30 Ekim 2014 Perşembe

2 POSTER


Entrikası bol öykü dizileri
Burada dallanıp budaklanıyor

Gördüm bir tatane okudum bin tane
Sürprizi bol öykü dizileri
www.kafadergi.blogspot.com

Kadınsal Şeyler cumartesi akşamı saat 20.00'da başlıyor! 

1 KASIM SAAT 20.00'DA KAFA'DASINIZ!


Erkekler onunla olmak, kızlar o olmak istedi. Ve biri onun ölmesini...

Yeni öykü dizisi Kadınsal Şeyler'in başlamasına son 2 gün!

1 Kasım cumartesi akşamı saat 20.00'da herkes Kafa'da olacak! Peki siz nerede olacaksınız?

NOT: EĞER 1. BÖLÜMÜ YAYIMLANIR YAYIMLANMAZ OKUMAZ VE SERİYE 4.,5. BÖLÜMDE FALAN BAŞLARSANIZ, ÖNCESİNDE AKLINIZIN KALACAĞINA VE "NEDEN VAKTİNDE BAŞLAMAMIŞTIM Kİ?" DİYE PİŞMANLIK DUYACAĞINIZA GARANTİ VERİLİR.


Deep tanıtımını yapmayı eksik etmemiş.
VE TÜM BU ŞEYLERDEN ALAKASIZ BİR FOTOĞRAF: ÜÇ HAFTA İÇİNDE ÜÇ SABUNLUĞUMUN NE HALE GELDİĞİ! O KADAR DAYANIKSIZ ÇIKTILAR Kİ... BİR DAHA NE WATSONS'TAN NE MİGROS'TAN NE MACRO CENTER'DAN SABUNLUK/LİF/SÜNGER ALMAYI DÜŞÜNÜYORUM!

28 Ekim 2014 Salı

27 Ekim 2014 Pazartesi

BUMERANG'IN DÖNÜŞÜ SERT OLDU!

Altı yıldır blogger'ım, Bumerang'a girdiğimden beri platin üyeyim ama sırf üye olalı bir yılı geçmediği için bu yılki ödüllere başvurum reddedildi! Bu bana pek adil gelmedi. Yine para kokan, yine ticari bir iş anlayacağınız... Bunu mail olarak ifade ettiğimde ilgili yetkili ise: "Sizin blogunuz bu noktada tasarımsal anlamda Bumerang Ödülleri'nde aday olarak onaylanmamıştır." dedi. İyi de ben tarz blog olarak değil, en iyi çıkış yapan (Kafa ile) olarak katılmıştım... Seneye katılırım belki...


Amaan! Hadi ya biz kendi aramızda bir blog ödülleri düzenleyelim. Blogger'ın blogger'a verdiği, içeriden, doğal, kökten bir ödül. Bakın şimdi geldi aklıma ama yazdım valla. Ciddiye alırsanız yaparız. Hem ödül töreni bile yaparız. Evet evet yaparız. Kurucu/fikri bulan olarak o organize işleri benden. O zaman kategoriler gelsin:

1. En dolu içerik
2. En özgün içerik
3. En gerçek içerik (Sadece kimliği gizli olan anonim blogger'ları ödüle aday gösterebiliriz)
4. En cesur içerik (Sadece kimliği açık gerçek adıyla yazan blogger'ları ödüle aday gösterebiliriz)

Yazın adaylarınızı bu yazının altına...


Büyük güne çok az kaldı! Kadınsal Şeyler cumartesi günü 20.00'da başlıyor!

26 Ekim 2014 Pazar

#ADALET85YAŞINDA SEMPOZYUMU VE SÜRPRİZ GELİŞMELER

Adalet Ağaoğlu'nun 85. yıl partisine hepiniz davetlisiniz! Tabii ki pastadan tadanlar arasında ben de vardım...
 



85 YAŞ...

Dün "Türkiye'nin Dert Dinleme Uzmanı Adalet Ağaoğlu 85 Yaşında" sempozyumunun ikinci ve son gününe katıldım. Cuma gecesi yağan şiddetli yağmura rağmen hava açmıştı, hatta güneş terletiyordu bile. Etkinliğin görünen amacı Ağaoğlu'nun 85. yaşını kutlamak olsa da, asıl amaç -ya da bu vesileyle- yazarın Everest Yayınları'ndan çıkan yeni kitabı "Dert Dinleme Uzmanı"nın tanıtımını yapmaktı. Zaten bu etkinliği de Everest düzenliyordu.

