11 Aralık 2015 Cuma

YILIN DİZİLERİ VE KİTAPÇIDA KENDİ KİTABINI GÖRMEK


Soğuk bir cuma akşamından herkese merhaba! Malum, bugünlerde konumuz bu hafta çıkan ilk kitabım Ters Düz. Daha kısa süre önce dağıtılmaya başlanmasına rağmen ben sizlerden geri dönüşler almaya başladım bile... Gelen ilk tepkiler beklentimin çok üstünde... Aslında beklediğim bir şey de yoktu... Kitabın çıkmış olması, benden başka sadece bir kişinin bile kurguladığım dünyanın içine girecek olması yeterliydi benim için... Şimdi gelen bu güzel yorumlar, kitabı elinden bırakamadığını söyleyenler sevincimi ikiye katlıyor... Sağ olun... Var olun... Hep olun... 

Üstteki fotoğrafı az önce bir alışveriş merkezindeki D&R'da çektim..D&R başta olmak üzere her kitapçıda kendi kitabına rastlamak... Gerçekten değişik bir his, güzel bir his... Aklınızda bulunsun, kitap her yerde "Yeni çıkanlar" rafında olmuyor, mesela bu D&R'da "Türk edebiyatı" rafındaydı. Yani "Yeni çıkanlar"da göremeyince "Aaa, daha gelmemiş!" demeyin, görevliye mutlaka sorun. Çünkü kitap İstanbul'da artık her yerde var. Diğer şehirlere de yavaş yavaş dağıtılıyor. "Yok ben bekleyemem" derseniz internetten de sipariş verebilirsiniz efendim. Kitap Yurdu, idefix, D&R, Babil, yayınevinin kendi sitesi (Altın Bilek) bunlar ne güne duruyor... 


Ters düz olanlar güzel yorumların yanı sıra güzel fotoğraflar da göndermeye başladılar! Bu fotoğrafı, kitabı dün alan bir okurum "Çalışma masama oturdum şu an ödev yapmam gerekiyor ama elimden bırakamıyorum!" notuyla göndermiş. Eh, açıkçası bu okurumun ödevini aksatmasına üzüldüm ama Ters Düz olmasına da sevindim doğrusu! Siz de eğer okumaya başladıysanız masanızdaki, komodininizdeki, rafınızdaki Ters Düz'ü gönderin, zevkle paylaşayım! (Zaten böyle blog yazıları da yazacağım fotoğraflar biriktikçe.)

Şimdi bu Ters Düz muhabbetine biraz ara vererek ve yarınki yazımın merakla beklediğiniz "Ters Düz dizi olsa kimi kim oynar" olacağını söyleyerek, bizim ekrandaki dizileri eleştirme yazılarımdan birine başlıyorum! Bu sezon diziler arasında resmen kanlı reyting savaşları yaşanıyor. Ben bu sezon pek dizi izlemiyorum ama televizyonda yirmi dört saat dönen fragmanlar ve internet haberleri sağ olsun, hepsinin konusunu az çok biliyorum. Hangimiz bilmiyoruz ki? Kiralık Aşk diye bir dizi var, hiç izlemedim ama Barış Arduç'tan geçilmiyor ortalık son günlerde. Ya böyle hiçbir konusu olmayan romantik komedi dizileri nasıl tutuyor, nasıl izleniyor ben anlamıyorum. Dizide sadece yakışıklı Barış Arduç ve güzel Elçin Sangu bakışıyor, ayrılıp barışıyor. Bakın ama bu da bir furya, bu dizinin de sonu yakındır. Bakın, o bayıla bayıla seyrettiğiniz Kiraz Mevsimi, Adı Mutluluk ve Çilek Kokusu'na ne oldu? Bittiler. Çünkü reytingleri düştü. Reytingleri niye düştü, çünkü hikayelerinin bir konusu yoktu, o jön o kıza bakıyordu, o kız ona aşık oluyordu falan. İzleyici de sıkılıyor bir süre sonra. İşte Kiralık Aşk'ın sonu da bu olacak. Herkesin, her şeyin tuttuğu bir dönem var, bu da geçecek. Kiralık Aşk bitecek, Barış Arduç gözden düşecek, yerine başkaları gelecek. 


