22 Aralık 2015 Salı

RADYO PROGRAMI VE CANAN ERGÜDER

Bir güne birden çok etkinlik sığdırınca, laf aramızda insan hangi birini blog'una koyacağını şaşırıyor... O zaman sırayla gidelim, radyo programıyla başlayalım! Evet, ben dün okulumuzdaki güzel bir radyo programına katıldım konuk olarak... İlkokul 5. sınıfta Can Yayınları'nın yarışmasında kazandığım ödülden başladık; Ters Düz'ün çıkış noktalarını, romanı kaç yılda ve nasıl yazdığımı, erkek bir yazar olarak bir kadın öyküsü anlatmayı, kurgu ürünü Bozbalık Köyü'nü, olayların niçin Trabzon'da geçtiğini, romanın okurlarca "şaşırtıcı" bulunan finalini (spoiler vermeden), blog'umu ve yaptığım diğer şeyleri konuştuk... İşte kanıtı...


Sonradan dinlediğimde fark ettim, blog'um hakkında epey bir şey anlatmışım. "Her sabah kalktığımda ve her gece yatmadan önce blog'uma baktığımdan" bahsetmişim, sizlere selam çakmışım. Sahiden de öyle ama. Blog bir yana, diğer sosyal mecralar (Facebook, Twitter, Instagram) diğer yana benim için. 2009'dan beri, tam 6 yıldır blog yazıyorum ne de olsa, az bir zaman mı? Blog'suz düşünemem kendimi. Öyle işte.


Fotoğraftaki ünlüyü tanıdınız mı? Evet! Gülfem Sipahi köşkten çıktı, Canan Ergüder olup karşımıza geldi! Dün 14.30'da radyo programından çıktıktan sonra saat 17.00'daki Canan Ergüder etkinliğini bekledim. Dizide Gülfem'i öyle başarılı canlandırıyor ki Ergüder, insan karşısında tıpkı Gülfem gibi bir "buzdan kraliçe" görmeyi bekliyor, ne yalan söyleyeyim. Ama Canan Ergüder, çekildiğimiz bu fotoğraftan da anladığınız üzere, son derece güler yüzlü biri. Bol kahkahalı, güzel bir söyleşi gerçekleştirdik onunla. Güllerin Savaşı'nın son bölümündeki tango sahnesinden bahsetti, dansı özlediğini, yeniden tangoya başlayacağını söyledi. Sette en iyi arkadaşlarının Cihan ve Mert olduğunu söyledi. Dizinin beş bölüm sonra biteceğini, "Gülfem kaslarına alıştığını" söyledi. Biz de Gülfem Sipahi'ye alıştık doğrusu... 

Onunla sahnede söyleşi yapan kişinin adı da Gülfem'miş. Bunun üzerine Ergüder, ilginç bir anısını anlattı: 

Bir gün o ve annesi, Amerika'dan (Ergüder, Amerika anılarını ve orada çektiği filmleri de bol bol anlattı) gelen arkadaşlarını gezdirmek için Kapalıçarşı'da bir lokantaya gitmişler. Çıkışta Canan Ergüder lokanta işletmecisi olan kadının kolundaki Gülfem ve Gülru dövmelerini görmüş ve kadına demiş ki "Sakın bana hayran olduğunuzu söylemeyin!" Kadın ne cevap verse beğenirsiniz: "Bunlar benim kızlarımın adları." Kadın artık bu isimlerin o kadar popüler olmasından rahatsızmış. Yahu Gülru ve Gülfem günümüzde cidden o kadar yaygın olarak kullanılan isimler mi?

Ergüder'in bizim ekranlarda kaliteli komedi çekilmediğine ilişkin sözleri de vardı. Gerçek hayatın, dramın içindeki trajikomik unsurları sevdiğini söyledi. Bu anlamda Canan Ergüder'e katılmamak ne mümkün! Ama Gülse Birsel komedilerini ayrı bir yerde tutmak gerek. 

Sonra bir izleyici bir soru sordu, "Gülfem çok gaddar, Gülru'ya karşı içinde hiç mi merhamet yok?" Ergüder cevabı patlattı: "İlk sezon için haklısın, ama şu anda Gülru daha fazlasını bile hak ediyor!"

Uzun lafın kısası güzel, samimi, keyifli bir etkinlikti... Canan Ergüder'i yakından tanıdığıma gerçekten çok mutlu oldum. O çok değerli bir oyuncu, bir sanatçı, Güllerin Savaşı'nı o var diye izliyoruz, kıymetini bilmek gerek... Onu "Nehir" adındaki tiyatro oyununda da izlemiş, beğenmiş, yazmıştım. Yeni projelerinde de hep keyifle izliyor olacağım. 

Not: Radyoda iki şarkı da çaldık. Bunlar benim seçtiğim parçalardı. Louis Jordan mı, Frank Sinatra mı derken The Ronettes'ten Be My Baby ve Feist'ten My Moon My Man'i seçtim. İki şarkı hakkı olunca insan hangisini seçeceğini bilemiyormuş. 

Not 2: Kitapla ilgili sizler çok güzel şeyler yazıyorsunuz bloglarınızda, ben de onları paylaşacağım, hiç merak etmeyin. Sevgiyle kalın!

4 yorum:

  1. tebrik ediyorum Mert,
    ilk kitabın hayırlı olsun
    hemen alıp okumak istiyorum
    sevgiler

    YanıtlaSil
  2. Kitabın hayırlı olsun...
    Aklımda, hatta 2016 okunacaklar listemde :)
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  3. Canan Hanım'la öyle bir poz vermişsiniz ki kırk yıllık dost gibisiniz. Gerçekten sıcakkanlı bir insanmış. Umarım bu diziden sonra daha güzel işlerde yer alır.

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...