20 Ağustos 2013 Salı

NEŞELİ BİR KİŞİLİĞİN ÇATI KATINDAKİ DÜNYASI!

 



Bu evde kaybolmak serbest! Binlerce küçük eşyanın arasında yaşayan Nihan Karaali, Kafa Dergi'nin ilk ev ziyareti için evinin kapılarını bana açtı. Ben de eşyaların arasında hafiyelik yapmaya gittim, hiçbirini es geçmemek için yüzlerce fotoğraf çektim, dergi içinse bir bölümünü seçtim. O "ev" diyor ama bence bir "müze"de yaşıyor. Müze mi ev mi tartışmasını fazla alevlendirmeden, en iyisi siz kendi kararınızı verin (Onunla evi müzeye dönüştürme düşüncesini de konuştuk). Bu evi dekorasyon dergilerinde göremezsiniz! Fotoğraflara bakıp evdeki eğlenceli detaylarla boğulurken ev sahibiyle yaptığım sohbet sizi ferahlatacak.

Evin sahibi Nihan Karaali beni kocaman bir gülümsemeyle karşılıyor, elinde de küçük bir kavanoza koyduğu kendi yapımı ahududu reçeliyle. “Hayal dünyama hoş geldin!” dediği sesi apartmanda yankılanıyor. Galoş giyip içeri giriyorum. “Yeni internet siten hayırlı olsun, derginin birinci sayısına çıkmak heyecan verici. Eminim ilk siten gibi ikinci siten Kafa Dergi de samimiyetin ve çalışkanlığınla çok beğenilecektir.” Güzel dilekleri için teşekkürlerimi sunuyorum. “Önce röportaj mı yapacaksın yoksa fotoğrafları mı çekeceksin?” diye soruyor. İkisini eş zamanlı olarak yapsam olmaz mı acaba?

Trabzon'un ara sokaklarından birinde, eski ve yeni binaların güzel-çirkin zıtlığı içinde yükseliyor apartman... Nihan Hanım aile apartmanlarının çatı katındaki evine 2001 yılında taşınmış. En üst katta merdivenlerin bitim noktasında karşınıza çıkan kapı onun terasına açılıyor, terastan da eve geçiş yapılıyor. Nihan Hanım eskiden kitabevi ve kafe işletirken, şimdi dostlarını kendi evinde ağırlamayı tercih ediyor. “Bu saatten sonra kafe işletmek gibi bir derdim yok açıkçası, çünkü çok yorucu bir iş bu,” diye anlatmaya başlıyor. “İnsanlarla uğraşmak, diğer çalışanlarla uğraşmak çok zor... Bence kafeye gelen insanlarla bir derinlik, bir uyum yakalamak lazım. Çünkü eğer öyle bir şevk alırsanız işinizden, daha başarılı olursunuz. Mesela ben eski işimde çok başarılı oldum, nedeni de bu.” Eski işi neymiş acaba? “Kafe ve kitabevi işimden bahsediyorum. Kitabevi işletmek, nasıl söylesem, çok farklı bir şeydir. İnsan orada hayal dünyasını geliştirir. Kitapların içinde ne olduğunu merak edersin. Yani bir yaşamın içine girersin. Kitabın sayfalarını karıştırırken o heyecanı hissedersin.” Kitaplardaki büyülü çekicilikle tanışmanın yanı sıra farklı eserler almak için ona danışan bir sürü değişik insanın olması bence çok mutluluk verici bir şey. Düşüncemi paylaştığımda bana hak veriyor. “Evet, doğru söylüyorsun. Kitabevime çok farklı insanlar geldi. 1996 yılında kapattım orayı. Şimdilerde evimde küçük gruplara hizmet vermeyi planlıyorum. Beş kişilik yemek grupları, samimi bir ortam çok iyi olur.” Nihan Hanım’ın gündemdeki projeleri çok keyifli. Öyle bir şey olursa ilk müşterisi de ben olurum! “Peki, olur,” diyor memnuniyetle.






