KAFADERGİ!
2009'DAN BERİ TELEVİZYON, KİTAP, EDEBİYAT, SEYAHAT, ŞEHİR, POPÜLER KÜLTÜR HAKKINDA YAZILAR VE HİKAYELER YAZAN BİR KAFADAN ÇIKAN SESLER... BLOG'UM 15 YAŞINDA!
12 Aralık 2024 Perşembe
21 Kasım 2024 Perşembe
HOŞ GELDİN 29!
Hoş geldin 29. 🥳 Yeni yaşımda da üretmeye devam etmeye, hayal gücümde dolaşan hikayeleri özgürce yazmaya, yepyeni bir roman çıkarmaya ve mütemadiyen gülümsemeye kararlıyım. Belki başka sürprizlerim de olur. En çok da kendime! 🎈 #BenimKüçükŞaheserim'de A.'nın da dediği gibi: "Taze, güneşli bir hava vardı, yeni başlangıçlar veya bazı bitişler için mükemmeldi." Bakalım bir sonraki sayfada bizi neler bekliyor? 😌
19 Kasım 2024 Salı
"SİZİ TANIYORUM"
Dün arkadaşımla bir müzedeki bitmek üzere olan sergiyi görmeye gidecektik. Havanın soğuk, pofuduk bulutların gri olduğu sonbahar günlerinden biriydi ve ben uzun zaman üstüne bindiğim Haliç vapurunda oturmuş diğer yolcuları gözlemlerken haklarında tahminlerde bulunuyor, kendi kendime hikayeler uyduruyordum. Müzelerin pazartesi günleri kapalı olduğu aklımıza gelince hemen planı değiştirdik ve Balat’ta buluşmaya karar verdik. Bir şeyler yedik, içtik, epey sohbet ettik.
Saatler sonra dönüş vakti geldiğinde tekrar Üsküdar vapuruna
bindim. Sabah yine aynı vapurda geldiğim yaşlıca bir kadın yolcu, sanki beni
bekliyormuşçasına orada oturuyordu. Belki de onu tekrar görmeyi bekleyen bendim
çünkü o an habersiz olduğum bir yazgı çoktan işlemeye başlamıştı. Koca vapurda
gittim karşısındaki koltuğa oturdum.
Şöyle bir yüzüme baktı, telefonunda bir şeyler yaptı ve
ardından "Sizi tanıdım," dedi bana. Acaba sosyal medyadan mı derken,
meğerse kitabımdan tanımış.
Kitabımı yaz başında okumuş, ona kızı almış. Instagram'ı
yokmuş, şimdi internete kitabın ismini yazınca beni bulmuş, daha önceden
fotoğrafıma baktığı için beni hatırlamış. "Ben hep klasikleri
okurum," dedi. "Kızım sizin kitabı verince bu ne dedim, ön yargıyla
başladım ama çok beğendim."
Çok sayıda yeni Türk yazar var, haklısınız, fakat bu
isimlere, en azından yakın hissettiğimiz bazılarına şans vermek gerek dedim ben
de. Benim de henüz okumadığım, keşfetmediğim, hiç duymadığım bir sürü yazar ve
kitap var, sadece görünür olabilenleri, reklamı yapılanları biliyoruz,
diğerlerinden haberimiz bile yok ve bu çok üzücü, haberimiz olsa da vaktimiz
yetmiyor veya beğenecek miyiz beğenmeyecek miyiz bilmediğimiz bir kitabı risk
alıp okumak istemiyoruz, okur olarak işimiz zor ve karmaşık. Kızınız tesadüfen
bulup almasaydı, siz de benim kitabımdan bihaber olacaktınız örneğin.
Yol boyunca tatlı tatlı sohbet ettik. Bana gelecek
kitaplarımı da sordu, ona şimdilerde üstünde çalıştığım yeni bir roman olduğunu
söyledim. Karaköy iskelesinden binenler oldu, vapur bir anda kalabalıklaştı.
İkimiz de Üsküdar’da indik. İyi akşamlar. Çok memnun oldum. Sahiden de çok
şaşırmış ve çok memnun olmuştum. Keşmekeşin içinde farklı yönlere sapıp,
kaybolduk.
17 Kasım 2024 Pazar
PAZAR ŞARKISI
Bu pazar sabahı karanlıkta (her zamanki gibi) erken kalktım, epeydir aklımda olan bir senaryoyu yazmaya başladım.
Lady Gaga'nın yeni şarkısı Disease çıktı biliyorsunuz. Gaga, bu şarkıyla birlikte jazzy çalışmalardan sonra tekrar bilindik eski formuna geri dönmüş gibi görünüyor. İki dakikalık kısa şarkıların moda olduğu şu rezil dönemde yeniden dört dakikalık bir şarkı duymak iyi geldi. Şarkının akustik Antidote versiyonunu paylaşıyorum.
Birazdan Kadıköy'e gidip kitapçıları gezeceğim. Havalar artık iyice soğudu, belki bir salep de içerim. Herkese bol okumalı, yazmalı, dinlemeli, izlemeli, farkına varmalı iyi pazarlar diliyorum.
