Almanya'da iki hafta rüzgar gibi geçti! Elbette anlatacak ve gösterecek çok fazla şey birikti. Ama oraya gelmeden önce, işte size genel olarak 13 şaşırtıcı gözlem... Devamı gelecek!
1. Bir kere oradaki köylerin bizim köylerle ALAKASI YOK. Bu anlamda insanın kafasındaki "köy" tanımı tepetaklak oluyor. Orada köy demek, her gün trenle/arabayla üç beş dakika uzaklıktaki işyerlerine giden eğitimli insanların yaşadığı, hayatların verandaları olan, çitlerle çevrili geniş bahçeli, ultramodern mimarili evlerde geçtiği, benim kendimi "Desperate Housewives" setinin içine düşmüş gibi hissettiğim doğal yaşam alanları demek. Ağaçlarla, çiçeklerle, tavşanlarla son derece natürel bir atmosferde yaşamak demek. BBQ* partileri, bahçe sohbetleri demek. (*barbekü)
2. Bizim Türk kadınları mutfakta resmen ömürlerini geçiriyor. Orada öyle bir şey yok! Bir kere orada "masa kurma" anlayışı yok. Sabah kalkan buzdolabını açıyor, sütünü, yoğurdunu çıkarıp mısır gevreği yiyor, sonra kasesini bulaşık makinesine koyuyor. BİTTİ. Bizdeki gibi masa kurayım, binbir çeşit peynir, zeytin çıkarayım olayı yok. Mısır gevreği ve müsli yiyorlar. Nutella, hazır reçel ve meyvelerle karıştırıyorlar mısır gevreklerini. Peşine de kahve içiyorlar. Kahvaltı faslı bundan ibaret. Bizim annelerimizin, anneannelerimizin mutfakta geçirdikleri saatler bana Almanya'dan sonra resmen "işkence saati" gibi gelmeye başladı, ne yalan söyleyeyim...
3. Çay gelenekleri yok. İçmiyorlar. Bilmiyorlar. Beyaz peynir yok. Kaşar peynir bile sadece sandviçlerinin arasına koydukları ince dilimli peynirden ibaret. İşte bu yüzden dünyanın dört bir yanında "Türk mutfağı aşağı Türk mutfağı yukarı" ya zaten... Orada herkes kendi yiyeceğini pratik bir şekilde kendi hazırlıyor. Dolayısıyla da öyle zahmetli yiyecekler -eğer özel bir gün değilse- yapmıyorlar, hayatlarını yaşıyorlar yani!
4. Suyu musluktan/çeşmeden içiyorlar. Ben bunu biraz garipsedim. Yani bizdeki gibi eve su siparişi vereyim, marketten su alayım gibi bir olay yok. Tabii orada sular güvenli, bizdeki gibi musluktan su içince kimse zehirlenmiyor, dolayısıyla su içeceği zaman herkes gönül rahatlığıyla çeşmeden içiyor. AMA aslında orada su pek içilmiyor. Onlarda varsa yoksa maden suyu, mineral suyu ve elma suyu! Yahu su içmeden olur mu? Ama yok, susayınca dikliyorlar mineral suyunu tepelerinden aşağı. "Gaz-sız" bir su bulmak neredeyse mümkün değil. Her şey gazlı. Susuzluklarını gidermek için bile o acı mineral sularından içiyorlar.
5. Selam vermeme ve dedikodu yapma koca dünyada bir tek biz Türklerde var! Açık ve net. Orada sokakta yediden yetmişe herkes, seni tanımasa da sabah günaydın diyor, merhaba diyor, selam veriyor. Bizdeyse malumunuz durum TAM TERSİ. İnsanlar başlarını çevirir, seni adeta görmezden gelir ve üstelik bunu marifet sanır. Oradaki gibi nezaket, kibarlık ve saygı buralarda pek bulunmaz. "Medeniyet farkı" dedikleri tam da bu olsa gerek...
6. Dedikodu konusu da gerçekten ilginç. Bizler konuşmayı sevdiğimiz kadar arkadan çekiştirmeyi de severiz. Onlarda bu da yok! Herkes sadece kendisiyle ve kendi işiyle ilgileniyor. "Larissa şöyle yaptı, Nadine bunu dedi, Sandro ona yan gözle baktı" gibi kişi gider gitmez onun arkasından çekiştirmek yok! YOK! Dedikodu nedir bilmiyorlar bile. Dedikodu dünyada bir tek bizde var. Yani "Gossip Girl" gibi dizilerin yurt dışından çıktığına bakmayın siz, dedikodu %100 Türk malıdır. Nokta. (Şimdi böyle yazdım diye sakın bana köpürmeyin, "N'aptın sen Mert? Üç beş dedikoducu yüzünden koca toplumu dedikoducu ilan ettin!" demeyin. Elbette herkesi ilan etmedim ama genele baktığımızda bizim toplumumuz ne yazık ki dedikodu yapmayı, ukalalık taslamayı, her şeyi ben bilirim havalarında gezmeyi seven insanlardan oluşuyor, bunu siz de biliyorsunuz...)
7. Orada marketten aldığını KUCAKLAYIP eve götürüyorsun. Bizdeki gibi "aldığın her üç şey için bir poşet" mantığı orada yok. Ha yok, sen illa poşet mi istiyorsun, o zaman parayla satılan çevre dostu kumaş torbalardan alacaksın.
