12 Ocak 2023 Perşembe

"GERÇEK HİKAYE" DİYE TANITILAN DİZİLER SAHİDEN "GERÇEK HİKAYE" Mİ?

Murat Soner'in YouTube kanalını biliyor musunuz?

Ara sıra baktığım nadir YouTube hesaplarından biri... 

Geçenlerde Kızılcık Şerbeti ve Çöp Adam dizileriyle ilgili iki ayrı video yapmış. Son dönemin en popüler dizisi, Afra Saraçoğlu ve Mert Ramazan Demir'in oynadığı Yalı Çapkını'na da değinmiş.

Elçin Sangu ve Engin Altan Düzyatan'ın oynadığı Çöp Adam'la ilgili olan videosunda söylediklerini sizlerle paylaşmak için not aldım:

"Sizin 'gerçek hikaye' diye itelediğiniz zihniyetinizi de mahzenlerde prangalayıp itelesinler e mi! Bunların tamamının gerçek hikaye olduğunu bana biri kanıtlasın, gelsin beni ayağımdan bağlayıp mahzende yerli dizi izletsin!"

"Tabii zaten nerede ne kadar psikopatlık varsa evlerimize şelale gibi aksın! Aksın da, biri bana desin: Aynı yazarın daha kaç tane kitabı var? Allah aşkına söyleyin! O şelale artık aktığı yeri aşındırdı!" 

"Dizi yapmanın şartı neydi? Yalıda geçen manyaklığa inanmak... Camdaki Kız, Yalı Çapkını, Çöp Adam hepsinde yalı var. Bunlar tek bir yapım şirketinin bize 'gerçek hikaye' diye verdiği yalılar. Toplasan 360 yalı var, yarısının hikayesini dinledik!"

Acaba "gerçek hikaye" diye tanıtılan diziler sahiden "gerçek hikaye" mi?   

***

Hüseyin Rahmi Gürpınar, Kokotlar Mektebi'nin başına ne not düşmüş: 

"Romancılar başlarken çoğunlukla olayın gerçekliğine inandırmaya uğraşırlar. Bu defa ben aksini iddia ediyorum. Bu hikaye baştan sona hayal ürünüdür."

Sevgiler...

9 Ocak 2023 Pazartesi

MUH/TELİF HAKLARI...

Bir yazar olarak telif hakları, hakkında güncel gelişmeleri benim de merakla ve heyecanla takip ettiğim konu başlıklarından biri. Daha doğrusu, genel olarak edebiyat, yayıncılık, televizyon ve film sektörleri hakkında her bir gelişmeyi ilgiyle takip ediyorum. Yaşarken yazdığından üç kuruş para bile kazan(a)mayan yazarlar, öldükten 70 yıl sonra çok satsalar bile, eserin yaratıcısı olmalarına rağmen, eserin telifi hakkında varisleri bile hiçbir söz sahibi olamıyor. Elbette kulağa son derece adaletsiz/haksız gelen bir durum bu. Çünkü telif hakları kanununa göre ölümünün üzerinden 70 yıl geçen yazarların veya yaratıcıların telif hakkı kalkıyor. Koruma süresi dolan eserler, eser sahibinden veya varislerinden izin alınmaksızın serbestçe kullanılabiliyor. Neden, niye böyle bilmiyorum, hukukçulara sormak lazım. Acaba yarattığı eserin tüm haklarının kendisinden yaşarken alındığının görülmesi bir yazara nasıl bir azap çektirirdi?

Eser sahibinin varislerinden izin almadan, 70 yıl dolduktan sonra herkesin kafasına göre istediği kitabı basabildiğini söyledik. Bu sebepledir ki, yaklaşık 50'ye yakın yayınevi Stefen Zweig’ın aynı kitabını farklı kapak tasarımlarıyla basıp satabiliyor, bu yüzden Antoine De Saint Exupery’nin Küçük Prens’i sürekli karşımıza çıkıyor, bu nedenle her yerde pek çok Sabahattin Ali eseri görüyoruz. Yayınevleri şimdiden sırada bekliyor: Türkiye’de önümüzdeki yıllarda telif hakkı kalkacak yazarlar arasında 2024’te Sait Faik Abasıyanık, 2026’da Reşat Nuri Güntekin ve Cahit Sıtkı Tarancı, 2031’de Peyami Safa, 2032’de Ahmet Hamdi Tanpınar, 2033’te Nazım Hikmet gibi isimler yer alıyor. 

Yani elbette bir süre olması gerekiyorsa bile, bu süre 70 yıl gibi kısa bir süre mi olmalı? 150 yıl filan sanki daha makul. (Biraz alakasız da olsa güncel bir gelişmeyi paylaşmak isterim: Kariyer yolculuğuna 140 karakterle başlayan Twitter bile sonrasında 280 karaktere çıktı ve şimdilerde 4000 karaktere çıkılması gündemde. "Vur dedik öldürdün be Musk" dediğinizi duyar gibiyim. Artık 2009'dan beri ısrarla ve ısrarla blogspot'tan paylaştığım bu yazılarımı ben bile oradan paylaşabileceğim gibi görünüyor, anlaşıldı.) Zaten Amerika'da bazı telif uzatıcı süreler talep edildiği oluyor. Orada her şey bir farklı işliyor zaten!

Peki bu durum sadece Türkiye’de mi böyle? Tabii ki hayır. Diğer çoğu ülkede de telif hakları kanunu eser sahibinin ölümünün ardından 70 yıl olacak şekilde işliyor. Ve bundan nasibini almayan kalmıyor! Çocukluğumuzun Winnie the Pooh’sunu nasıl bilirdiniz? 100 Hektar Ormanı’nda yaşayan, en yakın arkadaşı küçük pembe Piglet olan, bal düşkünü şirin mi şirin bir ayı olarak, değil mi? Disney kataloğunda bulunan Winnie the Pooh, şirketin en çok kazandıran markaları arasında yer alıyor. Ancak artık telif süresi dolan Ayı Winnie, Disney dışındaki şirketlerin de gönlünce kullanabileceği bir kamu malı haline geldi. Ve sıkı durun, bu serbestlik ortaya korku temalı bir Winnie the Pooh filmi çıkarmaya hazırlanıyor! Ayı Winnie'yi elinde kanlar damlayan bir baltayla görse, serinin yaratıcısı A. A. Milne ne düşünürdü?

Winnie the Pooh dünyasında geçecek ilk bağımsız projenin bir korku filmi olması da, hele o fragmanı izledikten sonra,"böyle telif serbestliği olmaz olsun" dedirtiyor. A. A. Milne mezarında ters dönse hakkıdır...

Herkese iyi haftalar...

Kitaplarım Kitapyurdu'nda

twitter.com/ofluoglumert

instagram.com/ofluoglumert 

4 Ocak 2023 Çarşamba

KİTAP ALINTISI

"Kar etrafı mistik bir ışımayla esrarengiz bir şekilde aydınlatıyor ve karanlığa saklanmış çam ağaçlarının arasındaki evlerine masallardakine benzer bir görünüm veriyordu." 

Alıntı, Ters Düz'ün devamı olan Uçurum Zamanı'ndan... 

Kız kardeşlerin hikayesi devam ediyor.

Bozbalık Köyü'ne davetlisiniz.

Kitaplar Kitapyurdu'nda

twitter.com/ofluoglumert

instagram.com/ofluoglumert 

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...