Çok heyecanlıyım çünkü geri sayım başladı.
Yakında Almanya'nın güneyinde bulunan Baden-Württemberg eyaletindeki Waldenburg kasabasına gidiyorum. 3004 nüfuslu bu kasabanın nüfusu ben gidince 3005'e çıkacak. Almanya'da ve dünyanın başka yerlerinde de pek çok Waldenburg var. Bu durum Google'da sağlıklı arama yapabilmek adına hayli sinir bozucu olsa da, benim Waldenburg'un literatürde Waldenburg (Württ) diye geçmesi işleri biraz olsun kolaylaştırıyor. Ama kasaba o kadar küçük ki, görsel ve bilgi olarak internette hep birbirinin aynı şeyleri buluyorsunuz: a hilltop town, castle, churches.
Bu yazıyı ve bundan sonra "Gençlik Kampı" diye etiketleyeceğim diğer yazıları, bu tip uluslararası kamplara gitmek isteyenlere fikir vermesi adına yazıyorum/yazacağım.
Bu bir yurtdışı çalışma kampı. Ve sırf aracılık ediyor diye de Gençtur'a 225 Euro (700 lira civarı) ödüyorsunuz. Yani eğer hangi ülkede ne tür kamplar olduğunu ve oradaki yetkililerin iletişim adreslerini bir şekilde kendiniz bulabilirseniz, ki bu neredeyse imkansız, kampa sıfır maliyetle de gidebilirsiniz. Çünkü parayı tamamen Gençtur alıyor, yani sizin gidecek olduğunuz kampın bundan hiçbir kazancı yok, hatta belki sizin para ödediğinizden bile haberleri yok. Gençtur, aracılık yaptığı için bu parayı alıyor. Ama bununla ilgili yıllardan beri çok sayıda şikayet var çünkü tüm dünyada en pahalısı bizim bu Gençtur. Çeşitli ülkelerdeki tur şirketleri 100-120 Euro arasında talep ediyor. Gençtur ise fiyatını düşürmekle kalmıyor, yıllardan beri artırıp duruyor. (Ayrıca çalışanlar gerçekten çok ilgisiz. Parayı aldıktan sonra sorularınızı doğru dürüst cevaplamıyorlar. Mailler'inize geri dönmek için üç hafta bekliyorlar!)
Parayı peşin veriyorsunuz. Yani nereye gideceğiniz hakkında en ufak bir fikriniz bile yokken. Parayı verdikten sonra kamp listesine bakıyor ve kendinize uygun bulduğunuz on kampı listelemeye çalışıyorsunuz. Bu benim için hayli zor oldu çünkü ilk sıraya yazdığın kamp da, en son sıraya yazdığın kamp da sana çıkabilir ve on tanesini de çıkabilirmiş gibi ince eleyip sık dokuyarak yazacaksın. Ne var ki ben böyle bir yurtdışı kampına gitmeye karar verdiğimde başvuruların bitmesine sadece üç gün vardı ve hızlı hızlı bakıp seçimimi yapmak zorunda kaldım (Mart ortalarında). 30 günlük, 20 günlük, 15 günlük, 1 haftalık pek çok seçenek var. Ama yukarıda da dediğim gibi, paranın tamamını Gençtur aldığından, sizin gideceğiniz kampın süresi 30 haftalık da olsa 1 haftalık da olsa verdiğiniz fiyat aynı. Bana 3. sıraya yazdığım kamp olan Waldenburg kampı çıktı. Bu kamp 15 günlük bir kamp. Başta 20-30 günlük yazdıklarımdan biri çıkmadığı için üzüldüm, ama sonra az ve öz olmasının daha iyi olduğuna, böylece sıkılma lüksümün ortadan kalktığına karar verdim.
Aslında bu bir çeşit gönüllü çalışma. Yani siz hiçbir para kazanmadan çalışıyor, hatta çalışmak için üstüne para veriyorsunuz! Evet, kulağa sıradışı gelse de durum bu. Ama proje yetkilileri de size kalacak yeri vs ayarlıyor. Hem çalışıyor, hem tatil yapıyor, hem yeni insanlarla tanışıyorsunuz işte. Kampların şartlarına göre yapacağınız işler ve kalacağınız yer (uyku tulumu mu çadır mı yoksa oda mı) de değişiyor.