Paramparça geçen sezonun ikinci yarısında başlamıştı. Bergüzar Korel ve Kenan İmirzalıoğlu'nun oynadığı Karadayı'nın karşısına çıkarak, zirveye oturmuştu. Açıkçası bu sezon dizi gözden de reytinglerden de bir tık düştü, çünkü dizinin asıl konusu olan Hazal ve Cansu meselesi çoktan çözüldü. Cihan'la Dilara da boşandığından, Cihan Gülseren'e kaldı, yani Dilara-Gülseren cephesinde de bir heyecan kalmadı. Buna rağmen, diziye yeni eklenen karakterler ve yan hikayelerle dizi yine reytinglerde ikinci, hatta bazen birinci oluyor (eh, bunda biraz da pazartesi akşamı izlenecek pek fazla dizi olmaması etken). Keriman'ın komik halleri de diziyi izlettiriyor, Nursel Köse gerçekten iyi oynuyor. Ama ben esas, Dilara'yı canlandıran Ebru Özkan'ın muazzam oyunculuğuna bayılıyorum. Güllerin Savaşı'ndaki Gülfem gibi, o da bir "buz kraliçe". Gülseren'i canlandıran Nurgül Yeşilçay ve Cihan'ı canlandıran Erkan Petekkaya ise bana pek inandırıcı gelmiyor maalesef, hatta bazen yapmacık bile geliyorlar, yani Dilara karakteri kadar inanamıyorum onlara. Dilara gerçekten de dizideki en gerçekçi karakter. Ebru Özkan'ı tebrik etmek gerek. Bu arada yukarıdaki afişten de anlamış olacağınız gibi, Paramparça, "Broken Pieces" adıyla yurt dışında da tanıtılıyor. 


Güllerin Savaşı cumartesi akşamlarının en çok izlenen dizisiydi. Ama sonra, Ömer'le Gülru'yu ilk sezondaki o "büyük aşk"a rağmen ikinci sezonda birbirlerine düşman ederek seyirci gözündeki inandırıcılığını zedelemişti. Şimdilerde dizi Gülfem ile Gülru'yu kız kardeş yaparak senaryoyu dallandırıp budaklandırıyor, aslında iyi hikayeler de çıkarıyor, ama dizi Ocak sonunda bitecek (eh, artık zamanı gelmişti). İnsan yine de bir üzülüyor tabii. Egolar kraliçesi Gülfem Sipahi'yi canlandıran Canan Ergüder'i izlemek gerçekten keyifli çünkü. Güllerin Savaşı bu ikinci sezonunda iki kız kardeş arasında aynı adama duyulan aşk için değil de iş hayatındaki başarı için yapılan savaşı anlatıyor. Gülru da Gülfem de şimdi Ömer için değil, moda dünyasında bir numara olmak için savaşıyorlar. Her hafta kulakların pasını silen kaliteli müzikler eşliğinde bir kuru boyalarıyla harıl harıl çizim yapan Gülru'yu, bir de moda sektörünün soğuk kraliçesi Gülfem'i izliyoruz. Bir hafta Gülru merdivenden düşüp bebeğini kaybediyor, diğer hafta hop diye hastaneden çıkıp Gülfem'i hamamda yere itiyor. Bir sabah Gülfem gazetede önceki geceki davette Gülru'yla yaşadığı skandalın haberini okuyup Cücü'ye bağırırken, bir sabah Gülru elindeki tabletten skandal haberini gösteren Aslan Kral'dan azar işitiyor. Açıkçası, dizinin ilk sezonunda aranılan adam olan Ömer'e bu yeni sezonda resmen bir yer kalmadı, çünkü Ömer yani Barış Kılıç resmen senaryo dışı kaldı. Dediğim gibi, bu iki Gül arasındaki savaş, aynı adama olan aşk için olmaktan çıktı, moda sektöründe birbirlerini ezmek gibi spesifik bir konuya döndü. Mert karakteri üzerinden işlenen şöhret olma, Yonca karakteri üzerinden işlenen sınıf atlama konuları da cabası. Ama, ben dizinin aşk konusunu bir yana bırakıp bu moda, şöhret yönetimi, para meseleleri gibi konulara da eğilmesini sevdim sanki. Ayrıca Gülru ve Gülfem arasındaki psikolojik savaş, Gülru'nun giderek "Gülfemleşmesi" ve bozulan psikolojisi de çok güzel işleniyor. (Damla Sönmez ve Canan Ergüder'in muazzam oyunculukları, bu denli saçmalayan senaryoya rağmen diziyi hala seyrettiren çok güçlü sebeplerden). Şu yukarıdaki fotoğraf bile Gülru'nun Gülfemleşme yolunda emin adımlarla gittiğini gösteriyor. Bakalım dizi finalini nasıl yapacak... 


