31 Aralık 2019 Salı

ESKİYEN YILIN ARDINDAN, YENİ YILIN KAPISINDAN...

Aşk, ilişkiler, insanlık, sosyal medya, teknoloji, 2020'ye adım atmak üzereyken dünyanın halet-i ruhiyesi... Ve olmazsa olmaz yeni yıl dilekleri...

Ayraç koleksiyonumdan bir kesiti bu yazıya fon yaptım.

Daha dün gelmişti 2019... Biz daha ara sıcaklarını bekliyorduk ki, baş şefin gelip "Tatlınızı da bitirdiyseniz, sizi şu kapıdan uğurlayalım" demesi gibi takvimler 31 Aralık'ı gösteriverdi. İşte, 2020 geldi. Yeni bir sayı. 2-0-2-0. 2020. "Vay canına".
Öyle pek uzay çağı gibi değil, ilginç icatların ve uçan arabaların yapıldığı, Mars'ta evlerin inşa edildiği de yok. Tekerleğin ya da radyonun icadı gibi çığır açacak hiçbir şey yok –tabii internet var, o da elle tutulmuyor ki. Kafamızı telefon ekranına gömdük, habire aplikasyon geliştirip duruyoruz da, bana öyle geliyor ki sanki bir parça yerimizde sayıyoruz, bilmem siz ne dersiniz? Zaten bence ileride, radyasyonun zararlı etkileri anlaşılacağı için insanlık veya en azından insanlığın ciddi bir kısmı, ilkel yöntemlere geri dönecek. Televizyon, telefon, bilgisayar veya herhangi başka bir elektronik sistem bulundurmak ve kullanmak yasaklanacak ya da belki hoş karşılanmayacak, ayıplanacak; düşünsenize, böyle bir dünya ne ilginç olurdu! "Eski çağlarda" insanların kullandığı sosyal medya, özellikle de "instagram" denen şey, gelecekteki insanlar için hayret ve şaşkınlık sebebi olacak. Bir neslin kendini bu kadar anlamsız bir şey için heba etmiş ve "selfie" adı verilen yakından çekilmiş ölü surat fotoğraflarının hala internette (uzay boşluğunda, diyelim) dolaşıyor olması, asla anlaşılamayacak. Öte yandan hiç icat yapılmamış olan yıllarda insanların kendilerini aslında var olmayan ve dokunulamayan, tadılamayan, işitilemeyen, adına da internet denen bir sistem için paralayıp durması, "geçmiş çağların" karanlık gizemlerinden sadece biri olarak kalacak. (Gelecekte böyle bir dünyada geçen kısa bir bilim kurgu öyküsü de yazmıştım, bilgisayarımda duruyor).


Neyse, ne diyorduk, 2020. Tüm hızıyla geçip gitmesine seyirci kalacağımız, nasıl bittiğini anlamayacağımız, çabucak eskiteceğimiz yepyeni bir yıl daha. Yok yok, ne eskimesi yahu! Daha gelmeden ne bu düşünceler? Yeni alınmış son model bir telefon, bir ev, bir araba kadar umut dolu bekliyoruz 2020'nin gelişini, daha dur.

Bunun altına "2019'dan kaçmaya çalışırken ben." yazacağımı sanıyorsanız, çok yanılıyorsunuz.

Artistlik olsun diye hiç "Bu yıl çok kötü geçti", "2019’da ben (yerde yatan obez kedi fotosu). Temsili." falan diye paylaşmayacağım. Gayet de iyi geçti bu yıl. Hatta baya iyi geçti. İstediğim pek çok şey oldu. Yani bunların büyük bir kısmı istemeden oldu. Beni acayip sevindiren, heyecanlandıran harika olaylar, karşılaşmalar, buluşmalar, tanışıklıklar, dostluklar... Kendi adıma başarı dolu bir yıl geçirdiğimi söyleyebilirim (Bir insanın "Ben başarılıyım" demesi ukalalık sınıfına girer mi acaba? "Ben akıllıyım" demedikten sonra, bir yıl değerlendirme yazısında kişinin yılın geneline baktığında “başarılı bir yıl geçirdiğini” söylemesinin bir sakıncası olmaz sanırım.) Hayallerimden bazıları oldu. Birkaçı da olmadı, hatta en çok istediğim şey yine olmadı, ama olsun(du). Şimdi tek tek yazmayacağım ne olup ne bitti diye, aslında her yıl olduğu gibi bu yıl da en güzel blog’um tuttu arşivimi, duygularımın düşüncelerimin arşivini. Zaten neleri kastettiğimi sıkı okurlarım biliyordur, anlıyordur.

