Televizyonda on beş-yirmi dakika reklam izlemekten sıkılan kaç kişiyiz? Peki bu reklamlara ne uğruna katlanıyoruz? Reklamın sonunda izleyeceğimiz içerik, bu bekleyişe değecek mi?
Hoş dizi süreleri 150 dakika olunca, reklamların 15-20 dakika sürmesini de garipsememek gerek! Önce bu dizi süreleri kısalmalı. İnternette 7 saniyelik videolar izleyip, 140 karakter uzunluğunda tweet'ler atarken, artık 150 dakikalık dizi/yarışma izlemeye hiçbirimizin tahammülü kalmadı. Hele Survivor? 19'da özeti başlıyor, 24'ten sonra bitiyor! İşin tuhafı, her akşam da reyting listesinden o birinci çıkıyor. Neyse, bu başka bir yazının konusu. Şimdi bu yazıda, ekrandaki yarışma programlarını ve sözde "ünlüleri" masaya yatırıyoruz...
Hatırlar mısınız, bundan beş yıl önce Acun Ilıcalı Yok Böyle Dans diye bir yarışma programı yapıyordu, ne güzel bir yarışmaydı, yeniden yapılsa keşke... Ünlü isimler her hafta partnerleriyle farklı bir dans performansı sergiliyor, yeteneklerini gösteriyor, puan topluyorlardı. Üstelik canlı yayınlanan bir yarışmaydı (bir şey canlı yayınlanıyorsa 1-0 öndedir) ve bu da her şeyi gerçek kılıyordu (Survivor gibi yarışmalar kurgu mu senaryo mu belli olmadığı için, bana inandırıcı gelemiyor maalesef). Özellikle Azra Akın'ın performansları harikaydı, hala aklımda döner durur o muazzam dans şovları. Zaten ilk sezonun birincisi o seçilmiş ve ikinci sezonda da jüri koltuğuna oturan isimlerden biri olmuştu Akın.
Acun Ilıcalı keşke yine yapsa bu yarışmayı... Neden O Ses Türkiye, İşte Benim Stilim, Yetenek Sizsiniz Türkiye, Survivor devam etti de Yok Böyle Dans mazide kaldı? Yoksa program çekilmek isteniyor da artık katılacak yarışmacı mı bulunamıyor? Azra Akın, Burcu Esmersoy, Burcu Güneş, Pascal Nouma, Defne Joy Foster, Eda Taşpınar, Güneri Civaoğlu, Nilgün Belgün, Özge Ulusoy gibi isimlerden sonra, bir dans yarışmasında sahne almak isteyecek başka ünlü yok mu?
İşte tam da bu noktada, yazıya başlığını da veren konuya geçiş yapıyoruz: Survivor, İşte Benim Stilim gibi yarışmalardaki "ünlü" kelimesi yerine "ünlümsü" ya da "tanınmış sima" denilmesini öneriyorum!
İşte Benim Stilim ve Survivor "sözde" ünlüler kadrolarındaki çoğu ismi ben ilk kez duyuyorum... Zaten çoğu da, ancak bizim yan komşu kadar ünlü olabilirler! Bunlara C, D, E, F sınıfı ünlüler falan deniyor herhalde, bilmiyorum. O nedenle ünlü demesinler de, "tanınmış sima" desinler bari diyorum. Bu ünlüler kimdirler, bunca zamandır neredeydiler onu da merak ediyorum. Instagram'da 1000'den çok takipçin olunca otomatikman bu sınıfa mı giriyorsun? Ünün nedir, kimsin, nerden gelir nereye gidersin be güzel kardeşim...
Peki, İşte Benim Stilim podyumunda neden gerçek ünlüler salınmıyor, Survivor Adası'na neden gerçek ünlüler gitmiyor? İşin bir başka ayağıysa, Survivor'dan, İşte Benim Stilim'den, Yetenek Sizsiniz'den, O Ses Türkiye'den çıkanlara ne olduğu... Şöyle ki, İşte Benim Stilim'den çıkan O Ses Türkiye'ye de gidebiliyor, Yetenek Sizsiniz'den gözümüzün ısırdığı bir sima Dominik'te "ünlüler" cephesinde yarışabiliyor. Eee? Bir dizide başrol mü oynuyorlar, bir yarışma mı sunuyorlar? İzdivaç programlarında da aynı durum var! Evlenmeye gidenin "acılı" bir hikayesi olduğunu öğrenen sunucu, o kişiyi evlendirmeyi bir kenara bırakıp, "70 milyon" önünde içini dökmesini sağlamaya çalışıyor. Evlilik programlarıyla "şöhret" olduğunu sananlara ben gerçekten üzülüyorum. O dönem, içinde bulunduğun program sürdüğü müddetçe ilgi göreceksin. Sonra da unutulup gideceksin...
İşte böyle... Dizi savaşları da son sürat devam ediyor. En son, Şükrü Özyıldız ve Aslı Enver'li Kış Güneşi başladı. Bu ikiliye Ters Düz'de de rol vermiştik hani, şuradan hatırlarsınız. Hikaye olarak ben aynı Saklı Kalan'a benzettim bu yeni diziyi. Orada ikiz olan kız kardeşlerdi, burada erkek kardeşler. O da bir intikam hikayesiydi ama çok kısa sürede yayından kaldırılmıştı. Bakalım Kış Güneşi ne kadar gidecek... Kurtlar Vadisi, Arka Sokaklar, O Hayat Benim, Karagül'e falansa hiç girmiyorum... Artık bıktık...
Farkında mısınız, gittikçe içerik olarak daha kalitesiz olanı tüketmeye başladık. Daha basit, daha kavgaya/polemiğe dayalı, anlaması daha kolay olanı...
...der kaçarım!
Bu da dört yılda bir gelen 29 Şubat yazım olsun!