15 Kasım 2014 Cumartesi

KADINSAL ŞEYLER - BÖLÜM 2


BÖLÜM 1 OKU

ÖZET: "Bu bir evcilik oyunu değil, bir cinayet. Biri onu kalbinden bıçaklamış." Özgü öldürüldü. "Seviyorum seni, anlasana!" Savaş Duru'ya aşkını ilan etti. "Sen Özgü'yle çıkıyorsun! En yakın arkadaşımla!" Duru onu reddetti. "Bıçağı burana saplarsam… Bir kalbin olmadığını düşünürsek… Sence kan akar mı?" Bal Savaş'a o kadar aşıktı ki gözü döndü. "Sorun sende değil… Ben hiç kimseyi sevemedim…" Savaş Bal'ın bu teşebbüsünden son anda kurtulmayı başardı. "Savaş'la öpüştüğünü gördüm." Özgü, Eda'nın sevgilisini elinden alacak olduğunu düşündü. "O günden sonra Zeynep'i Özgü'nün cenazesinde görmek ne kadar… tuhaf!" Ve sırlar gittikçe daha çok konuşulmaya başlandı.

BÖLÜM TANITIMI: Kadınsal Şeyler'in yeni bölümünde Bal, Özgü'yü öldürdüğü gerekçesiyle sorguya alınıyor! Herkes şüpheli, sinirler gergin, ilişkiler sallantıda, sırlar kayıpta... Şok olmaya hazır olun! 

"Hayırdır, çok sessizsiniz? Sizin masanızdan kahkaha eksik olmazdı?"

"O gece kütüphanede ne yapıyordunuz?" diye sordu Erman bir kez daha. Bal, Duru ve Eda polis karakolunda, onun odasındaki koltuklarda oturuyorlardı. Erman önce üçünü de tek tek sorguya almıştı. Şimdi ise hepsiyle aynı anda konuşuyordu.
“Pardon ama, sorguya mı çekiliyoruz?” dedi Bal, bu muameleden sıkılmış bir ifadeyle. Erman devasa cüssesiyle tepelerinde dikiliyor ve onlara bir cüceymiş gibi davranıyordu.
“Evet, küçük hanım,” dedi Erman, Bal’la göz göze gelene dek eğilerek. “Hala anlamadınız mı?”
“Oraya ödevimizi yapmak için gitmiştik. Sonra uyuyakalmışız. Ve sabaha doğru uyandığımızda... Özgü'yü kanlar içinde bulduk... Hepsi bu! Size bildiğimiz her şeyi anlattık!” dedi Duru yalvarırcasına.
“Ama tatmin olmadım,” dedi Erman kaşının tekini kaldırarak.
“Ne gibi?” dedi Eda.
“Önceden konuşup ağız birliği etmişsiniz gibi.”
 
"O polis yalan söylediğimizi biliyor gibi,” dedi Bal, bu söylediğinden son derece emin bir ses tonuyla. Eda ve Duru ile birlikte okulun yemekhanesinde oturuyorlardı. On üç lira verip aldığı spagettisi soğumuştu ve onu yemek için en ufak bir istek duymuyordu.
 
