29 Aralık 2017 Cuma

MÜREKKEP KOKUNU İÇİME ÇEKTİM - 9. BÖLÜM


7. bölüm

6. bölüm

5. bölüm

4. bölüm

3. bölüm

2. bölüm

1. bölüm 

 O zaman heyecan doruktayken, hemen bölüme geçelim! Oylarınızı ve satır arası yorumlarınızı bekliyorum!
Bölüm şarkısı: Lana Del Rey - Video Games 
IRMAK, ATLAS'I TERK ettikten sonra (buna inanamıyordu, onu gerçekten terk mi etmişti) yurda geri döndüğünde, Uzay’la Selin’i kendi odasında bilgisayar başında Sünger Bob izlerken buldu. Uzay’ın üstünde hala Selin’in eski erkek arkadaşının giysileri vardı.

“Biliyor musun, bu inanılmaz!” dedi Selin, onun geldiğini görünce. “Kardeşinle o kadar ortak noktamız çıktı ki! Mesela o da vişne suyunu çok seviyor, ben de! Ayrıca o da tam bir Gumball delisiymiş, ben de! Saatlerce çizgi film izledik, peynirli patlamış mısır yedik ve Desperate Housewives’ın yeniden başlaması ihtimalini konuştuk. Harikaydı!”

“Bu doğru,” dedi Uzay, sanki Irmak’ın yüreği bu açıklamayı kaldırabilecekmişçesine. “Peki sen nereye kayboldun?” diye sordu ardından. Ama aslında bunu pek de dert etmişe benzemiyordu.

Irmak odasının girişinde şaşkınlıkla kalakalmıştı. Uzay’la Selin samimiyeti bir günde nasıl bu kadar ilerletmiş olabilirdi? Sabah çamaşırhanedeki kurutucuya bıraktığı giysiler kucağındaydı ve kardeşine bakarak, “Selin’e teşekkür edip ona giysilerini geri verebilirsin,” dedi. Yerdeki iki boş pizza kutusunun yanından geçerek yanlarına gitti.

“Yoo, bence kalabilirler,” dedi Selin. “Bir acelesi yok. Hem ben yakıştırdım.”

“Uzay, annem seni çok merak etmiş, hemen eve gideceksin,” dedi Irmak, ama bu basbayağı yalandı.

“Ah, tamam,” dedi mesajı nihayet alan Selin, ayağa kalkarak. “Ben gideyim artık.”

Irmak ona, Bence de artık gitsen iyi olur! dercesine baktı.

"Bugün beni yalnız bırakmadığın için teşekkür ederim," dedi Uzay. “Haberleşiriz.” Üstelik bunu yapmaya gerçekten hevesli görünüyordu.

Irmak kapıyı Selin’in arkasından kapattıktan sonra, “Bir de ona telefon numaranı mı verdin?” diye kardeşini azarladı.

“Ya ne yapsaydım? İnsanlarla dumanla haberleşmemi mi bekliyorsun?”

“Uzay!”

“O çok hoş bir kız.” Üstündeki emanet kıyafetleri çıkararak Irmak’ın ona verdiği kendi kıyafetlerini giyinmeye başladı. “Biliyor musun, Gumball’daki Muz Joe favori karakteriymiş. Hani şu yürüyüp konuşabilen oynak gözlü muz...”

“Bana bak, aranızda bir şey olmadı değil mi?”     

“Üzgünüm, çoktan öpüştük,” diye sırıttı Uzay. İşin aslı öpüşmemişlerdi, ama ablasını kızdırmaktan çok hoşlanıyordu.

“İyi,” dedi Irmak umursamazca. Onun kendisini kandırmaya çalıştığının farkındaydı. “O zaman virüs mirüs kapmaya hazırlıklı ol.”

Ama Uzay sahiden tedirgin olmuş görünüyordu. “Sen ciddi misin?”

“Ciddi bile olsam, beni dinleyecek misin?”

“Şey... Hayır.”

“Ben de öyle düşünmüştüm.”

“Irmak... Neler oluyor?”

Irmak derin bir nefes alıp ona gerçekleri söylemeye hazırlandı. Ama göründüğü kadar masum biri olmayan Selin’le ilgili bildiklerini Uzay’a hemen söyleyemezdi. Çünkü bunun için ona önce Atlas’tan bahsetmesi gerekirdi ve bu da şu anki şartlar dahilinde pek mümkün görünmüyordu. Ama onu yine de bir şekilde Selin’den uzak tutması gerekiyordu. “O kızla birlikte olmamalısın.”

“Ama neden?”

“Yani... Baksana, sana eski erkek arkadaşının giysilerini vermesi bile onu hala unutamadığı anlamına geliyor.”

“Ne var, ben de Aslı’yı hala unutamadım,” dedi Uzay, sıradan bir sesle. “Irmak, merak etme. Onunla öpüşmedim. En azından şimdilik. Yani bu işi senin zevksiz yurt odanda yapacak değilim.”

“İsabet olmuş, bu masum duvarlar böylesine mide bulandırıcı bir sahneyi kaldıramazdı!” diye karşılık verdi Irmak, şükredercesine.

“Uzun zaman sonra Aslı’yı bana unutturacak bir kız buldum ve sırf sen ona gıcık oluyorsun diye ondan vazgeçmeyeceğim, tamam mı?”

Irmak veda bile etmeden odadan çıkan kardeşinin peşinden bakakaldı. 
  -*-   
“Atlas, tamam. Düşünmeden davranan bendim. Seni orada bırakıp gitmemeliydim. Bana yapacağın bir açıklama olmalı. Aramızdaki her şey böyle saçma bir şekilde bitip gidemez, değil mi? Lütfen. Buna dayanamıyorum…”

Ama, Olmaz, diye düşündü Irmak. Yazdığı mesajı göndermeden sildi. Bu, Atlas’a yazıp tam göndermek üzereyken sildiği yedinci mesajdı. Aramızdaki her şey: Ne saçma bir laftı! Atlas belki de onu çoktan unutmuştu. Neticede onun peşinden umutsuzca koşturup duran kendisiydi.

Ama nasıl koşturmasındı? Irmak onunla bir şekilde bir geleceği olduğuna kendini inandırmıştı. Onu unutamamıştı. Tabii o parktaki ilk buluşmalarında aralarında oluşan samimi, dostane havayı da.

“Of ya!” diye söylendi. 

-*-

Dönem sonu yaklaşıyordu ve Irmak’ın yeni yıla girmeden teslim etmesi gereken bir projesi vardı. Şemsiyesini alıp okula gitti, bu ona parkta Aslı’yla buluşmaya gittiği günü hatırlattı. Dersinin olduğu kata çıkmak için beklediği asansörün kapısı açılınca dışarı Efe çıktı, Irmak bir an için Aslı’nın da onun yanında olduğunu sanıp gerildi ama hayır, Efe yalnızdı. Irmak onu hiç görmemiş gibi davranmayı seçti. Ne var ki Efe buna izin vermedi.

“Naber?” Elini asansörün arasına sokmuş, kapının kapanmasını engelliyordu.

Irmak yüzünü ona çevirmeden, “Acelem var Efe,” deyip asansöre bindi.

“Benim yok. Biraz laflayalım mı?”

Irmak derin bir şekilde iç geçirip ona baktı. Efe, son zamanlarda moda olduğu üzere saatlerini spor salonunda geçiren, dış görünüşüne önem veren biriydi. Sosyal medya hesabında, yazın bir otelin açık havadaki havuzunda çekilmiş, pazularını ve kendinden başka hiçbir şeyi umursamayan küstah bakışlarını sergilediği, nereden baksan davetkar birkaç fotoğrafı vardı. Ama tüm bunlara rağmen Irmak’ın ilgisini hiç çekmiyor, aksine ona son derece itici geliyordu.

“Bay bay Efe.”

“Neden?”

“Yalancılarla takılmıyorum, eğer duymak istediğin buysa.”

“Yalancı mı? Ben asla yalan söylemem.”

“Bak sen, sana şurada on tane yalanını sayabilirim?”

“Say bakalım,” dedi Efe, asansörün kapısına yaslanıp.

"Hoca son anda sınav koymuş deyip beni boşu boşuna ders çalıştırdığın bir akşam vardı mesela…"

"Dokuz tane daha bekliyorum?"

“Of Efe!” diyen Irmak onu asansörün dışına doğru itti. Ama Efe intikamını, asansörün beşinci kata kadar olan tüm tuşlarına basarak aldı. Asansörün kapısı iki yandan kapanırken, son yaptığı şey Irmak’a bakıp zevkle sırıtmak oldu. Aklınca Irmak’ı gıcık edecek, derse geç kalmasını sağlayacaktı. 

