19 Ağustos 2025 Salı

Kitap Kulübü Hazırlığı, Yeni Kitap Yorumu ve Öteki Şeyler

Kitap yorumlarıma hız kesmeden devam ediyorum.

İçinde doğadan, hayvanlardan bahseden, hatta bunları baş köşesine koyup kurgusunu tümüyle bu çerçeveye oturtan romanları pek seviyorum. Doğa sorunlarını, iklim krizini de ele aldı mı bu gibi kitaplara ekokurgu, ekolojik roman gibi isimler de veriliyor; bu romanda böyle bir tema yok tabii. Benim (şu anda piyasada baskıları bitmiş olan) ilk romanlarım Ters Düz ve Uçurum Zamanı Trabzon’un kurgu ürünü Bozbalık Köyü’nde geçtiğinden, arka plana Doğu Karadeniz’in bu köyündeki doğa yaşamından çeşitli tasvirler serpiştirmiştim. Gerald Durrell’in usta işi kaleminden (ve Alfa Kitap'tan) çıkan Ailem ve Öteki Hayvanlar’da ise, doğa ve hayvanlar tümüyle başrolde.

Müthiş bir romanla karşı karşıyayız. Çok çılgın, renkli Durrell ailesinin, dört çocuk ve annelerinin, İngiltere’nin havasından sıkılınca bir anda tası tarağı toplayıp Yunanistan’ın Korfu Adası’na taşınmalarıyla başlıyor macera. Hikayeyi, on yaşındaki Gerald’ın gözünden okuyoruz. Kitapta böceklerden kuşlara, kaplumbağalardan örümceklere aklınıza gelecek -ve gelmeyecek- her çeşit hayvanla ilişki kuruyor Gerald. Adadaki sonsuz hayvan çeşitliliğini okuyoruz. Hem bilgiler öğrenerek hem de kurgu edebiyatın tadına vararak yapıyoruz bunu. Mekan Korfu Adası olunca, romanı yazın okumak da ayrı bir keyif veriyor insana. En azından bana verdi.

Gerald Durrell deyince aklınıza Lawrence Durrell geldiyse, evet, kendisinin Lawrence’ın küçük erkek kardeşi olduğunu hemen belirtelim. Hatta kitaptaki karakterlerden biri de Larry kısaltmasıyla Lawrence’ın ta kendisi. Yazar kardeşlerin ikisinin de başarıları malumunuz aşikar. İskenderiye Dörtlüsü romanının ilk kitabı Justine’i de paylaşmıştım bu sayfada. Kardeşler adeta dünyayı kendi aralarında bölüşmüşler gibi. Sen Mısır’ı yaz. Tamam, ben de Yunanistan’ı yazacağım. Ama adaları da bölüşelim. Rodos’u sen al, Korfu’yu ben.

Durrell’ın o kadar eğlenceli, öylesine mizahi bir dili var ki, kendinizi satır aralarında kıkır kıkır gülerken bulabilirsiniz. Kitabın çevirisi (Ayşen Anadol) de çok iyi yapılmış. Sırada serinin diğer iki kitabı var. Bu bir yetişkin kitabı gibi görünse de, kesinlikle çocuklara da hitap edecek. Türsüz, yaşsız kitaplardan. Zaten başarısı da burada yatıyor. Herkese öneririm. (Balım’ın kafesine düşen büyük bir kuyruk tüyü eşliğinde kitabın kapağını kapadım. Tam kitabın fotoğrafını çekecekken tüyü görünce, böyle bir kare çekeyim dedim. Bu kitaba da bu kare yakışırdı.)

Romanın sahiden eğlenceli olduğunu, şu cümlelerle başlamasından bile anlayabilirsiniz: "Okuyacağınız kitap, ailemle birlikte bir Yunan adası olan Korfu’daki beş yıllık misafirliğimin hikayesidir. Yazmaya başlarken, adanın doğasını biraz nostaljik bir dille anlatmaya niyetlenmiştim; ancak kitabın ilk sayfalarında ailemi tanıtmak gibi bir yanılgıya düştüm. Bir kez kendilerini kağıt üzerinde bulunca iyice yerleştiler, çeşitli bölümlere dostlarını bile davet ettiler. Ancak tilki gibi kurnazca hareket ederek, büyük zorluklarla şurada burada birkaç sayfayı bütünüyle hayvanlara ayırmayı başardım."

Okumaya, yazmaya devam.