Evin girişindeki duvarda büyük harflerle adının ve soyadının baş harfleri asılı duruyor: N ve K. Onları şehirdeki Osmanlı Bankası kapanırken oradan almış. Hikayesini dinledikten sonra ilk fotoğrafını onun önünde çekiyorum.

Bu eve ikinci gelişim ve ilk seferinde göremediğim detayları keşfediyorum... Burası artık müze olmayı hak etmiyor mu? “Bir keresinde Vali Bey’in eşi geldi ve tarihi bölge olacağı için Ortahisar’la ilgili birtakım çalışmalardan bahsetti. Bu evi ortaya taşımayı önerdi. Eğer olursa benim için çok hoş bir şey olur. Uygun bir bina olursa düzenlemesini de benim yapmam koşuluyla, belki bahçe içinde bir yerde, yaşayan bir müze neden olmasın? Yani bir tarafı müze, bir tarafı kafe olabilir.” Kafeyi de işletmesinin çok hoş olacağını söylediğimde, yine anlattığı nedenleri sayıyor. Belki de haklıdır. Soğuk insanlarla iletişim içinde olmaya çalışmak çok zor, biliyorum!

Bu eve her geldiğimde fotoğrafını çekmediğim bir şeyler varmış gibi hissediyor, hiçbir objeyi atlamamak için yüzlerce poz çekiyorum. Ama dergi için ayıklama yapıp yirmilere düşürmem gerekiyor her defasında. Ne yapayım, evi anlatmak çok zor. O yüzden ben de fotoğraflara sığınıyorum. Fransız country, rustik, eklektik, vintage, İskandinav tarzı gibi tanımlamaları elimin tersiyle itip antika ve anılarla dolu bu ev tam olarak "nevi şahsına münhasır" kelimesini hak ediyor. Nihan Hanım’ın eğlenceli kişiliğinin doğal bir sonuç olarak elbette. Ben de detaylara dikkat eden biri olarak, içeri girdim mi hiç çıkasım gelmiyor.

Nihan Hanım’ın evinde çeşitli boyutlarda bir sürü obje, figür, eşya var. Aralarında hiç bazı kişisel eşyalarınızı kaybettiği oluyor mu? Mesela gözlüğünü bir yere koyup sonra bulamadığı zamanlar var mıdır? “Arayıp da bulamadığım şeyler bazen oluyor, ama düzgün bıraktığım için genelde böyle bir sorunum olmuyor,” diye yanıtlıyor sorumu.

Peki küçük bir figürü kaybolsa anlaşılır mı? Yüzlerce eşyanın arasında gözüne çarpar mı? “Anlaşılıyor,” diyor ev sahibi. Anlaşılıyor demek ki. Bir süre sonra göz alışınca, on eşya veya yüz eşya hiç fark etmiyor demek ki.

En sevdiği bölüm veya objeleri hangileri acaba? Klasik soruyu soruyorum. “Evin her tarafını zevkle döşedim,” diye yanıtlıyor. “Evin her yerinden zevk alıyorum, her yerin ve eşyanın bir anısı var. Masada oturup bir şeylerle uğraşmak, kitap okumak, çiçeklerimle ilgilenmek, müzik dinlemek burada yaptığım başlıca faaliyetler.” Eve girdiğimde çalmaya başlayan yabancı müzik dikkatimi çekmişti. Acaba sadece yabancı müzik mi dinliyor? “Yerli veya yabancı, hiç fark etmez.”






Yurt içine ve dışına seyahat etmeyi seven Nihan Hanım, bu seyahatleri sırasında o bölgelerin hediyelik eşyalarının yanı sıra hoşuna giden parçaları da toplamayı seviyor. Mesela salondaki masanın üstündeki ağaç parçasını da böyle bir seyahati sırasında yerden alıp, sonra bir arkadaşına üstüne çizim yaptırmış. Hem doğal hem ekonomik dedikleri bu olmalı! Hem de yaratıcı…

Spot ışıklarla aydınlattığı raflarda yer alan objelerin arasından geçerken, bir müzede yürüyormuş hissine kapılıyorsunuz. Benim burayı bir “müzEv” olarak tanımlama sebebim de bu. Gördüğünüz fotoğrafların çoğu evin küçük salonuna ait, bir de yatak odasında ve Nihan Hanım’ın ısrarı üzerine banyoda çektiğim fotoğraflar var. Zaten ev de sevimli kuzine sobanın etrafına kurulmuş gibi.