“Ama biz yalan söylemiyoruz ki!” dedi Duru. Onun on iki liralık makarnası da aynı şekilde buz gibi olmuştu.
“Yani tamam yalan söylemedik ama Zeynep ve Ayşegül konusunda da hiçbir şey anlatmadık, ki bu bence soruşturmanın seyrini değiştirebilir.” Bal, hiç kimsenin duymaması için sesini iyice alçaltmıştı.
“Sence Özgü’yü onlar mı öldürdü yani?” diye sordu Eda, böyle bir şey düşünebildiği için Bal’a şaşkınlıkla bakarak.
"Kim bilir," dedi Bal, yüzünde tuhaf bir gülümsemeyle.
“Ama neden?” diye sordu Duru.
“Zeynep’in sakatlığı konusunda Özgü’nün Ayşegül’e neler söylediğini, onunla nasıl dalga geçtiğini hepimiz biliyoruz,” dedi Bal. “O gün oradaydık. Kulaklarımızla duyduk.”
Duru ve Eda aynı anda başlarını salladılar.
“Ayrıca Savaş’la çıkan da önceleri Ayşegül’dü, unutmayın. Özgü o ikisinin arasına sonradan girdi.”
“İyi de bu yeni bir şey değil ki,” dedi Duru. “Özgü’yle Savaş lise üçten beri çıkıyorlardı. Hem sonra Ayşegül de kendine yeni birilerini bulmadı mı? Savaş’ın Özgü’ye gidişini çoktan hazmetmiştir diye düşünüyorum. Ayrıca böyle bir şey yapacak –birini öldürecek– kadar karanlık bir kız da değil bence.”
“Ve tüm bunları polise şimdi söylemek Özgü’yü hayata geri getirmeyecek,” dedi Eda. "Bence bu konuyu kapatalım arkadaşlar."
O sırada bir elinde yemek tepsisi olan, diğer eliyle sandalyesinin tekerleğini çevirmeye çalışan Zeynep koridorun başında göründü. Duru onu görür görmez başını çevirdi ve kızlara dönerek fısıltıyla, “O geliyor,” dedi.
“Görmezden gel,” diye mırıldandı Bal.
“Kalksak mı yavaştan?” dedi Eda, yemeğiyle ilgileniyor gibi görünerek.

Duru aniden kızları şaşırtan bir hareket yaptı –aslında buna kendi de şaşırmıştı. Ayağa kalktı ve Zeynep’e yardım etmeye gitti. Önce onun elindeki tepsiyi alıp kendi masalarına bıraktı, sonra da onu masaya doğru sürmeye başladı.
“Ne yapıyor bu?” dedi Bal, Eda’ya fısıltıyla.
“Sadece şoktayım,” dedi Eda sessizce.
Duru bir sandalyeyi geriye çekerek Zeynep’i masaya soktu. Zeynep kızlara gülümseyerek, “Ah, teşekkür ederim,” dedi. “Beni de masanıza aldığınız için teşekkür ederim. Her gün en köşedeki masada tek başıma yemek fazlasıyla canımı sıkıyor. Birileriyle sohbet etmeyi özlemişim.”
Duru gülümsedi. “Her zaman gelebilirsin.”
Bal masanın altından onun bacağını cimcikledi. Duru’nun canı fena yandı ama bunu belli etmemeye çalıştı.
“Eee, nasılsın?” dedi Duru.
“İyiyim, siz nasılsınız?”
“Nasıl olalım ki… Biliyorsun işte… Özgü…”

"Senin de cenazeye gelmene şaşırdım doğrusu," dedi Bal, imalı bir ifadeyle.

"Geleceğim tabii ki," dedi Zeynep. "Evet, Özgü bana bir ucubeymişim gibi davranıyordu ama her şeye rağmen biz kaç yıllık arkadaşız, öyle değil mi? Ayrıca ben her şeyin ablam yüzünden olduğunu düşünüyorum. Hatta biliyorum. Eğer Özgü ve Savaş sevgili olmasalardı ablam da ona savaş ilan etmezdi. İşte bu yüzden..."
“Zeynep?” dedi bir ses aniden. Ayşegül masanın dibinde bitivermişti. “Burada ne işin var?”

Zeynep bir anda fena halde panikledi. "Abla, bir sakin ol lütfen!” dedi, onu yatıştırmaya çalışarak.
“Size ne demeli peki kızlar?” dedi Ayşegül, ellerini beline koyarak. “Okeye dördüncü olarak bula bula Zeynep’i mi buldunuz?”
Kimse cevap vermedi.
“Hayırdır, çok sessizsiniz?” dedi Ayşegül. “Halbuki sizin masanızdan kahkaha eksik olmazdı?"
“Arkadaşımız öldü, Zeynep,” dedi Eda, sonunda dayanamayıp. “Şarkı söylememizi mi beklerdin?”
“Hatta ölmedi, öldürüldü,” diye araya girdi Bal. “Şu an bu okuldaki herkes potansiyel şüpheli.”
“Öyle mi?” dedi Ayşegül, yüzünde bariz bir sırıtışla. “Henüz beni sorgulayan olmadı?”
“Ya abla tamam ya,” dedi olay çıkmasını istemeyen Zeynep.
“Öyle mi?” dedi Bal. “Eğer istiyorsan karakola kadar taksi paranı ben ödeyebilirim!”
“Kızlar kesin şunu ya!” dedi Duru ayağa kalkarak.
“Ya siz de bir şeyler söylesenize!" dedi Bal, Duru ve Eda'ya bakarak.
“Taraftar toplamaya çalışma Bal,” dedi Ayşegül. “Sen de bir daha bunların yanına oturma,” diye devam etti Zeynep’e dönerek ve tekerlekli sandalyesinden tuttuğu gibi onu başka bir masaya doğru sürmeye başladı.

