6 Ekim 2014 Pazartesi

ANTİK KUNTİK ÖYKÜLER VOL.1


Ormanda kuşlar ötüşüyordu. Ağaçların dalları arasında uçup duran mavi kelebekler tatlı hışırtılar çıkarıyordu. Topraktaki iri karıncaların sesini duyabiliyordum.

Kulaklarım çok hassastı benim. Ama ormanın büyüsü yolumdan alıkoyamazdı beni.

Nihayet ormandan çıktığımda göle ulaştım. Gölün kıyısında sandallar vardı. Sandallardan birinde saçları altın sarısı olan genç bir kız oturmuş, ismini bilmediğim telli bir çalgı çalarak şarkı söylüyordu. Daha doğrusu hafifçe mırıldanıyordu. Şarkı, sevdiği erkeğin savaştan geri dönmesini bekleyen bir kızla ilgiliydi. Bu kız belki de o kızdı. Bilmiyordum.

Kızın beni görmemesi için sessizce ağaçların arasından dolaştım. Gölün bir başka koyuna geçip biraz yüzdüm, balıkların yanına daldım, çıktım. Renkleri açık mavi ve pembe arasında değişen kristalimsi taşlar toplayıp belimdeki keseye koydum.

Tekrar eski yoluma geri dönmek için sandalların olduğu tarafa gittim. Demin gördüğüm kız şimdi yoktu ama telli çalgısı sandalın kenarından suya doğru sarkıyordu. Giysilerini çıkarıp küreklerin üstüne asmıştı. Kız gölde yüzüyordu. Beni görmemesi için çabalayarak yeniden ormana girdim.

1 yorum:

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...