15 Mart 2017 Çarşamba

GEÇ GELEN BAHAR VE İÇİMDEKİ YANGIN... İSVEÇ'TEKİ HAYATIMDA OLAYLAR OLAYLAR!

Bu yazımda sizlere yine İsveç'teki sıradan günlük hayatımı, gezdiğimi, yaptığımı, yediğimi fotoğraflarla anlatıyorum... Ama yazının sonunda sizi film adı gibi koyduğum cuk gibi oturan başlıkların detayları bekliyor. Kod anahtarları: Yangın ve bisiklet! 


İsveç'te Erasmus hayatım nasıl geçip gidiyor? İki kelimeyle özet geçecek olursam; pahalı, çok pahalı buralar, sevgili okur. Ve İsveç'in en güneyinde, Malmö'de olmama rağmen çok da soğuk, ama neyse ki soğuklar giderek yok olmaya, hava biraz da olsa ılınmaya başladı. Geçtiğimiz cumartesi günü buralara neredeyse bahar geldi. Yani gelmediyse bile gelsin artık çünkü bu kış iyi donduk. Hava yine soğuktu ama haftalar sonra ilk kez güneşi gördük cumartesi günü. Gökyüzü pırıl pırıl, parklar dopdoluydu. Gerçi sonra pazar günü yine sisli, kapalı, yağmurlu, soğuk bir güne uyandık. Ama bugün de hava güneşli. Evet soğuk, ama en azından güneş var. (Bu arada, iyi ki bir yalandan güneş çıktı diye yurtta kaloriferleri hemen kapattılar. Yani tam olarak kapatmadılarsa bile neredeyse yanmıyor kalorifer, ılık-ımsı diye bir kelime varsa, işte ondan. Burası soğuk, soğuk odalar...) 



Yaz ne zaman geliyorsun? Bak gözümüz yollarda kaldı... 



İsveç'te marketlerde satılan bisküviler, kurabiyeler pahalı olsa da, insan illa almak istiyor. Çay saatimi asla atlamam! Evet, İsveç'te bile! İsveçliler kahve/çayın yanında kurabiye yemeyi "fika" olarak adlandırmış olsa da, bu aslında her kültürde olan bir şey. Biz de çay saati diyoruz işte. Hatta şu anda bu yazımı da fotoğrafta gördüğünüz zencefilli-tarçınlı cookie'lerimi (pepparkaka) ve chokladbollar'ımı (bizdeki fondanın neredeyse aynısı) yiyerek, çayımı içerek yazıyorum. Merak edenler için hemen yazayım; 600 gramlık bir pepparkaka paketi 25 SEK. 6'lı bir sert chokladbollar paketi 11 (ki içindeki kakao-kahveyle daha lezzetli), 9'lu bir chokladbollar paketiyse 10 SEK (içi boş olduğundan, daha ucuz). İsveç'te maalesef ucuz bir şey yok ve bisküviler de istisna değil... Bizde 1 lira olan bir bisküvi paketi burada en az 6-7 lira. Yapacak bir şey yok... 


Dammsugare'yi diğerlerine göre pek sevemediğim için, detaylarına girmeden fotoğrafıyla geçiştiriyorum... 


Marabou çikolatalarını biliyor musunuz? Nasıl bir çikolata saatim gelmişse, dün tam dört çeşidini aldım! İki tanesi 15 SEK'ti, dört tane aldım 30 SEK'e denk gelmiş oldular, ki bu normal şartlarda asla olmayan bir indirim! İlk ve son kez rastladım sanırım. Demek arada böyle sürprizlerle şaşırtabiliyorsun İsveç... 


Ve bu fotoğraf da, iki hafta önce cumartesi günü gittiğim Malmö Müzesi'nden... Burayı kendime yazı köşesi yapsam? Olur di mi? 



Ve bu hoş dekoratif tabaklar, kaseler, Sostrene Grene diye bir mağazadan... Malmö'deki, İsveç'teki en iyi tasarım mağazalarından biri kendisi. Zaten İsveç tasarımları meşhurdur (bkz: IKEA), o nedenle Malmö'de harika dekorasyon mağazaları/dükkanları var. Burası da alışveriş yapmaktan, gezmekten keyif aldığım bir mağaza. Danimarka merkezli, ama İsveç başta olmak üzere Avrupa'nın belli başlı bölgelerinde mağazaları var. 

(Yazıyı saatlerdir yazıyorum, şimdi müsli yeme faslına geçtim.)


Araya 20 SEK'lik bir falafel sıkıştırayım... Düşünün: Bir ekmek, bir falafel ve bir bisküvinin fiyatı aynı.


Çarşamba, çarşafa dolanıhakjmbnbilsöaşaksljek! Sisli puslu pazar günü sahilde çektiğim bu fotoğrafı da paylaştıktan sonra (evet, çıplak bir şekilde denize giren adamı görmeden önce çekmiştim-burada kışın bu şekilde denize girmek hayli yaygın kültür-hayır hava hem buz hem de çıplaksın kardeşim-ama hasta olmaya karşı birebirmiş, İsveçlilerin yalancısıyım), gelelim haftanın olaylar olaylar köşesine (bak cidden yapabilirim her yazıda böyle bir köşe)!