12.00'da başladı sempozyum. Gerçi salonda on kişi falan olduğumuzdan, biraz daha kalabalıklaşmasını umarak bizi 12.30'a kadar beklettiler. Ama haklıydılar. Konuşmacılar evin oturma odasında konuşur gibi üç beş kişiye konuşmayacaktılar ya! Neyse, sizi sıkmamak adına konuşmacılara pek yer vermek istemiyorum. Genel olarak Ağaoğlu'nun öyküleri ve romanları üzerine konuşuldu. 14.00-15.30'daki aradan sonra, 15.30'da tekrar bir oturum başladı. Bu oturuma Adalet Hanım da geldi. O da en on sırada, seyircilerin yanına oturarak kendisi hakkında konuşulanları dinleyecekti. Ağaoğlu'nun eşi Halim Ağaoğlu'nun önceden hazırlanmış konuşma videosunu ve Ömer Madra'nın da aynı şekildeki videosunu izledik. Bu isimlerin de normalde salonda bulunması gerekiyordu ama Halim Bey yaşından, Ömer Bey de İstanbul'da olmadığından gelemedi. Halbuki ben bu tip durumları aksaklık olarak görüyorum. Madra'nın İstanbul'da olmayacağı aylar önceden belliydi, o zaman bunu niçin tanıtımlarda düzeltmediniz? Belki sadece Madra'yı görmek için gelenler var? Ya da Halim Bey'i canlı canlı görmek için gelenler? Ya da Haydar Ergüden'i görmeye gelenler (O da geç kaldı)?



KÜSLÜK BİTTİ, KISKANÇLIK BAKİ!

Bu oturumun asıl sürprizi ise Selim İleri'ydi. Biliyorsunuz, Ağaoğlu ve İleri yaklaşık otuz yıldır küstüler. Şimdi yeni barıştılar. Bunun nedeninin iki tarafın da birbirini karşılıklı olarak "kıskanmak" olduğunu da itiraf ettiler. Da da da dann! Neyse, sizin anlayacağınız mutlu son yani. Nasıl ki magazin dünyasında bir şova dönüşüyor çekişmeler, edebiyat dünyasında da daha zarif olmakla birlikte aynı gündem mevcut. Ama edebiyat için işin biraz da esprisi. İleri de Ağaoğlu da çok tatlı, sevecen insanlar çünkü. Hele Adalet Hanım'ı bir görseniz... sarılasınız gelir! İnanın kendimi çok zor tuttum!

Ağaoğlu'nun mektuplarından yola çıkarak bir belgesel çektiklerini açıklayan akademisyen Seza Yılancıoğlu, oturumun belki de en dikkat çekici bilgilerini veren isimdi. Yazarın 1954 tarihli mektuplarında eşi Halim Bey'e taktığı lakapları okudu. Yani mektuplarına nasıl giriş yaptığını. "Lacivert" dermiş Adalet Hanım Halim Bey'e. O da "kurşuni" imiş. Seza Hanım, Adalet Hanım'la belgesel için yaptıkları söyleşilerde bu konuları çok konuşmuş. "Gri ve mavinin tonları çok zengindir" demiş Adalet Hanım. Onun lakabının "kurşuni" olmasının sebebi ise adalet binasının, hapishanelerin ve kurşunun renginin bu olmasıymış.

"Horozcuğum" ya da "Açgözlü horozcuğum" dermiş bir de ve "Maymuncuğum"... Ne dersiniz ha, belki yakında Adalet Hanım'ın hayatının dizisi çekilir?


Ve pasta kesme saati geldiğinde heyecan, mutluluk gözlerinden okunuyordu Adalet Hanım'ın... Nasıl okunmasın! Bu sempozyuma, bu salona ne zorluklarla geldiğini bakın kendisi anlatıyor (çektiğim videodan da izleyebilirsiniz): "Zaten kendimi çocuk gibi hissediyordum, beni çocuk sevincime kavuşturdunuz gene... Çünkü... Açıklayacağım artık... Ben üç buçuk dört aydır yataktayım, evdeyim; buraya gelmem büyük emek verenlerin çabalarıyla oldu... Hayata sizlerle birlikte dün katıldım. Bugün de sürüyor. tedirgin olmamış hoş göreceksiniz. Rica ediyorum." O öyle kibar, öyle mütevazi ki...
"Pastamı keserken magazine malzeme lazım!" demesi salonda herkesi güldürdü. Hem esprili hem çok içten bir insan o...