Ve Akyaka'da geçtiğimiz akşamüstü çekildiğim bu fotoğraf da, İstanbul'daki Mert'in Kitap Kulübü sonbahar buluşmaları için seçtiğim (ama duyurularını yapana kadar kendime sakladığım) kitapları düşünürken... Yüz yüze buluşmalarımızı, okuduğumuz aynı kitaplar hakkında başka yorumlarda bulunmamızı, hepimizin bambaşka detaylara dikkat ediyor oluşunu, karakterleri ve kurguyu heyecanla masaya yatırmalarımızı, samimi sohbetlerimizi, her birimiz nihayetinde farklı insanlar olduğumuzdan romanlarda işlenen temaları beğensek de yargılasak da bunu birbirimize karşı müthiş bir nezaket içinde yapışımızı, kısacası ne olursa olsun aynı sayfada buluşabilmemizi çok özledim doğrusu. 

İstanbul'da görüşmek üzere! 🤸🏻‍♂️📚🧡

instagram.com/ofluoglumert

instagram.com/mertinkitapkulubu

twitter.com/ofluoglumert

ofluoglumert.bsky.social (Evet, Blusky'da da yerimi aldım!)

En son çıkan romanımı incelemek için: https://www.remzi.com.tr/kitap/benim-kucuk-saheserim

Kitabı sesli kitap olarak dinlemek için: https://www.storytel.com/benim-kucuk-saheserim

12 Ağustos 2025 Salı

Karanlıkta Yüzmek ve Fellow Travelers

Politik ve toplumsal baskılar yüzünden bastırılan duygular üzerine bir roman okumak isterseniz, Tomasz Jedrowski imzalı Karanlıkta Yüzmek sizi bekliyor. Adına uygun olarak yaz tatilinde, Marmaris’te şezlong üstünde okuyup bitirdiğim roman, 1980’lerin başında Polonya’da geçiyor ve ülkenin o dönemki siyasi atmosferini arka fonuna alarak iki genç arasındaki gizli aşkı ele alıyor. Aslında buna aşk demek pek de mümkün değil; zira karakterlerden biri bir ilişki kurmak için çabalarken, diğerinin tek derdi ülkenin siyasi şartlarında kendine yer edinmek olarak kalıyor. Özdeşim kurduğumuz ana karakterin kalbinin kırılması ve yarım kalmış, buruk bir aşk hikayesinin kahramanına dönüşmesi kaçınılmaz oluyor haliyle; bu türdeki diğer kitaplarda da sıklıkla alıştığımız üzere, yine yeniden mutsuz sona doğru sürükleniyoruz. James Baldwin’in Giovanni'nin Odası'na değinmelerle başlayıp ilerleyen romanın bu yönünü sevdim. Ancak, duygu yoğunluğu bekleyerek okuduğum kitaptan o yoğunluğu pek de alamadım. Karakterlerin motivasyonları tam olarak oturmamış gibiydi. Örneğin, ana karakter annesini kaybediyor ama bununla ilgili karakterinin içsel düşüncelerinin, ne hissettiğinin üstünde hiç durmuyor yazar. Fakat bize onun hassas, duygusal biri olduğunu söylemişti. Bu gibi tutarsızlıklar/zayıflıklar, romanın gerçekliğine inanmayı okur için güç kılıyor. Oysa sunulan hikaye çok gerçek… Uzun lafın kısası, kitabın çıkış fikri umut vadediyor ama kurgusu ve dili benden çok geçemedi, doğruya doğru. Son sayfayı çevirdiğimde, bu malzeme ile daha iyi bir roman yazılabilirmiş diye düşündüm. Yine de, okunmayı hak eden kitaplardan mı? Kesinlikle. İthaki Yayınları'ndan çıktı. 

Karanlıkta Yüzmek’i okurken aklıma sıklıkla Fellow Travelers dizisi geldi (kitap uyarlaması, ama bizde yayımlanmadı), o nedenle birbirinden çok farklı olan bu kitapla dizi aslında bir yerden de birbirlerine çok yakınlar. Showtime yapımı dizinin başrol oyuncuları Matt Bomer ve Jonathan BaileyBu sefer Polonya’da değil, Amerika’dayız. Hem de farklı zaman dilimlerindeki, 1950’lerden 1980’lere çoğu halini gördüğümüz bir Amerika’dayız. Dizide de tıpkı kitapta olduğu gibi, iki kişi arasındaki bir gizli aşkı takip ediyoruz (duygusal yoğunluk bu sefer had safhada). Ama öte yandan politik kariyeri uğruna içindeki gerçek kimliği saklayanları, duygularını erteleyenleri, bastıranları ya da gözlerden uzakta yaşamak zorunda kalanları ve görünürde savundukları muhafazakar siyaset çizgisi gereği kameralar önündeki söylemleri başkayken özel hayatlarında bambaşka hayatlar yaşayan ikiyüzlü siyasetçileri de izliyoruz. Çok sert, müthiş bir dizi. İzlemeyenlere şiddetle önermiş olayım. Pişman olmayacaksınız.