"Yemeğim masada kaldı!" diye cırladı Zeynep.

"Başlatma şimdi yemeğinden! Sandviç alırım ben sana!" dedi Ayşegül hiddetle ve koridorun sonunda gözden kayboldular.

Yemekhanedeki herkesin onları izlediğini kızlar ancak o zaman fark edebildi.

"Rezil olduk," dedi Eda utanç verici bir şekilde.
“Al işte Duru!” dedi Bal. “Merhametten maraz doğar dedikleri bu olmalı!”
“Off, ne bileyim ben böyle olacağını…” dedi Duru. "Ben onu getirmesem de o bize doğru geliyordu... Sadece yardım etmek istedim..."
“Bir daha şunlarla muhatap bile olmayın ya!” dedi Bal. “Sen de bir şey söylesene Eda!”
“Beni karıştırmayın,” dedi Eda, telefonuna gömülerek.
Savaş, Özgü'nün ölümünden sonra iyice içine kapanmıştı. Bu yaptığı bilinçli bir seçim miydi yoksa arkadaşları mı ondan uzaklaşmaya başlamıştı kimse bilmiyordu. Derste sınıfın en arkasında oturuyor, kimseyle konuşmuyor, hoca ona bir şeyler sormadıkça ağzını açmıyordu.
Bal kendi dersi boyunca onu düşünmüş ve çıktığında onun yanına gitmeye karar vermişti.
"Shuttle'lara gelmiyor musun?" diye sordu Eda, dersten sonra Bal'ın onlardan uzaklaştığını görünce.
"Siz gidin," dedi Bal onlara ve başka bir şey demeden binanın içindeki merdivenlere yöneldi.
"Benim de okulda biraz işim var, Eda, sen git," dedi Duru.
"Ne işi? Ya niye yalnız bırakıyorsunuz beni? Şimdi herkes suratıma bakıp fısır fısır konuşacak arkamdan!" dedi Eda.
"Sanane herkesten, sen önüne bak, kulağına da tıka kulaklığı, yeter!"
Bal, iki üst katta olan Savaş'ın sınıfına gittiğinde sınıfta o ve birkaç kişi vardı. Onu sınıftan çıkmadan yakalayabildiğine sevinmişti. Savaş ona gitmesini istediğini belirten bir bakış attı ama Bal bunu görmezden gelerek onun yanına doğru yürüdü.
"Ya bela mısın nesin kızım?" dedi Savaş fısıltıyla.
Bal cevap vermedi. Sınıftaki son öğrencilerin de çıkmasını bekledi. Nihayet yalnız kaldıklarında, "Belayım, bir itirazın mı var?" dedi gülümseyerek. Sempatik görünmeye çalışıyordu ama bu hareketlerinin Savaş'a çok yapmacık geldiğini bilmiyordu. "Artık o yok, Savaş," diye devam etti duygusal bir tonda. "Aramızdaki engelin o olduğunu söylemiştin. Artık o yok. Eğer beni seviyorsan önümüzde hiçbir engel kalmadı işte! Ki ben beni sevdiğini biliyorum!"
Savaş'ın gözlerinde aniden bir parıltı oluştu, ama bu parıltı ürkütücü, çok ürkütücü bir parıltıydı. "O gün... o gün elinde bıçak vardı... bana saldırmaya çalışmıştın! Onu da sen öldürdün, değil mi? Sırf benim sana kalmam için! Ama böyle bir şey olmayacak, beni anlıyor musun, hele bundan sonra hiç olmayacak!"
Bal şok içinde ağzını açtı ve kendini kaybederek Savaş'a sert bir tokat attı. Tokat Savaş'ın yanağında silah gibi patladı.
