23 Mart 2018 Cuma

RENKLİ SEMT BALAT'TA PAZAR KEŞİFLERİ

Rengarenk evleri ve yaşanmışlık kokan ara sokaklarıyla Balat'a gittim. Baharın müjdecisi güneşin ısıttığı ara sokaklarda gezdim, Demir Kilise'yi ziyaret ettim ve tabağımı rengarenk eklerle doldurdum! 

Mevsim geçişlerinde hava durumunda her şey mubahtır. İşte Balat’a gideceğim günün sabahı her zamanki gibi erkenden kalkıp perdeyi aralayınca dışarıda sisten gözün gözü görmediği bir havayla karşılaştığımda aklımdan geçen ilk düşünce bu oldu. Öyle ki, şehrin göğe kadar uzanan gökdelenleri bile sisin ardında kaybolmuştu. Ama yine de kafama koymuştum, bu beni Balat’a gitmekten vazgeçirecek değildi.


Balat, film platolarını aratmayan rengarenk evleri ve yaşanmışlık kokan ara sokaklarıyla, her zaman İstanbul’dan farklı bir yer izlenimi vermiştir bana. Şehrin bu kadar içinde olup da her şeye rağmen kendi ruhunu korumayı başarabildiği için aynı zamanda önemli de bir semt. Benim o gün semtteki ilk durağımsa Demir Kilise. Haliç’in hemen kıyısında konumlanıyor. Hem sabahki sis dağılıp baharın müjdecisi güneş her yere ısı ve ışık saçtığı hem de pazar günü olduğu için kilisenin bahçesinde karşılaştığım kalabalık, içerideki insan sayısına dair önemli bir ipucu veriyor. Ama içeri girince beklediğimden çok daha kalabalık olduğunu görüyorum. 


Bir diğer adı Stevi Stefan Kilisesi olan bu kilise, dünyada günümüzdeki tek demir kilise olarak varlığını sürdürmekte. Kilise aslında Avusturya’nın Viyana şehrinde yapılmış ve parçaları gemilerle buraya getirilerek burada birleştirilmiş. Her köşesi muazzam ayrıntılarla, göz alıcı işlemelerle dolu. İkonaların önünde fotoğraf çekmek ve çektirmek isteyenlerin kuyrukları uzayıp gidiyor, her köşe başında selfie’ler havada uçuşuyor. Capcanlı vitrayların önünde, merdivenlerin basamaklarında fotoğraf çektirenlerin sayısı hiç azalmıyor.


Dışarı çıktıktan sonra, hazır Balat’a da gelmişken, kısa bir tur yapmadan olmaz. O gün kilise kadar sokaklar da kabalık. Balat’ın ara sokaklarına daldığımızda bir curcunayla karşılaşıyorum. Ama ne curcuna! Ara sokaklardan birine kurulmuş “pazar” pazarında meyve sebze satan satıcılar, bir yanda yanımızdan koşuşturup etrafımızda dört dönen semt çocukları, öte yandan tüm bunlardan soyutlanmış bir şekilde oturdukları kafede latte’lerini höpürdetirken kahkahaların yükseldiği arkadaş grupları… O gün Balat’ta bir siz eksiksiniz yani.


Fener Erkek Rum Lisesi’nin önünden geçip antika ve vintage parçalar satan mağazalara uğradıktan, iki apartman arasına gerilmiş iplerde sallanan çamaşırların altından geçtikten sonra, oturmak için bir yer arayışına giriyoruz. O gün gölgelerin hala üşüttüğü, ama güneşin vurduğu yerlerde dolaşırsanız sıcağın bunaltabileceği baharın habercisi günlerden birini yaşıyoruz. Hem sıcaktan hem de sokaklardaki kalabalıktan kaçmak için Balat Roma Dondurma diye, küçük bir kafenin kapısından içeri giriyoruz. Aslında o vitrinindeki rengarenk eklerle çoktan kalbimizin kapısından içeri girdi bile... Tabaklarımızı iştahla eklerle dolduruyor, çayımızı kahvemizi içerken sokaktaki kargaşayı ve rengarenk atmosferi seyre dalıyoruz. Çıkarken uygun fiyatlara da şaşırıyor, hiç bozmamasını diliyoruz.

İşte bir pazar gününü Balat’ta böyle geçiriyoruz… Sonra da kendi kendime hayıflanıyorum: Her hafta İstanbul’da böyle bilmediğimiz bir semti keşfetsek, bazılarını sevip bazılarına “bir daha gitmem” desek, kendimize yeni yeni alternatif rotalar yaratsak çok mu? Bahar geldi! İstanbul’un tadı bundan sonra çok daha güzel çıkar!

Sosyal medya adreslerim:

5 yorum:

  1. aa Balat Roma Dondurmacısında sütlava yeseydiniz keşke.Harika bir tatlı.

    YanıtlaSil
  2. Cocuklugumda ne cok giderdik. Ailemin semtiydi beyogluna tasinmadan önce. Tabii degismistir cok... Güzel bir nostalji oldu bu yazi 😊

    YanıtlaSil
  3. bayılırım balataaa :) bir de arnavut köftecisi var aklında olsun :)

    YanıtlaSil
  4. Yazın mutlaka gitmeliyim çok güzel anlatmışsınız

    YanıtlaSil
  5. İstanbul'da okudum 5 sene ama Balat'ı şöyle doya doya gezemediğime yanarım. Balat Turları varmış onlara katılacağız artık. :)

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...