25 Şubat 2016 Perşembe

TALİHSİZ SERÜVENLER "DİZİ" OLUYOR!


Hayat Şarkısı, Paramparça, Güllerin Savaşı, Muhteşem Yüzyıl Kösem, Hatırla Gönül, Aşk Yeniden, Gecenin Kraliçesi, Poyraz Karayel, Kış Güneşi, Kara Sevda, Karagül diye uzayıp giden yerli-yersiz dizi listesini (şimdilik) bir kenara bırakalım. Bu yazıda sizlere çocukluğumun kitap serilerinden biri olan "Talihsiz Serüvenler Dizisi"ni anlatacağım. Ve tabii işin ucu yine bir diziye dokunacak, ama bu sefer yabancı bir diziye!

Talihsiz Serüvenler Dizisi, şimdi yirmi yaşlarında olan neslin çocukluğunun başucu kitaplarının serisi... Ben on üç kitaplık bu seriye dokuzuncu kitap olan "Karnaval Ucubeleri"ni okuyarak başladım. Tabii o zamanlar elimdeki kitabın bir serinin ilk kitabı olduğunu bilmiyordum. Çünkü her kitabın kendi içinde bütünlüğü var ve konuya hemen vakıf oluyorsunuz. Dokuzuncu kitaptan sonra son kitap olan ve adı da "Son" olan on üçüncü kitaba dek peş peşe okudum. Sonra başa dönüp okumadığım kitapları okudum.

Ülkemizde Harry Potter kadar çok bilinmese de, dünyada en az Harry Potter kadar fenomen olan bir seri bu. 65 milyondan çok sattı ve 41 dile çevrildi. Bu başarısının altında elbette hikayesi ve yazarın okurun merakını uyandırmak için yaptığı hileler yatıyor. Anlatıyorum.


Seriyi –kitaptaki olaylara gönderme yaparak– Lemony Snicket takma adıyla yazan Daniel Handler, bize üç kardeşin hikayesini anlatıyor: Violet, Klaus ve Sunny Baudelaire. Bu üç kardeş, anne babaları gizemli korkunç bir yangında can verdikten sonra koca Baudelaire servetleriyle öksüz kalıyorlar. Ve bu servetten sorumlu olan Bay Poe, onları hiç tanımadıkları uzak akrabaları Kont Olaf’ın yanına yerleştiriyor (serinin öyle hararetli fanları var ki, internette forum ve bloglarda çeşit çeşit teoriler üretmekten bıkmıyorlar -bunlardan biri de Bay Poe'nun aslında kadın olduğu!). Ama Olaf, aslında çok kötü ve Baudelaire servetini ele geçirme arzusuyla daha da kötüleşebilecek biri. Çocuklar da çok geçmeden Olaf’ın gerçek niyetini anlıyorlar ve ondan kaçıyorlar. Bay Poe onları her kitapta farklı bir evin/akrabanın yanına veriliyor (hatta yedinci kitapta "öksüz"ler koca bir kasabaya emanet ediliyor), ama Olaf kılık değiştirerek bir şekilde içlerine sızıyor ve çocuklar her seferinde ondan kaçmak zorunda kalıyor. Yetmiyormuş gibi, çocuklar on üç kitaplık seri boyunca pek çok karanlık aile sırrıyla da yüzleşiyorlar. Yani bu seri, “bir kitabı okuyup diğerlerini okumasanız da olur” tarzı bir seri değil. Merak ediyorsunuz çünkü. (Hatta öyle ki, yapboz tamamlandığında bile kafanızda hala soru işaretleri kalıyor.)

Talihsiz Serüvenler Dizisi, özgün üslubu ve yazarın "bu kitabı sakın okumayın" diyen tavrıyla, dikkatleri daha ilk kitap olan "Kötü Günler Başlarken"de üzerine çekti. Kitabın absürt ve trajikomik kurgusu gerçekten çok ilginç. Bu seri aslında, "yetişkin" temalarını "çocuk ve gençlik" edebiyatına getiren seri olarak nitelendirilebilir. Çünkü cinayet, aldatma, hırsızlık gibi pek çok konu serinin temelinde kendine yer buluyor. Kont Olaf her kitapta, çocuklara bakan ebeveynleri acımasızca öldürüyor. Buna rağmen, Talihsiz Serüvenler Dizisi tüm dünyada çocuk ve gençlik serisi olarak biliniyor. Kitapçılarda "çocuk kitapları" bölümünde yer alıyor. Okur kitlesi de genel olarak çocuklar ve gençler olmakla birlikte, kitabın okur kitlesi içinde yetişkinler de var. 


Kitaplar kısa sürede öyle popüler oldu ki, 2004 yılında serinin üç kitabı filme de uyarlandı. Jim Carrey, Meryl Streep ve Jude Law gibi başarılı oyuncuların yer aldığı film, beklenen ilgiyi görmedi. Ama bunun sebebi filmin kötü olması değildi. Bunun sebebi, "Talihsiz Serüvenler Dizisi"nin okur kitlesinin kitaplardaki tüm detaylara hakim olmalarıydı, ama üç kitap iki saatlik bir filme sıkıştırılınca ortaya kurgusal açıdan pek de iyi bir şey çıkmadı. Öte yandan, film müzik, görüntü dallarında Oscar'a aday gösterildi çünkü bu açılardan gayet iyi bir filmdi. Yani kitaplardan bağımsız değerlendirildiğinde.

