19 Ekim 2015 Pazartesi

KÜÇÜK PRENS VE KELEBEKLER

 
Dünyadaki en kapsamlı Küçük Prens sergisinin Capitol'e geleceğini duyunca çok heyecanlanmıştım. Bu serginin, tam 276 farklı dil ve lehçede Küçük Prens çevirisine ev sahipliği yaptığını duyuncaysa heyecanım üç beş katına çıkmıştı. Ne var ki sergiye bir türlü gidemiyordum. Sanat dünyasından simalar birer ikişer Capitol'e koşturunca, "Eyvah" dedim, "kesinlikle elimi çabuk tutmalıyım". Çünkü sergi bitiyordu. Ben de nihayet geçenlerde bir vakit buldum ve sergiye gidebildim!





Aslında ben alış veriş merkezinin içinde sadece Küçük Prens için ayırılmış bir kat/bölüm olduğunu düşünmüştüm, ama öyle değildi, sergi alanları dağınıktı. Örneğin bir katta Küçük Prens heykelleri vardı, bir diğer katta çocuklar için Küçük Prens boyamaları... Ben tam, "Eee, kitaplar nerede?" diye ümitsizliğe kapılmaya başlamışken, üst kattaki esas sergiyle buluştuk: Tam 276 Küçük Prens çevirisiyle. Bazıları cam dolapların içindeydi, sadece kapaklarına bakabiliyordunuz... Bazılarıysa açıktaydı, sayfalarını karıştırabiliyordunuz... Aklınıza gelebilecek, hatta gelemeyecek her dilde Küçük Prens çevirisi düşünün... Hopa Lazcası'ndan, şu an dünya üzerinde yaklaşık üç yüz kişinin konuştuğu ve tükenmekte olan İnari diline kadar... Küçük Prens'in her ülke ve coğrafyaya uyum sağladığını da gösteriyordu sergi. Örneğin bizde sarışın ve açık tenli olan Küçük Prens Hindistan'da siyah saçlı, Afrika'da koyu tenli resmedilmişti. Sergide aynı zamanda aynayla okunabilen ve görme engelliler için dokunarak okunabilen Küçük Prens kitapları da vardı.

Bu serginin Capitol'e kurulması da sevindiriciydi. Son zamanlarda iyice unutulan Capitol böyle bir reklamla kendini hatırlatmış oldu. İstanbul'un en eski alış veriş merkezlerinden biri (hatta en eskisi) olan Capitol, aşağıda da görmüş olduğunuz tuhaflıklarına rağmen, sevimli bir yer...

 
Şimdi konuyu buradan hop başka, bambaşka bir yere getiriyorum! Şehir etkinliğini bir yana bırakıp doğal hayata karışalım istiyorum! Ama çok da uzağa değil, Zerzevatçı Köy'e gidiyoruz. Kelebek Çiftliği'ne. Dün gittiğimiz bu yerde, sera gibi, tropikal bir alan yaratmışlar ve kelebek üretiyorlar. Gerçekten ilginç bir ortam. Dışarıdaki soğuktan sonra bu alana girince terliyor ve nemleniyorsunuz. İçerideki nem oranı %80. Kelebekleri gözlemliyorsunuz. Muz ve portakal suyuyla besleniyorlar (bunları onlar için insanlar yapıyor tabii). Ve sanılanın aksine, kelebeklerin ömürlerinin bir günlük olmadığını, iki üç aya kadar yaşayabildiklerini öğreniyoruz. Eh, gene de çok uzun sayılmaz.
 
 
Kelebekler bu yuvada doğuyor.
 
 
Dünyanın en büyük kelebek türü olan Atlas kelebek bugün doğdu, yuvasından çıkıp havada uçtuktan sonra bacağıma kondu. Renkli ve enerjik pantolonumu çiçek mi sandı ne?

 
Ölü kelebekleri de böyle sergiliyorlar... Bu sahne ilk etapta güzel görünebilir ama cansız olduklarını düşünce bir an için tuhaf hissetmedim değil...
 
 
 
Bahsettiğim o tropikal bahçedeki kelebekler... Çoğu böyle baykuş gibi ağaçlardan baş aşağı sarkmış duruyor... Ta ki biri fotoğraflarını çekmek için rahatlarını bozana kadar.

 
Kanatların güzelliğine, desenlerine, renklerine bakar mısınız... Sürekli uçtukları için yakalayıp fotoğraflarını çekmek zor... Ben şanslıydım... Kelebek beni seçmiş, benim bacağıma konmuştu! En yakından fotoğraflarını ben çektim tabii ki de!
 

14 yorum:

  1. Küçük Prensi hala okuyamamış olduğumdan, kendimden utanıyorum. Sergiden haberim vardı ve merak ediyordum. Biraz da olsa merakımı gidermiş oldunuz, teşekkürler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merakınızı giderdiğim için sevindim. Ama tabii gidip görmenin de zevki başka... :)

      Sil
  2. Tepeden sarkan yıldızlar ve Küçük Prens'in gezegeni o kadar hoş olmuş ki.
    276 dil ve ülkelere hususi değişikler yapılan Küçük Prensler düşüncesi de çok ince bir fikir olmuş. Kim düşündüyse tebrik etmek gerek.
    Yürüyen merdivene çok güldüm :D
    Kelebek çiftliği ve büyük kelebek de çok güzel. Kelebekler güzel canlılar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel bir sergi, tavsiye ederim. Kelebekler gerçekten de muhteşem canlılar! Yürüyen merdivene ben de çok güldüm. :)

      Sil
  3. Vaavvv... Güzel etkinlikler bunlar.
    Küçük Prens benim küçüklüğümde de meşhurdu ama şimdi bir furyadır gidiyor... Bu çok hoşuma gidiyor açıkcası. Çünkü insanlığın düşünce yapısını şekillendirecek değerde felsefi eserler baş tacı edilmeli diye düşünüyorum.
    Küçük Prens candır... Kitap yazma hayallerime küçücük bir çocukken bu kitapla dalmıştım. Hocamdır benim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yayınevleri tekrar baskısını yapmaya başlayınca yeniden popüler oldu Küçük Prens... :) Sergiyi kaçırmayın derim... :)

      Sil
  4. Capitol'e yıllar oldu gitmedim. bilmiyordum küçük prens sergisini. güzel fikir, bu ara çok popüler prensimiz. :) benim ilgimi daha çok kelebekler çekti ama. tam olarak nerede burası? Nasıl gidiliyor? Çok isterim oraya gitmek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zerzevatçı Köy diye yazın. Kelebek Çiftliği. Gerçekten güzel bir yer ama yazın güzel havalarda gitmek daha iyi olabilir. :)

      Sil
  5. ikisini de görmedim. küçük prensi görmeliyim gidip :)

    YanıtlaSil
  6. İstanbul'da yaşamak... diyorum ve iç geçiriyorum şu an. O büyük kelebekten ürkmedim desem yalan olur yalnız.:)

    Bilgilendik, içimiz açıldı teşekkürler efendimmm :)))

    YanıtlaSil
  7. Doğduğum köyün ismi Kelebek. Adının hakkını verircesine vadide büyük kanatlı kelebekler yaşardı. Çocukluğuma götürdü bu yayın ve küçük prens de tuttu ellerimden...

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

KİTAP ALINTISI

Yeni romanım Benim Küçük Şaheserim'den bir alıntı:  "Kitaplar onun ecza dolabıydı. Hastalanırsa -ruhu hastalanırsa- hangi kitabı aç...