Genelde kitapçıların çoksatan raflarından
uzak durup, aksine hiç satmayan, kimsenin ilgi göstermediği, kıyıda köşede
kalmış kitapları arar bulurum, malum. Bunu çoksatanlardaki kitapların kötü
olduğunu düşündüğüm için yapmam elbette, çünkü hiç de öyle düşünmem. Sadece, o
sıralar herkesin okuduğu kitapları okumak bana bir dayatma gibi gelir, onları
okumaya mecburmuşum gibi hissettirildiğimi düşünürüm, o nedenle de o
kitaplardan itilirim. Ayrıca, büyük çoğunluğun satın aldığı kitap (ve bakın
burada sadece satın alınma raporu var, beğenilip beğenilmeme yargısından henüz
haberimiz yok, kaldı ki beğenilse bile), bakalım benim için doğru kitap mı
canım?
Hal böyle olunca, uzak durduğum o
raflardan bir kitap çekip aldığıma kendim de şaşırdım. Şans vermek istediğim
kitap Nakano Eskici Dükkanı idi (çünkü kapağıyla beni de tavlamıştı). Kitabın
içeriğine hiç değinmeyeceğim çünkü bu yazının konusu bu değil. Kitap 2019'da
fotoğrafik bir kapakla çıkmış. O dönemler pek ses getirmemiş. 2024 yılı
baskısındaki yeni ve hakikaten güzel olan lezzetli kapağı ise amacına ulaşmış
ve okurların ilgisini çekmiş gibi görünüyor. Zira kitap aylardır çoksatanlarda
ve daha da orada kalacağa benziyor. Başarılı bir kapak çalışmasının, yani dış
tasarımın, (tek başına yeterli olmasa da) bir kitabı sattırmaktaki yadsınamaz
önemini görüyoruz.
Nakano Eskici Dükkanı'nda aradığımı
bulamasam da, kitap, şimdi bir küçük resim tablosu niyetine masamın üstünde
gayet güzel duruyor.
Yazımın başında değindiğim, çok sattığını
bildiğimiz ama beğenilip beğenilmediğine ilişkin bir fikrimizin olmadığı kitap
konusuna gelecek olursak, yine verdiğim örnekten giderek, biraz araştırınca
Nakano'nun da karmaşık yorumlar aldığını ve sanki ekseriyetle beğenilmediğini
gördüm. Demek ki, bir kitabı çoksatan rafında görünce hepimiz aynı tuzağa
düşüyoruz. O kitabı alıyoruz, iyi olup olmadığını bilmeden. Çünkü "o
kitabı almış olan bir sürü insan var ve bu bir sürü insan yanılıyor
olamaz" algısına kapılıyoruz. Bu merak sayesinde de kitap onunla henüz
tanışmamış olan insanlara satılmaya devam ediyor ve satılma döngüsü devam
ediyor.
Bir de, şu sıralar kitapçılar,
kütüphaneler, sahaflar ve antikacılarda geçen tematik romanlara pazarlama
kampanyası yapılıyor gibi geldi bana, ne dersiniz? Okur olarak sahiden de bu
tip "nostaljik" yerlerde geçen romanları seviyoruz doğrusu...