Genelde THY, Pegasus veya Anadolu
Jet’le uçuyorum.
Almanya’dan Türkiye’ye uçuşum THY
ile saat 18.40’ta Stuttgart Havalimanı’ndan Atatürk Havalimanı’naydı. Oradan da
aktarmalı uçuşla yine THY ile Dalaman Havalimanı’na uçuşum vardı. (Bilmeyenler
için not: Aktarmalı uçuşlarda eğer bavulunuz varsa onu ilk havalimanında
veriyor, aradaki havalimanında almıyor, bir daha en son havalimanında
alıyorsunuz. Yani ben Stuttgart’ta verdiğim bavulu Dalaman’da alacaktım.)
Yolculuk üç saat sürdüğünden ve iki ülke arasında bir saatlik zaman farkı
olduğundan, bizim saate göre uçağım 22.30’da Atatürk Havalimanı’na inecekti.
Ama HER ZAMANKİ GİBİ biletteki hesap çarşıya uymadı; uçak geç kalktı, geç indi,
iniş için sıra bekledi, pistte sıra bekledi, araba gibi tekerleri üstünde gitti
derken normalde 22.30’da inmesi gereken uçaktan biz ancak 23.30 sularında
çıkabildik. Ben de koştur koştur 00.05’teki Dalaman uçağımın sırasına girdim.
Buraya kadar tamam, beklendik/bildik senaryo.
Ama bakın bundan sonra neler oldu:
01.25’te inmesi gereken ama 02.10’da
inen uçaktan inince, uçaktaki HERKESİ iç hatlar binasına giden servise
bindirdiler. “Dış hat yolcuları bu servise binmesin, şu servise binsin” gibi
bir uyarı yoktu, dahası, öyle başka bir servis de yoktu. Ben, o an tanımadığım
diğer iki KURBANLA birlikte, az sonra yaşayacağım FELAKETTEN HABERSİZ, sıcak
güney havasında boğulmanın mutluluğuyla, bavulumu bekliyorum. Kafamda
Almanya’daki o muhteşem iki haftanın güzel anıları uçuşurken bavulumu
bekliyorum. Ancak bekle bekle, benim bavulum bir türlü çıkmıyor! Bekle bekle
yok… Eyvah, bavulunu alan Havaş/Muttaş’a yöneldi, bense hala bavulumu
bekliyorum! Derken bana ve orada bekleyen diğer iki kurban yolcuya doğru
yaklaşan bir SİLUET önce adımızı teyit ediyor, sonra da bizim bavulların dış
hatlar binasına gitmiş olduğunu söylüyor. Benim başımdan aşağı kaynar sular
dökülüyor tabii: Yahu ben nasıl yetişeceğim bu Havaş/Muttaş’a? O personele de
söylüyorum bunu. Aynen şöyle diyor: “Merak etmeyin. Havaş/Muttaş dış hatların
önüne de gelecek, sizi almadan gitmeyecek.” Ben bir anda rahatlıyorum. “Tamam”
diyoruz, gidiyoruz adamın peşinden servisle dış hatlara, bavullarımızı
alıyoruz. Sonra o iki yolcu gözden kayboluyor, çünkü onlar Dalaman’da
yaşıyorlar. Ben acele acele dış hatlardan çıkıp gördüğüm herkese Havaş/Muttaş’ı
sormaya çalışıyorum, ama yok, herkesin havası başka telde! Zaten orası dış
hatlar olduğundan hemen herkes yabancı turist ve gecenin o saatinde ortalıkta bu
yabancı turistlerin başına akbaba gibi üşüşen taksicilerden başka kimse yok.