Benim Waldenburg'da gideceğim kamp/proje Children's Village ve buradaki yaz festivali için hazırlık yapma. Boyama-inşa etme-onarma-yapma kategorisinden. Orada bir çocuk yuvası var ve orayı etkinliğe gelecek olan çocuklar/insanlar için düzene sokacağız anladığım kadarıyla. İşte çit boyama, çatıyı onarma, mekanları düzenleme gibi şeyler var sanırım. Yani beni nelerin beklediğini henüz bilmiyorum ama hem yorucu hem eğlenceli olacak gibi görünüyor.
Bizim grup pek kalabalık değil. Başımızda bizden iki üç yaş büyük iki kamp lideri kız var ve toplam sekiz dokuz kişi falanız galiba. Çoğu kız. Yani işlerin yükü biz erkeklere kalırsa hiç şaşırmam! (Şaka şaka)
Bu projenin bir amacı da kendi kültürünü tanıtma. Her gelen kendi ülkesinin bayrağını ve belli başlı sembollerini getirecek. Broşürler getirecek. Kamp liderimiz olan Nadine (24 yaşında, Türkiye'de okudu sanırım) bana bayrak, nazar boncuğu ("the blue eye") ve su böreği getirmemi söyledi mail'de. Sonra güldü ve su böreği kısmının şaka olduğunu belirtti. Bu getireceklerimizi festival sırasında bir masaya koyacak ve soranlara tanıtacakmışız falan.
Olaaa!
###
İstanbul'dan Stuttgart'a uçacağım. Ne var ki bu Waldenburg kırsal/dağlık bir kasaba olduğu için Stuttgart'ta indikten sonra aşağıda yazdığım güzergahlarda yolculuk edeceğim. Uzun ve yorucu olacağa benziyor!
Tren biletlerimi önceden aldım. 20 Euro ve 23,50 Euro'luk paketler var. 20 Euro'luk pakette biletteki hatlara ve saatlere birebir sadık kalmak zorundasınız. Ama 23,50 Euro'luk pakette eğer bir treni kaçırırsanız sonraki trene binmeye de hakkınız oluyor. Ben de bu nedenle 23,50 Euro (75 lira civarı) ödeyip o paketi satın aldım. Buna göre:
Stuttgart'a 13.15'te ineceğim -Bizden bir saat gerideler.
14.38'de Stuttgart Flughafen/Messe - Stuttgart Havaalanından Stuttgart Hbf'ye tramvayla gideceğim. 15.05'te oraya varmış olacakmışım. 3 dakikada 2 nolu platformdan koşa koşa 102 nolu platformu bulmayı başaracak (artık bu nasıl olacaksa) ve 15.08'de Stuttgart Hbf'den Ludwigsburg'a yine tramvayla gideceğim. 15.23'te Ludwigsburg'da olacağım. 4 dakikada yine peron değiştirecek ve 15.27'de Heilbronn Hbf'ye giden trene binmiş olacağım. 16.01'de Heilbronn Hbf'ye gitmiş olacak ve 4 dakikada Waldenburg'a giden treni bulmuş olacağım. 16.05-16.39 arasında da Waldenburg'a giden trende seyahat ettikten sonra, istasyondan Nadine ve Larissa gelip bizleri alacak. Hey, dostum! O kadar yolu gitmeyi başardıktan sonra kamp alanını da kendim bulabilirim sanırım! (Şaka şaka)
Huh!
Çok karışık görünüyor değil mi...
Benim bunları yazarken bile başım döndü, bakalım nasıl gideceğim!
###
Seyahatimin hazırlıklarını yavaş yavaş tamamlıyorum. Aslında çok masraflı değil. Yine de sağlık sigortası, uçak biletleri, kamp alanına gitmek için tren biletleri, e kampın coğrafyasına uygun kıyafetler, ayakkabı, yolculuk için yeni bir sırt çantası derken ister istemez harcama yapıyorsunuz. Elbette ulaşım paralarınızın hepsini siz ödüyorsunuz. Kampa ödenen paranın iki üç katının uçak biletlerine ödendiği rahatlıkla söylenebilir.
Sağlık sigortası yapmak sizin tercihinize kalmış değil. Bunu da kamptan zorunlu olarak istiyorlar ama ben eminim ki yapmayan da çıkacaktır. O da sanırım 10,24 Euro (32 lira civarı) tuttu. Eğer siz de böyle bir kampa gidecekseniz, bu sigortayı mutlaka yaptırın. Yaptırıp da kullanan olmuyormuş pek, ama en azından kafalar rahat ediyor.