Her paragrafta yeni bir konuya geçtiğim bu yazı biraz karışık olmuş gibi olacak ama, yazımda bir teşekküre yer vermeden geçmek istemiyorum. Bildiğiniz gibi 2019, blog’umun da 10. yaşını kutladığım yıl oldu. 2009'dan beri tam 10 yıldır, düzenli olarak blog'uma yazılar yazıyorum. Zaman içinde pek çok okurum, takipçim, yorumcum oldu –yani sizler. Bir önceki uzun yazıma ("Yazmak üzerine") gelen detaylı, zeki ve gülümseten yorumlarınız karşısında hayran hayran bakakaldım, nasıl sevindim! Sadece o yazım için değil, genel olarak blog’um ve yazılarımın aldığı geri dönüşler için konuşuyorum. Upuzun bir yazının okunup yine upuzun bir şekilde yorumlanmasına, günümüzün "sosyal medya" şartlarında pek rastlanmıyor. Bu nedenle çok mutlu olduğumu söylemek isterim. Sadece benim okurlarım-takipçilerim olan sizler için de söylemiyorum bunu. Zaten her defasında söylediğim bir şey var: Blog'ların okur kitlesi çok başka. Sosyal medyanın aksine, uzun yazıları okuyan, yazıp düşünmeye önem veren insanlar var burada. Buradaki tek bir yorum bile benim için çok kıymetli. Zahmet edip uzun bir yazıyı okuyup bir de o yazıya yorum yazmak, blog dünyasında çok şey ifade ediyor. Tabii büyük çoğunluk, yazıları sessiz sedasız okuyanlar. Onların da varlıklarını hissediyorum. Bazen öyle birkaç mail ve mesaj kutuma mesaj da geldiği de olur. "Seni/sizi bunca zamandır takip ediyorum, hiç yorum yapmadım, ama şu yazın/ız beni yorum yapmak için harekete geçirdi..." diye başlayıp, uzun uzun iç döken o yorumlar, mesajlar...

"Yazmak üzerine" adlı yazımın bahsini biraz da şu yüzden açtım: Tabii ki hiçbirinizi tanımadığım gibi onu da tanımıyorum, ama sanırım yaşı da bir hayli genç olan İrem'in, –yani benden de genç demek istiyorum– yazdığı şey beni çok sevindirdi: "Ben de ilk kitabımı yazmaya başladım. Özellikle de siz örnek aldığım kişilerden birisiniz." Birilerine ilham olabilmek, örnek olabilmek ne kıymetli, ne mutluluk verici bir şey... Umarım bir gün daha fazla kişiye ulaşıp örnek olabilirim... Yeni yılda da ben sırf yazı yazmayı sevdiğim için buralarda olmaya, aklıma geleni, kafamdan geçeni yazmaya devam edeceğim...

Bu yıl yine cazdan popa, güzel şarkılar dinledim, pek çok yabancı şarkıcı keşfettim. Belki 750-800 tane yeni kitap aldım, eve yeni bir (hatta belki iki) kitaplık yaptırmak şart oldu. Kitaplıklarımdan taşan kitaplar odaların çeşitli köşelerinde kuleler gibi yükseldi. Toplam 120 civarında kitap okudum; aşağı yukarı bir ayda 10 kitap. E benim AVM AVM kıyafet mağazası gezeyim, yok üç tane bot, beş tane mont alayım merakım yoktur, alırım tabii, temiz ve şık giyinmeyi severim de, ama yani genelde severek yapmam bu alışverişleri. Böyle kitaptı, kırtasiye ürünüydü, ev dekorasyonuydu, daha çok severim. Olan paramı gene onlara harcarım. Ha seyahat etmeyi de çok severim, fırsat buldukça gezerim ama tabii Euro'nun dışı da içi de sizi bizi yakar. Güzel ve lezzetli yemeklere de bayılırım, hoş bayılmayan da yoktur diye düşünüyorum.