İnsanlar an'a dahil olmaktan çok telefonlarıyla an'ı çekiyorlardı. Canlısı dururken, bir camın arkasından bakıyorlardı koskoca Adalet Ağaoğlu'na...

Ve çok güzel bir etkinlik daha benim anılarıma dahil olmuş oldu...

 
Aşklar... Dedikodular... Sırlar... Yani kadınsal şeyler... Çok yakın dört arkadaşın hayatı, içlerinden birinin ölümüyle tepetaklak oluyor! Peki siz onların hayatına 
dahil olmaya hazır mısınız?
 
Okulun en popüler kızı... Özgü... Erkekler onunla olmayı, kızlar o olmayı istedi...
Ve biri onun ölmesini.
 
Özgü'nün sevgilisi olan Savaş ise aynı zamanda diğer üç kızın da sevgilisi. Kızların her biri Özgü ölünce Savaş'ın kendisine kaldığını sanıyor. Bir yandan Özgü'yü kimin öldürdüğünü bulmak için adımlar atılırken, diğer yandan sırlar ve yasak aşklar üç arkadaşın arasında gün geçtikçe daha da filizleniyor...
 
Aşka, arkadaşlığa, aileye ve sırlara dair gerçek hayattan esintiler taşıyan bir hikaye!
 
Yeni öykü dizisi Kadınsal Şeyler, 1 Kasım cumartesi akşamı saat 20.00'da Kafa'da başlıyor! Blog'unuzda duyurun ve duyurduğunuz notu bu yazının altında paylaşın, sizin blog'unuz da Kafa'da çıksın! Bu yeni macerayı sakın kaçırmayın!
 

ÖNEMLİ ANKET

Kafa'nın yeni dizisi aşağıdaki formatlardan hangisiyle olsun?

a) İnternet dizisi
b) Fotoroman
c) Öykü

Bu yıl bu kadar gecikme yaşamamın sebebi de bu. Bundan önce hep öykü şeklinde yayımlıyordum, ama bu yıl belki bir değişikliğe giderim diye düşündüm. Bunu siz belirleyeceksiniz. O yüzden lütfen bu "yazılı anket"e katılın. Ben birazdan yeni bir yazı yazacağım ve bu anket aşağıda kalacak, fakat yine de oyunuzu vermeyi, açıklamanızı yapmayı unutmayın. Düşüncelerinizi bekliyorum!

SAATLER GERİ!


Saatleri de geriye alınca yazın bittiğini resmi olarak kabul etmiş olduk... (Mert üzgün hissediyor)

24 Ekim 2014 Cuma

SIRLAR...

Erkekler onunla olmayı, kızlar o olmayı istedi... Ve biri onun ölmesini.
 
 
"Kadınsal Şeyler" Kafa Dergi'de başlıyor! Çok yakın dört arkadaşın hayatı, içlerinden birinin ölümüyle tepetaklak oluyor. Gizem, aşk ve sır içerikli bu maceranın ilk bölümünü sakın kaçırmayın. Yan taraftaki ankete oy vermeyi de unutmayın.
 

22 Ekim 2014 Çarşamba

BUGÜNLERDE KAFA'MDAN GEÇEN 4 ŞEY

 

1. Kafa'nın Mayıs ayına denk gelen 10. sayısında Bennu Yıldırımlar ile yaptığım röportajda başarılı oyuncunun şu sözü çok dikkatimi çekmişti: "Saç olsun, giyim kuşam olsun... Kendime uyguladığım tarzda bir rol gelmedi. Bu gidişle de gelmeyecek. Yetmiş yaşına kadar geleceğiz böyle!" Şimdiki yeni dizisi ve benim de büyük bir beğeniyle takip ettiğim Gönül İşleri'nde de Yıldırımlar yine kendiyle alakası olmayan bir karakteri canlandırıyor. Eh, bu da onun ne kadar yetenekli bir oyuncu olduğunu gösteriyor haliyle...