Waldenburg bir Ortaçağ kasabası gibi. Tabii bizim köylerimize, kasabalarımıza hiç benzemiyor, bilirsiniz, yurt dışındaki kasabalar köyler de küçük şehirler gibidir. İnsanlar nezihtir, moderndir. Waldenburg'da bir sürü kafe var mesela. Doğal alanları da bir harika! Bir yerde, bizde oksijen olarak en iyi yerin Kaz Dağları, Almanya'da da işte bu Waldenburg olduğunu okudum. Yemyeşil doğa güzellikleriyle gözlere, temiz havasıyla ciğerlere şenlik bir yere gidiyorum anlayacağınız! Havalar değişkenmiş. Yağmurlu ve serin olduğu kadar güneşli ve sıcak da olabiliyormuş. Mesela kamp liderleri hem güneş kremi hem de yağmurluk getirin diyorlar. Ayrıca sinek ilacı getirmemizi de öneriyorlar. Havalar şu an orada 13-18 derece. Demek ki Karadeniz iklimi gibi orası da. Karadeniz biraz daha ılıktır, orası biraz daha soğuk ve yağmurlu sanırım.
Waldenburg'un bayrağı da tam bir Ortaçağ kasabasınınkini andırmıyor mu sizce de? Üstte fotoğrafını koydum. Bayrağın yukarısında üç ağaç var ve altında da siyah bir aslan.
Waldenburg baya baya Trabzon'a, Ordu'ya, Rize'ye falan benziyor sanırım. Yani tipik bir Karadeniz köyüne. Yurt dışında olduğumu anlarım umarım!
###
Yeni-üstelik yabancı insanlarla tanışma ve ortak alanda bir arada yaşama kısmı da hayli heyecan verici. Survivor gibi, Ütopya gibi! Ama aslında biz çoktan tanıştık. Evet, artık internet çağı ve Facebook'ta gruptakilerle tanışıp mesajlaşılıyor. Önden tanışıklık oluşturduk yani. Böylece kimin adı ne kim hangi ülkedendi gibi karmaşıklarla zaman kaybetmeyeceğim.
Yemekleri de her gün dönüşümlü olarak biz yapacakmışız.
Hafta içi çalışacağız. Hafta sonları da serbest zaman. Ben şahsen bisiklet sürmeyi umuyorum. Küçük bir göl vardır diye mayomu da yanıma alacağım. Bir de Nadine söyledi, bir hafta sonu Rothenburg'a gidecekmişiz. Rothenburg ob der Tauber'e. Orası neresi mi? Valla internette bakmadan önce ben de bilmiyordum. Ama meğer harika bir yermiş! Suç müzesi, oyuncak müzesi, Christmas müzesi olan, her gün on binlerce turist ağırlayan, Almanya'nın Bavyera'sı, Romantik Yol'u üstünde yer alan, Harry Potter'ın son filmi de olmak üzere pek çok filme set olmuş olan muazzam bir Orta Çağ kasabası bu Rothenburg! Orası, üçgen çatılı taş evleri ve şu müzeler için gerçekten heyecanlıyım.
Bakalım neler olacak? We'll see.
###
Hani kendi ülkemize ait bazı şeyler götürmemiz gerekiyor ya, bizimkiler-özellikle de annem bana fındık, lokum gibi şeyler alıp vereceğini söylüyor. İnanabiliyor musunuz? Yani benden başka kim öyle şeylerle uğraşır ki? "Türk misafirperverliği diye bir şey vardır" diyor annem. Sanırım gerçekten beni öyle yüklerle iyice ağırlaştıracak ve dahası rezil edecek! Ben de ona inat, hepsini trende tek başıma yiyip bitirmezsem! Hahaha...
###
Efendim, bu sürprizlerle dolu maceraların fotoğraflarını anbean ya da ilk olarak facebook.com/ofluoglumert ve twitter.com/ofluoglumert hesaplarıma yükleyeceğimi tahmin ediyorum. Çünkü telefonumdan ancak oralara girebilirim. Eğer harika doğa fotoğrafları görmek istiyor, nasıl bir yerde olduğumu merak ediyorsanız beni özellikle de Facebook'tan takip edin. Nerelere gideceğim, arkadaşlarım kimler, nasıl işler yapacağım, hepsini fotoğraflayıp oraya koyacağım. Blog'a girmem zor olabilir, o nedenle ilk olarak Facebook'uma bakın lütfen. Elbette blog'a da vaktim olursa detaylı yazılar koyup her günümü tek tek anlatacağım.
Kısacası...
Bekle beni Waldenburg!!! Tabii ki de Württ!!!