Kitaptan bir alıntıyla bitireyim: "Hiç böyle hissettin mi? Gençken birini boşuna sevdiğini? Benimki gibi utanç duydun mu? Hep öyle olması gerektiğini, hayatını bu kadar da umursamaz geçiremeyeceğini varsaydım. Ama artık herkesin aynı şekilde acı çekmediğini düşünüyorum. Aslında herkes acı çekmiyor. En azından aynı şeylerden, aynı derecede acı çekmiyorlar. Bizi mümkün kılan da buydu, seninle beni."

instagram.com/ofluoglumert

instagram.com/mertinkitapkulubu

twitter.com/ofluoglumert

ofluoglumert.bsky.social (Evet, Blusky'da da yerimi aldım!)

En son çıkan romanımı incelemek için: https://www.remzi.com.tr/kitap/benim-kucuk-saheserim

Kitabı sesli kitap olarak dinlemek için: https://www.storytel.com/benim-kucuk-saheserim

1 Ağustos 2025 Cuma

Yunanlı Bir Kız Aranıyor: Görmek İstediklerimiz ve Görmezden Geldiklerimiz

Kara mizahı bol, yergisini sakınmadan yapan, düşündürücü, bir o kadar eğlenceli ve anlattığı her şey çok tanıdık bir metin okumak istiyorsanız, sizi İsviçre edebiyatının önemli isimlerinden Friedrich Dürrenmatt'ın 1955 tarihli kısa romanı Yunanlı Bir Kız Aranıyor'a davet etmeme izin verin. Kitabı okuyup Mert'in Kitap Kulübü'ne de gelebilirsiniz, zira sonbaharda İstanbul'daki yüz yüze buluşmalarımızda konuşacağımız kitaplardan biri kesinlikle kendisi olacak.

Bu sıcak yaz günlerini Marmaris'te yazarak, okuyarak geçiriyorum. Aynı anda üç-dört kitap okuyarak, haftada bir-iki kitap bitirerek, fena olmayan bir okuma temposu tutturduğumu söyleyebilirim. Okuduklarımı bildiğiniz üzere zaman zaman instagram hesaplarımda da paylaşıyorum zaten. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Yunanlı Bir Kız Aranıyor da onlardan biri. Kitabın ülkemizde ilk baskısı 1966 yılında Bilgi Yayınevi tarafından yapılmıştı. Haziran ayında Yapı Kredi Yayınları'nca (çeviren: Akşit Göktürk) yeniden okurun ilgisine sunuldu. Bendeki de bu yeni baskısı. Bir oturuşta bitirebileceğiniz uzunlukta harika bir modern klasik... Ama benim gibi bitmesin diye azar azar da okuyabilirsiniz. Seçim sizin.

Arnolph Archilochos, ahlaki açıdan kendine örnek aldığı insanlardan oluşturduğu "dünya düzenine" göre harfiyen bağlı olduğu kurallar çerçevesinde yaşayıp giden, etliye sütlüye karışmayan, bu tekdüze yaşamından da son derece memnun olan biridir. Arnolph'un "dünya düzeninin" en tepesinde Cumhurbaşkanı yer alır. İkinci sırada, İsa'nın Son Havarilerinin Eski-Yeni Presbiteryenleri Piskoposu, üçüncü sıradaysa yardımcı sayman olarak çalıştığı Petit-Paysan Makine Fabrikaları sahibi Petit-Paysan vardır. Devlet-din-ekonomi sırasıyla başlayan liste uzayıp gider. Karakterimiz, fabrikada doğum pensleri üreten Forseps Bölümü'nde sıradan bir yardımcı sayman olarak çalışır. Ancak, benimsediği yüksek inanç ve ahlaki değerlere karşın, çalıştığı şirketin atom topu, savaş tankları ve makineli tüfekler üretmesinde de bir sakınca görmez. Nasılsa kendisinin işin o kısmıyla ilgisi yoktur. Müdavimi olduğu lokali işleten Madam Bieler bunu öğrenince, "Öyleyse ağzınıza sütle maden suyundan başka içki koymamanız, et yememeniz, hiçbir kadınla yatmamanız hep boşuna. Petit-Paysan boyuna orduları donatıyor, ordular donanınca da savaş er geç çıkacaktır. Değişmez yasadır bu" dese de (s. 11), Arnolph, müdürünün "gerçek bir Hristiyan" ve "dürüst bir adam" olduğunu söyler.

