14 Ekim 2014 Salı

HEP Mİ TERS GİDER BU GÖNÜL İŞLERİ?

 
Çok iyi bir dizi başladı, haberiniz var mı?

Yine de soruyorum size. Ama tüm samimiyetinizle cevap vereceksiniz. Evet, soru geliyor. İşte geldi: Dizinin adı Nikahına Beni Çağır olsa izler miydiniz?

Yazın yazdığım bu yazımda aynen şöyle demiştim: Dizinin adının Nikahına Beni Çağır olması planlanıyor. Bu ne kadar arabesk, ne kadar Yeşilçam kokan bir isim böyle! Acilen değiştirilmeli. Bu çok özel bir isim, oysa daha genel bir isim seçilmeli. Yapımcılar sesimi duymuş olacak ki (!) dizinin adını çok doğru bir karar alarak Gönül İşleri olarak değiştirmişler.

###

Bennu Yıldırımlar'ın Servet'i, Selma Ergeç'in Saadet'i, Sinem Kobal'ın Sevda'yı, Timuçin Esen'in Yılmaz'ı, Fırat Çelik'in Asrın'ı ve Sezai Aydın'ın Muzaffer'i canlandırdığı Gönül İşleri'nin kadrosuna diyecek laf yok. Oyunculuklar pırlanta adeta, pırlanta! Peki öykü neyi anlatıyor?
 
Gelin kaçar. Düğün birbirine, Gönül İşleri de böylece hayatımıza girer. Düğün organizatörü olan Alev ve Servet mahcup olur. Ancak her durumda günü kurtarmaya yeminli olan Servet gelinle yaptığı çok duygusal bir konuşmadan sonra onu düğüne geri dönmeye ikna eder. Servet'in kardeşi, evin ortancası Saadet ise mücevher dükkanında çalışmaktadır. Kusursuz bir ilişkisi vardır ve birkaç gün içinde Asrın ile evlenecektir. En küçük kardeş olan Sevda da okulu bitirip zengin ve sosyetik sevgilisi Tibet'le evlenmenin hayallerini kurmaktadır.
 
 
Gönül İşleri... Ah, hep mi ters gider bu gönül işleri? Annesi babasını terk edip gittiğinde on iki yaşındadır Servet. Kardeşlerini o büyütür. Yılmaz ile evlidir ancak çocuğu yoktur, çünkü o zaten iki "çocuk" büyütmüştür. Yılmaz ona biraz kaba saba davranmaktadır. İlişkileri yıpranmıştır. Boşanmak üzeredirler. Ve Servet hamile olduğunu öğrenir. Bennu Yıldırımlar yine bir ilişkiyi yürütme aşamasındaki kadın rolünde. Her mimiği, her jesti, her ses tonu onu bir kraliçeden daha fazlasına dönüştürüyor. Geçen yıl Bennu abla ile yaptığım röportajda da onun ne kadar harika bir oyuncu olduğunu kendi gözlerimle görmüştüm zaten.
 
Saadet evin saf, hatta safın da safı kızı. Belki onun için yer yer deli bile diyebiliriz. Selma Ergeç "saraydan oturma odasına" inip bu naif, kırılgan, temiz, saf kızı öyle gerçekçi, öyle inandırıcı canlandırıyor ki kimi zaman kahkahalarınıza kimi zamansa gözyaşlarınıza hakim olamıyorsunuz. Ancak Saadet, Asrın'ın onun çalıştığı mücevherciyi soymak üzere olduğundan habersiz. Yani Asrın onunla evlenme derdinde falan değil, onu düpedüz kandırıyor. Ne var ki Saadet bu durumu düğün günü gelip çattığında öğrenecek. Ergeç, Yıldırımlar'la birlikte döktürüyor resmen.
 