Film uyarlamasının devamı gelmedi. Ama kitap serisinin oyuncakları, bilgisayar oyunları, hatta spin-off serileri çıkmaya devam etti (ah, bu spin-off serileri maalesef Türkçe'ye çevrilmedi!). Ama bir şey eksikti... Bu eksikliğin ne olduğunu uzun süre kimse bulamadı... Sonra, nihayet Netflix duyurdu: Talihsiz Serüvenler Dizisi, televizyon dizisi olacaktı!


Netflix tarafından dizi haline getirilecek olan bu seride, ilk kitap temel alınacak. Yani "Kötü Günler Başlarken". Yani çocukların anne babalarının ölmesi ve Olaf'ın evinde geçirdikleri "talihsiz" günler (ama belli mi olur, bakarsınız dizi çok tutar ve biz on üç kitaptaki her olayı izleriz!). Bu haber bir yıl önce duyuruldu, ama dizinin çekimlerine Mart'ta başlanması planlanıyor ve oyuncu kadrosu da yavaş yavaş belli olmaya başladı. Serinin göz korkutan ve nefret edilen -ama her şeye rağmen yapacağı "kumpas"ları görmek için de sabırsızlandığımız- Kont Olaf'ına, sıkı durun, How I Met Your Mather dizisiyle tanıdığımız Neil Patrick Harris hayat verecek. Filmdeki Olaf'ı Jim Carrey canlandırmıştı ve Olaf'ın gerçekten de hakkını vermişti. Komedide rüştünü ispatlayan Harris, bakalım bu absürt dramda korkutucu Olaf'ı layığıyla canlandırabilecek mi? Diğer oyuncularsa pek tanınmamış isimler, ki bu da aslında gayet güzel bir şey. No-name olmaları. Violet'e Malina Weissman, Klaus'a ise Louis Hynes hayat verecek. 

Dizinin şimdilik belli bir yayın tarihi yok. Ama bu heyecan ve mutluluk verici bekleyiş sırasında, serinin bir hayranı tarafından çok başarılı bir fan fragmanı yapıldı ve kısa sürede dört milyona yakın izlenme oranına ulaştı bile. Şu fragmana bakar mısınız? Bunun profesyonel bir kişi tarafından değil de serinin bir fanı tarafından yapıldığına kim inanabilir!


Serideki pek çok detaya ustaca gönderme yapan bu fragmanın aslında Netflix tarafından hazırlandığı ama bir pazarlama taktiği olarak sanki bir hayran yapmış gibi sunulduğu da söylentiler arasında, bu konuda henüz bir netlik yok... Uzun lafın kısası, ben de bu diziyi merakla bekliyorum! Peki siz Talihsiz Serüvenler Dizisi'ni duymuş muydunuz? Okudunuz mu? Hakkında neler düşünüyorsunuz? Yazın, konuşalım! 

14 yorum:

  1. filmi ben de hiç sevmemiştim ama dizi ilginç olabilir..

    YanıtlaSil
  2. İadeye ziyarete geldim. Ne kitap hakkında nede filim hakkında bir bilgim vardı. Yeni yeni kitap okumaya başlayan bir olarak ve filmlerle fazla bir ilgim olmadığı için bir şey diyemiyorum. Başarılarınızın devamını dilerim.
    Saygılarımla.

    YanıtlaSil
  3. Yaa kitaplarını çok severdim dizi olacağını duyunca hele ki Netflix'in yapacağını duyunca daha da bi sevindim, şuan gözlerimden kalpler fışkırıyor *w* Ama Neil patrick Harris ne kadar yakışmış orası tartışılır :c

    YanıtlaSil
  4. Küçükken filmini izlemiştim ve bayılmıştım. Benim için çok farklı bir yeri var. Zaten böyle gotik havaların olduğu filmler ve kitapları hep çok sevmişimdir. Kitap serisini okuma fırsatım olmadı ama filminden daha iyi olduğu söyleniyorsa eminim güzeldir. Çok sevdiğim bir filmin dizisinin çıkacağını öğrenmek beni nasıl mutlu etti anlatamam :) Umarım tutar ve devam eder dizi çıktığında.
    Bu arada şu fragman ya sanatçı bir fanın işi ya da kesinlikle teorideki gibi şirketin kendi işi ama başarılı bir fragman olduğ su götürmez bir gerçek :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Önce kitapları okumanızı tavsiye ederim. Diziyi bekliyoruz... :)

      Sil
  5. Kitaplarını ve filmi kaçıranlardanım ben de ... Sayenizde bilgilendim ...
    Harry Porter seven biri olarak okumalıyım ya da izlemeliyim diye düşünüyorum..
    Emeğinize sağlık

    YanıtlaSil
  6. Çok mütüş bi haber bu ;) Kitaplarını çok severek okuduğum bir seriydi :))

    YanıtlaSil
  7. Muhteşem! Ne zaman çıkıyor peki?

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...