3 Kasım 2017 Cuma

DOĞUM GÜNÜM YAKLAŞIRKEN...


Şimdi hepiniz Mürekkep Kokunu İçime Çektim'in yeni bölümünü bekliyorken benden, ben birazdan okuyacağınız yazıyı yayımlıyorum... 21 Kasım doğum günüm, o nedenle bırakın doğum günü çocuğu istediğini yapsın.

Kendimi bildiğimden beri kocaman bir hayal dünyam var. Yarattığım karakterlerim, benimle birlikte büyüyen kahramanlarım… 1. sınıfta okuma yazmayı öğrendiğim gün, yazarak yepyeni dünyalar yaratabileceğimi anlayınca, kalemi elimden hiç bırakmaz oldum. Hep diyorum ya en büyük teşekkürüm anne babama benim. Yazma, üretme, ortaya koyma tutkumu hep desteklediler. Onlar, çocukluğumda saman kağıtlara yaptığım dergileri satın aldılar, yetmedi bir de o dergilere aylık üye oldular, kendi kendime yazıp oynadığım tiyatroları seyrettiler; kısacası hayal gücümün evin her yerinde özgürce dolaşmasına izin verdiler. Çevremdeki akrabalar, tanıdıklar, küçükken, postayla ülkenin bir ucundan diğer ucuna yolladığım el yapımı dergilerimi/çizgi romanlarımı hala saklıyorlar ve ben misafirliğe gittiğimiz evlerde ev sahiplerinin yazmam için önüme sehpa çektiklerini hala hatırlıyorum. Ne diyordum, evet, yazmayı öğrendiğim günden beri kalemi elimden hiç bırakmadığımdan bahsediyordum. Müthiş bir içsel düşünme eylemi de gerektiriyor bu. Sürekli kafamda bir öykü, bir hikaye, bir roman, bir senaryo, bir sahne, bir diyalog, bir betimleme, bir olay şekillenir benim. Sabah uyandığımda yataktan yazmak için hayali bir olayla kalkarım, gece tekrar başımı yastığa koyduğumda arka planda yine bir sahne devam ediyor olur. Gün boyu bu akış hiç kesilmez. Ailem ve yakın arkadaşlarım bilir, bazen durup dururken heyecanlanırım; işte o yeni bir fikrin, yeni bir sahnenin, hatta belki yeni bir hikayenin doğum anı, doğum sancısıdır. Şimdi birine anlatsam, inanmaz ki bana. Bir önemi de yok aslında. Kendimi bildim bileli böyle bu. Sanatla, düşünceyle, yazıyla uğraşan herkesin içinde deli bir taraf vardır derler, ben de biraz deliyim belki de. Enerjim her zaman çok yüksektir ve sürekli bunun sırrının ne olduğunu soranlarla karşılaşırım. "Gözlerinin içi hep gülüyor!" derler. Doğrudur, beni hiçbir zaman durgun göremezsiniz, hep hareketli, güler yüzlü, sıcak ve konuşkanımdır. Çünkü düşünecek, yazacak ve yaşayacak çok şey var! Bu yüzden sabah en geç yedide kalkarım, uyuyarak günü kaçıramam! Şu anda aynen burada anlattıklarımı 2010'da şöyle ifade etmiş, yazmışım: "Bu benim için hayatın akışı. Öğle saatlerine kadar uyuyan, gün boyunca televizyon karşısında tembellik yapan ve akşam olunca gece geç saatlere kadar bilgisayar başında internette gezinen bir Mert düşünemezsiniz. Bir şeyler düşünmeden, yeni projelerimi gerçekleştirmeden yaşamak benim için ölümden farksız. Anlayacağınız hayat enerjimi bunlardan sağlıyorum ve aynı enerjiyi bunlar için tüketiyorum. Zevk amaçlı yaptığım bu hobiler benim için bazen tam bir dert nedeni haline gelebiliyor. Böyle olunca bir çözüm bulmak için beynimi de, ruhumu da, etrafımdakileri de yoruyorum. Beynim sürekli bir şeyler üretiyor. Okulda teneffüslerde, evde dersten kalan zamanlarımda, kısacası boş vakitlerimde konu düşünüyorum. Keşke daha çok zamanım olsa. Beynimde her an yeni bir şeyler üretmek için çarklar dönüyor. Durdurmak istesem de durduramıyorum. En rahat olduğumu söylediğim anımda bile kafamın içinde hikayelerim, blogum, projelerim için bin türlü şey düşünüyorum." Bazen diyorum ki keşke vurdumduymaz biri olsaydım da hiçbir şeyi kafaya takmasam, güle oynaya hayatın tadını çıkarsaydım. Yine çıkarıyorum elbette, ama bizim gibilerin hep bir meseleleri vardır ve onu halletmeden içleri rahat etmez (korkarım ki bu "halletme" sürecinin bütün bir ömrü kapladığının farkındayım). Şu an kendimi çok geç kalmış hissediyorum. Bir tek Ters Düz çıktı şu an. Benimle ilgili yorum yapabileceğiniz, hepinizin gördüğü, bildiği tek üretimim o. Ama daha yaptığım ve sizlerle paylaşmadığım ya da yapmayı istediğim çok şey var. Boş vakitlerini yazmaya, hayal kurmaya ve bu hayallerini gerçekleştirmeye ayıran biriyim ben. Anneannem yıllar önce bana 'Bu kadar yorma kendini, 20 yaşına geldiğinde kafan bitecek senin!' demişti. Öyle korkmuştum ki o böyle söyleyince. Neyse ki 20'yi sağ salim atlattım. Ve 21 Kasım'da 21'imi bitirip 22'me giriyorum! Diye işi doğum günüme bağlayarak bu bahsi burada kapatalım. Şimdilik. *

* bu yazıyı geçen sene, Ekim 2016'da yazmış, sizlerle paylaşmıştım (blog ve instagram'da), hatırlayanlarınız çıkacaktır. Yani bu yıl 21 Kasım'da 23'üme giriyorum. 

bana ulaşmak için:
instagram: @ofluoglumert
twitter: @ofluoglumert
facebook: @ofluoglumert 

Ve Hande Yener'in çok sevdiğim Hayrola'sının dün keşfettiğim ve daha çok sevdiğim bir versiyonunu yüklüyorum. Bu yazının şarkısı olsun. 

6 yorum:

  1. Seninle burçdaşmışız Mert:) Hayallerini, düşüncelerini, projelerini hayata geçireceğin ve yapmaktan / yaşamaktan keyif aldığın daha nice güzel yıllara. Şimdiden doğum günün kutlu olsun. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  2. Nice nice yaşlara sevgili Mert:)

    YanıtlaSil
  3. Hayalleriniz umarım gerçek olur, yapmak istediklerinize de ulaşmış olursunuz. Şimdiden nice güzel anları biriktirdiğiniz yaşlarınız olsun.

    YanıtlaSil
  4. Herşeyin gönlünce olması dileğimle, nice mutlu yaşlara🎂🍀💐🙏

    YanıtlaSil
  5. bişi olmaz sana maşallah :)

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...