8 Kasım 2024 Cuma
NAKANO ESKİCİ DÜKKANI VE ÇOKSATAN KİTAP PROBLEMATİĞİ
Genelde kitapçıların çoksatan raflarından
uzak durup, aksine hiç satmayan, kimsenin ilgi göstermediği, kıyıda köşede
kalmış kitapları arar bulurum, malum. Bunu çoksatanlardaki kitapların kötü
olduğunu düşündüğüm için yapmam elbette, çünkü hiç de öyle düşünmem. Sadece, o
sıralar herkesin okuduğu kitapları okumak bana bir dayatma gibi gelir, onları
okumaya mecburmuşum gibi hissettirildiğimi düşünürüm, o nedenle de o
kitaplardan itilirim. Ayrıca, büyük çoğunluğun satın aldığı kitap (ve bakın
burada sadece satın alınma raporu var, beğenilip beğenilmeme yargısından henüz
haberimiz yok, kaldı ki beğenilse bile), bakalım benim için doğru kitap mı
canım?
Hal böyle olunca, uzak durduğum o
raflardan bir kitap çekip aldığıma kendim de şaşırdım. Şans vermek istediğim
kitap Nakano Eskici Dükkanı idi (çünkü kapağıyla ve konusuyla beni de tavlamıştı). Kitabın
içeriğine hiç değinmeyeceğim çünkü bu yazının konusu bu değil. Kitap 2019'da
fotoğrafik bir kapakla çıkmış. O dönemler pek ses getirmemiş. 2024 yılı
baskısındaki yeni ve hakikaten güzel olan lezzetli kapağı ise amacına ulaşmış
ve okurların ilgisini çekmiş gibi görünüyor. Zira kitap aylardır çoksatanlarda
ve daha da orada kalacağa benziyor. Başarılı bir kapak çalışmasının, yani dış
tasarımın, (tek başına yeterli olmasa da) bir kitabı sattırmaktaki yadsınamaz
önemini görüyoruz.
Nakano Eskici Dükkanı'nda aradığımı
bulamasam da, kitap, şimdi bir küçük resim tablosu niyetine masamın üstünde
gayet güzel duruyor.
Yazımın başında değindiğim, çok sattığını
bildiğimiz ama beğenilip beğenilmediğine ilişkin bir fikrimizin olmadığı kitap
konusuna gelecek olursak, yine verdiğim örnekten giderek, biraz araştırınca
Nakano'nun da karmaşık yorumlar aldığını ve sanki ekseriyetle beğenilmediğini
gördüm. Demek ki, bir kitabı çoksatan rafında görünce hepimiz aynı tuzağa
düşüyoruz. O kitabı alıyoruz, iyi olup olmadığını bilmeden. Çünkü "o
kitabı almış olan bir sürü insan var ve bu bir sürü insan yanılıyor
olamaz" algısına kapılıyoruz. Bu merak sayesinde de kitap onunla henüz
tanışmamış olan insanlara satılmaya devam ediyor ve satılma döngüsü devam
ediyor.
Bir de, şu sıralar kitapçılar,
kütüphaneler, sahaflar ve antikacılarda geçen tematik romanlara pazarlama
kampanyası yapılıyor gibi geldi bana, ne dersiniz? Okur olarak sahiden de bu
tip "nostaljik" yerlerde geçen romanları seviyoruz doğrusu...
28 Ekim 2024 Pazartesi
İPİN UCU KAÇTI, FAHİŞ FİYATLARI TUTABİLEN YOK!
Farkında mısınız, son zamanlarda her şeyde bir "ederinden fazla" fiyat alma fırsatçılığı çıktı? AVM restoranlarında asla o kadar etmeyecek olan sıradan yemeklere 300-400 lira ödüyor, mağazalarda asla o kadar etmeyecek olan giysilere 3 bin, 4 bin lira veriyoruz. Ayakkabılar 5 bin lira. En son bir sırt çantası aldım, 3 bin 100 lira. İpin ucu kaçtı. Tutabilen yok. Bir simit şu an 15 lira ama 50 lira da deseler sorgulamadan alacak noktaya geldik. (Zaten bazı fırınlar kafasına göre 18, 20 liradan da satmaya başladı simidi.)
Bugünlerde malum, Contemporary İstanbul sergisi ile ilgili belirlenen giriş ücreti tartışılıyor. İzzet Çapa "Bu paraya sergi mi olur arkadaş" diye tepki gösterdi. Fazıl Say da ona cevap verdi filan. Ben de fiyatı aşırı bulanlardanım. Öğrenciye 850 liraya bilet satmak nedir?! Öğrenci değilsen de 1250 lira. Ne oluyoruz yahu, sergi bu, sergi! Yapın şunu 200-300, hadi bilemedin 400 lira, herkes gidip gezebilsin.