Evet, ne diyorduk? 2020. Uçan arabalar, komşunun evine yahut dünyanın bir ucuna ışınlanmalar hala yok ama 2020 diye bir yıla geldik işte. 2000'ler, 2010'lar bitti, yarından itibaren 2020'ler başlayacak. Aman sanki ne olacak; faturalar pahalı, yaşamak pahalı, her şey pahalı, pazarda satılan muz bile artık pahalı. Yiyeceklere şüpheyle yaklaşıyoruz. Paket gıdalar kötü diyoruz ama organik olduğu öne sürülen şeylerden de artık emin olamıyoruz. Diş fırçaları, şampuanlar, sabunlar, aklımıza gelen gelmeyen her şeyin içinde zehir var. Sülfatlı şampuanlar saçlarımızda, titanyum dioksit diş macunlarımızda, deterjanlarımızda, hatta leblebi ve sakızlarda bile kol geziyor. E ne yapalım? Yalan Dünya’daki Vasfiye Teyze ses tonuyla: "Çekecez, mecbuuuuur." Biz de böyle bir zaman dilimine denk gelmişiz. Kötü zamanlardan geçiyoruz. Yani belki 500 veya 1807 yılında yaşayanlar için de "eskiden her şey çok daha güzeldi" ve "şimdiki zaman çok berbat", ama ne yapalım, bu 2019'da da öyle olmadığı anlamına gelmiyor. Sadece ülke olarak da değil, dünya olarak da bir garibiz. Siyaset, ekonomi, toplum, doğa olayları, her şey olumsuz. Hadi diyelim dış dünyada olup biten her şeye kulaklarımızı tıkamayı, gözümüzü yummayı başardık, bireysel olarak kendi dünyamızda da işler yolunda mı sanki? Kime güveneceğimizi bilmiyoruz. Bilmiyorum teknoloji mi veya teknolojiyle gelen gösteriş merakı mı, ama bir şeyler bizden samimiyeti ve güvenilirliği çaldı. Aşk yaşayacak doğru düzgün, derinlikli insan bulamamaktan bile yakınır hale geldik (herkesin bunu dert edindiği yok tabii). Evet, o insan mutlaka bir yerlerde var, belki köşe başında, belki bulunduğumuz yerden bin kilometre uzakta, ama nerede, nasıl karşılaşacaksın ki onunla? Hem de tek yaptığın saatlerini boş boş sosyal medyada geçirmekken! Filmlerdeki gibi koridorda çarpışıp kitaplarını devirdiğin kız sana "Merhaba, tanışalım mı?" değil, "Önüne baksana, öküz!" diyecek (çok affedersiniz, o kız adına sizden özür diliyorum). Ki zaten koridorda (hangi koridorsa o) kitap taşıyan birileriyle çarpışma ihtimalin de pek kalmadı.


Her şeyde olduğu gibi, ilişkilerde de bir yapaylık var. Yeni yılda 1-3-5 günlük, sığ, hiçbir derinliği olmayan, söz gelimi tanışır tanışmaz "instagram’da beni eklesene" türü arkadaşlıklara kapılarımı tamamen kapatıyorum. Zaten hep kapalıdır benim geçici ve yüzeysel ilişkilere kapılarım, ama bu sefer kilidi de değiştiriyorum, çünkü çok zorlayanlara açıyordum o kapıyı. Bazı kızlar; çok yüzeyselsiniz. Karakterleriniz beş para etmez. Genel kültürünüz yok. Tek bildiğiniz şey son çıkan iPhone modeli ve doğru selfie'yi hangi açıdan çekilmeniz gerektiği. Bir de dibi gelmiş saçlarınıza yaptığınız saç boyası. Zariflikten uzaksınız. İstediğiniz kadar güzel olun. Ruhunuz boş ya, işte en çok da bu yüzden bence acayip iticisiniz. Bazı erkekler; tek bildiğiniz şey spor salonuna gidip "daha, daha ve daha çok kas" çalışmak. Bir de metal kolye modası çıktı şimdi, onu boynuna asmayanı dövüyorlarmış gibi. Ayrıca hepinizin oyuncu olması gerekmiyor. Biraz kendinizi geliştirin, hobi falan edinin. Hep ve hep kızlara değil, azıcık da sanata yönelin mesela.
Bazen bir kız ne kadar güzel, bir erkek ne kadar yakışıklı olursa olsun, "o kişinin" dışı hiçbir şeye yaramaz, çünkü içinde kalp yoktur. Zarafet, ruhsal güzellik ve dünya algısı... Asıl önemli olan budur. İşte günümüzdeki insanlık (elbette genel olarak konuşuyorum) bunu kaybettiği için, ilişkiler kaybediyor, ilişkilerde kaybediliyor. Neyse ki benim çevremde, benden yaşça büyük de olsa örnek alabileceğim bu tarz kaliteli, zarif ve romantik ilişkiler var. Ama onlara baktıkça da aklıma şu soru geliyor: Ben böyle bir aşk bulabilecek miyim? Ya da önümde böylesine iyi örnekler varken, bulduğum beni ruhsal açıdan ne kadar tatmin edecek? Dahası, edebilecek mi?

