24 Kasım 2023 Cuma

OLMADI BİHTER...


Edebiyat eserleri, izni alındıktan sonra yeni yorumlarla yeni formatlarda yeniden üretilmeye açıktır. Hele de her dönem geçerli olan evrensel konuları işleyen eserler... Halit Ziya Uşaklıgil'in 1899-1900 yıllarında Servet-i Fünûn dergisinde tefrika ettiği eseri Aşk-ı Memnu da 1975'te TRT'de, 2008'de Kanal D'de, 2023'te Prime Video'da yeniden ele alındığı gibi; kim bilir, Uzay Çağı'nda Venüs'te, Merkür'de yaşamaya başladığımız (?!) yıllarda da pekala yeniden çekilebilir, çekilecektir. Ne de olsa her dönemin Aşk-ı Memnu'su kendine...

Eh, bir iş ortaya koyulunca eleştirmek de seyirciler olarak hakkımız. Bihter filmi ilk etapta iyi duran oyuncu kadrosuna rağmen maalesef çok kötü bir film olmuş. Bunda yönetmen ve senarist faktörleri etkili olmuş gibi görünüyor. Filmde hiçbir şekilde hiçbir duygu yok. Duygu olmadığı için de Bihter sürekli kameraya bakıp kitap okur gibi bir şeyler söyleyerek, izleyiciye hissettirilmeyen duyguyu anlatmaya çalışıyor. Hızlandırılmış, yüzeysel, ruhsuz bir klip izliyoruz. Ne Bihter ile Behlül arasındaki çekimi hissedebiliyoruz, ne Firdevs Hanım'la kızı arasındaki tansiyonu, ne de hissetmemiz gereken diğer tonla duyguyu... Karakterler derinleşemeden sığ sularda boğulup gidiyor. Hiçbir inandırıcılık yok. Her şey fazla teatral kalmış; sanki bir tiyatro dekoru önünde oynanan bir müsamere var karşımızda. Hal böyle olunca insan harcanan emeğe üzülmeden edemiyor. 2023 yapımı Bihter de, bu kadar büyük bütçeyle bu kadar kötü bir film olarak yerli film tarihimizdeki yerini alıyor.

10 Kasım 2023 Cuma

BİR DÜŞÜŞÜN ANATOMİSİ: KALDI GERİYE CEVAPSIZ SORULAR...

Bennu (Yıldırımlar) abla ile çok yakın iki dost -sanırım artık bu kelimeyi kullanabilirim- olmamızın yanı sıra çok da iyi sinema arkadaşıyız denebilir. Vizyondaki filmlere göre ayda iki, bazen üç kez sinemaya gideriz. Son dönemlerde birlikte izlediğimiz filmler arasında aklıma Kuru Otlar Üstüne, Okul Tıraşı, Kar ve Ayı, Karanlık Gece geliyor. En son da geçtiğimiz hafta sonu Bir Düşüşün Anatomisi'ne gittik. Bir cinayet soruşturmasının ve yarattığı psikolojik travmanın izlerini süren, Justine Triet imzalı film, bu yıl Cannes’da Altın Palmiye’yi kazanmıştı.

Aslında klasik bir mahkeme draması bu. 

İkisi de yazar olan karı-koca çiftimiz Sandra ve Samuel, Fransız Alpleri’ndeki dağ evlerinde, kısmen görme engelli çocukları Daniel'le birlikte yaşamaktadır. Film, Sandra'nın kendisiyle röportaj yapmaya gelmiş olan kadınla olan sahnesiyle açılır ama kocası Samuel'in üst kattan adeta röportajı sabote edercesine açtığı yüksek sesli müzik, röportajı yapmalarına engel olur. Daniel, rehber köpekleri Snoop ile birlikte eve geri döndüğünde, babası Samuel'in balkondan düşmüş cansız bedenini bulur. Sandra da, kendini bir anda bir dava sürecinin içinde, cinayet sanığı olarak, mahkeme koridorlarında buluverir... Peki bir anda kamuoyunun odağı haline gelen ve kocasıyla olan ilişkisinin tüm detayları gözler önüne dökülmeye başlayan Sandra acaba kendini aklamayı başarabilecek midir? 

Filmin başrolünde, filmdeki karakterinin adı da Sandra olan Sandra Hüller var. Aklımızdaysa tek bir soru: Sandra katil mi, değil mi? Ama bir süre sonra, filmin bu sorunun yanıtını bulmak gibi bir derdi olmadığını anlarız. Filmde daha çok, Sandra'nın işlemediğini iddia ettiği bir cinayetten suçlandığı için ne kadar hırpalandığını izleriz. Dolayısıyla film tür olarak bir polisiye sayılmaz. Çünkü ortadakinin bir intihar mı yoksa bir cinayet mi olduğuyla ilgilenmeyiz. Film bittiğinde de bu sorunun cevabını almış olarak ayrılmayız salondan. Filmin başrolü belirsizliktir. 

Sandra Hüller, Jehnny Beth, Samuel Theis'in oynadığı Bir Düşüşün Anatomisi'nin yönetmeni Justine Triet. Küçük çocuk oyuncu Daniel dahil herkes çok iyi iş çıkarmış. Film süresinin neredeyse Nuri Bilge Ceylan'ın son filmiyle yarışırcasına (!) 150 dakika olması şahsen beni sonlara doğru biraz fazla sıksa da, iyi bir film izlediğimi söyleyebilirim. Vizyondan kalkmadan gidip görmenizi tavsiye ederim. Notum 7.5/10. 

instagram.com/ofluoglumert

twitter.com/ofluoglumert

9 Kasım 2023 Perşembe

KİTAP KULÜBÜMÜZDE BU CUMARTESİ ALMODOVAR TEOREMİ'Nİ KONUŞUYORUZ


İstanbul'da kitap kulübü yok demeyin, çünkü var. Mert'in Kitap Kulübü.

11 Kasım cumartesi, yani bu cumartesi, Üsküdar'da gerçekleşecek olan kitap kulübümüzde Antoni Casas Ros imzalı Almodovar Teoremi'ni okuyup tartışacağız.

Kontenjan 10 kişiyle sınırlı, 1 kişilik daha yer var hala. :)

Görüşmek üzere!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...