Kara mizahı bol, yergisini sakınmadan yapan, düşündürücü, bir o kadar eğlenceli ve anlattığı her şey çok tanıdık bir metin okumak istiyorsanız, sizi İsviçre edebiyatının önemli isimlerinden Friedrich Dürrenmatt'ın 1955 tarihli kısa romanı Yunanlı Bir Kız Aranıyor'a davet etmeme izin verin. Kitabı okuyup Mert'in Kitap Kulübü'ne de gelebilirsiniz, zira sonbaharda İstanbul'daki yüz yüze buluşmalarımızda konuşacağımız kitaplardan biri kesinlikle kendisi olacak.
Bu sıcak yaz günlerini Marmaris'te yazarak, okuyarak geçiriyorum. Aynı anda üç-dört kitap okuyarak, haftada bir-iki kitap bitirerek, fena olmayan bir okuma temposu tutturduğumu söyleyebilirim. Okuduklarımı bildiğiniz üzere zaman zaman instagram hesaplarımda da paylaşıyorum zaten. Yapı Kredi Yayınları'ndan çıkan Yunanlı Bir Kız Aranıyor da onlardan biri. Kitabın ülkemizde ilk baskısı 1966 yılında Bilgi Yayınevi tarafından yapılmıştı. Haziran ayında Yapı Kredi Yayınları'nca (çeviren: Akşit Göktürk) yeniden okurun ilgisine sunuldu. Bendeki de bu yeni baskısı. Bir oturuşta bitirebileceğiniz uzunlukta harika bir modern klasik... Ama benim gibi bitmesin diye azar azar da okuyabilirsiniz. Seçim sizin.
Arnolph Archilochos, ahlaki açıdan kendine örnek aldığı insanlardan oluşturduğu "dünya düzenine" göre harfiyen bağlı olduğu kurallar çerçevesinde yaşayıp giden, etliye sütlüye karışmayan, bu tekdüze yaşamından da son derece memnun olan biridir. Arnolph'un "dünya düzeninin" en tepesinde Cumhurbaşkanı yer alır. İkinci sırada, İsa'nın Son Havarilerinin Eski-Yeni Presbiteryenleri Piskoposu, üçüncü sıradaysa yardımcı sayman olarak çalıştığı Petit-Paysan Makine Fabrikaları sahibi Petit-Paysan vardır. Devlet-din-ekonomi sırasıyla başlayan liste uzayıp gider. Karakterimiz, fabrikada doğum pensleri üreten Forseps Bölümü'nde sıradan bir yardımcı sayman olarak çalışır. Ancak, benimsediği yüksek inanç ve ahlaki değerlere karşın, çalıştığı şirketin atom topu, savaş tankları ve makineli tüfekler üretmesinde de bir sakınca görmez. Nasılsa kendisinin işin o kısmıyla ilgisi yoktur. Müdavimi olduğu lokali işleten Madam Bieler bunu öğrenince, "Öyleyse ağzınıza sütle maden suyundan başka içki koymamanız, et yememeniz, hiçbir kadınla yatmamanız hep boşuna. Petit-Paysan boyuna orduları donatıyor, ordular donanınca da savaş er geç çıkacaktır. Değişmez yasadır bu" dese de (s. 11), Arnolph, müdürünün "gerçek bir Hristiyan" ve "dürüst bir adam" olduğunu söyler.
"Dünya
düzeninin" sarsılışı
Günlerden bir gün, Madam Bieler'in iknası sonucu, artık evlenmesine gerektiğine kani olur ve gazeteye ilan verir: "Yunanlı bay Yunanlı bir kız arıyor." (Kitapta Yunanlı ifadesi kullanılıyor) Çünkü evleneceği kişi ancak bir Yunanlı olabilir, "o ülkede tıpkı onun gibi yalnızlık çeken biri". Ne olduysa bu ilandan sonra olur. Chloè Saloniki adında güzeller güzeli, nereden çıkageldiği belli olmayan genç bir kadın, ilanına cevaben onunla tanışmaya gelir. Böylesi bir kızın onun gibi şişman, yoksul, sıradan bir adamı seçmesi sonucu, kendisi başta olmak üzere herkes şaşkınlık yaşar. Chloè'nin gelişiyle birlikte, Arnolph'un toplumdaki saygınlığı ve popülaritesi, tabii refahı ve varlığı da artar. Kendi halinde, hatta silik bir adam olan Arnolph, "dünya düzenindeki" insanlardan sokak ortasında selam alma şerefine nail olmaya başlar: Cumhurbaşkanı, piskopos, büyükelçi, fabrika müdürü… hepsi, onu kolunda Chloè Saloniki varken selamlar. Arnolph, daha ne olduğunu bile anlamadan, kendini o güne dek hayranlıkla izlediği "dünya düzenindekilerin" arasında, giderek yükselirken bulur. Alt seviyede çalışan biriyken, Fabrikada Atom Topları Bölümü müdürlüğüne atanır. Piskopos tarafından Dünya Kiliseler Birliği Üyesi olarak seçilir. Yaşadığı izbe çatı katından, lüks bir otele taşınır. En iyi terzilere gitmeye, en iyi mağazalardan giyinmeye başlayınca kılık kıyafeti değişir. Ancak hiçbir şey umduğu gibi çıkmaz; işin içine girip, uzaktan başka türlü olduğunu zannettiği sistemi yakından gördükçe, sıkı sıkıya bağlı olduğu düzen ve değerler onu hayal kırıklığına uğratır. Kendisini seçtiğine bir türlü inanamadığı Chloè'nin gizemiyse, tam da düğün günü çözülür ve hikâyenin sonunda, ne olursa olsun sevgiye tutunmak gerektiği mesajı verilir.
111 sayfalık bu kısa roman, yazıda kısaca bahsettiklerimden çok ama çok daha fazlasını içeriyor elbette. Sürprizleri bozmamaya, gizemleri açık etmemeye çalışarak yazmaya özen gösterdim. Sonbaharda İstanbul'da kitap kulübümde yüz yüze konuşmak için sabırsızlandığımı itiraf edeyim. Kitap kulübü yine Anadolu Yakası'nda olacak. Eminim hepimiz yine çok farklı yerlere dikkat edecek, satır aralarındaki detayları bulup çıkaracağız. Leziz bir tartışma olacağını şimdiden görür gibiyim doğrusu!
Yazıyı
Petit-Paysan'dan bir alıntıyla (s. 46) noktalayayım: "Toplum yararına birtakım
işlere giriştim, anne babalara dinlenme evleri, spor salonları, aşevleri
kurdum, sağlık hapları dağıttım, tiyatrolara, konserlere toplu gidişler
düzenledim. Ama bütün bu çabalarıma karşılık, maddeciliğe gömülü bu dünya, gene
de kör olası paraya tapmaktan vazgeçti mi?"
instagram.com/mertinkitapkulubu
ofluoglumert.bsky.social (Evet, Blusky'da da yerimi aldım!)
En son çıkan romanımı incelemek için: https://www.remzi.com.tr/kitap/benim-kucuk-saheserim
Kitabı sesli kitap olarak dinlemek için: https://www.storytel.com/benim-kucuk-saheserim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder