1 Mart 2016 Salı

MERT OFLUOĞLU RÖPORTAJ (SIKÇA SORULAN SORULAR)

Kitap çıktığından beri sizlerden gelen soruları derleyip cevapladım... Keyifli okumalar!


ÇOCUKLUĞUMDA SAMAN KAĞITLARA DERGİLER YAPARDIM. BU KİTABI ÇIKARMAK İÇİN ÇOK GEÇ KALDIM. 

Yazmaya çocukluğunda başladın... Biraz bunu anlatır mısın? Yazıyla olan ilişkini?

Okuma yazmayı öğrendiğim 1. sınıftan beri kısa roman ve öyküler yazıyor, çizgi romanlar yapıyorum. Yazıyla ve resimle ilgili çeşitli ödüllerim var. 5. sınıftayken Can Yayınları'nın düzenlediği Türkiye çapındaki masal yarışmasında kazandığım ödül bunların en büyüğü. O yaşta böyle bir ödül almak beni çok mutlu etmişti. Benim çocukluğumdan beri aklımdaki tek şey yazarlıktı… Hiçbir zaman pilot, doktor ya da öğretmen olmak istediğini söyleyen çocuklardan olmadım. İleride yapacağım şey(ler) ta en başından beri belliydi, ne istediğimi kendimi bildiğimden beri biliyordum. Ve bu amacım doğrultusunda, okuma yazmayı öğrendiğim ilk günden itibaren kağıtla, kalemle, kendi kendime haftalık çizgi öyküler çıkarmakla, dergiler yapmakla, bu dergileri postayla uzaklardaki akrabalarıma göndermekle uğraştım. Bilenler bilir, çocukluğumda yaratıp yıllarca hikayelerini yazdığım, çizdiğim kahramanlar, karakterler var, böyle bir sürü çizgi roman serim var. Ama artık onlar da büyüdü, tıpkı benim gibi. Paylaştığım veya kendime sakladığım çizgi romanlar, şiirler, öyküler, yazılar derken artık ilk kitabımı okuyucuyla buluşturma zamanı gelmişti. Yaşım 20 ve ben neredeyse 20 yıldır bunları yapan biri olarak çok geç kaldığımı bile düşünüyorum.

6 yıldır blog'un var.

Evet, Eylül 2009'dan beri. Yıllardan beri saman kağıtlara dergiler yapıp bunları posta yoluyla uzaktaki akrabalarıma ulaştırıyordum. Derken bir yakınım blogspot'tan bahsedince, kendimi bir anda burada buldum. Blog benim saman kağıtlara dergi yapma alışkanlığımın yerine geçen bir şey oldu. Yani "blogger kitap çıkarttı" desinler istemiyorum, demiyorlar da zaten. Beni "blog'u da olan bir yazar" olarak tanımlasınlar. Çünkü ben yazarım. Her şeyi yazarım, her konuda yazarım.

Bozbalık Serisi'nin ilk kitabı olan Ters Düz'ü ne kadar zamanda yazdın?

Ters Düz, Bozbalık Serisi'nin ilk kitabı. Bu aslında bir üçleme, ama belki dördüncü bir kitap da olur diye, üçleme demek yerine seri demeyi tercih ettim. Ters Düz'ü yazmak yaklaşık iki-iki buçuk yılımı aldı. Tabii basılmasını bekleme süreci de var. En yıpratan, stres eden, umutsuzluğa yol açan da o süreç oluyor. Yazarken tek başınasınız, keyifle yazıyorsunuz. Ama sonra işin içine yayınevi giriyor.

İnternette kitabı okuyup yazmayan kalmadı sanırım. Geri dönüşler karakterlerin, konunun ve kurgunun çok iyi olduğu yönünde.

Evet, bu yönde çok sayıda geri dönüş alıyorum. Çünkü şu an 3. kitabın sonunda ne olacağı bile belli. Ben yazmaya başlamadan önce hikayeyi kafamda bitiririm, geriye sadece yazması kalır. Mesela 1'i yazarken 2'yi kafamda bitirmiştim, şimdi oturdum yazıyorum. Kafanızda bir giriş, gelişme ve sonuç olmadan yazmaya başlarsanız kitabın sonunu asla getiremezsiniz.


YAYINCIM BASMA DEDİ AMA BEN KALBİMİN SESİNİ DİNLEDİM. ŞİMDİ O DA PİŞMAN.

Kitapta bahsetmişsin, yayıncın seni Ters Düz'ü çıkarmaktan vazgeçirmeye çalışmış. Sen kitabının bu kadar ilgi çekeceğini düşünüyor muydun?

Aslında evet. Ben okuyanların seveceğini tahmin ediyordum ama mesela yayıncım böyle düşünmüyordu. Bana çok yetenekli olduğumu, gelecek vaat ettiğimi, ama başka bir kitap yazmamı, Ters Düz'den vazgeçmemi söyledi. Bunları kitabın arkasında daha uzun anlattım. Sonuç olarak ben kimseyi dinlemedim, sadece kalbimin sesini dinledim ve bu kitabın basılmasında ısrarcı davrandım. Dediğim gibi, bu çok zor bir süreçti. İyi ki de öyle yapmışım! Şimdi sonuçtan memnunum. Ama yayıncım beni boş yere bir yıl bekletmiş oldu. Ters Düz geçen yıl çıkabilirdi. Şimdi serinin 2. kitabını okuyor olabilirdiniz. Böyle şeyler oluyor maalesef... 

Ters Düz'de olaylar kurgu ürünü Bozbalık Köyü'nde geçiyor. Böyle bir köy yaratmak nereden geldi aklına?

Trabzon kültürel çeşitliliğiyle ve tarihiyle beni çok etkileyen, çok önemli bir şehir. En az İstanbul kadar zengin buluyorum Trabzon'u. İlk kitabımın Trabzon'da, bir köyde geçmesini istiyordum. Ama bir yandan da mekan olarak gerçek bir köy seçmek istemiyordum. Tamamen bana özgü, benim istediğim her şeyin olacağı, yazarken sınırlamalara bağlı kalmadan özgür davranabileceğim bir köy yaratmak istedim. Böylece Bozbalık doğmuş oldu. Yanlış anlaşılmasın, Bozbalık kurgu bir köy ama gerçekte olabilecek bir köy. Yani fantastik bir yer falan değil. 

Peki sen Bozbalık'ta yaşamak ister miydin?

Bir yanım hiç tereddüt etmeden "Evet!" diye bağırmak istiyor, ama diğer yanım "Hmm, bu kadar entrikanın içinde mi?" diye sorguluyor. Ama yine de "evet"! Geri dönüşlerden anladığım kadarıyla, aslında okuyan herkes Bozbalık'ta yaşamak istiyor. Buna pek şaşırmadım, çünkü herkesin özlemi böyle huzurlu bir yaşam aslında... İstanbul gibi büyük şehirlerde trafik, kalabalık gibi stres unsurları içinde boğuşarak boşuna zaman kaybediyoruz. Bozbalık gibi küçük yerlerde ise, Facebook'a bakma ihtiyacı duymadan kimin nerede olduğunu bilirsiniz. Kısacası Bozbalık sevildiği için çok mutluyum. Köy, adeta başlı başına bir karakteri gibi oldu kitabın. Ben de keşke Bozbalık'ta ya da en azından ona benzer bir yerde yaşayabilsem!


Bir köyde neler olabilir ki diye düşünürken, insanoğlunun olduğu her yerde her şeyin olabileceğini görüp şaşırıyoruz kitapta...

Evet, bu, kitapla ilgili çok sevdiğim okur yorumlarından biri oldu. Büyük şehirde karşılaşmadığınız insan çeşitleriyle bile karşılaşabilirsiniz küçük yerlerde. "Küçük=huzur" diye bir şey yok. İnsanlar arasındaki duygular ve ilişki ağları her yerde aynı. Aşk, sevgi, özlem, kıskançlık, nefret... İnsan olan her yerde her an her şey olabilir. Ters Düz'de de bunu anlatmak istedim ve sanırım başardım.

Günün birinde Bozbalık müzesi kurulur mu?

Bu soruyu geçenlerde oturuyorken bir arkadaşım da sordu. Evet, neden olmasın? Benim aslında önce 360 derece gezilebilen sanal bir Bozbalık Köyü yapma düşüncem var! Mesela o site öyle bir şey olsun ki; Ece ve çocukların yaşadığı evden Burak'ın evine yürüyebilelim, Meryem'in evinde gezinebilelim, Hasan'ın kütüphanesindeki kitaplara bakabilelim... Tabii bunlar nasıl olacak bilmiyorum! Hatta kitaptaki birkaç sahneyi basit bilgisayar oyunları şeklinde oynasak da ne güzel olur! Gerçek bir müze fikrine gelince... Bozbalık'ın müzesi kapalı bir mekanda değil, açık havada olur herhalde. Böyle bir açık hava köyü yapılabilir, evet. Hayaller hayaller... Ya da en iyisi, Trabzon'da herhangi bir köye gidelim ve "Şu Ali'nin evi olsun, şu Ece'nin!" diye kendi kafamıza göre hayal kuralım. Hayal kurmak bedava.

Kitabın kapağı çok iyi. Senin fikrin olduğunu biliyoruz...

Evet. Ben kapağı nasıl olur diye daha en başından beri düşünüyordum. Ters Düz'ün ters yazılması, arılar... Arılar riskti. Kitapçılardaki kitapların kapaklarına bakın, yarısından fazlasında güzel kız, yakışıklı erkek fotoğrafları var. Böyle bir ortamda klişeye teslim olmak istemedim, risk derken bunu kastediyorum. Arılar gerçekten cesaret isteyen bir işti. Ama böyle olsun istedim. Tipografi, renkler, kapakta neyin nerede duracağı... Her şeye tek tek kafa yordum, kitabın her aşamasıyla ilgilendim. Kapak kitabın atmosferini yansıtan bir kapak oldu. Şimdi ikinci ve hatta üçüncü kitabın kapakları nasıl olur diye de düşünüyorum yazarken. İkinci kitabın, adıyla uyumlu olacak bir kapak görseli var aklımda. Mavi bir kapak olsun istiyorum.



BU BİR EDEBİYAT ROMANI DEĞİL. BEN BU KİTABI İLERİDE TELEVİZYON DİZİSİNİ ÇEKMEK İÇİN YAZDIM. 

Kitapta anlatımın çok sürükleyici ve akıcı. Film izler gibi okuduğunu söyleyenler var. Bazı sahneler okurlarına gerçekten bir filmin içinde gibi hissettiriyor... 

Başından beri söylüyorum, kitabın ilk sayfasına da yazdım, artık duymayan kalmadı sanırım: Ben bu kitabı ileride dizisini çekmek için yazdım! Televizyon hayalim var. 3 kitap olarak tasarladığım Bozbalık Serisi'nden 3 sezonluk heyecanlı bir dizi çıkabilir. Bunu gönül rahatlığıyla, hatta büyük bir gurur ve heyecan içinde söylüyorum her yerde... Bu kitabı yazarken günün birinde dizi olacağına dair inancım öyle güçlüydü ki, hangi karakteri hangi oyuncunun canlandırabileceğini bile düşündüm... Yayınevi kitabın arkasına "edebiyat" tanımını koydu, ama bu bence yanlış, çünkü bu kitap öyle bir kitap değil... Klasik olmak gibi bir iddiası yok... Aksine, bu kitap bir popüler kültür örneği... Yani hızla tüketin, ama gene de itinayla saklayın. 

Başka neler yapıyorsun?

2. kitabı yazmanın dışında başka sürprizlerle geliyorum! Daha "görülür" bir şey olacak.

2. kitap kaç sayfa olacak, ne zaman çıkacak? 

Şunu kesin olarak söyleyebilirim ki Ters Düz'den daha uzun olacak. Bir süredir Microsoft Word'le boğuşuyorum, ne zaman bitiririm bilmiyorum. Ama yine de bir roman defalarca yazılıyor, yani bitti dediğiniz yerde başa dönüp yeniden gözden geçiriyorsunuz. O nedenle net bir çıkış tarihi söyleyemem. Ben bu yaz çıksın isterdim ama yetişmesi zor görünüyor. Eh, Ters Düz de daha yeni çıktı zaten. 2. kitap için aceleye gerek yok-muş.


BOZBALIK'TA YER YERİNDEN OYNAYACAK! 

Ters Düz adının hakkını verip okuyanları ters düz ederek bitti! Şaşırdık, şok olduk, inanamadık. 2. kitapta neler olabileceğiyle ilgili bir ipucu alabilir miyiz?

Şöyle bir ilginçliği sizlerle paylaşayım. Kimisi, olayların bu kitapta bittiğini, 2.de neler olacağını tahmin edemediğini söylüyor. Ama çoğunluk bu kitabın açık uçlu bittiği görüşünde. Böyle iki karşıt görüş olması güzel. Şöyle ki, ilk kitapta bazı olaylar sonuçlanırken yeni olayların da tohumları atıldı. Yani, "Ben Ters Düz'ü okudum bu bana yeter" gibi bir durum yok diyebiliriz. Hatta "Son sayfayı çevirdikten sonra bittiğine inanamadım, devam ediyor sanıp çevirecek başka sayfa aradım" diye bir yorum yapıldı. Bunlar almak istediğim tepkilerdi. Şu kadarını söyleyebilirim, Ters Düz bir giriş kitabı olarak değerlendirilebilir. Esas hikaye 2 ve 3'te başlıyor. İşte bu yüzden bir 4. kitap da olabilir diyorum, çünkü inanın yazacak çok şey var! Ters Düz'de karakterleri, karakterlerin geçmişini tanıdık, meselelerini kavradık. Henüz ilk kitabı okumayanlar da bu yazıyı okuyor olabileceğinden finaliyle ilgili fazla bir şey söylemek istemiyorum ama dediğiniz gibi, ilk kitap öyle veya böyle her karakteri etkileyen bir şekilde bitti. Beklemediğimiz şeyler oldu, bazı karakterler bizi gerçekten şaşırttı ve "Bunu nasıl yapar?!" dedirtti. Eh, böyle olması böyle devam edeceği anlamına gelmiyor. Çok açık konuşamıyorum. 2.de de yine aşk, sır, gizem, dram, gerilim ögeleri olacak. İlk kitapta ismen geçen veya arka planda kalan, bunun yanı sıra yeni Bozbalıklılar'ı da tanımaya başlayacağız. Zaten Ters Düz'ün özelliği ve sanırım sevilen tarafı da bu. Baş karakter Ece Duman ama onunla birlikte başta -üvey- ailesi olmak üzere, Bozbalık'ın diğer sakinlerinin hayatlarında neler olup bittiğini de görüyoruz.