2. Buradan videolu öykülerimi sizlerle paylaştığımı biliyorsunuz. Ve yine biliyorsunuz ki, yeni bir şeyler üretmeden duramayan bir beyne sahibim. Ben de bu nedenle düşündüm ve yeni sezonda okuyucularıma bir sürpriz yapmalıyım dedim. İşte yapıyorum, sıkı durun: Bu yıl yeni yazıyor olduğum öykülerimden birini bir televizyon dizisine çevirmeye karar verdim! İnternet üzerinden yayın yapacak olan bir dizi bu. Devamı için bekleyin ve görün diyorum şimdilik...

3. Bu hafta benim için ödül haftasıydı. Hemen herkes şu "Dart Ödülü"nde bana ödül vermiş. Çok teşekkür ederim, tek tek hiçbirinizin ismini yazmıyorum ki unuttuğum olursa üzülme darılma olmasın diye. Ama beni ödüle layık bulduğunuz için çok sevindim ve hepinizin bloglarını takip etmeye başladım. Ayrıca üzülerek belirtiyorum ki ödül almanın şartı olarak ödül vermem gerekse de veremeyeceğim, çünkü kimseyi ödülsüz bırakmak istemiyorum... Hepinize ödül veriyorum! Geçen gün de hepinizi mimlemiştim ya hani, hatırlayın. Mim'e harika cevaplar yazmışsınız. Çok eğlendim okurken. Mim'lemeyen varsa haydi mimlesin!

4. Ödül demişken, Bumerang ödüllerine bu yıl ben de katıldım! Az önce başvurumu yaptım, bakalım onay süreci nasıl sonuçlanacak. Umarım seçilirim. Tabii seçilirsem oylarınızı da beklerim... Hepinize iyi, sağlıklı ve mutlu akşamlar!


20 Ekim 2014 Pazartesi

KADINSAL ŞEYLER

 
Aşklar... Dedikodular... Sırlar... Yani kadınsal şeyler... Çok yakın dört arkadaşın hayatı, içlerinden birinin ölümüyle tepetaklak oluyor! Peki siz onların hayatına dahil olmaya hazır mısınız? Emin olun, bu hikayede siz de kendinizden bir şeyler bulacaksınız!

 
 
 
 
Bloguma yeni gelenler halihazırda devam eden öykü dizilerimin ikinci sezonlarına belki yabancı kalırlar diye, ben de  sıfırdan bir şey yazmaya karar verdim. Yepyeni. Adı Kadınsal Şeyler. Bu öykü dizisinde üç kız arkadaşın hayatına kulak kabartacağız. Eğlenmeye ve hüzünlenmeye hazır olun! Ama onların başlarından geçenleri okudukça "Bu aynı beni anlatıyor!" diyeceksiniz. Çünkü bu öyküde gerçek hayattan esinlenilmiştir. Birkaç gün sonra Kafa'da başlıyor! Sakın kaçırmayın!
 



19 Ekim 2014 Pazar

AMMAN KOMŞULAR DUYMASIN!

Yaklaşın... Yaklaşın... Yaklaşın diyorum size... Sonra yok geride kaldım yok duyamadım diye mızmızlanmayın bana... Bir kez anlatacağım... Kulağınızı dört açıp dinleyin...

Ben Zehra… Reyting rekorları kıran pembe dizimin ardından biraz dinlenmek için Amerika'da üç yıl geçirdikten sonra ülkeme geri döndüm. Döndüm dönmesine de, ayol ne magazinciler benimle ilgilendi ne komşularım… Bildiğim unutulmuşum! Ben de bari evimle hasret gidereyim dedim ve Altın Bilezik apartmanımdaki bir numaralı daireme adımımı attığım gibi odama koştum. Ancak ayağımın dibinde ne göreyim: Çürümüş bir ceset! Al buyur! Dönüşüm muhteşem oldu! Eve değil olay yerine döndüm resmen! Bakın sonra neler oldu...