"Ahh!" Savaş camdaki yansımasına baktı. Yanağının üzerinde kıpkırmızı bir el izi oluşmuştu. Geçmesi için morartının üzerini ovuşturmaya başladı. "Ne yapıyorsun ya? Manyak mısın?"
Ama Bal cevap vermedi. Ağlamaya başladı ve koşarak sınıftan çıktı.
Duru kütüphaneye geçip biraz gazete okumaya karar vermişti. Ama daha kütüphanenin kapısının önüne varır varmaz o gece olanlar geldi aklına. O günden beri kütüphaneye ilk kez geliyordu. Bunu yapamayacaktı. İçeri giremeyecekti. Kapıda kararsız dikilip kalmıştı. İnsanlar yanından geçip içeri giriyordu. Göz ucuyla güvenlik görevlisine baktı. Aynı adamdı. Kim bilir o anda kendisine bakarak aklından neler geçiriyordu.
Birisi ona çarpınca Duru bu düşüncelerinden sıyrılarak sersemledi. “Neler oluyor?” Elindeki kitapları yere düşüvermişti.
“Ah, özür dilerim,” dedi bir çocuk. Siyah dalgalı saçları olan, tatlı bir çocuktu. “Derse geç kaldım da, seni göremedim. Yani gördüm ama çarpacağımı düşünemedim."
“Tamam,” dedi Duru, o çocukla birlikte yerdeki kitaplarını toplarken. “Bu kadar açıklamacı olmanıza gerek yok,” diye gülümseyerek ekledi.
Çocuk Duru’nun yüzüne bakınca, “Sen, onlardan birisin, değil mi?” dedi.
“Kimlerden biri?” dedi Duru telaşlanarak.
“Yani, tamam, bu pek de hoş bir konu değil ve ben gerçekten üzgünüm… ama… ölen kızın arkadaşlarından birisin sanırım?”
Duru kaşlarını çatarak baktı ona, sonra yüzü hemen yumuşadı, neticede çocuk yanlış bir şey söylememişti. “Evet, ben Duru,” diyerek elini uzattı. O çocuğa siz dediği halde çocuk ona sen demişti, bu da Duru'nun dikkatinden kaçmamıştı.
“Ben de Cenk,” dedi çocuk. “Gerçekten çok üzgünüm, başın sağ olsun.”
“Sağ ol,” dedi Duru, yüzünde acı bir tebessümle. "Polis hala araştırıyor."
“Çok kötü bir şey… Yani arkadaşının başına gelenler…”
Duru cevap veremedi. Gözleri dolmuş, bir anda allak bullak olmuştu.
“Hangi bölümde okuyorsun?” dedi Cenk konuyu değiştirmek için.
“Edebiyat. Sen?”
“Sahne sanatları," dedi Cenk. “Ama edebiyatla çap yapmayı düşünüyorum,” diye de ekledi hemen.
"Oyuncu olacaksın yani?" dedi Duru.
"Sen de yazar olacaksın?" dedi Cenk.
Duru gülümsedi.
###
Bal o akşam kendini berbat hissediyordu.

Yemeğe inmedi. Zaten annesi de alt kattaki mutfaktan bir kez "Yemek hazır!" diye seslendikten sonra, Bal'ın yemeye niyetli olmadığını görmüş olacak ki, bir kez daha seslenmek için kendini yormadı.
Bal bir yandan ağlıyor bir yandan düşünüyordu. Savaş aklına böyle bir şeyi nasıl getirebilirdi? Nasıl? Bal onun gözünde gerçekten de Özgü'yü öldüren kız mıydı? Bunun doğru olduğuna inanmak istemiyordu. Savaş bir anlık sinirle böyle söylemiş olmalıydı.
"Bal, hemen aşağı gel!" diye seslendi annesi.

