31 Ekim 2018 Çarşamba

SPORA GİTMEK VS SPOR YAPMAK VE NE OLACAK BU GEZEGENİN HALİ?



"Spor yapıyor musun?" sorusunun günümüzde tek karşılığı aslında şu: "Bir spor salonuna gidiyor musun?"

Ben peşin peşin söyleyeyim... Hayatımda spor salonuna hiç gitmedim!

Ama bu demek değil ki "spor yapmıyorum"!

Yürüyüş yapıyorum, bisiklet sürüyorum, yüzüyorum... 

Kendimi AVM'lere tıkıştırılmış kapalı spor salonlarında ticari amaçlarla üretilmiş ortamlara hapsetmiyorum, açık havaya çıkıyorum yani!

Bundan daha iyi spor var mı?

Spor salonlarında çılgınlar gibi spor yapmak son beş-on yıl içinde hayatımıza girdi.

Bazılarına gerçekten faydalı oluyordur ama bazıları da sadece gitmiş olmak (nasıl olsa herkes gidiyor ya) için gidip kendini kandırıyor.


Şu anda dünyada "idealize" edilmiş olan; kadınların zayıflayıp incecik olması, erkeklerinse kas yapması. 

Peki ideal beden ölçülerini kim tanımlıyor? Tabii ki endüstri. Sinema endüstrisi, reklamcılık sektörü, ilaç ve kozmetik sanayisi. Neden? Siz de bundan ticaret kokusu almıyor musun?

Eskiden de balık etli kadın olmak idealdi mesela, çünkü sağlıklı ve revaçta olan oydu! Öbürü çelimsiz, zayıf, hastalıklı olarak tanımlanıyordu. 

Erkekler için bakacak olursak; biraz sosyal medya, biraz bu kas yapan ilaçların piyasaya sürülmesi derken derken ideal olarak kaslı erkek bedeninde karar kılındı... Günümüzde spor salonuna gitmekle yetinmeyip bu ilaçları kullanıp kısa yoldan son derece tehlikeli bir şekilde karın kası yapmak isteyenler, yapanlar var... Sırf böylesi idealize edildiği için! Ama böyle ilaçları kullanıp hayatını kaybedenler de var.

Bir de bu kadınlar için sürekli bir diyette olma hali ve erkekler için de daha, daha, daha fazla kaslı olma isteğinden dolayı market raflarına sokuluveren şu az yağlı, light ürünler, protein sütleri meselesi var... 

Bunlar öyle böyle değil, çok zararlı!

Markette satılan kutu süt zaten süt değilken, bir de bunu diyet süt, light süt, proteinli süt diye ambalajlayıp sattıkları şey, çok çok daha zararlı!

Uzmanlar ve doktorlar uyarıyor zaten, diyet ve az yağlı bir şeyi hiç almayın diye... 

Dönelim kas konusuna geri... 

Kas deyince akla şu günlerde en çok gelen isim olduğu için onu örnek vereceğim.

Can Yaman...

Hayatımıza ekranlarda hoş bir sada olarak kalan Gönül İşleri ile giren Can Yaman’ın çok değil, birkaç yıl içinde geldiği nokta kaslı dev tank adam Hulk’ı aratmıyor. Zaten bununla ilgili çok sayıda caps de dönüyor sosyal medyada. Kötü bir oyunculuğunuz, ama iyi bir vücut yapınız varsa, gelsin milyon dolarlar ve instagram’da milyonları aşan takipçi sayıları!

Samimi soruyorum: Şimdilerde Erkenci Kuş’la gündemde olan Can Yaman’ın vücut şeklini siz beğeniyor musunuz? Ben çok abartılı buluyorum. Pek sevimli bir görüntüsü yok. Kas yapıp “kas”ıla “kas”ıla gezenler hiç sempatik gelmiyor.

Diyeceğim o ki, bence kendinizi spor salonlarına boşu boşuna tıkmayın...

Yürüyün, koşun, bisiklet sürün...

Kendini spor salonuna hapsetmektense, doğal havada ve gerçekten sağlıksa sağlık, sporsa spor için sporu işte o zaman yapmış oluyorsun çünkü.


Yine bu konu çerçevesinde değinmek istediğim birkaç farklı nokta daha var ki, o da kozmetik, ilaç ve yeme içme mevzularına dair. 

Mesela geçenlerde kozmetik/güzellik/bakım mağazalarından birinde yüzde elli indirim olmuştu, insanlar nasıl birbirlerinin altından üstünden atlayarak reyonları talan etmişti, hatırlıyor musunuz? 

Arkadaşlar, yapmayın. 

Şunu hiçbir zaman unutmayın ki, bu tip mağazalar aslında sizin güzellik sorununuza deva olmak için değil, o sorunlarınızı devam ettirmek için varlar

O “mucize” kremlerin kaç tanesi gerçekten işinize yaradı? 

Ben söyleyeyim: Hiçbiri! 

Ama siz yine de bir ümit ve içimde kalacağına alıp bir deneyeyim mantığıyla almaya devam ediyorsunuz. Hayır, yararı olmadığı gibi cilde ve sağlığa zararları var böyle şeylerin.

Aynı şekilde ilaç endüstrisi de böyle. 

Çoğu ölümcül hastalığın tedavisinin aslında çoktan bulunduğunu, ama ilaç satmak uğruna hiç açıklanmadığını, piyasaya sürülmediğini duymayanınız var mı?

Çünkü tedavi yöntemi açıklansa, o zaman o ilaçlar satmayacak... E o zaman birileri nasıl para kazanacak? 

Bunların hepsi ticaret!




