21 Mart 2020 Cumartesi

ATALAY MEHMET'İN OLAĞAN DIŞI ÖLÜMÜNÜN OLAĞAN ŞÜPHELİLERİ - GİRİŞ


EĞER BU HİKAYE bir aşk hikayesi olsaydı, muhtemelen üstünde tepişen iki insanın olduğu bir yatağa ev sahipliği yapan odanın üçüncü bir kişi tarafından kızılca kıyametle açılan kapısıyla başlardı. Eğer bu hikaye bir polisiye olsaydı, muhtemelen uğursuz bir karganın ötüşüyle çınlayan karanlık bir gecede, tekinsiz bir elin havada tuttuğu kanlı bıçakla başlardı. Ya da eğer bu hikaye bir bilim kurgu olsaydı, muhtemelen çöplüğe dönmüş bir hayalet kasabada, birbirinin kafasını koparmaya çalışan yürüyen ölülerin artık hiç de umurunda olmayan bir virüs salgınıyla başlardı. Bu hikaye bunların hiçbiri ve bu hikaye bunların hepsi. Bu hikaye gerçek. Bu hikaye burada. Bu hikaye şimdi. O yüzden bu hikaye her nerede başlıyorsa, benim de oradan başlamam gerek. Hala çok tuhaf gelse de, gerçekten buradayım ve başıma ne geldiğiyle ilgili en ufak bir fikrim bile yok. Beni öldüren salgın mı, güzel bir kadının parmaklarının tuttuğu bıçak ya da şüpheli bir elin tuttuğu silah mı, yoksa ihanet ve kalp kırıklığı mı, ben de bilmiyorum. Aslına bakarsanız öldüm mü, onu da bilmiyorum. Tek bildiğim, bir an önce işemem gerektiği. Ama etrafta ihtiyacımı giderebileceğim bir kapı olduğundan emin değilim. Evet, benim adım Atalay Mehmet ve benim hikayem, normal şartlar altında bütün hikayelerin bittiği bir yerde başladı... bir morgda.
🔪
Bu hikaye serisini, tam beş yıl sabırla ve sabırsızlıkla bekledikten sonra, patlak vermek için iki yeni kitabımın çıkacağı zaman dilimini seçerek yazarlık kariyerimi daha yolun başındayken sekteye uğratan virüs salgınına ithaf ediyorum... Alacağın olsun korona! Ya da belki de olmasın, çünkü evden dışarı çıkamadığımız bu karantina günleri bana ilham ve günün yarısı boyunca evde kalıp yazdığım zamanlarda bunun "hayatı boşu boşuna, üstelik beş kuruş para da kazanmadan heba etmek" olduğunu düşünenlere karşı verebileceğim bir cevap verdi - şimdi en azından hepimiz evde olmak zorundayız. Virüs, bu "bir türlü çıkamayan yeni kitap" gündeminden dolayı, bazı şeyler için çok da fazla beklemememiz gerektiğini hatırlattı bana biraz da. Hayat sadece şu an ve burada yaşanıyor, ben de sizlere şu an ve burada bir öykü anlatmak istiyorum. Hiç düşünmeden, öyle biraz demlensin demeden, yazar yazmaz bölüm bölüm yayımlayacağım. Karakter isimleri üstüne bile düşünmedim, her şey o anda aklıma geldiği gibi buradan yazıya dökülecek. Bu, Atalay Mehmet'in de dediği gibi hem bir aşk hikayesi hem bir polisiye hem de eh, nereden baktığınıza bağlı olarak bir bilim kurgu. İmkansız gibi görünen her şeyin imkanlı olduğu, sıra dışı bir hikaye. Bir uzun öykü. Bugünlerde size de bize de biraz moral olursa ne mutlu. Atalay Mehmet'e gelince... Onu anlatmaya bilmem nereden başlasam ki? Belki de buna hiç gerek yok, ne de olsa hikaye başlayınca en güzel o anlatacaktır kendini. Ona kızsanız da onu sevmekten asla vazgeçemeyeceksiniz. Ya da onları mı demeliyim? Geliyorlar. 
İlk bölüm çok yakında. 

10 yorum:

  1. Bitince "eee devamı nerde ya" moduna girdim.. Tam da havaya girmiştim halbuki. Merakla bekliyorum ilk bölümünü

    YanıtlaSil
  2. Çok güzel... Gerçekten bitti mi dedim! :)

    YanıtlaSil
  3. Kaleminiz, diliniz, tarzınız muhteşem... Ters Düz'ü büyük bir beğeniyle okumuştum, yeni kitaplarınız artık bir an önce çıkmalı.

    YanıtlaSil
  4. Korona karantinasını fırsata çevirmişsiniz :)

    YanıtlaSil
  5. Başlangıç güzel, eline sağlık:)

    YanıtlaSil
  6. Çok iyi bir başlangıç! Eline sağlık! Devamını merakla beklemeye başladım.

    YanıtlaSil
  7. İnanmıyorum cok heyecanlı Mert'cim cok tebrik ederim gelişmeleri merakla bekliyorum, sevgiler :)

    YanıtlaSil
  8. çok güzel bir başlangıç vakit buldukça takip etmeye çalışacağım bölümleri :)

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...