Bal ağladığını belli etmeyeceğini umduğunu ses tonuyla, "Yemeyeceğimi söyledim ya!" diye bağırdı.
"Yemek değil! Hemen aşağı gel!"
Bal annesi ağladığını anlamasın diye gözyaşlarını aceleyle sildikten sonra yataktan kalktı ve merdivenlerden inmeye başladı. Annesi onu ne diye ısrarla alt kata çağırıyordu ki? Bal salona indiğinde gördüğü manzara karşısında dehşete düştü. Annesi kapıda iki polis memuruyla konuşuyordu. Bal ne yapacağını bilemedi. Ama annesi onu görünce tekrar yukarı kaçmaya da zamanı olmadı.
"Gel, kızım," dedi annesi.
Bal endişeyle kapıya doğru gitti. "Neler oluyor anne?" dedi polisler orada yokmuş gibi davranarak. Ama panikten ölmek üzereydi. Kalbi küt küt çarpıyordu.
"Bizimle karakola kadar gelmeniz gerekiyor," dedi polis memurlarından biri.

"Bir yanlışlık olmalı," dedi Bal bir polise bir annesine bakarak.
"Hakkınızda ihbar var. Özgü Kaynak'ı öldürdüğünüze ilişkin ifade vermek için, bizimle karakola gelmeniz gerekiyor."
Bal o anda hiçbir şey düşünemedi. Sadece altındaki zeminin çekildiğini ve koyu, çok koyu, kopkoyu bir karanlığa yuvarlandığını hissetti.
 
 
Gül neye uğradığını şaşırmış bir vaziyette, Bal'ı sorguya aldıkları odanın önündeki sıralardan birinde oturuyordu. Bir yanlış anlaşılma olduğundan emindi. Tamam, Bal biraz sorunlu bir kızdı. Hele Gül Sinan'la boşandıktan sonra Bal biraz daha isyankar olmaya başlamıştı. Her şeye daha çabuk sinirlenmeye ve önceden yapmayacağı şeyler yapmaya başlamıştı. Ama Gül, kızının Özgü'nün ölümüyle hiçbir alakası olmadığını biliyordu.

"Gül Teyze?"

Gül başını kaldırıp yanına gelen Eda'ya baktı. "Kızlar sizin ne işiniz var burada?" diye sordu, afallamış bir şekilde. Eda'yı görünce Duru'nun da geldiğini düşünmüş olmalıydı.

"Ben tek geldim," dedi Eda. "Bal bize gruptan mesaj attı. Duru da gelecekti ama ailesi bu saatten sonra dışarı çıkmasına izin vermemiş. Neyse, Bal'ı niye sorguya aldılar?"

"O kız yüzünden," dedi Gül tuhaf bir sesle. "Biri Özgü'yü Bal'ın öldürdüğünü söylemiş." Ağlamaklı olmuştu. "Ya düşünebiliyor musun?"

Eda donakaldı. O ana dek Özgü'yü içlerinden birinin öldürmüş olabileceğini aklına bile getirmemişti. "Bu... bu çok saçma bir suçlama."

Belki de tam tersine, hiç de saçma değildi.

###
 
"Sonra da özür dileyerek beni serbest bıraktılar işte," dedi Bal. "Şu işe bak! Hayatım F tipi cezaevine döndü!"
Ertesi gün okul kantininde oturuyor, Duru'ya olanları anlatıyordu.

"Geçmiş olsun Bal, ben... epey şaşırdım," dedi Duru. "Dün gelemediğim için kusura bakma."

O sırada Eda geldi yanlarına.
"Beni Savaş ihbar etti," dedi Bal ikisine birden.
Duru ve Eda aynı anda şok olmuş bir yüzle ona baktılar. "Nereden biliyorsun?" diye sordu Duru.
Bal o an ne diyeceğini bilemedi. Savaş'la ilişki yaşadığını söyleyemezdi, Özgü'nün öldürüldüğü gün ona bıçakla saldırdığını söyleyemezdi. "Biliyorum, çünkü... çünkü bunu benim yaptığımı düşünüyor."
"Ama neden?" diye sordu Eda. "Neden benim ya da Duru'nun değil de senin adını verdi polise?"
"Ya... Biliyorsunuz işte... İçimizde en deli olan benim! Yani bunu yapsa yapsa Bal yapar diye düşündü herhalde. Ama şimdi bunları boşverelim. Burada asıl nokta, bence Özgü'yü onun öldürdüğü."
"Hoppala! Yahu daha düne kadar Ayşegül'lerden şüpheleniyordun!" dedi Eda.
"Onlar da şüpheliler listesinde elbette, ama Savaş bu suçu bize yıkarak işin içinden sıyrılmaya çalışıyor olamaz mı sizce de?"
"Vallahi mantıklı geldi şimdi sen böyle söyleyince," dedi Duru.
"Derse geç kalıyoruz," dedi Eda.
 