Teşekkür ediyorum Nihan Hanım’a, bu güzel evinin kapılarını açtığı için. Acaba onun Kafa okurlarına söylemek veya eklemek istediği bir şeyler var mı?

“Seni o kadar çok seviyorum ki bu röportajı yapmaktan büyük zevk aldım,” diye eve geldiğimde de yaptığı gibi güzel sözleriyle yanaklarımı kızartıyor. “Çok sıradışı ve özel birisin. Küçüklükten beri yazılarla, üretimlerle uğraşıyorsun. Çok güzel yerlere geleceğinden şüphem yok.” Ben de bir kez daha evini müzeleştirmesi gerektiğini söylüyorum. Sizi fotoğraflarla baş başa bırakıyorum. Dikkat edin de kaybolmayın. Veya kaybolun! Ne de olsa bu evde kaybolmak serbest!

Maison Française, Elle Decor ve InStyle Home gibi ev dergilerinde asla göremeyeceğiniz evler Kafa Dergi’nin ev ve dekorasyon bölümlerinde yer almaya devam edecek. Peki siz de kendi tarzını yakaladığını düşündüğünüz evinizi Kafa Dergi aracılığıyla bu işin meraklısı insanlarla buluşturmak ister misiniz? Dergiye çıkmasını istediğiniz evinizin, evinizin bir bölümünün veya bahçenizin farklı açılardan çekilmiş iki fotoğrafını, şehir adıyla birlikte kafadergi@gmail.com adresine göndermeniz yeterli. Olumlu veya olumsuz mutlaka bir geri dönüş alacaksınız.










18 yorum:

  1. ev mi şimdi burası yaşanıyor mu ? ne de güzel döşenmiş, zevkli, neşeli...
    ileride umarım bir evim olur ve bende böyle zevkle cıvıl cıvıl döşerim ^.^

    YanıtlaSil
  2. Benim böyle evim olsa kıyıpta yaşamam :)

    YanıtlaSil
  3. TEMİZLİK BÜYÜK SORUN AMA DEĞER HERBİRİNİN HİKAYESİ OLAN EŞYALAR ARASINDA YAŞAMAK

    YanıtlaSil
  4. çok keyifle okudum.
    ne tatlı insanmış.
    ev gerçekten de müzelik.

    ayrıca, onun senin hakkında söledikleri çok çok doğru.
    sende o kadar çok şey var ki.
    daha ne güzel özel işler yapacaksın.
    :)

    YanıtlaSil
  5. Bir çırpıda ilgiyle okudum..Ev muhteşem gözüküyor..Mistik, buram buram bir sürü hikaye var sanki dört bir tarafında..Tüm eşyalar dile gelmiş sahibesi ile mutlu mesut yaşıyorlar..

    YanıtlaSil
  6. O evi gezmeyi her parçayı tek tek incelemeyi çok isterdim :)

    YanıtlaSil
  7. ne hoş :)))
    yeni evimi eşimle zevkimize göre pek de özenerek dekore ettik ve fotoğraflamaya doyamıyoruz :)
    komik belki
    daha hiçbir yerde yayınlamadım
    sizin ercan kesal ile ilgili yorumdan sonra buraya gelince o kadar şaşırdım ki,
    hayat tesadüflerle mi dolu yoksa hiçbirşey tesadüf değil mi?