Birisi “Havaş/Muttaş eğer dolmuşsa buraya gelmez” diyor, bir diğeri “Gideceğin
yere bırakalım mı?” Bense peşimden çeke çeke sürüklediğim bavulumla iç hatlara
doğru koşturmaya başlamışım bile. Ama ne bir personel ne bir ışık… Havaalanı
KAPATILIYOR. Şaka gibi. Uluslararası bir havaalanı, o saatten sonra başka uçuş
yok diye sabaha kadar adeta kapatılıyor, çalışanlar evlerine gidiyor. Hani gece
olur evdeki herkes yatar, ışıklar söner ya, hah, işte Dalaman Havaalanı’nda da
durum aynen bu! İç hatların bahçesindeki kafede çalışan genç adama,
“Havaş/Muttaş kalktı mı?” diye soruyorum, “Evet,” diyor. “Bir dahaki?” diyorum,
“Bir sonraki sabah 07.30’da” diyor.
Dan Dan DAN DANNNNN!
Ve ben gecenin o ıssız karanlığında,
bir güvenlik görevlisi hariç hiçbir personelin olmadığı, el ayağın çekildiği, binalardaki
ışıkların patır patır kapatıldığı küçücük-karanlık Dalaman Havalimanı’nda,
NİHAYET kavuşabildiğim bavulumla sinirlerim bozulmuş bir vaziyette KARANLIKTA kalakalıyorum!
Sonra uzakta yolun karşısından geçip
giden Havaş/Muttaş’ı görüyorum ve nedense, durumumu kabullendiğimden midir
nedir, hiç peşinden koşmuyorum, belki yetişemeyeceğimi bildiğimden, çünkü orada
taksiciler bana ısrarla “Bırakalım mı?” demeye başlamış. Ben de ısrarcı
olanlarından birine, “Havaş/Muttaş’ın şoförünü arasanız, geri dönemez mi?”
diyorum. TABİİ Kİ DE DÖNEBİLİR, AMA GERİ DÖNDÜRMEK İŞLERİNE GELMİYOR, ÇÜNKÜ
MARMARİS’E GİDECEK OLAN BİR YOLCU BULMUŞLAR VE BU DA TAM 170 LİRA DEMEK!
Taksiciler tam günü kapatmış evlerine giderken, kısa günün karı misali, bir
müşteri daha buluyorlar: O da ben. Buldukları müşteriyi kaybetmek istemiyorlar
tabii. Ben aslında taksiye o parayı vermektense havalimanında beklemeyi tercih
edebilirdim, ama aileme havalimanında hiç ses/nefes/ışık olmadığını
söylediğimden, onlar sabahı beklemememi, taksiye binmemi söylüyorlar. Ben de
mecburen biniyorum. Taksiciyi görseniz ne kadar mutlu! Bana 150 lira
yapabileceğini söylüyor, en son 125’te anlaşıyoruz. VE HAVAŞ/MUTTAŞ’A 15 LİRA
VERİP GİDEBİLECEĞİM MARMARİS’E, SADECE AMA SADECE THY, HAVAŞ/MUTTAŞ VE O HİÇBİR
ŞEYDEN HABERİ OLMAYAN PERSONEL YÜZÜNDEN 125 LİRAYA TAKSİYLE GİDİYORUM! Hadi bu
maddi kaybı geçtim, gecenin 3’ünde bozulan sinirlerimi hiç hesaba katmıyorum
bile… Bak hatırladıkça sinirlerim bozuldu gene…
###
Bu olayı duyan herkes “O parayı
alabilirsin”, “O parayı gerçekten alabilirsin”, hatta “Mahkemeye ver” gibi
astronomik fikirler ortaya atarken –ve ben o parayı artık gözden çıkarmışken–
yine THY’nin aktarmalı bir Dalaman uçuşunda benzer bir vaka gerçekleşiyor:
Trabzon’dan İstanbul’a, İstanbul’dan Dalaman’a uçan bir yolcunun bagajı kayboluyor
ve sonra ortaya çıkıyor ki meğer THY o bagajı aslında uçağa hiç yüklememiş,
bagaj İstanbul’da kalmış!
Sonuç: THY’nin aktarmalı Dalaman
uçuşları hep böyle sakat, hep böyle saçma, hep böyle mağdur…
Sonuç 2: Eh be Dalaman Havalimanı,
ben de seni adam sanırdım!..