###
 
Gül karakola gitti. Polis memuru Sadık Bey'in odasına giderek başını kapıdan içeri uzattı ve "Gelebilir miyim?" diye sordu. Erman da onunla aynı odayı paylaşıyordu.
"Elbette, buyurun." Sadık eliyle masasının önündeki koltuklardan birini işaret etti. Gül geçip oturdu. "Bakın Gül Hanım, dün için tekrar tekrar özür dilerim."
"Bunu anlamamı beklemeyin Sadık Bey," dedi Gül. "Kızım zaten çok zor bir dönemden geçiyor. En yakın arkadaşı öldürüldü. Dün de sizin gelip onu suçlamanız... psikolojisinin iyice bozulmasından korkuyorum." Ağlamaya başladı.

Sadık ona bir peçete uzatmak için ayağa kalktı ve yanına gitti. Ona dostça sarıldı. "Ağlamayın lütfen..."
"Ben... eşimle de ayrıyız... Yani... Bal bu kadarını kaldıramaz..."
"Sizi çok iyi anlıyorum," dedi Sadık. "Eğer kabul ederseniz, size bir öğle yemeği ısmarlayabilir miyim?"
Gül adama baktı. Bir an için tereddütte kaldıktan sonra, başını salladı.

Erman ikili arasındaki konuşmaları ilgiyle takip ediyordu.
 
###
 
"Ne yapmaya çalıştığını anlayamıyorum!" Duru, Savaş'a. İletişim Fakültesi'nin dördüncü katındaki boş bir sınıfta gizlice buluşmuşlardı. "Neye dayanarak Bal'ı polise şikayet edebiliyorsun?"
"Tamam," dedi Savaş. "Kabul ediyorum. Hataydı. Özür dilerim."
"Benden özür dileme," dedi Duru. "Bana bunları anlatma. Artık bana hiçbir şey anlatma. Sadece hayatımdan çık Savaş."
"Bak Duru... Biz... Artık Özgü de olmadığına göre... Neden birlikte bir şeyler yapmıyoruz?"
"Savaş, bu söylediğinin mümkünatı var mı sence?"
Savaş cevap vermek yerine, uzun uzun baktı Duru'ya.
"Ne bakıyorsun öyle?" dedi Duru.
"Sen harika bir kızsın," dedi Savaş.
"Neden?"
"Mümkünat gibi bir sözcüğü kullandığın için. Bu okulda senin gibi bir kız daha yok. Adın gibisin sen, durusun, çok temizsin. Ben seni kaybetmek istemiyorum."
Duru bu sözlerden etkilenmişti. Ama Savaş'ı onaylayacak hali yoktu. "Ben kendimi çok suçlu hissediyorum, Savaş. Özgü'nün arkasından iş çevirmişim gibi. Ve o öldü ama ben hala çevirmeye devam ediyorum. Acaba şu anda bizi görüyor mudur?"
"Bunları unut, Duru," dedi Savaş. "Sen de beni seviyorsun işte, daha ne? Haydi gel birlikte olalım. Vaktimizi birlikte geçirelim. Artık Özgü de yok işte."
"Özgü yok diye seninle birlikte mi olmalıyım sence?"
"Evet, artık önümüzde ne engel var ki?"
"Olmaz. Ben bir başkasıyla birlikteyim."
"Ne? Kimle?"
"Sana ne," dedi Duru. "Bir daha beni arama, Savaş, lütfen. Burada bitirelim her şeyi." Duru, Savaş'ı bir başına bırakarak sınıftan çıktı.
"Duru!" dedi Savaş.
Duru dönüp baktı. "Shuutle'a yetişmem gerekiyor," dedi ve gitti.
 