    YanıtlaSil
  8. HARİKA BİR EV BENDE GEZMEYİ ÇOK İSTERDİM
    TEŞEKKÜR EDERİZ BİZLERLE PAYLAŞTIĞIN İÇİN

    YanıtlaSil
  9. sıkça dekorasyon yazan biri olarak söylemeliyim ki, bu evin tozunu almak çok zorrrr!:))
    tamam tamam, şaka yapıyorum!
    kahverengi koltuk takımı+tv ünitesi+vitrinden ibaret olmayan evler beni hep cezbetmiştir...evlendiğimden bu yana benim evimi de çok eleştiren oldu, çünkü yukarıda saydığım üçlü bizim evde hiç olmadı.

    kişinin kendi kişiliğine uygun ama diğer yandan da işlevsel yaşam alanları yaşatması çok hoş, bu "şahsına münhasır" evi ben de çok beğendim!

    kuzine soba görünce biraz kötü oldum, çünkü çok sevdiğim ananemin İzmir'deki evinin bahçesinde böyle nefis bir soba vardı, her pazar o soba sayesinde patates közleme ve börek partileri verilirdi..nerelere gittim..

    evde en çok bleu/blanc koleksiyonunun olduğu köşeye bayıldım, mavi beyaz deliliği bende de var..tabakları ahşap bir zemine uygulaması süper bir fikir, bilhassa askısı olmayan tabaklarımı böyle bir zemine uygulatabilirim, harika birşey!

    Ayrıca bu evle ilgili çok önemli birşey: koleksiyoner olmak saygı duyulacak birşeydir. Bloglarda kendi linklerimi vermekten hoşlanmıyorum ama Zamanın Tanıkları diye bir yazım var, senin yaşındaki gençlerin mutlaka okuması gerektiğini düşünüyorum, farklı bir vizyon açısından...ne şanslıyım ki, oğlum bir sürü koleksiyonerin içinde büyüyor..Koleksiyonun ne olduğu önemli değil; Chagall ya da Picasso koleksiyonu da olabilir, klasik otomobil de, seninki gibi ayraç koleksiyonu da, antika eşyalar ya da peçeteler de..önemli olan bir koleksiyona sahip olmak.

    Ay çok konuştum, gideyim artık..
    Çok nefis bir ev, Nihan Hanım'ın bu güzel evde daha nice keyifli zamanları olsun..huzur ve sağlıkla..

    YanıtlaSil
  10. Bana göre böyle bir yazıyı bölümlemek ve fotoğrafların altında açıklayıcı bilgilerle vermek daha iyi olurdu.Malum,Türk okuruyuz.Uzun yazı sevmiyoruz.Bir de fotoğraflar da en ilgi çekici ayrıntıyı (zoomlarsan)hatta o kişi için özel bir anısı varsa altında notunu düşerek;çekersen bence insanların aklında kalıcılığın artar.
    Gerçi bu ev de çok şeyi göstermek istemişsin.Sanırım,yazıyı bölerek vermen daha iyi olurmuş.Ben böyle düşünüyorum.

    YanıtlaSil
  11. bir de kelime doğrulamayı kaldırman iyi olur.insanları yorum bırakmaktan kaçırır.bana söylemişlerdi.

    YanıtlaSil
  12. İlginç bir ev, içeri girip her süse, her objeye bakmak isterdim ama ben ferah evlerde yaşamayı severim. Böyle bir evde yaşamak zor olabilir, temizliği, tozu da düşünmek lazım :)
    Ev sahibini emeklerinden ve zevkinden ötürü kutluyorum.

    YanıtlaSil
  13. Aman Allah'ım, benim için kabus gibi. :))

    YanıtlaSil
  14. Çok hoş, ilginç zevklere sahip bir ev :) Yorumunuzu gördüm, geldim :) Ben de sizi bloguma üyeliğe beklerim Kafadergi :)

    YanıtlaSil
  15. süper bir ev, zevkli bir bayan...bayıldım evine hele o objeler kırmızılar harika

    YanıtlaSil
  16. Arkadaşım kendisini tam anlatacak bir ev yaratmış.... Çünkü hayat onun için; renkler, güzellikler , anılar emekler,nesneler ,sesler ve insan ve diğer doğal varlıklar çeşitliliğinden oluşur.. Monoton herhangi bir şey Onun için anlamsızdır...

    YanıtlaSil
  17. Çok beğendimmm.Çooook!..Sıcacık yazın için ve renkli mekan için teşekkürler.

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...