13 Kasım 2013 Çarşamba

KARAKÖY: MELEK Mİ ŞEYTAN MI? # 1




Karaköy rıhtımında tekinsiz adımlar, kaliteli gün batımlı fotoğraflar...

Siz sırrını keşfettiniz mi bilmem, ama Karaköy'ü ben henüz çözemedim. Bir yanda kahveciler, berberler, alet edevat satan esnaflar ara sokaklarda cirit atıyor; öte yanda onların kapı komşusu olarak lüks kafeler, sosyetik uğrak mekanları ve üst tabakaya hitap eden restoranlar aynı ara sokaklara konuşlanıyor, sandalyelerini kaldırımlara kuruyor. Yeni moda böyle işte. "İç içe"lik.

Turistlerin akın ettiği bir yerde, bir (1) tane eczane ve bir (1) tane market olmamasına ne diyebiliriz peki? Pardon, ikisinden de 1 (bir) tane var. Ama nedir bu sayı kıtlığı? Çeşitlilik kıtlığı? Burada yaşayan insanın alışverişini yapabileceği tek bir market, hastalanınca ilaç alabileceği tek bir eczane mi vardır? Bu normal midir? Hem de Karaköy gibi nezih bir yer için?

Karaköy ilginç bir yer gerçekten. İstanbul'un yeni ama hızlı çıkış yapan yerlerinden.
Yıllar önce özellikle bulup gittiğim Fransız Geçidi'ndeki Kağıthane burada mesela. Rıhtım, büyük mü büyük yolcu gemileri, enfes deniz de burada. Son bir ayda özellikle arayıp gittiğim birkaç kafeyi yazacağım şimdi sizlere. Ama bu daha başlangıç. "Karaköy: Melek mi şeytan mı?" yazı dizimin ilk bölümüne hoş geldiniz!


Bando Cafe: Sandviç ağırlıklı bir menüye sahip olan, küçücük, kutu gibi bir kafe. Beş çeşit sandviçi var ve ben 4. sıradakini seçiyorum: İsli peynirli olanı. Hamburger gibi kare bir ekmekte, ama çok da doyurmuyor açıkçası. Fiyatı 12 lira.
Yeni açılan Bando'yu bulmak için elimdeki adres "Denizciler Sokak" olunca yarım saat arıyorum, onlarca ara sokağa girip çıkıyorum, üstelik akşam olmuş, hava soğumuş, sırtım terliyor ve ben zaten hastayım. Zaten Karaköy'de bir kafe arıyorken hangi esnafa sorsam tepki gösteriyor ve "Bit gibi çoğalıyorlar! Biz de takip etmekten yorulduk artık! Ne bilelim!" diyorlar. Haklılar da. Şimdi Karaköy popüler oldu ya, kafe açan açana. Onlar da her yeni açılan yeri bilmek zorunda değiller. Gerçi sokak adından da pek bir yol gösteremiyorlar. Örneğin bugünkü "Denizciler Sokak"ı bulmak için en az on sokağa girdim, en az elli kişiye sordum. Kimi "Denizin yanında mıdır acaba?" dedi. Kimi "Denizadamları diye bir bina vardı şurada, orada olabilir!" dedi. Kimi "Bilmem ben, burada on beş tane sokak var!" dedi. Sonuç olarak yarım saat aynı caddelerde, birbirinin benzeri ara sokaklara gire çıka yarım saati doldurdum. Tam vazgeçip gitmek üzereydim ki "Dur bir de şuraya bakayım..." deyip Fasuli'nin arasına girdim. Baltazar'ın önüne geldiğimdeyse karşımda ne göreyim: Bando Cafe! E ben biliyormuşum meğersem burayı! Baltazar'a gelmiştim bir defa, onun karşısındaymış meğer.

6/10

Dem: Herbs & Ginger çayıyla açılışını yaptığım bu şirin yer hepimize hayırlı olsun! Çaylar 9-15 lira aralığında. Ama gönül isterdi ki kafenin hoş dekorasyonuna ve müziğine uygun olarak fincanlar da biraz daha büyük olsaydı, içilen çaydan bir şey anlaşılsaydı. Bir de menüde ıhlamur olmaması büyük eksiklik bence. 60 çay var da bir ıhlamur neden yok? Ben boğaz ağrısından ölüyorken gittim buraya (yine ölüyorum, geçmedi), ıhlamur içmeye. Ama yoktu. Bu nedenle ona en yakın olan Herbs & Ginger'ı denedim.

8/10

Fasuli: Adı üstünde, fasulye yiyorsunuz. Biraz da kazık. O kadar. Ama fasulyesi lezzetli.

5/10

Şimdi, size Hande Yener'den pek sevdiğim bir akustik şarkıyı armağan ediyorum. Ben de ilaç ritüellerime başlayayım, yatma saatine kadar ancak biterler (Bilmeyenler için: Önemli bir şeyim yok, boğaz ağrısı falan). Şu yazı için üç saattir bilgisayar başındayım, ona göre, değerinizi bilin. Hepinize sevgilerimi yolluyorum! Ters Düz'ün yeni bölümünü okumayı unutmayın! 


4 yorum:

  1. ha haaa istanbul işte deli yaaaa.
    :)
    şu bando kafeye gideyim.
    :)
    bi de o ne ya öle çay mı olur.
    beşiktaşa git orda daha ucuz.
    :)

    YanıtlaSil
  2. Merhaba; 18 yaşında güzel bir dille, dolu dolu bir blog yazıyorsunuz, takdir ettim :)

    YanıtlaSil
  3. Mert, Karaköy'deki Yeraltı Camii'ni gördün mü? Çok enteresan bir camii. Bildiğimiz camilere benzemiyor. Yolun düşerse, gir derim.

    Bi de Karaköy'de Güllüoğlu var elbette. Ve ben... Fıstıklı kadayıfına biterim:))

    YanıtlaSil
  4. hiç gitmedim karaköye ama anlatılanlar ruhumu sıkmaya yetti bile yok almım ben beykoz gibi bir yerde yaşıyorum karaköy hatta kadıköy bile bana ters :D o sebepten yazını kutluyorum sadece tarafsız güzel içten bir yazı olmuş cafelerden örnekler vermende yerinde olmuş :)
    yorumlarda gördüm gülluoğlu varmış o zaman gitmeyi dşünebilirim :D :D :D

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

KİTAP ALINTISI

Yeni romanım Benim Küçük Şaheserim'den bir alıntı:  "Kitaplar onun ecza dolabıydı. Hastalanırsa -ruhu hastalanırsa- hangi kitabı aç...