###
 
O akşam Gül üzerinde çok şık bir elbiseyle Bal'ın odasına girerek, "Bu nasıl duruyor?" diye sordu.
Bal annesini öyle görünce şaşırdı. Kulağındaki kulaklığı çıkararak, "Ne o? Maskeli Balo'ya falan mı davetlisin?" diye sordu gülerek.
"Hayır. Akşama o polis beyle buluşacağım. Söylesene, bu elbise çok mu abartılı? Senin zevkine güveniyorum."
"Bir dakika bir dakika..." Bal yataktan kalktı ve annesine doğru yürümeye başladı. "Onunla mı buluşacaksın? Ne alaka ya? Sen onunla mı görüşüyorsun?"
"Bugün karakola gittim. Beni öğlen yemeğine davet etti. Akşama da evine yemeğe davet etti. Şimdi oraya gidiyorum."
"Ne demek tüm bunlar anne ya?" diye sordu Bal sinirle. "Bugün tanıştığın adamla flört etmeye mi başladın? Hem de bir polisle! Adam beni tutuklayacaktı az kalsın ya!"
"Bir sakin olur musun, Bal... Ben de zaten onun seni bir daha rahatsız etmemesi için ne kadar normal bir aile olduğumuzu göstermeye çalışıyorum sadece."
"Ailemizi tek başına mı temsil edeceksin? Ben de geliyorum!"
"Hayır! Hayır, Bal! Sadık sadece beni çağırdı."
"Erman Bey birdenbire Erman mı oldu anne?" dedi Bal hiddetle. Sonra sakin bir ses tonuyla, "Sadık mı?" dedi. "O kim ya?"
"Sadık Bey ve Erman Bey... Seni dün sorguya alanlar. Sadık Bey benden yaşlı, fark ettiysen. Onunla aramda sandığın gibi bir şey olabilir mi sence?"

Bal birden tuhaf bir rahatlama yaşamıştı. Annesinin Erman'la flört ettiğini düşünmek bile onu korkutmuştu. Çünkü Erman annesi için çok gençti! Ama söz konusu o yaşlı Sadık'sa annesini tutmayacaktı.
 
###
 
Yine de Bal'ın içi rahat değildi. Düşündükçe şunu anlıyordu: O adamın annesine günde iki kez yemek teklifinde bulunmasında hiçbir mantık yoktu. Pencereden, annesinin taksiye bindiğini görür görmez alt kata indi ve onun peşinden dışarı çıktı. Annesinin üniversite hediyesi olarak aldığı son model arabasına binerek, önden giden taksiyi takip etmeye koyuldu. Ama annesinin arabayı tanımaması gerekiyordu.
Taksi yarım saat sonra, iki katlı müstakil evlerin olduğu bir caddede durdu. Bal, annesinin taksiden indiğini ve evlerden birine doğru yürüdüğünü gördü. Hiç de kızı için "görev icabı" gelmiş gibi değildi. Sanki az sonra Sadık'ı görecek olmaktan son derece mutluydu. Bal, o polis bozuntusunun yüzü evlilikten yana gülmemiş olan annesini kandırmasına izin vermeyecekti.
Annesinin zili çaldığını ve Sadık'ın ona kapıyı açtığını gördü.
Kapıda ayaküstü kahkahalar, gülüşmeler.
Neler oluyordu?
Kapı kapandı.
Neler olacaktı?
Bal, camdaki siluetleri izleyerek Sadık'ın Gül'ü üst kata çıkardığını gördü. Oysa mutfaklar alt katta olurdu. Yapacakları şeyin izahına gerek yoktu.
Bal öfkeyle arabadan indi ve caddenin karşısına geçerek eve doğru yürüdü. Tam zili çalacaktı ki birden durdu. Ne yapıyordu böyle? Zili çalacak ve annesini aşağı mı çağıracaktı? Kendini küçük bir duruma sokmayacak, o salak polisin önünde rezil olmayacaktı. Ama annesinin o adamla birlikte olmasına da razı gelemezdi.
Bunun üzerine dizilerde sıklıkla gördüğü bir şeyi yaptı.
Saç telini çıkardı ve kapının anahtar deliğine soktu. Beceriksizce döndürdü.
Bunu beklemiyordu: Kapı açıldı. Bu onun hayattaki ilk ve son şansıydı herhalde. Dikkatlice ve sessizce içeri girdi. Parmak ucuna basa basa ilerledi. Merdivene doğru yürüyüp üst kattan sesler duymaya çalıştı.
"Ne kadar güzel bir evin var..." dedi Gül.
Oh, şükürler olsun ki Bal'ın düşündüğü şey olmuyordu. Birden alt kata, yani onun bulunduğu yere inmeye başladı ayak sesleri. Bal fena halde paniklemişti. Nereye saklanacaktı? Gördüğü ilk kapıyı açtı ve kendini içeri attı.
Bir odaya girmemişti. Küçük bir sahanlığın ardından, kendini merdivenlerden inerken buldu. O zifiri karanlıkta sadece telefonunun ışığını kullanarak basamaklardan inmeye devam etti.
Garaj soğuk ve ürperticiydi. Eski bir araba, lastikler ve alet edevat setleri vardı. Ama çok bakımsızdı. Sanki yıllardır giren çıkan olmamış gibiydi.
Bal o anda ışık düğmesini buldu.
Ve cehennemin ışığını yakmış oldu.