Ve... Gelelim sezonun en iddialı dizisine... O dizi tabii ki pazar akşamları yayınlanan Hatırla Gönül! Sezonun en orijinal, en gerçekçi dizisi. Senaryosu bizim ekranda görmeye alıştığımız dizilerden o kadar farklı ve gerçekçi ki, her hafta koltuğa yapışıp nefesimi tutarak izliyorum. Keşke pazar akşamları değil de hafta içi, mesela salı günü (zira Star'daki Kaderimin Yazıldığı Gün artık ömrünü doldurdu) yayınlansaydı da daha çok izleyiciye ve hak ettiği yere ulaşabilseydi, ama olsun, yine de dizi çok güzel tepkiler alıyor. Umarım beklenen reytingi alamıyor diye yayından kaldırmazlar. Onur Saylak Tekin performansıyla resmen tarihe adını yazdı. Gökçe Bahadır Jülide ve Gönül rolleriyle muazzam bir iş çıkarıyor. Figen karakteriyle Selen Öztürk bu yılki en iyi yardımcı kadın oyuncu ödüllerinin hepsini almalı. Biğkem Karavuş'un canlandırdığı Neşe ile Cahit Gök'ün canlandırdığı Hilmi arasındaki ilişki ekran tarihinin en Avrupai ilişkisi olabilir. Dizide zenginlik alışık olduğumuz gibi snob bir üslupla işlenmiyor. Yani zenginler öyle binlerce hizmetçiyle yaşamıyor, sabah kahvaltılarında portakal suyundan bir yudum içip evden çıkmıyor. Dizinin zenginleri çok gerçekçi, çok doğal, herkes gibi sorunları olan gerçekçi insanlar. Ali'yi canlandıran Tuğrul Tülek, Şermin'i canlandıran Perihan Ünlücan, Lale'yi canlandıran Berrin Şeker Civil, Mazhar'ı canlandıran Turgay Kantürk, Özlem'i canlandıran Özcan Tekdemir rollerine uymuş. Kürşat'ı canlandıran Ali İpin harikalar yaratıyordu, ama beşinci bölümde senaryonun gerektirdiği bir şekilde ölerek diziden ayrıldı. Şimdi Selma karakteriyle Sezin Akbaşoğulları girdi ve dizinin akışına cuk diye oturdu. O üstünü örttüğü tabloda ne resmi var gerçekten merak ediyorum. Yani izleyin veya izlemeyin, reytinglerde iyi olsun veya olmasın, bu dizi, bu sezonun, hatta bu bizim ekranların gelmiş geçmiş en kaliteli dizisi. Her sahnesi önemli, her sahnesinde bir olay oluyor ve her sahnesinde de oyunculuklar çok inandırıcı. Özetinin öyle bir saat değil de sadece on dakikacık olması da dizinin kalitesini gösteriyor zaten. Aşk, sırlar, tutku, hırs, şiddet, geçmiş, gelecek, öfke, intikam, bunların hepsini muhteşem fon müzikleriyle izliyoruz. Bazen geriliyoruz, bazen duygulanıyoruz. Bakalım dizide neler olacak... Umarım reyting kurbanı olmaz. Mutlaka izleyin!


