28 Mart 2017 Salı

GÜNDEMİMDEN KISA KISA...

Herkese merhaba! 7'de kalktım. Hemen her sabah 7'de, hatta bazen 6'da kalkıyorum. Ne yapayım, gün aydınlandıktan sonra uyumak bana zaman kaybı gibi geliyor. Uykumu almak şartıyla tabii. Pazar günü burada saatler 1 saat ileri alınınca, Türkiye'yle aramızdaki zaman farkı 2 saatten 1 saate düştü. Şu an burada saat 8, orada 9. Ben bu yazıyı yayımladığımda burada 9, orada 10 olur. Bu sabah knackebröd, ekmek, lingon reçeli, yumurta, salatalık, Bulgar beyaz peyniriyle yaptığım kahvaltımın ardından şu an İngiliz poşet çayımı içmekteyim bu satırları yazarken, öhöm. Dün sabah markete gittim, aslında taze ekmek almak için gitmiştim ama (yine her zamanki gibi) gördüğüm HER ŞEYİ alarak döndüm. Bu Bulgar beyaz peyniri de onlardan biri... SEK kaç oldu demiştiniz? :)


abdülcanbaz osmanlı tokadı ile ilgili görsel sonucu

Hiç 5000 kelimelik essay yazasım yok... Hem de 3 gün içinde... Burada aldığım dersin hocası bazı şeyleri hep son anda duyuruyor, ayrıca notu da gerçekten kötü, zaten derslere de kimse gelmiyor, o nedenle arada kaldım dostlar! Bir önceki essay'i Tenten hakkında yazmıştım, bunu Abdülcanbaz hakkında yazıyorum, bu çizgi romanı bilir misiniz? Hoca tam olarak ne yazmamız, nasıl yazmamız gerektiğini de söylemiyor, o nedenle cidden kararsızım. Essay yerine roman yazsam, blog yazsam olmaz mı? E yazıyorum işte blogumu! 

Saatler de ileri alındı ya, yok, artık hava kararmıyor burada. Dün dikkat ettim, saat 19.45 falan, hala havanın kararmasını bekliyoruz! 20'ye doğru ancak karardı. Yani Nisan'da, Mayıs'ta iyice uzun günler göreceğiz İsveç'te. 

Bugünlerde Isabel Allende-Canavarlar Kenti kitabını okuyorum.

Yazmadan edemeyeceğim... Oysa geçen hafta ne kadar övmüştüm Cesur ve Güzel'i... Cahide'nin hamile olmadığının bu kadar erken açığa çıkması müthiş bir zamansızlık, müthiş bir senaryo hatası... Sezon finalinde bomba etkisi yaratacak böylesine bir olayın sezon ortasında sanki başka hiç yan konu yokmuş gibi, üstelik özensizce geçiştirilmesi, yemekten sonra tatlı beklerken şef garsonun bir anda "Bu akşamlık bu kadar, kapatıyoruz!" demesinden bin beter!

Ya Cry Me a River ne güzel bir caz parçasıdır! Çalanın, söyleyenin eline, ağzına sağlık... Her zaman durur dinlerim...

Birazdan bisikletime atlayıp okula gideceğim. Ders cuma hariç 10'da başlıyor, cuma günü 9'da başlıyor. Burada yağmur çamur demeden insanlar her gün bisikletleriyle gidiyor işlerine, okullarına, tabii ben de. Tabii laf aramızda, bazen bisikletimin yağmurda ıslanan selesine oturmak için fazla şık giyinmiş oluyorum; öyle durumlar için bisikleti üstü kapalı bir yere park etmeyi tercih ediyorum. :) Neyse ki şu günlerde hava hayli güneşli, soğuklar da epey kırıldı, artık buraya da bahar geliyor umarım! 

İsveç'te Erasmus hayatım böyle gidiyor işte... Acaba diyorum, buradaki günlerimi anlatan bir çizgi roman mı yapsam? Blogda yayımlarım?

- - - 

Beni sosyal medyadan takipte kalmayı unutmayın! 24 saat sonra silinen anlık fotoğraflarım için de instagram'ı hayli aktif kullanıyorum:




2 yorum:

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...