"Dünya düzeninin" sarsılışı

Günlerden bir gün, Madam Bieler'in iknası sonucu, artık evlenmesine gerektiğine kani olur ve gazeteye ilan verir: "Yunanlı bay Yunanlı bir kız arıyor." (Kitapta Yunanlı ifadesi kullanılıyor) Çünkü evleneceği kişi ancak bir Yunanlı olabilir, "o ülkede tıpkı onun gibi yalnızlık çeken biri". Ne olduysa bu ilandan sonra olur. Chloè Saloniki adında güzeller güzeli, nereden çıkageldiği belli olmayan genç bir kadın, ilanına cevaben onunla tanışmaya gelir. Böylesi bir kızın onun gibi şişman, yoksul, sıradan bir adamı seçmesi sonucu, kendisi başta olmak üzere herkes şaşkınlık yaşar. Chloè'nin gelişiyle birlikte, Arnolph'un toplumdaki saygınlığı ve popülaritesi, tabii refahı ve varlığı da artar. Kendi halinde, hatta silik bir adam olan Arnolph, "dünya düzenindeki" insanlardan sokak ortasında selam alma şerefine nail olmaya başlar: Cumhurbaşkanı, piskopos, büyükelçi, fabrika müdürü… hepsi, onu kolunda Chloè Saloniki varken selamlar. Arnolph, daha ne olduğunu bile anlamadan, kendini o güne dek hayranlıkla izlediği "dünya düzenindekilerin" arasında, giderek yükselirken bulur. Alt seviyede çalışan biriyken, Fabrikada Atom Topları Bölümü müdürlüğüne atanır. Piskopos tarafından Dünya Kiliseler Birliği Üyesi olarak seçilir. Yaşadığı izbe çatı katından, lüks bir otele taşınır. En iyi terzilere gitmeye, en iyi mağazalardan giyinmeye başlayınca kılık kıyafeti değişir. Ancak hiçbir şey umduğu gibi çıkmaz; işin içine girip, uzaktan başka türlü olduğunu zannettiği sistemi yakından gördükçe, sıkı sıkıya bağlı olduğu düzen ve değerler onu hayal kırıklığına uğratır. Kendisini seçtiğine bir türlü inanamadığı Chloè'nin gizemiyse, tam da düğün günü çözülür ve hikâyenin sonunda, ne olursa olsun sevgiye tutunmak gerektiği mesajı verilir.

111 sayfalık bu kısa roman, yazıda kısaca bahsettiklerimden çok ama çok daha fazlasını içeriyor elbette. Sürprizleri bozmamaya, gizemleri açık etmemeye çalışarak yazmaya özen gösterdim. Sonbaharda İstanbul'da kitap kulübümde yüz yüze konuşmak için sabırsızlandığımı itiraf edeyim. Kitap kulübü yine Anadolu Yakası'nda olacak. Eminim hepimiz yine çok farklı yerlere dikkat edecek, satır aralarındaki detayları bulup çıkaracağız. Leziz bir tartışma olacağını şimdiden görür gibiyim doğrusu!

Yazıyı Petit-Paysan'dan bir alıntıyla (s. 46) noktalayayım: "Toplum yararına birtakım işlere giriştim, anne babalara dinlenme evleri, spor salonları, aşevleri kurdum, sağlık hapları dağıttım, tiyatrolara, konserlere toplu gidişler düzenledim. Ama bütün bu çabalarıma karşılık, maddeciliğe gömülü bu dünya, gene de kör olası paraya tapmaktan vazgeçti mi?"

instagram.com/ofluoglumert

instagram.com/mertinkitapkulubu

twitter.com/ofluoglumert

ofluoglumert.bsky.social (Evet, Blusky'da da yerimi aldım!)

En son çıkan romanımı incelemek için: https://www.remzi.com.tr/kitap/benim-kucuk-saheserim

Kitabı sesli kitap olarak dinlemek için: https://www.storytel.com/benim-kucuk-saheserim

Kitap Kulübü Hazırlığı, Yeni Kitap Yorumu ve Öteki Şeyler

Kitap yorumlarıma hız kesmeden devam ediyorum. İçinde doğadan, hayvanlardan bahseden, hatta bunları baş köşesine koyup kurgusunu tümüyle bu ...