Şimdi geçen hafta değil bir önceki hafta perşembe akşamı, yurtta yangın alarmı çaldı. Buranın saatiyle 21.10'du (orada 23.10). Ben de internetten Cesur ve Güzel'e bakıyordum, arada da o akşam ilk bölümü yayınlanan Çoban Yıldızı açıktı. Yeri gelmişken söyleyeyim, Sezin Akbaşoğulları gerçek bir aktris. Cesur ve Güzel'de Cahide karakteriyle her hafta diziyi izleme sebebim. Neyse, yangın alarmı çalmaya başladı. Böyle kulak tırmalayıcı bir ses, sonradan anladık yangın alarmı olduğunu. Başta bilgisayardan mı geliyor dedim, dizileri kapattım, baktım ses devam ediyor. Sonra hemen bilgisayarımın üstündeki yangın alarmının öttüğünü anladım, kapımı açtım, baktım koridorda karmaşa. Hatta herkes yurdu boşaltıyor, herkes dışarıya çıkıyor! Bizim kat hariç, biz pek hareket etmedik, çünkü muhtemelen yanlış alarm olduğu konusunda rahattık. Geçen dönemden beri burada kalanların söylemesine göre, birisi mum üflese bile çalıyormuş alarm. Herhalde yine öyle bir şey oldu. Ama epey bir süre çaldı yani, sonra itfaiyeciler mi ne gelmiş kapatmış...

Bir sonraki gün, yani cuma günü, sabah ders için okula gittim, saat 8.40 falan, ben dersi beklerken yangın alarmı çaldı! O da yanlıştı herhalde, bir süre sonra durdu. Yani peş peşe iki gün yangın alarmları benimle... Belki de yangın içimdedir?

Dün, saat 14.30'da okuldan yurda dönerken bisikletim bozuldu. Hem zinciri çıktı hem de lastiği demire vurmaya başladı, yani süremedim haliyle. O bisiklet iki ay iyi bile dayandı aslında. Biliyorsunuz, herkes gibi ben de ikinci el almıştım bisikleti ve iyice eski, hurda bir bisikletti. Şimdi iyice hurda oldu. Yaptırsam, yaptırma parası İsveç'te yeni bir ikinci el almaya bedel. Yeni bir ikinci el alsam, nereden, nasıl bulacağım, çünkü şu an dönem ortası, satan kimse yok. Yani ya bisikleti garajda bırakıp her gün her yere yürüyeceğim (ki Malmö'de her yere 15-20 dakika içinde yürüyebilirsiniz) ya da 200-300 SEK verip tamir ettireceğim bunu. Dün yurttan Folkets Park'a yürüdüm, bisikletten daha hızlı gittim neredeyse. Çünkü rüzgar olunca bisiklet sürmek zorlaşıyor. Ama büyük ihtimalle bisikletimi yaptıracağım, çünkü bisiklet sürmeyi seviyorum. Yani hobi olarak sürüyorum ben bisikleti, yoksa yürüme yürürüm, onda sıkıntı yok. Şimdi bir arkadaşımla yürüyerek bir kafeye gidip kahve veya sıcak çikolata içeceğiz. Böyle işte... Bu hafta her gün okulum var, bugün hariç. Gerçekten yoğun. Vakit buldukça gezme, kitap, dergi, müzik, dizi keyfi. Elbette yeni kitaplarım üzerinde de çalışıyorum her gün... 

Günlük hayatımdan detaylar için sosyal medyadan da takipte kalmaya devam!



facebook.com/ofluoglumert 

Edit: Sen misin yazın Marmaris'teki bisikletçiye bir lastik şişirme için 5 lira alıyor diye söylenen, işte İsveç'e gelir böyle bir zincir taktırmaya paşa paşa 45 lira verirsin! 350 SEK'e aldığım bisikletimin tamiri için 100 SEK verdim. Tam 41,50 lira! İşte detayları şurada yeni yazı olarak yazdım: http://kafadergi.blogspot.se/2017/03/isvecte-bisiklet-tamirine-4150-lira.html

5 yorum:

  1. pahalı olmasa ve soğuk olmasa hayat sana güzel vallaha çok epleniyrsun gibi görünüyor. baharın gelmesi ile birlite çok daha eğleneceğini düşünüyoruum. şimdiden eğlenceli erasmuslar :)

    YanıtlaSil
  2. Vah benim çocuğum,arada kaç gel yanıma,hamur işine doyurayım ben seni.Ne pahalı memleketmiş yahu.

    YanıtlaSil
  3. vay yaa bisiklet geçmiş olsun gelcem yine :)

    YanıtlaSil
  4. Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır, derler. Biz de öyle bir soğuğu yaşıyoruz.

    YanıtlaSil
  5. Beklediğimiz hayat bazen bize kelek atıyor

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...