Anna Calvi - Eliza: Art rock türünün öncülerinden olan Calvi, bizde pek bilinmese de, bu sizin onu keşfetmenizin önünde bir engel olamaz! İşe "Eliza" ile başlayabilirsiniz. Lana Del Rey'den de sıyrılın artık... Calvi ile ses renkleri de benzeşiyor zaten.
The Shining (Cinnet): Eh, aslında "iç ısıtan battaniye altı etkinlikleri" listesinde böyle bir filme yer yok. Zira bu film içinde hiçbir sıcaklık barındırmamakla kalmıyor, sizi daha da ürpertiyor ve kanınızı donduruyor. Ama kısmen de olsa mutlu daha doğrusu olabilecek en iyi sonla bittiği için listeye koymakta bir sakınca görmedim. "The Shining", Stanley Kubrick'in Stephen King'in aynı adlı romanından uyarladığı bir film. Eğer izlemediyseniz bile adını daha önceden mutlaka duymuşsunuzdur. Filmde yazar Jack Torrance, eşi Wendy ve küçük oğlu Danny ile birlikte kış boyu şiddetli kar yağışı nedeniyle kapanacak olan Overlook Oteli'ne bekçilik yapmaya gidiyor. Sırf bu devasa otelde koca bir kış dönemi boyunca kalmak zorunda olmak bile yeterince kötüyken, üstüne bir de yaşanan gerilimli olayların tüyleri nasıl ürperttiğini en iyisi ben size hiç anlatmayayım. Bu filmi izlemek için en büyük sebebiniz, genel kültürde de kendine koca bir yer edinmesi olmasın sakın! Çünkü filmin popülerliğini kamçılayan oyunculuklar ve kamera hareketleri de muazzam. (Popüler bir film olur da Simpson ailesi bunu parodileştirmez mi!)
Zaten korkunç değil, sadece gerilim dolu bir film. Ruh hastası kocanın masum karısı Wendy rolüne cuk diye oturan Shelley Duvall'ın fiziki görünümü bile sizi germeye ve başına gelecekler için tedirgin etmeye yetecek, emin olun. Aslında bir komedi aktrisi kendisi. O kadar zayıf ve kemikli biri ki, bu filmle aynı tarihlerde Temel Reis'in Safinaz'ını bile oynamış. Elbette Jack'i oynayan Jack Nicholson'u da es geçmemeli. Kendisi bu filmin yıldızı ve bol ödüllü, çok yetenekli bir oyuncu, ama yine de bu film deyince Duvall'ın performansı geliyor benim aklıma. Ayrıca, filmde yedi yaşındaki Danny'i oynayan Danny Lloyd'u da unutmamalı. O kadar tatlı, sevimli bir çocuk ve rolünü o kadar iyi yapmış ki, hayran kalmamak elde değil. Yedi yaşındaki bir çocuk böylesine korkunç bir filmde nasıl oynadı, ona filmdeki sahneleri nasıl anlattılar, yani onu oynadığı şeye nasıl ikna ettiler ben anlamadım. Filmin kanlı sahnelerini, çocuk koçları ona başka türlü anlatmış olabilir, ama Lloyd film bittikten sonra filmde kendisini izledi mi izlemedi mi, en çok merak ettiğim kısım burası. Bu arada karakterleri canlandıranların isimleriyle karakter isimlerinin aynı olması da dikkatimi çeken bir diğer konu. Ne yapın edin, bu filmi izleyin. Korkunç sahnelerde battaniyenin altına saklanırsınız!
Arnauld Indridason - Sesler: Millennium üçlemesinden sonra Kuzey polisiyesi bir anda patladı. İşte "Sesler" adındaki bu roman da, İsveç ya da Norveç'ten değil ama, İzlanda'dan sesleniyor bize. Reykjavik'te Noel zamanında bir otelin kapıcısının
öldürülmesiyle başlıyor olaylar. Dedektif Erlendur, Elinborg ve Sigurdur Oli bu cinayeti
araştırıyorlar. Erlendur aynı zamanda otelde yaşamaya başlıyor. Zaten tuhaf ama
tanıyınca seveceğiniz bir adam kendisi. Kızı Eva Lind ile değişik bir
ilişkisi var. Otel, turist ve İzlanda arka fonu oluştururken, öldürülen kapıcı Gulli'nin geçmişine
doğru bir yolculuğa çıkıyoruz. Acaba katil kim?
bugün kar gelcekti ama henüz gelmedi bakalım daha :) sesler güzel. cinnet en iyi korku seçildi yaaa. fly me to the moon bayılırıım :)
YanıtlaSilFrank Sinatra iyi ki şu dünyaya gelmiş ! ve bir de Elvis ^-^
YanıtlaSil