Komşularım tek tek sorgulandı. Bir anda apartmandaki herkes potansiyel suçlu oluvermişti. Hamile komşum Çiğdem, Sevgi'yle geçmişte yaşadığımız tatsızlıkları düşünerek onun cinayetle bir ilgisi olduğunu düşündü. Bu arada apartmanımızın genç hanımları Nur ve Aslı yeni komşuları Kenan'ın gözüne girmek için birbirleriyle yarışmaya başladılar. Ben kadınım Güzin'e evi bir güzel temizlettim. Dedikoducu komşum Keriman beni ziyarete geldi. Fakat ben gerçekten de hiçbir şey bilmiyordum. Sonra cesedin kimliği teşhis edilemeyince olay rafa kalktı. Ama ben bu işin peşini bırakmayacaktım.

Kapı komşum Sevgi, bir gece yarısı aniden evi terk edince bu suçu onun işlediğini düşündük. Alakası yokmuş. Kadının kocası içip içip onu her gece dövdüğünden, Sevgi de çareyi kaçıp kurtulmakta bulmuş meğer. Çiğdem ise Okan ile Melis'in konuşmalarını dinlerken, katilin Okan olduğunu öğrendi. Apartman içinde ondan kaçarken, merdivenlerden yuvarlanıp düştü. İşin daha da kötü tarafıysa, hamile olmasıydı. Bebeğini kaybetti.

Cinayetin aydınlanmasına gelince... Okan, nişanlısı Melis'in eski sevgililerinden biriyle görüştüğünü öğrenince bir kriz anında o adamı öldürmüş. Cesedi ne yapacağını bilemeyince de kapıcıya epey para verip benim evimin anahtarını istemiş. Doğru tahmin: Cesedi benim evime saklamış! Yıllar sonra geri döneceğim aklının ucuna bile gelmemiş tabii. Sizin anlayacağınız şimdi Okan hapiste, Melis annesinin evine taşınıp kendine yeni bir kurdu, Sevgi kocasından boşandı, Çiğdem bebeğini kaybetti. Ha kapıcımız da değişti tabii.

Biz böyle kötü olaylarla dolu bir yıl geçirdikten sonra, yeniden beş çayı muhabbetlerimize ve damla sakızlı kurabiyelerimize geri döneceğimizi sanıyorduk. Meğer yanılıyormuşuz. Devamına katlanabilirim diyorsanız, buyurun apartmanımıza sizi de bekleriz.

Apartman. 2. sezon. Yakında.

 

HAFTA 7 BEN 8 YAZARIM


 

Son günlerde resmen bir köşe yazarı gibi her gün yazar oldum...

Aslında dönem dönem günde iki üç kez blogda yazı paylaştığım oluyor zaten, bilenler bilir...

Ama nasıl yazmayayım!

Hele de bu son dakika gelişmesini... Marmaris'in Beldibi'nde 10-15 dakika önce çekilen ve benim de elime geçen bu fotoğrafları hemen sizinle paylaşmazsam olmazdı.

Ben çok şaşkınım açıkçası... Çünkü bu tip tabloları genellikle yazın görmeye alışığız. Demek ki yangının yazı kışı olmuyor. Kim bilir niye çıktı bu yangın... Yandı güzelim ormanlar... Hala da yanmaya devam ediyor... Şu fotoğraflara baktıkça, o sıcaklıkları hissedebiliyorum!

Not: Yangın, şehrin içinde çıktı diyebiliriz. Umarım can kaybı yoktur.

18 Ekim 2014 Cumartesi

MİM'İK

 
Kafa Dergi'yi dergi formatında yaptığım için bugüne dek göndermiş olduğunuz mim'lere içim ağlasa da geri dönemediğimden kendimi çok suçlu hissediyorum. Ama bana da hak verin. Neyse, şimdi her şeyi geride bırakıyor ve mim dönemine hepinizi mim'leyerek başlangıç veriyorum! İşte kendi sorularım ve cevaplarım... (Mim'im çok sıradan olmasın diye bakın değişik bir şeyler yapacağım aşağıda!)
 
Romantik: Bir süredir hoşlandığın biri var. Konuşmaya çekiniyorsun ama artık bu belirsiz gidişatı yönlendirmen lazım...
 
Gidip konuşurum.
 
