30 Kasım 2013 Cumartesi

GÜN BATARKEN BEN DOĞARIM...


Karaköy ile Eminönü'nü birleştiren Galata Köprüsü günün her saatinde iyi bir gözlem noktası ("Aslında İstanbul'un her yeri gibi," demeden de geçemeyeceğim). Burada oltasını köprüden denize sarkıtıp balık tutan, bir yerlere yetişmek için koşuşturan, yalan söyleyen, yalan söylemeyi beceremeyen, yaşamaktan keyif duyan, fotoğraf makinesine sarılan, turist olan, turist değilken turist takılan, kendi çıkarları için insanları kandıran insanları gözlemleyebilirsiniz. Burada vapurların etrafında uçuşan, atılacak olan simitleri bekleyen, zaman zaman kafalarını denize sokup balık avlayan kuşları da görebilirsiniz. Ya da İstanbul'un unuttuğumuz tarihi yapılarını. Ben bugün son şıkkı tercih edenlerden oldum ve cep telefonumun kamerasına akşamüstü şöyle çok hoş görüntüler yansıdı. Üstelik çektiğim fotoğraflarda filtre/efekt gibi yapay unsurlara hiç yer vermediğimi bir kez daha belirtmek isterim, fotoğraftaki siyah-mavi-sarı ışık kontrastı tamamen doğal.


Galata Köprüsü'nün altında sıralanan restoranların önünden geçerken başımı kaldırıp yukarıya baktığımda balıkçıların köprüden sarkıttıkları oltalar da ekleniyor manzarama. Sizce de bu deneyim çok güzel değil mi?

Karaköy'den Eminönü'ne yaptığım sabah yürüyüşleri, yediğim simitler ve içtiğim ekşi nar suları ruhuma şiir gibi geliyor. Yeri gelmişken söyleyeyim: Bu nar sularını kimi tezgahtar 1 liraya satarken kimi tezgahtar 2 liraya satıyor (Balık-ekmek için de aynısı geçerli, yani fiyat değişkenliği: Kimi tezgahta 5'e ve kiminde 6'ya satılıyor). Bu arada manzara güzel de, hava buz. Fotoğraf çekmek için cep telefonumu tutarken ellerim donuyor. Çeşitli fotoğraf makinelerim var, ama şu cep telefonları da en az onlar kadar iyi çekiyor sanki (Hatta bir sır: Herkes Ters Düz'ün trailer'larını & videolarını kamerayla çektiğimi zannederken, hayır, ben onları da telefonumla çekiyorum!).


Buradan Kafa'da bundan sonra yayımlayacağım yazıları da müjdeleyeyim. Önümüzdeki günlerde Rodos'un ve Marmaris'in sonbahar dönemini sizlere bol fotoğrafla anlattığım gezi yazılarımı yayımlayacağım (Kendileriyle ne zamandır uğraşıyorum; ancak bitirebildiğim için çok mutluyum!). İki farklı blogum var ve ikisini de ayrı ayrı güncellemekten büyük mutluluk duyuyorum. Ters Düz'ün formatına ve yayımladığım hikayeye gösterdiğiniz ilgi için bir kez daha çok teşekkür ediyorum.

Ayrıca benim için hiç doğru bir başlık olmadı bu; o ne öyle, hem de benim gibi bir deniz/kum/güneş/ışık/gündüz/sabah tutkunu için; gün batarken ben de batarım, gün doğarken ben de doğarım!

4 yorum:

  1. ah mert gece gece bu yapılır mı? şimdi istanbulda olmak vardı, şimdi soğuğa rağmen denize bakarak sabah çayı içmek vardı dedirttin. ben bu blogunu çok beğendim , belki benim tarzımda yazdığındandır. seni izlemeye devam!

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. karaköy nefis ya haklısın. insan mozaiği de süper. bak sirkeciye doğru "hacı mustafa tatlıcısı" var. git oraya.

    köprü altı üstü balıkçılar evet yaaa.
    nar suyu doğru ölle.

    :)

    YanıtlaSil
  4. Galata Köprüsüne mısır çarşısına falan iki kere gittim yalnızca :D ilki çok hoştu manzara falan her şey güzeldi. Ama ikincisine geçen hafta gittim de anladığım tek şey dört kız gezilmezmiş orda ıı ıı çok kötüydü. :D O bakışlardan laflardan sonra kafamdaki Galata değişti değişti farklı bişey oldu :D

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...