8 Kasım 2024 Cuma

NAKANO ESKİCİ DÜKKANI VE ÇOKSATAN KİTAP PROBLEMATİĞİ

Genelde kitapçıların çoksatan raflarından uzak durup, aksine hiç satmayan, kimsenin ilgi göstermediği, kıyıda köşede kalmış kitapları arar bulurum, malum. Bunu çoksatanlardaki kitapların kötü olduğunu düşündüğüm için yapmam elbette, çünkü hiç de öyle düşünmem. Sadece, o sıralar herkesin okuduğu kitapları okumak bana bir dayatma gibi gelir, onları okumaya mecburmuşum gibi hissettirildiğimi düşünürüm, o nedenle de o kitaplardan itilirim. Ayrıca, büyük çoğunluğun satın aldığı kitap (ve bakın burada sadece satın alınma raporu var, beğenilip beğenilmeme yargısından henüz haberimiz yok, kaldı ki beğenilse bile), bakalım benim için doğru kitap mı canım?

Hal böyle olunca, uzak durduğum o raflardan bir kitap çekip aldığıma kendim de şaşırdım. Şans vermek istediğim kitap Nakano Eskici Dükkanı idi (çünkü kapağıyla ve konusuyla beni de tavlamıştı). Kitabın içeriğine hiç değinmeyeceğim çünkü bu yazının konusu bu değil. Kitap 2019'da fotoğrafik bir kapakla çıkmış. O dönemler pek ses getirmemiş. 2024 yılı baskısındaki yeni ve hakikaten güzel olan lezzetli kapağı ise amacına ulaşmış ve okurların ilgisini çekmiş gibi görünüyor. Zira kitap aylardır çoksatanlarda ve daha da orada kalacağa benziyor. Başarılı bir kapak çalışmasının, yani dış tasarımın, (tek başına yeterli olmasa da) bir kitabı sattırmaktaki yadsınamaz önemini görüyoruz.

Nakano Eskici Dükkanı'nda aradığımı bulamasam da, kitap, şimdi bir küçük resim tablosu niyetine masamın üstünde gayet güzel duruyor.

Yazımın başında değindiğim, çok sattığını bildiğimiz ama beğenilip beğenilmediğine ilişkin bir fikrimizin olmadığı kitap konusuna gelecek olursak, yine verdiğim örnekten giderek, biraz araştırınca Nakano'nun da karmaşık yorumlar aldığını ve sanki ekseriyetle beğenilmediğini gördüm. Demek ki, bir kitabı çoksatan rafında görünce hepimiz aynı tuzağa düşüyoruz. O kitabı alıyoruz, iyi olup olmadığını bilmeden. Çünkü "o kitabı almış olan bir sürü insan var ve bu bir sürü insan yanılıyor olamaz" algısına kapılıyoruz. Bu merak sayesinde de kitap onunla henüz tanışmamış olan insanlara satılmaya devam ediyor ve satılma döngüsü devam ediyor.

Bir de, şu sıralar kitapçılar, kütüphaneler, sahaflar ve antikacılarda geçen tematik romanlara pazarlama kampanyası yapılıyor gibi geldi bana, ne dersiniz? Okur olarak sahiden de bu tip "nostaljik" yerlerde geçen romanları seviyoruz doğrusu...

instagram.com/ofluoglumert

twitter.com/ofluoglumert

3 yorum:

  1. Bende çok satanlardan uzak dururum, kitap kapağına bakarak satın almam (tersi söz konusu yalnız, kitap kapağı itici geldiği için almadığım oluyor), her ne kadar blogumda kitap tanıtıyorsam da tavsiyeyle de pek kitap satın alamam:) Bu romana gelirsek ben eski kapağıyla 2020'de okumuştum (daha meşhur olmamıştı yani) beklediğim Japon romanını bulamamıştım ama hoşlanmıştım da. Keyifli okumalar:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Konusu ilgi çekici, fakat kitabı okurken pek keyif alamadım ben. Bana aradığım tatmini vermedi. Öte yandan, rafların arasında kaybolmak gibisi yok! Keyifli okumalar :)

      Sil
  2. Çok satan ya da çok izlenenlerle ilgili öyle bir yargım yok doğrusu. Bir bakarım nedenine, çekiyorsa alırım. Uzun zamandır klasiklerden başka roman okuyamaz oldum. Bana keyif veren, alıp götüren bir akışa rastlamadım ne yazık.

    Sevgiler

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...