Peki 2. kitabın adı belli mi?

3.nünki bile belli ama bir süre daha sürpriz olarak kalmalı. En azından ben "2. bitti! Yakında çıkacak!" diye bağırana kadar!


6 MART PAZAR GÜNÜ CNR'DAYIM!

Son olarak: Yakında bir imza günün var mı? 

Evet: 6 Mart pazar günü, yani bu pazar, 14'ten itibaren CNR kitap fuarındayım. Ters Düz'ü imzalayacağım ama imza bahane, sohbet şahane. Gelin, tanışalım!



Sorularınız olursa her zaman mail, Twitter, Facebook, Instagram üzerinden benimle iletişime geçebilirsiniz. İlginiz için çok teşekkür ediyorum! 

kafadergi@gmail.com
https://twitter.com/ofluoglumert
https://www.facebook.com/ofluoglumert
https://www.instagram.com/ofluoglumert

15 yorum:

  1. Ben daha almadım. Umarım yakın zamanda okurum. :) Başarılar.

    YanıtlaSil
  2. hehe çokoş yazmışsın. iki türlü yazan oluyomuş. biri senin gibi yazanlar, kafasında kurup bitirenler, hatta önce sonunu yazıp başa giderlermiş bazıları, bir de yazdıkça düşünenler varmış. ilerde korku gerilim polisiye de yaz. bence iyi yazarsın. :)

    YanıtlaSil
  3. ne kadar güzel yazmak için yaratılmışsın demek ki. yalnız 20 yaşında geç kaldığını düşünüyor olmana çok şaşırdım ve de hayran kaldım o kadar gençsin ki daha. yolun açık olsun inşallah dizilerini de çekersin sevgiler.

    YanıtlaSil
  4. Merhaba, bloğunuza uğradım. Yazarlık önemli ve hafife alınmayacak bir iş olduğuna göre bu işe gerçekten gönül verdiğiniz anlaşılıyor. Umarım başarılı olursunuz, güzel eleştiriler alırsınız.

    YanıtlaSil
  5. Ben hala alamamanın acısını çekiyorum...

    YanıtlaSil
  6. Başarılarının devamını diliyorum her zaman kalbimizin sesini dinlemeyiliz bencede :)

    Sorduğun yer Ankara/göksu park:)

    YanıtlaSil
  7. İlerde başarılı bir yazar olacağına inanıyorum.Erasmus'a gidip oradaki yaşam tarzlarını görünce hayatına daha farklı bakış açıları eklemen sana çok büyük faydası olacaktır.Yaşam standardı en iyi olan iskandinav ülkeri iyi bir isabet olacaktır.

    YanıtlaSil
  8. Bende çok beğendim. Merakla yeni kitabı bekliyorum. Okurken de içimden bundan çok güzel dizi olur diye düşünmüştüm :)
    Umarım bir gün o da olur. Başarılar :)

    YanıtlaSil
  9. Bu blog niye ilgimi çekmemiş ki diye düşününce yaş faktörüm ve hayata bakışımdaki faktörler olabileceği sonucuna vardım. Bu isimle karşılaşmıştım fakat blogun adı bana hayata lay lay lom bakan biri olabileceğiniz izlenimi vermişti ancak sanırım yanıldım.Blogunuzu çok derin inceleyemedim henüz ama bu yazıyı okuyunca derin bir genç adamla karşılaştığımı düşündüm. Kitabı da çok merak ettim. En kısa zamanda okumalıyım. Yolun açık olsun genç adam.

    YanıtlaSil
  10. abi bu ne yaa kitap yazdın blog mu açıyorsun insan .comlu bir site açar görüşürüz

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...