Dram: Çocukken öyle bir şey yaptı ki kuzenin senin kör olmana neden oldu ama bunu aileleriniz bilmiyor. Herkese her şeyi anlatır ve o kuzeninle konuşur musun, yoksa acını içine atar, hiçbir şey olmamış gibi kuzeninle konuşup yaşamına devam mı edersin? (Geçen yıl yaztığım dramim'deki olay)
 
Bunu isteyerek yapmamıştır elbette ama yine de ona karşı bir soğukluk hissederim. Onunla bir araya geldiğimde pek sıcakkanlı olamayabilirim. Fakat bu konuyu eğer bunca zamandır kimse bilmiyorsa bundan sonra da asla ama asla gündeme getirmem, içime atarım.
 
Bilimkurgu: Süper bir gücün olacak. Bunun ne olmasını istersin?
 
Görünmezlik harika bir güç olabilirdi ve bazı durumlarda epey de işime yarardı diye düşünüyorum.
 
Macera: Gece uyurken eve hırsız girdiğini fark ediyorsun. Dahası, hırsızın odana süzülüp çekmecelerini karıştırdığını duyuyorsun. Ne yaparsın?
 
Uyuyormuş numarası yapmaya devam ederim.
 
Komedi: Resmi bir ortamdasın. Deri koltuğa oturduğunda koltuktan ses çıktı ama herkes o sesin senden çıktığını düşünmüş olabilir...
 
Sesin koltuktan çıktığını kanıtlamak istercesine aynı sesi bir daha çıkarırım. Vazgeçiyorum: Bu ikinci sesin de benden çıktığını düşünebilecekleri için hiç umurumda olmaz yahu!
 
Korku: Elinde bıçak olan bir katil üzerine doğru geliyor. Kurtulmak için ne dersin?
 
Yapma... Hapislerde çürürsün...
 
Şimdi de sırada reklamlar var: kafadergi.blogspot'ta en sevdiğin bölüm hangisi?
 
Öykülerim, kişisel yazılarım ve televizyon hakkındaki yazılarım.
 
Not: Bu mim'i isteyen herkes yapsın. Tabii yapınca da bu yazının altına linkini eklesin. Son soruyu cevaplamayabilirsiniz. Cevaplarınızı merakla bekliyorum...
 


17 Ekim 2014 Cuma

DİZİLERDE EKRANIN KENDİSİ KADAR ENTRİKA YOK!


YEMİN EDİYORUM BAŞIM DÖNDÜ!

Kanal D dizilerinin arkasında durmuyor mu?

Geçen yıl ve ondan önceki yıl da sık sık yazmıştım televizyon dizilerinin başlayıp iki üç bölümden sonra bitme hadisesini... Ama hiçbiri bu yılki kadar hızlı değildi herhalde!

Kanal D dizi konusundaki açgözlülüğünü bu sezon da devam ettiriyor. Bir dizinin reytingi düşer düşmez hiç acımadan arkada bekleyen yeni diziyi yayına sokuyor. Hayır yani bu dizilerde oynayan oyuncular da öyle başarısız oyuncular değil, son derece profesyonel oyuncular. Ne diye bu teklifleri kabul ettiklerini ise ben anlayamıyorum. Aslı Enver, Buğra Gülsoy gibi oyuncuların rol aldığı Bana Artık Hicran De dördüncü bölümde yayından kaldırılınca işte bu yüzden herkes şok oldu.


Benim Adım Gültepe yerini Hayat Yolunda'ya bıraktı. Bana Artık Hicran De de Urfalıyam Ezelden'e. Farkında mısınız bu sezon Kanal D ne kadar kararsız, tahammülsüz, acımasız... Ekim oldu ama (tüm kanallar için söylüyorum bunu) daha adamakıllı bir "günün dizisi" bile yok. Kanal D'de başlamayı bekleyen yeni diziler de var üstelik: Şeref Meselesi ve Poyraz Karayel. Kanalın eski dizileri olan Yalan Dünya, Galip Derviş ve Ankara'nın Dikmeni'ne ise resmen yer yok! Kalmadı! Diziler başlayacak ama bir türlü başlayamıyor. Başlamaya yer bulamıyor. Kasım'a sarkarlar ben size söyleyeyim.

Hani Benim Adım Gültepe "sezonun dizisi" olmaya adaydı? Hani Bana Artık Hicran De'yi izleyici çok sevmişti? Bana Artık Hicran De'ye hicran değil elveda dedik, Benim Adım Gültepe'nin de yayından kaldırılacağı söyleniyor.