Sinem Kobal'ın hayat verdiği Sevda ise zengin koca adayı olan Tibet'le evlenip hayatını kurtarmanın peşinde. Aslında Tibet'i çok sevdiği falan yok, hatta onun kabalıklarına katlanmakta zorlanıyor bile. Bu noktada ablası Servet'in Yılmaz'la olan ilişkisi aklımıza geliyor hemen. Ama Sevda'nın gözü biraz dışarıda olduğundan, Tibet'i çok kızdırıyor. Ablasının yanında çalışan Bedir'le de arasında bir aşk filizlenecek gibi.
 
 
Şimdi... Gönül isterdi ki, bu üç kız kardeş ortak olsun ve birlikte düğün organizasyonu yapsınlar. Böylece herkesin düğünüyle ilgilenen ama kendi özel hayatları hiç de yerinde olmayan kadın karakterler çizilebilirdi. Ama ne yazık ki düğün organizasyonu yapan sadece Servet.
 
Senaryonun matematiği harika! Hani biz böyle zeki senaryolar, denklemler görmeye alışık bir seyirci de değiliz, o derece. Basit aşk üçgenleri, tatsız diyaloglar yeterdi ekrana bağlanmamız için. İşte şimdi bunların hepsini ikiyle çarpın. Çünkü Necati Şahin bu kuralı bozmuş. Dizi, tıpkı yabancı diziler gibi daha ilk bölümden inanılmaz hızlı ilerledi. Belki de bir sezona yayılabilecek olan bir konu ilk bölümde işlendi. Bu hız, seyircinin başını döndürdü elbette ama hoşuna da gitti. Öyle ki, tempo eğer ikinci bölümden sonra düşerse, bunu beklemeyen seyirci büyük bir hayal kırıklığı yaşayacaktır. İnşallah böyle geldi böyle gider. (Hele finale giden son on dakika neydi öyle? Şok olduk resmen, şok!)
 
Dizinin tema müzikleri de süper.
 
Bir an için, sadece minik bir an için Nurgül Yeşilçay'ı da dizinin küçük bir yerinde göresim geldi sanki.
 
Uzun lafın kısası, Gönül İşleri tam da hayatın içinden bir dizi olmuş. Duygusal, romantik, hem güldüren hem ağlatan... İşte bu nedenle de çok sevildi. Ama umarım ki pazar akşamı lanetinin azizliğine uğramaz!
 

6 yorum:

  1. dizide rol mü istiyorsun? sana sosyal medyada kampanya başlatalım arkidişim;)

    YanıtlaSil
  2. Nurgül Yeşilçay dizinin neresinde olurdu çok merak ediyorum. Ben Sinem Kobal'ı pek tutmadım. Diğer karakterler harika.

    YanıtlaSil
  3. Valla dostum istanbuldasın sete git bir şansını dene . Benim arkadaşım leyla ile mecnunun setine fotoğraf çekmeye gitmişti. Orda kaldı dahada gitmedi. Set görevlisimi ne olmuştu. :D Bir git derim.

    YanıtlaSil
  4. Ben Timuçin Esen'e hayranım, ne yapsa izlerim. Bennu keza öyle.. Selma'yı da pek severim taaaa en eski Jansetle olan dizisinden beri :), Sinem o kadar yeteneksizdi ki, bence kendini aşmış bu dizide, ilerleme var, yatsın kalksın yanındaki oyunculara dua etsin, bir şeyler öğrensin. Nurgül girerse anında soğurum o diziden, kendisinden hiç haz etmem.. Fırat Çelik bence çok iyi bir oyuncu olacak, çok beğeniyorum. Böyle benim yorumlar :)

    YanıtlaSil
  5. Dizi şahane bence kendine bağlıyor ister istemez.Sinem kobal'a böyle iki arada bir derede kalmış hem iyi hemde kötü kız rölu çok yakışmış.oyunculuğuda baya ilerletmiş çok başarılıydı diğer oyuncular gibi. :)

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

KİTAP ALINTISI

Yeni romanım Benim Küçük Şaheserim'den bir alıntı:  "Kitaplar onun ecza dolabıydı. Hastalanırsa -ruhu hastalanırsa- hangi kitabı aç...