Görünmeyen'i az önce bitirdim. Yaz başında okuduğum Yanılsamalar Kitabı'ndan sonra, Paul Auster'dan okuduğum ikinci kitap oldu (Can Yayınları). Uzun bir yazı yazmak amaçlı sonraya ertelemek yerine, vakit bulduğum şu soğuk ama güneşli pazar günü, hakkında birkaç satır da olsa yazıp paylaşayım isterim. Romanı okumaya ana karakterimiz Adam’ın gözünden başlıyoruz fakat ilerleyen bölümlerde anlatıcılar değişiyor. Hikâye, kimi zaman birinci tekil kişi ağzından, kimi zaman ikinci tekil kişi ağzından, kimi zaman da üçüncü tekil kişi ağzından yazılarak finale ulaşıyor. 1967’de başlayıp 2007’ye dek uzanan olayları anlatan (romanın yayımlandığı yıl ise 2009), zamanlar arasında (bir de New York ve Paris arasında) gidip geldiğimiz bir roman bu. Romanın konusuna pek girmeden söylemek gerekirse, anlatılan çeşitli olayları çeşitli karakterler açısından “doğruyu söyleyen hangisi” diye düşünerek okuyoruz. Örneğin, Adam ve Rudolf arasındaki meselede olay hangisinin anlattığı gibi oldu? Veya yine Adam ve Gwyn arasında yaşanan olaylarda kime inanmalıyız? Aşk üçgenleri, seks ve hatta ensest gibi riskli konularda dolaşan kitabın bu konular nedeniyle her okura hitap etmeyebileceği de mutlaka not düşülmeli. Roman içinde roman, kurgu içinde kurgu seven okurlar kaçırmasın.
Ve kitaptan iki alıntı: “Çünkü acı gerçek değişmiyor: Dünyada adaletten çok şiir var.”
“Bilirsiniz, istediklerimizle elde ettiklerimiz çok nadir örtüşür…”
21 tane kitap var okuyacaklarım listesinde, hızlı hızlı okuyorum bitireyim diye. Neyi okusam aklımda diğeri kalıyor. Bloğunu yeni keşfetmek güzel oldu. Bunu da ekleyelim bakalım teşekkürler :)
YanıtlaSilHayalle gerçek arasında bir yerde.
YanıtlaSilPaul Auster nedense çok ısınamadığım bir yazar. Ne zaman bir kitabını okusam kısa ..minik br süre içim şişti hissi içimde 😏 sevgiler
YanıtlaSilBu yazardan hiç kitap okumadım. Deneyebilirim, çok teşekkür ederim yorum için. :)
YanıtlaSil
YanıtlaSilYeryüzünde adaletten başka her şey var gerçekten.