Bir de, dün akşam televizyonda bir sağlık programında tartışan doktorları dinledim. Özetle hepsinin söylediği ortak şey şu: “İster vegan ol, ister etobur; nasıl olsa artık hiçbir şey sağlıklı değil, her şey ilaçlı!” 

Hayır biz ne yiyeceğiz ne içeceğiz? Et-tavuk yeme, hepsi iğneli, aşılı, kapalı ortamlarda yetişen mutsuz, sinirli inekleri yiyoruz, sütler süt değil, yoğurtlar da öyle, meyve sebze yiyeyim desen onlar da iğneli, ilaçlı, üstlerine spreyler sıkılıyor, balık diyorsun dip balıkları da denizler kirletildiği için tehlikeli, marketlerdeki paketli ürünlerden zaten uzak durmamız gerek. Ne yiyelim, aç mı kalalım? Aç kalmak cidden daha iyi gibi görünüyor.

Artık lafı iyice uzattığım yazımı kapatırken, hazır televizyon demişken, dün Zuhal Topal’la Sofrada programında denk geldiğim bir şeyi de paylaşmak istiyorum: Montajda suflörü kesmeyi unutmuşlar! Suflör kız, masada yarışmacılar kavga ederken birbirlerine söyleyecekleri lafları kulaklarına fısıldarken, talimat verirken görünüyor! Bu tam bir "ŞOK!!!" değilse nedir? Acaba ne söylüyordur? “Sen onu şuradan vur... Sen bunu söyle... Ortalığı karıştır... Bak şunu demeyi aman ha unutma... Senin elinde bu koz var, hadi onu kullan...” Kullan ki, reyting alalım anacım! Kadın da başını sallıyordu. Hayır zaten biliyoruz da, kurguda siz kesmeyi unutmuşsunuz, herhalde gözünüzden kaçmış...

Eh, bunların hiçbiri aslında bilmediğiniz şeyler değildi ama gene de yazayım dedim.

Ayın son günü de olsa araya bir yazı sıkıştırayım dedim.

Kendinize çok iyi bakın!



7 yorum:

  1. Günümüzün güzellik algısı gerçekten çok ciddi bir problem haline geldi ve insanlar bu yüzden sürekli mutsuz. Hiç hoş değil bu durum...

    O mağaza indirimini sadece düzenli kullandığı nemlendiricisini, parfümü daha uygun fiyata yedeklemek için kullanan çok mu az kişi var acaba? Ben bu amaçla kullanıyorum ama kimle konuştuysam "ihtiyacım yokken şunu şunu aldım" diye bana aldıklarını sayıyorlardı.

    Besinler konusunda seninle aynı fikirdeyim ancak ilaç endüstrisi konusunun biraz şehir efsanesi olduğunu söylemem gerek. Bilim şuan gerçekten çok ilerledi ve ilaç sektöründe illegal pek çok iş dönüyor ancak "hastalıkların tedavisi bulundu, piyasaya sürmüyorlar" düşüncesi her zaman gerçeği yansıtmıyor. Bazı ilaçlar bulunsa da halka ulaştırılabilecek maaliyete indirilemiyor, fahiş fiyatta piyasaya sürülemiyor, kimisinin başarı oranı beklenenden çok düşük çıkıyor, kimisinin yan etkisi yararından daha beter olabiliyor. En son birisiyle "kanserin tedvasi var ama bizden gizleniyor" lafından dolayı tartışma yaşamıştım. Hastalıklar sanılandan farklı bir mekanizmayla çalışıyor, yani adı kanserse bile hücresel düzeyde tek tip bir kanser olmuyor. Birinde işe yarayan tedaviyi başka birinin vücudunun kabul etmemesinin sebebini araştırmak aylar, bazen yıllar sürebiliyor. Bu konularda çok galeyana gelmemek ve sakince düşünmek gerekiyor bence.

    Güzel bir derleme yazısı olmuş, eline sağlık :)

    YanıtlaSil
  2. En güzelini yapıyorsun.Yüzme, yürüme ve bisiklet.Benim oğlumda hiç gitmiyor spor salonuna.Basket oynuyor,yürüyor.Yeterki saatlerce hareketsiz kalınmasın.Hareketli yaşam özellikle siz genç insanlar için çok önemli.
    Demek montaj hatası oldu.Genelde seyrediyorum Zuhaltopallasofrada yı ama kaçırmışım bak:)

    YanıtlaSil
  3. Pazar kendi ideallerini belirliyor ve kabul ettiriyor.

    YanıtlaSil
  4. Spor sağlık için yapılır benim bildiğim. Kas ne ara moda oldu?

    YanıtlaSil
  5. Maksat gösteriş olsun,spor hikaye..Asıl spor sizin yaptığınız spor akitiveleridir..Özellikle de yürüyüş aktivitesi..Canan Karatay hoca da zaten bunu öneriyor..Güzel konuydu,elinize sağlık..✔😊

    YanıtlaSil
  6. heeeey diğerlerini bilmem ama can yamana çok yakışıyooo :)

    YanıtlaSil
  7. Spor salonlarindan hic hoslanmam asla da gitme geregi duymadim. Her gün aktifim yürüyorum evde egzersiz yapiyorum yüzüyorum. Insan kendini motive ettigi sürece secenekler sonsuz. Ayrica o kasli kasli tipler de cok itici geliyor 😊

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

MERT OFLUOĞLU BENİM KÜÇÜK ŞAHESERİM GAZETE OKSİJEN RÖPORTAJ

Benim Küçük Şaheserim'le ilgili Gazete Oksijen’in sorularını yanıtladım. Röportajın tamamını Oksijen Gazetesi’nin web sitesinden okuyab...