maske takmayacak mısınız?

Maske zorunluluğu kalktı diye maske takmaktan vazgeçecek misiniz? 

Bunu instagram'da da anket olarak sordum, an itibariyle katılımcıların %95'i hayır dedi. Yani bilinçli insanlar maskelerini takmaya devam edecek. Siz de ankete katılıp fikrinizi belirtebilirsiniz.

instagram.com/ofluoglumert

twitter.com/ofluoglumert

Kitapyurdu Mert Ofluoğlu kitapları 

Bir sonraki yazım "Kitap sektörü iflas mı ediyor?"da görüşmek üzere!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...