Bilemiyorum...

Hangimiz bilebiliyoruz ki?

Hayat devam ediyor.

Gene de 2020'den umutluyuz (boşa çıktı).

Yok yok, boşa çıkmasın.

Samimi, içten insanların yolları kesişsin, onlar birbirini bulsun.

Hayatlarımızda hep kalıcı dostluklar ve güvenilir aşklar olsun.

Olsun ya.

Olacak!

Du' bakalım.


Sosyal medya hesaplarıma göz atmak isterseniz:

12 yorum:

  1. Vavvv çok iyi olmuş bu yazı,emeğinize sağlık😊 Evet yaa yazılarımız bazı noktalarda ne güzel çakışmış, çok mutlu oldum. Benim Kadın ve Erkek denince başlıklı yazım ile son ağaç sohbetleri 17 başlıklı yazım 👍Gönlünüzce bir yıl dilerim. 🎄💫🙋‍♀️

    YanıtlaSil
  2. Ehehe! Dişe diş bro 👊 İşte böyle candan olun blog kardeşlerim diyesim geldi eheh =))
    Evvela senin için mutlu bir yıl olmasına sevindim.. Sülfatlar, aşk depreşimleri için de olsun varsın... bu güzel şarkı da benden sana hediye olsun :D
    https://music.apple.com/tr/album/yapt%C4%B1n-yapt%C4%B1n-yapmad%C4%B1n-gittin-%C3%A7%C4%B1k%C4%B1%C5%9F/497034339?i=497035255&l=tr

    YanıtlaSil
  3. Zaman çok hızlı geçiyor değil mi?.. yeni yıl yepyeni güzelliklerle gelsin. Mutlu yıllar..

    YanıtlaSil
  4. Musmutlu ve huzurlu bir 2020 olsun :) AYrıca son paragrafta tamda hislerimi anlatmışsınız :)

    YanıtlaSil
  5. Gülümseyerek okudum ne diyeyim hepsinde de o kadar haklısın ki :) Ben de ışınlanmanın icat olmasını bekliyorum artık gözümü kırpıp bir oraya bir buraya gideyim gezeyim sonra dersin başına döneyim hemencecik :D İyi sağlıklı huzurlu ve mutlu bir yeni yıl olsun hepimiz için :)

    YanıtlaSil
  6. Yeni yıl sizler için sağlık, mutluluk ve huzurla dolu bir yıl olsun; Yeni yılınız kutlu olsun. Sevgilerle.:)

    YanıtlaSil
  7. Sıcacık, samimi bir yazı olmuş okurken keyif aldım teşekkürler :) Yeni yılınız kutlu olsun. Sağlıkla, huzurla geçsin :)

    YanıtlaSil
  8. Hepimiz için 2020 en iyi bir yıl olsun! Kitabım çıktığı zaman görüşlerini merakla bekliyorum!:) İyi ki varsın, iyi ki varsınız!!! :)

    YanıtlaSil
  9. Gerçekten de geldi 2020. Benim de artık dış dünyadan yana umudum kalmadı. Kendi kendime bir şeyler yapıp en azından etrafımı iyileştirmeye çalışıyorum. Söylediğiniz çoğu şeye de katılıyorum. Teknolojiden uzaklaşma olur mu bilemem ama sosyal medyanın da etkisini yitireceğini düşünüyorum ileri de. Ama yine başka ve maalesef daha kötü bir şey çıkacaktır. Dedim ya umudum yok artık. Her şeyi tüketip bitirmediğimiz sürece, elimizde hiçbir kalmayıp sefil bir hale gelene kadar bu şekilde gidecek bu düzen. Belki sonrasında 'eyvah biz ne yaptık'çılar dolanacak ortalarda ama olan yine bize olacak gibi.
    Son paragrafta ise resmen beni özetlemişsiniz. Çevrenize kendinizi doğrudan yansıttığınız sürece, eğer kaderde de varsa gelir bulur o kişi sizi diye düşünüyorum.
    Kendi adıma gelse bile uğraşacak halim kalmadı benim. :)
    Her şeye rağmen iyi seneler. Sonuçta her gün yeni bir gün. :D

    YanıtlaSil
  10. maşallah maşallah bol bol gülümsediim. bu yıl çok çok daha verimli ooool atom karıncaaa hihihi :)

    YanıtlaSil
  11. Aklından geçirdiklerini hayata çokca geçirdiğin, gönlünce bir yıl dilerim :)

    YanıtlaSil
  12. Yeni yılın kutlu olsun, umarım tüm dileklerin gerçekleşir...

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...