Politik ve toplumsal baskılar yüzünden bastırılan duygular üzerine bir roman okumak isterseniz, Tomasz Jedrowski imzalı Karanlıkta Yüzmek sizi bekliyor. Adına uygun olarak yaz tatilinde, Marmaris’te şezlong üstünde okuyup bitirdiğim roman, 1980’lerin başında Polonya’da geçiyor ve ülkenin o dönemki siyasi atmosferini arka fonuna alarak iki genç arasındaki gizli aşkı ele alıyor. Aslında buna aşk demek pek de mümkün değil; zira karakterlerden biri bir ilişki kurmak için çabalarken, diğerinin tek derdi ülkenin siyasi şartlarında kendine yer edinmek olarak kalıyor. Özdeşim kurduğumuz ana karakterin kalbinin kırılması ve yarım kalmış, buruk bir aşk hikayesinin kahramanına dönüşmesi kaçınılmaz oluyor haliyle; bu türdeki diğer kitaplarda da sıklıkla alıştığımız üzere, yine yeniden mutsuz sona doğru sürükleniyoruz. James Baldwin’in Giovanni'nin Odası'na değinmelerle başlayıp ilerleyen romanın bu yönünü sevdim. Ancak, duygu yoğunluğu bekleyerek okuduğum kitaptan o yoğunluğu pek de alamadım. Karakterlerin motivasyonları tam olarak oturmamış gibiydi. Örneğin, ana karakter annesini kaybediyor ama bununla ilgili karakterinin içsel düşüncelerinin, ne hissettiğinin üstünde hiç durmuyor yazar. Fakat bize onun hassas, duygusal biri olduğunu söylemişti. Bu gibi tutarsızlıklar/zayıflıklar, romanın gerçekliğine inanmayı okur için güç kılıyor. Oysa sunulan hikaye çok gerçek… Uzun lafın kısası, kitabın çıkış fikri umut vadediyor ama kurgusu ve dili benden çok geçemedi, doğruya doğru. Son sayfayı çevirdiğimde, bu malzeme ile daha iyi bir roman yazılabilirmiş diye düşündüm. Yine de, okunmayı hak eden kitaplardan mı? Kesinlikle. İthaki Yayınları'ndan çıktı.
Karanlıkta Yüzmek’i okurken aklıma sıklıkla Fellow Travelers dizisi geldi (kitap uyarlaması, ama bizde yayımlanmadı), o nedenle birbirinden çok farklı olan bu kitapla dizi aslında bir yerden de birbirlerine çok yakınlar. Showtime yapımı dizinin başrol oyuncuları Matt Bomer ve Jonathan Bailey. Bu sefer Polonya’da değil, Amerika’dayız. Hem de farklı zaman dilimlerindeki, 1950’lerden 1980’lere çoğu halini gördüğümüz bir Amerika’dayız. Dizide de tıpkı kitapta olduğu gibi, iki kişi arasındaki bir gizli aşkı takip ediyoruz (duygusal yoğunluk bu sefer had safhada). Ama öte yandan politik kariyeri uğruna içindeki gerçek kimliği saklayanları, duygularını erteleyenleri, bastıranları ya da gözlerden uzakta yaşamak zorunda kalanları ve görünürde savundukları muhafazakar siyaset çizgisi gereği kameralar önündeki söylemleri başkayken özel hayatlarında bambaşka hayatlar yaşayan ikiyüzlü siyasetçileri de izliyoruz. Çok sert, müthiş bir dizi. İzlemeyenlere şiddetle önermiş olayım. Pişman olmayacaksınız.
Kitaptan bir alıntıyla bitireyim: "Hiç böyle hissettin mi? Gençken birini boşuna sevdiğini? Benimki gibi utanç duydun mu? Hep öyle olması gerektiğini, hayatını bu kadar da umursamaz geçiremeyeceğini varsaydım. Ama artık herkesin aynı şekilde acı çekmediğini düşünüyorum. Aslında herkes acı çekmiyor. En azından aynı şeylerden, aynı derecede acı çekmiyorlar. Bizi mümkün kılan da buydu, seninle beni."
instagram.com/mertinkitapkulubu
ofluoglumert.bsky.social (Evet, Blusky'da da yerimi aldım!)
En son çıkan romanımı incelemek için: https://www.remzi.com.tr/kitap/benim-kucuk-saheserim
Kitabı sesli kitap olarak dinlemek için: https://www.storytel.com/benim-kucuk-saheserim
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder