27 Kasım'a dek uzatılan İnci Eviner Retrospektifi'ni yeniden görmeli mi? Yeni cevaplar bulmak için belki. Peki yeniden tedirgin olmayacağımın, huzursuzlukla dolmayacağımın garantisini kim verebilir?
İstanbul Modern, İstanbul gibi bir metropolde insanların sanata rahatlıkla (buradaki rahatlıkla ifadesini müzeye giriş ücretleri hayli uygun olduğu, hatta haftanın bir günü giriş ücretsiz olduğu için kullanıyorum) erişebildiği az sayıdaki müzeden biri ve bizleri düşünce gücümüzü zorlamaya, bakış açımızı değiştirmeye davet eden harika sergilerle buluşturmaya devam ediyor. "İnci Eviner Retrospektifi: İçinde Kim Var?" da, 22 Haziran’da İstanbul Modern’de açılan ve tam da bu tanıma uyan sergilerden… Açıldığı ilk günden beri oldukça ilgi gören “İçinde Kim Var?”, ilk başta 22 Haziran-23 Ekim tarihleri arasında olarak duyurulmuştu. Ancak serginin bitmesine birkaç gün kala, İstanbul Modern’den yeni bir açıklama geldi: Retrospektif 27 Kasım'a dek uzatıldı! Buna, retrospektifi görmek isteyenlerin bulunduğu taleplerin sebep olduğunu düşünecek olursak, bu hayli sevindirici bir haber.
Sergideki eserler
klasik bir retrospektifte olması gerektiği gibi kronolojik bir sıra içinde
değil, geçmişle şimdiyi iç içe geçiren bir yapıda sunuluyor. İnci Eviner’in üretimde bulunmadığı
hemen hiçbir alan yok gibi, ancak çalışmalarının temelini desen oluşturmakta. Kendi
resmi internet sitesinde de “iş”lerini desen ve video olmak üzere iki başlık
altında topladığını görüyoruz. Ben İnci Eviner adını ilk kez 13.
İstanbul Bienali’nde duymuş ve eserlerini ilk kez orada görmüştüm. Ama malum,
bienalde o kadar çok eser vardı ki, şu anda hangileri ona ait diye soracak
olursanız, cevap veremem.
“İçinde Kim Var?”ın eserleri kronolojik
bir sıra içinde sunmadığından yukarıda bahsettim, yani pek de alışılagelmiş
retrospektiflerden biri değil bu. Retrospektifi alışılagelmedik kılan bir başka
nedense, sergi mekanının da adeta sergideki çalışmalardan biriymiş gibi yorumlanmaya
açık olması. Ana mekanın küçük labirent koridorlarını andıracak şekilde
bölümlenmesi ve bu sayede, üstünde titizlikle çalışılmış bir sahne dekorunu
andırması, yani mekanın sunuluş biçimi benim çok hoşuma gitti. Ziyaretçiler
için beklenmedik bir sürpriz olarak farklı bir atmosfer yaratılmak istenmişti
ve bu başarılmıştı. Bu anlamda, ziyaretçiyi oradan
oraya sürükleyen, hareket etmeye, eserlerle yakın bağlar kurmaya teşvik eden
bir mekan oluşturulmuştu.
Sergideki eserlerin hepsi üstlerinde
ayrı ayrı incelenmeyi ve konuşulmayı gerektiriyor, ancak sizleri sıkmamak adına, en sevdiğim çalışmalardan bahsetmek istiyorum: Harem, Kırık Manifestolar, Kayıp Don, Başımdaki Yabancı, Çerçevelenmiş Çocukluk.
"Harem" ve "Kırık Manifestolar", iki video çalışması. İkisini de hayli enteresan buldum. "Kırık Manifestolar"ı izlerken bir yandan sebepsiz bir huzursuzlukla doluyor,
tedirgin oluyorsunuz; ama öte yandan izlemeye de devam etmek istiyorsunuz.
Hayvan postu giymiş kızlar, bacaklar, ateşler tıpkı bir fabrikanın seri üretim
bandından geçer gibi önünüzden akıp giderken, öylece durup büyülenmiş gibi
bakıyorsunuz. “Acaba sonunda bir şey mi çıkacak?” diye düşünüyorsunuz, ama bir
yandan da bu tip çoğu sanat işinde olduğu gibi, büyük ihtimalle çıkmayacağının
bilincindesiniz. Bir süre sonra döngü tamamlanıyor, video bitiyor, duruyor ve
tekrar başa dönüyor. Siz de hala kulağınızda çınlayan köpek havlamaları, bağırışlar,
çeşitli gürültülerle önünden ayrılıyorsunuz.
Ben retrospektife İnci Eviner’in
desenlerini, fotoğraflarını ve video çalışmalarını daha çok beğendim. Eviner
genelde ciddi, tedirgin edici, hatta kimi zaman ürpertici çalışmalar yapıyor. Hatta yazının başındaki balık kafalı insan
fotoğraf(lar)ında, bir parça espri yakaladığını da düşünüyorum.
Retrospektifin adının neden “İçinde
Kim Var?” olduğunu uzun uzun düşündüm. “İçeride Kim Var?” ya da “İçimde Kim
Var?” değil, “İçinde Kim Var?”. Bu, serginin ziyaretçisi olarak bana yöneltilen
bir soruydu. Sanatçının bizi içimizde neler olduğunu düşündürtmeye teşvik
ettiği açık ve netti. İnci Eviner görünenin ardındaki görünmeyenin, insan
bedeninin, gövdenin, bastırılmış insan duygularının, bilinçaltının peşinde. Bu
nedenle serginin adı “İçinde Kim Var?” diye düşünüyorum.
Sergiyi gezdikten sonra kafam karışık
bir halde İstanbul Modern’in kapısına çıktığımda, sebepsizce gergin olduğumu
hissettim. Eviner’in çalışmaları bende şöyle bir hissiyat uyandırmıştı: Bir gün
sıradan bir vatandaş olarak ben bile, hatta en çok da sıradan bir vatandaş
olduğum için, kolumu, kafamı, bacağımı, belki gözümü bile onun çalışmalarının
içinde bulabilirdim. Belki de retrospektifin uzatılmasını bir fırsat bilerek,
yeni cevaplar bulmak amacıyla sergiye yeniden gitmekte yarar var. Ama “Kırık
Manifestolar”da önümden akıp giden şeritteki kolları, bacakları, “Çerçevelenmiş
Çocukluk”taki Merve’nin pek çok yaşanmışlık barındıran masum suratını gördükçe,
yeniden tedirgin olmayacağımın, huzursuzlukla dolmayacağımın garantisini kim
verebilir?
Funda Arar'ın eski şarkılarından Skandal'ı koyasım geldi. Sus skandal olmasın.
Yabancı olarak da Lisa Ekdahl'dan Heavenly Shower olsun.
Instagram'ınız varsa... instagram.com/ofluoglumert
Twitter'ınız varsa... twitter.com/ofluoglumert
Facebook'unuz varsa... facebook.com/ofluoglumert
Sergi gezmeyi ben de seviyorum :))
YanıtlaSil