8. Alman ekmekleri bizim Trabzon ekmekleriyle yarışır, hatta 1. de çıkar ama Türk kahvaltısı olmadan ne yapayım ben o ekmeği tek başına?
9. Televizyonu açıp dizi karşısına geçme olayı onlarda yok. Çünkü onlarda bizdeki gibi dört saat süren diziler yok. İzleyecekleri kısa dizileri internetten takip ediyorlar. Ayrıca zamanlarını daha verimli kullanmak istiyorlar. Bisiklet sürüyor, yürüyüşe çıkıyorlar.
10. Sürprizlerle dolu farklı yiyecekler var. Şekerli patlamış mısır ve ananaslı pizza gibi... Daha neler neler, hepsini yazacağım, sabredin!
11. Orada arabada en arka koltuktaysan dahi kemer takmak zorundasın. Üç kişilik koltuğa dört kişi oturman mümkün değil. Kuş uçmaz kervan geçmez köy yolunda bile o kemer takılacak. Bizdeki gibi burada nasıl olsa polis yok, kimse bana ceza kesmez diye düşünmüyorlar. Kural her zaman kuraldır. Yakalandığın takdirde cezası çok yüksek olduğundan, "aman boş vereyim kuralı" diye düşünen yok.
12. "Turkish delight" algısı da boşuna değil. Biz gerçekten çok fazla şeker tüketiyoruz. Onlarda şeker kullanımı çok az. Onların "şekerli" tatlıları bana göre tatsız. Tuzu daha çok kullanıyorlar.
13. Günlük tutmak gençler arasında hala popüler. "Hatırlamak için" her gün mutlaka bir iki cümle de olsa günlüklerine yazıyorlar. Hayır, klavyeyle değil. Evet, el yazısıyla.
2009'DAN BERİ TELEVİZYON, KİTAP, EDEBİYAT, SEYAHAT, ŞEHİR, POPÜLER KÜLTÜR HAKKINDA YAZILAR VE HİKAYELER YAZAN BİR KAFADAN ÇIKAN SESLER... BLOG'UM 15 YAŞINDA!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
SİNEMADA İKİ FİLM
Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...
-
Şimdi sizleri Trabzon'a götürüyorum... En sık gittiğim altı harika kafeye... Gerek menüleriyle gerek atmosferleriyle muhteşem mekanla...
-
Bu yazı blog taslaklarında tam bir yıldır bekliyor. Elbette yarım bir şekilde, tamamlanmayı bekliyor. Ben güya bir yıl önce, 2015 yazınd...
-
Her sezon iddialı projelerle evlerimize konuk olan Bennu Yıldırımlar’la, "Buluşma Yeri" adlı oyununun bu sezonki son gösterimin...
Ben 13 tam yerinde gozlem desem yeri var galiba :) Fransa icinde ayni maddeler gecerli, super analiz yapmissin :)
YanıtlaSilTeşekkür ederim, ama öyle gerçekten de! :) Takipte kalın, bir sürü fotoğraf ve macera geliyor!
SilGerçekten güzel bir analiz olmuş, yut dışında okuyan kuzenimden de bunlara benzer şeyler duymuştum.
YanıtlaSilTeşekkür ederim, demek doğruymuş! :) Takipte kalın, bir sürü fotoğraf ve macera geliyor!
SilIyi gözlemlemissin Mert! Tamda anlattigin gibi bir yer burasi hic abartisiz! Ve biliyormusun bizler bu Almanlari bile yoldan cikardik!
YanıtlaSilBen seviyorum Almanlari! Eger kaldirimda giderken cocuk arabasiyla sana yol veriyorsa ,her yerde sana kapi aciyorsa o oralidir,yok degilse kesin ya Türk yada Italyan...
Sen Waldenburg sehrinemi geldin,eski postlarini takip edemedim,eger öylese baktim,bize cokta uzak degil ve Bayerndesin,buralar güzel...
Burda önemli olan insan degerlidir kavrami,hersey yerine oturmus,,politikacilar hakkinda da öyle sasali yada abartili seyler duymazssiniz,sanatcilari bile normal görülür,herkes esittir yani!
Yenilerini bekliyorum merakla...
Çok kibar ve nazikler gerçekten... Dedikodu'nun d'si yok... Bizde olmayan her şey onlarda... :)
SilAma iki Waldenburg var, siz hangisini söylüyorsunuz? :)
Takipte kalın, bir sürü fotoğraf ve macera geliyor! :)
Hemen orada küçük bir köye yerleşmek, mutlu mesut yaşlanmak istiyom! Üç sene kadar önce Antalya'da bir otele gitmiştim. Gerçekten de her asansörde karşılaşmalarda selam verilirdi, yanımda küçük kuzenim varsa 'agudu-bugudu' yapılırdı. Güzel günlerdi vesselam.
YanıtlaSilMadem dahası var, beklemedeyim. :)
Ben de orada yaşamak istiyorum! :)
SilEvet, beklemede kalın, fotoğrafları görünce daha da sabırsızlanacaksınız orada yaşamak için! :)
ha haaaa onlar bu dünyalı olmasalar gerek :)
YanıtlaSil