Gelelim yabancı dizilere... Flesh and Bone (8 bölüm) ve Olive Kitteridge (4 bölüm) mini dizi olduklarından ilgimi çekti. Olive Kitteridge, bugüne dek izlediğim en iyi yabancı dizi olabilir. Frances McDormand, Olive karakterini inanılmaz bir inandırıcılıkla canlandırıyor, tıpkı Hatırla Gönül'deki Tekin'e inandığımız gibi. Tekin demişken, Tekin'i canlandıran Onur Saylak'ın ve Paramparça'daki Dilara Ebru Özkan'ın oynadığı Rüzgarın Hatıraları bu hafta vizyona girdi. Bu filmi de merak ediyorum ama şu sıralar sinemaya gitmeye bile vaktim olmayabilir.

Peki siz hangi dizileri izliyorsunuz? Ve Ters Düz'ü okumaya başlayanınız var mı? Ters Düz'ü okuyup yorumlarsanız bana yazmayı unutmayın sakın! Bu yazılar birikince, sizin bloglarınızdaki ilgili linklerinizi paylaşacağım. Yayınevi de bu linkleri kendi sayfasında paylaşacağını söyledi. Böyle işte sevgili blogger dostlarım... Haydi hepinize iyi akşamlar! 

17 yorum:

  1. Kitap kapak tasarımı falan güzel olmuş. Hadi hayırlı olsun bakalım... :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler... Kapakta benim dokunuşlarım var... :)

      Sil
  2. Kitabın hayırlı olsuuuunnn :))
    Dizi yorumları baya iyi ama halk saçmalığı dramı trajediyi seviyor bu yüzden bu kadar saçma salak dizi var. Kaliteli olanlar çok çok az

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hatırla Gönül içlerinde en iyisi... :)

      Sil
  3. kiralık aşk. paramparça ve hatırla gönül izlediğim dizlerden :) paramparça yeni sezona girişinde biraz dağıtmıştı ama topladı gibi bu haftalarda...
    hatırla gönül değişik konusuyla ilgimi çekiyo :)
    Kiralık aşk hiç kaçırmadan izlediğim tekrarlardan takip ede ede bugune geldiğim dizidir walla sen sevmesende ben baya seviyorum diziyi:) Bunda barış arduçun etkisi yok diyemem ama barış arduç'u deliha'da da izledim hiç böyle bir etki yaratmamıştı 2 gün sonrasında unutmuştum. Diziye karakterlerin ve kişilerin oturduğunu düşünüyorum sıkıldığım yerler tabiki oluyo ama 120 dk kolay değil her hafta her hafta senaristlerde haklılar :)

    kitabın hayırlı olsun henuz denk gelmedim gelsem sepete onu da eklerdim bugun yarın 10 kitabım gelicek onlar bittikten sonra listemdesin :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben hikayesi olan dramları içi boş aşk dizilerinden daha çok seviyorum sanırım. :) Kitap için ise tamamdır diyorum. :)

      Sil
  4. Fazla yabancı dizi izlememen kötü olmuş.şöyle iyisinden bir yabancı dizi izlemeye başlasan bir daha bırakamayacaksın.

    YanıtlaSil
  5. Daha dün dr'ye baktım yeni çıkanlar rafında bulamadım daha gelmemiş deyip ayrıldım :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tüh, keşke görevliye sorsaydınız, size mutlaka gösterirdi... :)

      Sil
  6. dur dr de ben de bi bakıyim göreyim :)

    YanıtlaSil
  7. Türk dizilerinin uzun süreleri beni boğuyor ama Hatırla Gönül'le ilgili o kadar güzel eleştiriler duydum ki ilgimi çekti. Boş zamanım olduğu bir anda ilk bölümden itibaren izlemek istiyorum.

    YanıtlaSil
  8. Ben hatırla gönülü pazar akşamları izleyemiyorum, pazartesi iş yerinde ilk işim filmi izlemek oluyor :) dizi müziklerini de gün içinde açıp açıp dinliyorum.. bence de yılın dizisi ..

    YanıtlaSil
  9. Ters Düz'ü biraz evvel bitirdim. Beklemediğim kadar mükemmel olmuş hele sonları inanılmazdı, kitap elimde doşlaştım her yerde. Polisiye hastası biri olarak bayıldım tekrar kutluyorum seni ve devamını bekliyorum. Bu akşam kendi kitap bloğumda paylaşacağım eğer misafirler erken giderse.
    Bloğumun adresi : ilhanucer.blogspot.com

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...