“Beni deli etmekten zevk alıyorsun!” diye bağırdı Irmak, ama kapı çoktan kapanmıştı. 
  ---***---   

Bardaktan boşanırcasına yağıyordu yağmur. Evden çıkmak için pek de uygun bir gün değildi. Ama bazı şeyler için daha fazla sabredemeyen biri, yağmurun çamurlaştırdığı patika yolda hızlı adımlarla ilerliyordu. Bir an önce hedefine varmak istiyordu sanki. Siyah gömleğinin iliklenmemiş düğmelerinin açıkta bıraktığı boynunda, daktilo tuşları şeklinde küçük dövmeler göze çarpıyordu.

Mezarlıkta ondan başka hiç kimse yoktu.

Bir tek, girişteki çeşmenin yanındaki küçük şemsiyenin altında, masaya dizdiği çiçekleri satan küçük bir çocuk vardı. Çiçekler güzel değildi, çoğu kurumuş ya da solmuştu. Yine de gidip iki tane aldı; bunlardan biri gül, diğeri papatyaydı ve çocuğa hak ettiğinden fazlasını verdi. Belki fakirdi o çocuk, ama kendisinden daha mutlu olduğuna hiç şüphesi yoktu.

Adımları ilk önce Pelin’in mezarına gitti. Onu oraya koydukları günü dün gibi hatırlıyordu. Çektiği acı hala tazeydi, yarası hiçbir zaman tam olarak kabuk bağlamayacaktı. Bir süre durup onunla sessizce konuştu. Gülü yavaşça toprağın üstüne yerleştirdikten sonra bir süre daha kaldı. Sonra gitti.

Aradığı ikinci mezar taşına vardığında, bir süre yaklaşmayıp uzakta durdu. Sonra adımları yavaşça çözüldü ve mezar taşının başına gidip, papatyayı toprağın üstüne bıraktı. Taşın üstünde bu sefer, Pelin’den çok daha uzun yaşamış, ama işte neticede yine toprağın altında yatan bir başka kadının adı soyadı yazıyordu.

“Seni de koruyamadım, özür dilerim,” diye mırıldandı Atlas. Önce sessizce, sonra giderek daha yüksek sesle. "Özür dilerim. Özür dilerim." Ve artık bağırıyordu. "ÖZÜR DİLERİM!"

Gömleği sırılsıklam olmuştu.

Sular artık kaşlarından damlıyordu.

Çiçekçi çocuk ona uzaktan bakıyordu.

Vicdan azabıyla kasıp kavrulan Atlas Siyah, içini soğutması için yağmurun altında sonsuza dek durabilirdi.

 Vicdan azabıyla kasıp kavrulan Atlas Siyah, içini soğutması için yağmurun altında sonsuza dek durabilirdi
9. bölüm sonu, devam edecek
-----------********------------
instagram: ofluoglumert
twitter:ofluoglumert
facebook:ofluoglumert

4 yorum:

  1. Gif muhteşem olmuş bölüm desen yine şahane, karakter kısmını sana bırakıyorum:)ve teşekkür ediyorum :)))

    YanıtlaSil
  2. Yine güzel bir bölüm olmuş. Kurgu harika. Bir sonraki bölümü merak ettirecek kadar başarılı. Karakterlerin hayalimde kalmasını isterdim ben. Ama siz ne düşünürsünüz bilemem. Kaleminize sağlık...

    YanıtlaSil
  3. hey allam yaaaa seline iki aşık birden he, uzay necati, işler karışıyor :)

    YanıtlaSil
  4. Ben gif kullanmanı sevdim açıkçası. :)
    Şu Pelin olayını umarım yakın zamanda öğrenebiliriz, çünkü gerçekten merak ediyorum. ^_^
    Gumball'u ben de çok severim, söylemeden geçemeyeceğim. ^_^
    Yine hiç sıkılmadan, neler olacağını merak ederek okuduğum çok hoş bir bölümdü, kalemine sağlık! ^_^


    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

MERT OFLUOĞLU BENİM KÜÇÜK ŞAHESERİM GAZETE OKSİJEN RÖPORTAJ

Benim Küçük Şaheserim'le ilgili Gazete Oksijen’in sorularını yanıtladım. Röportajın tamamını Oksijen Gazetesi’nin web sitesinden okuyab...