Meryem ve Songül aynı dizide olursa...

Meryem Uzerli'nin Ocak'ta Star Tv'nin yeni dizisi için Türkiye'ye geri döneceğini artık hepimiz biliyoruz. Geçenlerde, Songül Öden'in de Ocak'ta Star'da yeni bir diziye başlayacağı yazılıp çizildi. E benim aklıma da o bomba soru düştü tabii: Sakın bu ikisi aynı dizide olmasın! Off, düşünsenize, o zaman bu iki kadının aynı erkek için yapacağı kıran kırana aşk mücadelesi ne izlenir ama? Gerçi ikisi muhtemelen aynı dizide oynamayacaktır ama bir ihtimal tabii olabilirler. Ama Kıvanç ve Kurt Seyit misali, belki ikisinin dizisi de beklenilen reytingi sağlamaz... Kim bilir...


Shameless uyarlaması mı?

Yapma MED Yapım. Bak yani iyi düşün. Umutsuz Ev Kadınları'nda harika bir iş çıkardınız tamam ama Shameless sizi sersemletir. Yani niçin yeni bir uyarlamaya girişiyorsunuz ki? İlla 6 çocuk ve 1 babadan oluşan bir dizi çekmek istiyorsanız oluşturun kendi öykünüzü, kimseye de "Olmamış! Bu uyarlama hiç olmamış!" dedirtmeyin. Ferhan Şensoy, Frank karakterine fizik olarak birebir benziyor ama bu dizi bize uymaz ki. Zorlama yapmayın lütfen. Nasıl olacak bu iş diye vallahi kendime dert edindim, geceleri uyku uyuyamıyorum...

14 Ekim 2014 Salı

HEP Mİ TERS GİDER BU GÖNÜL İŞLERİ?

 
Çok iyi bir dizi başladı, haberiniz var mı?

Yine de soruyorum size. Ama tüm samimiyetinizle cevap vereceksiniz. Evet, soru geliyor. İşte geldi: Dizinin adı Nikahına Beni Çağır olsa izler miydiniz?

Yazın yazdığım bu yazımda aynen şöyle demiştim: Dizinin adının Nikahına Beni Çağır olması planlanıyor. Bu ne kadar arabesk, ne kadar Yeşilçam kokan bir isim böyle! Acilen değiştirilmeli. Bu çok özel bir isim, oysa daha genel bir isim seçilmeli. Yapımcılar sesimi duymuş olacak ki (!) dizinin adını çok doğru bir karar alarak Gönül İşleri olarak değiştirmişler.

###

Bennu Yıldırımlar'ın Servet'i, Selma Ergeç'in Saadet'i, Sinem Kobal'ın Sevda'yı, Timuçin Esen'in Yılmaz'ı, Fırat Çelik'in Asrın'ı ve Sezai Aydın'ın Muzaffer'i canlandırdığı Gönül İşleri'nin kadrosuna diyecek laf yok. Oyunculuklar pırlanta adeta, pırlanta! Peki öykü neyi anlatıyor?
 
Gelin kaçar. Düğün birbirine, Gönül İşleri de böylece hayatımıza girer. Düğün organizatörü olan Alev ve Servet mahcup olur. Ancak her durumda günü kurtarmaya yeminli olan Servet gelinle yaptığı çok duygusal bir konuşmadan sonra onu düğüne geri dönmeye ikna eder. Servet'in kardeşi, evin ortancası Saadet ise mücevher dükkanında çalışmaktadır. Kusursuz bir ilişkisi vardır ve birkaç gün içinde Asrın ile evlenecektir. En küçük kardeş olan Sevda da okulu bitirip zengin ve sosyetik sevgilisi Tibet'le evlenmenin hayallerini kurmaktadır.
 