Duvarlarda Özgü'nün fotoğrafları vardı. Çocukluktan üniversite çağına dek çekilmiş bütün fotoğrafları. Salıncakta, gemide, denizde, bahçede, okulda, sporda... Belki birer kopyaydılar, belki de orijinaldiler.

Bal dehşet içinde kalakaldı.

Bütün bunlar ne anlama geliyordu?

Bütün bunların bu poliste ne işi vardı?

O sırada üst kattan gelen sesleri duydu.

"Ben bir aşağıya bakıp geliyorum," dedi Sadık. "Sanırım kedi girdi. Ve eve gizlice giren sinsi kedileri çıkarmak benim uzmanlık alanım."
 
DEVAM EDECEK...

Son olarak, bu öykü internette yayımlanıyor olduğundan edebi kaygılardan uzakta ve televizyon dizisi tadında olması amaçlanarak yazılmıştır. Unutmayın ki daha çok yorum yeni bölümü daha çabuk getirir. Sevgilerimle!
Kadınsal Şeyler'in bir hafta sonraki yeni bölümlerini beklerken sıkılıyorsanız, sadece facebook'a özel fragmanları, yayın tarihleri ve dosyaları için bu hesabı beğenmeyi/takip etmeyi unutmayın: Kadınsal Şeyler
 
 
 
 
 

7 yorum:

  1. giderek ilginçleşiyor durumlar.yeni yazıyı beğendim mertcim ve merakla bekliyor olacağım.

    YanıtlaSil
  2. woooww. heyecan her bölüm daha da artacak sanırım :)

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Mert biraz kurgu olarak yabancı filmleri hatırlattı sanki. İsimleri yabancı yapsan yabancı dizi gibi olacak. Ama bu eleştirim seni kırmasın lütfen. TV deki dizilerimizden daha iyi senin böylesi yazı dizi serüvenin. Yeni bölümü sabırla bekleyeceğim.

    YanıtlaSil
  4. Çok akıcı ilerliyor bu çok güzel çünkü akıcı olmayan bişeyi hayatta okuyamam:) Diğer bölümleri bekliyorum heyecan artıyor:)

    YanıtlaSil
  5. ooo ...çok güzel gidiyor.

    YanıtlaSil
  6. Geç mi okudum.
    Devamı gelsin meraklandm.iyice. nedir yani katil kim. O cenk ile ilgili bir şey çıkacak offf kafamda deli sorularrrrr. :))

    YanıtlaSil
  7. sürükleyici gidiyo. biraz kafam karıştı ama baştan bi daha okusam iyi olcak. katile sen karar verdin mi baştan acaba yoksa yazarken mi düşüncen :)

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

KİTAP ALINTISI

Yeni romanım Benim Küçük Şaheserim'den bir alıntı:  "Kitaplar onun ecza dolabıydı. Hastalanırsa -ruhu hastalanırsa- hangi kitabı aç...