Bu arada, Kylie Minogue'un Tension 2025 dünya turu biletlerine bakıyorum da, 99 dolara bile konser bileti var. Yani İngiltere gibi pahalı bir ülkede bile 3.400 liraya böyle bir konser izleyebilirsiniz (arkalardan da olsa). İstanbul'da bir sergiye 1250 lira vereceğim parayı saklayıp böyle bir konsere gitmeyi tercih ederdim. Tabii ki bu dünya turunda Minogue Türkiye'ye uğramıyor (ve bu hiç şaşırtıcı değil). Eskiden ne güzelmiş, tüm dünya starları konserlerinde İstanbul'a gelirlermiş (-miş diyorum çünkü gittiğim tek bir tanesi bile olmadı benim). Mesela Lana Del Rey'i filan İstanbul'da izlemek ne güzel olurdu doğrusu. Ek olarak, Güldür Güldür Show'un bilet fiyatlarının 1925 liradan başladığını da (evet, yanlış duymadınız) tarihe not düşmek isterim. (Ama hadi yine bir sergidense bir tiyatroya/şova o para verilebilir.)
Kylie demişken, Can't Get You Out of My Head yıldızının Tension II albümü geçtiğimiz günlerde çıktı. Minogue, 2020'nin sonuna doğru çıkardığı Disco albümü ile müzikal olarak disco ve dance-pop sularında gezinmiş, beni de dinleyici kitlesi arasına o albümle katmıştı. Akabinde 2023 yılında çıkardığı Tension albümü ile sound olarak yine beni benden almıştı ve albüme adını veren Tension şarkısını belki bir yıl içinde belki bin kez dinlemişimdir (az değil bence). Padam Padam çok ses getirdi filan. Kylie de bu ilgiden memnun kalmış olacak ki, Tension dönemini bitirmeyerek albümün devamını çıkardı (bizde de Hande Yener yapar böyle devamı olan albümleri). Lights Camera Action, Good As Gone, Taboo ve Kiss Bang Bang ilk etapta dikkatimi çeken şarkılardan oldu. Öyle çok iyi değil, ortalama düzeyde şarkılar ama pop olarak dinlerseniz fena da değiller hani.
Ve son olarak...
"Efendiler, yarın Cumhuriyet'i ilan edeceğiz!"
Atatürk'ümüzü saygıyla anıyoruz, arıyoruz. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'mız kutlu olsun!
20 Ekim 2024 Pazar
PAUL AUSTER, GÖRÜNMEYEN KİTAP YORUMU
Görünmeyen'i az önce bitirdim. Yaz başında okuduğum Yanılsamalar Kitabı'ndan sonra, Paul Auster'dan okuduğum ikinci kitap oldu (Can Yayınları). Uzun bir yazı yazmak amaçlı sonraya ertelemek yerine, vakit bulduğum şu soğuk ama güneşli pazar günü, hakkında birkaç satır da olsa yazıp paylaşayım isterim. Romanı okumaya ana karakterimiz Adam’ın gözünden başlıyoruz fakat ilerleyen bölümlerde anlatıcılar değişiyor. Hikâye, kimi zaman birinci tekil kişi ağzından, kimi zaman ikinci tekil kişi ağzından, kimi zaman da üçüncü tekil kişi ağzından yazılarak finale ulaşıyor. 1967’de başlayıp 2007’ye dek uzanan olayları anlatan (romanın yayımlandığı yıl ise 2009), zamanlar arasında (bir de New York ve Paris arasında) gidip geldiğimiz bir roman bu. Romanın konusuna pek girmeden söylemek gerekirse, anlatılan çeşitli olayları çeşitli karakterler açısından “doğruyu söyleyen hangisi” diye düşünerek okuyoruz. Örneğin, Adam ve Rudolf arasındaki meselede olay hangisinin anlattığı gibi oldu? Veya yine Adam ve Gwyn arasında yaşanan olaylarda kime inanmalıyız? Aşk üçgenleri, seks ve hatta ensest gibi riskli konularda dolaşan kitabın bu konular nedeniyle her okura hitap etmeyebileceği de mutlaka not düşülmeli. Roman içinde roman, kurgu içinde kurgu seven okurlar kaçırmasın.
Ve kitaptan iki alıntı: “Çünkü acı gerçek değişmiyor: Dünyada adaletten çok şiir var.”
“Bilirsiniz, istediklerimizle elde ettiklerimiz çok nadir örtüşür…”
SİNEMADA İKİ FİLM
Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...
-
Şimdi sizleri Trabzon'a götürüyorum... En sık gittiğim altı harika kafeye... Gerek menüleriyle gerek atmosferleriyle muhteşem mekanla...
-
Bu yazı blog taslaklarında tam bir yıldır bekliyor. Elbette yarım bir şekilde, tamamlanmayı bekliyor. Ben güya bir yıl önce, 2015 yazınd...
-
Her sezon iddialı projelerle evlerimize konuk olan Bennu Yıldırımlar’la, "Buluşma Yeri" adlı oyununun bu sezonki son gösterimin...