 
Gönül İşleri... Ah, hep mi ters gider bu gönül işleri? Annesi babasını terk edip gittiğinde on iki yaşındadır Servet. Kardeşlerini o büyütür. Yılmaz ile evlidir ancak çocuğu yoktur, çünkü o zaten iki "çocuk" büyütmüştür. Yılmaz ona biraz kaba saba davranmaktadır. İlişkileri yıpranmıştır. Boşanmak üzeredirler. Ve Servet hamile olduğunu öğrenir. Bennu Yıldırımlar yine bir ilişkiyi yürütme aşamasındaki kadın rolünde. Her mimiği, her jesti, her ses tonu onu bir kraliçeden daha fazlasına dönüştürüyor. Geçen yıl Bennu abla ile yaptığım röportajda da onun ne kadar harika bir oyuncu olduğunu kendi gözlerimle görmüştüm zaten.
 
Saadet evin saf, hatta safın da safı kızı. Belki onun için yer yer deli bile diyebiliriz. Selma Ergeç "saraydan oturma odasına" inip bu naif, kırılgan, temiz, saf kızı öyle gerçekçi, öyle inandırıcı canlandırıyor ki kimi zaman kahkahalarınıza kimi zamansa gözyaşlarınıza hakim olamıyorsunuz. Ancak Saadet, Asrın'ın onun çalıştığı mücevherciyi soymak üzere olduğundan habersiz. Yani Asrın onunla evlenme derdinde falan değil, onu düpedüz kandırıyor. Ne var ki Saadet bu durumu düğün günü gelip çattığında öğrenecek. Ergeç, Yıldırımlar'la birlikte döktürüyor resmen.
 
Sinem Kobal'ın hayat verdiği Sevda ise zengin koca adayı olan Tibet'le evlenip hayatını kurtarmanın peşinde. Aslında Tibet'i çok sevdiği falan yok, hatta onun kabalıklarına katlanmakta zorlanıyor bile. Bu noktada ablası Servet'in Yılmaz'la olan ilişkisi aklımıza geliyor hemen. Ama Sevda'nın gözü biraz dışarıda olduğundan, Tibet'i çok kızdırıyor. Ablasının yanında çalışan Bedir'le de arasında bir aşk filizlenecek gibi.
 
 
Şimdi... Gönül isterdi ki, bu üç kız kardeş ortak olsun ve birlikte düğün organizasyonu yapsınlar. Böylece herkesin düğünüyle ilgilenen ama kendi özel hayatları hiç de yerinde olmayan kadın karakterler çizilebilirdi. Ama ne yazık ki düğün organizasyonu yapan sadece Servet.
 
Senaryonun matematiği harika! Hani biz böyle zeki senaryolar, denklemler görmeye alışık bir seyirci de değiliz, o derece. Basit aşk üçgenleri, tatsız diyaloglar yeterdi ekrana bağlanmamız için. İşte şimdi bunların hepsini ikiyle çarpın. Çünkü Necati Şahin bu kuralı bozmuş. Dizi, tıpkı yabancı diziler gibi daha ilk bölümden inanılmaz hızlı ilerledi. Belki de bir sezona yayılabilecek olan bir konu ilk bölümde işlendi. Bu hız, seyircinin başını döndürdü elbette ama hoşuna da gitti. Öyle ki, tempo eğer ikinci bölümden sonra düşerse, bunu beklemeyen seyirci büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaktır. İnşallah böyle geldi böyle gider. (Hele finale giden son on dakika neydi öyle? Şok olduk resmen, şok!)
 
Dizinin tema müzikleri de süper.
 
Bir an için, sadece minik bir an için Nurgül Yeşilçay'ı da dizinin küçük bir yerinde göresim geldi sanki.
 
Uzun lafın kısası, Gönül İşleri tam da hayatın içinden bir dizi olmuş. Duygusal, romantik, hem güldüren hem ağlatan... İşte bu nedenle de çok sevildi. Ama umarım ki pazar akşamı lanetinin azizliğine uğramaz!
 

13 Ekim 2014 Pazartesi

NEYİN KAFASI? NUR'UN KAFA'SI!

 
 
Ben aslında yeni başlayan Gönül İşleri ile ilgili yazacaktım ama bu caps'lerle ilgili sıcak sıcak bildiriyorum! Gülmeye hazır olun!

12 Ekim 2014 Pazar

HAYATIN İÇİNDEN - TRAİLER 1


 
Terzi kendi söküğünü dikebilir mi?
 
Hayatın İçinden, çok ama çok yakında Kafa'da!
 
Daha da yakın olması için yorumlarınıza ihtiyacım var.
 

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...