30 Ocak 2014 Perşembe

TRUMP'IN CADDE'Sİ, HAKLI ÇIKTIĞIM KONULAR, KANAL D'NİN ÜSTÜNDEKİ KARA BULUTLAR, BİR HAVAALANI SEVDASI

 




 
Trump Cadde'ye ilk gidenlerden biri de ben oldum. Trump Towers'a yepyeni bir müşteri kitlesi ve canlılık kazandıracağını düşündüğüm Trump Cadde’ye aslında geçen hafta salı günü gittim. Ama malumunuz, bu aralar blogda neredeyse her gün yeni bir yazı yazdığımdan, bu konunun arada kaynayıp gitmesini istemedim ve yazmayı erteledim.

Çok renkli, şirin, ilginç bir yer olmuş Cadde. Daha adım atmaz tanıdık bir yüze rastladım: Kerem'e. "Kayıp"ın "kaçırılan çocuk"u Kerem'i canlandıran Erhan Can Kartal'ı, bir masada oturmuş, telefonu ağzına yanaştırarak bir gazeteciye röportaj verirken gördüğümü söyleyeyim. Hazır konuyu diziye getirmişken: Yeni başlayan televizyon dizilerinin ömürlerini tahmin ettiğim yazı dizilerini çok seviyorsunuz. Şimdilik 1 ve 2 olmak üzere iki yazı yazdım. Hatırlarsanız ilk yazıda "Kayıp"la ilgili şunları söylemiştim:

Polisiye veya gerilim türünde ilerleyen, yani er ya da geç bir yere bağlanması gereken dizilerde "uzatmalar" izleyiciye hiç de cazip gelmeyecektir. Aşk faktörünü kullanarak hikaye bir yere kadar daha devam ettirilebilir, ama reytingler düşünce dizi yayından kaldırılabilir (Bu ekranlar böyle işleri çok gördü). Bence "Kayıp"ın ömrü gösterişli bir 1 sezon.

Dizi bu kadar bile dayanamadı! Bu hafta final yaptı. "Aşk" dizisiyle ilgili de yine aynı yazıda şöyle yazmıştım:

Konusu bu zamana kadar izlediğimiz dizilerden pek de farklı olmayan, oyuncu kadrosunda da farklılaşma yoluna gitmeyen bir dizi. Dizi için daha taze ve izleyicinin görmekten bıkmayacağı yüzler seçilebilirdi. Dizinin adı da o kadar sıradan ve "pembe dizi" tadında ki, bir değişiklik olsun diye karakterlerin isimlerinin baş harflerinin arasına noktalar konulmuş! Tadını kaçırmasındansa 1 sezonda bitmesini tercih ederim.


Evet, gördüğünüz gibi bu dizi de dayanamadı, kısa bir süre önce bitti. Daha geçen gün de, şu yeni başlayan "Cinayet"i yazmıştım hani:

Sezon başında izleyiciyle buluşan “Kayp”ta da buna benzer bir polisiye örgüsü var: Zengin bir ailenin oğlu olan Kerem'i bir gece polisler alıp götürüyor ve ondan bir daha haber alınamıyor. Halihazırda devam etmekte olan bu dizide de aile ve polis arasındaki ilişkiler ağı işleniyor. Bu tip daha pek çok dizi varken, yani Türk televizyonları belki de hiç olmadığı kadar polisiyeye doymuşken, “Cinayet”in ekran yolculuğuna, hem de benzer bir polisiye örgüsüyle şu günlerde başlaması ona baştan burun kıvırarak yaklaşmamıza neden oluyor. Reytingler düşünce dizi yayından kaldırılabilir (Bu ekranlar böyle işleri çok gördü). Bence “Cinayet”in ömrü, eğer yeterince izleyiciye ulaşmazsa gösterişli bir yarım sezon; ulaşırsa zaten yoluna devam eder.

Sanırım bu konuda da haklı çıkacağım, çünkü "Cinayet" daha şimdiden salı gününden pazar gününe, hem de 23.15'e alınmış... Hal böyle olunca da benim, dizilerin üçü de Kanal D'nin olduğu için, "Kanal D'nin üstündeki kara bulutlar" başlığını atmam kaçınılmaz oluyor. (Şimdilerde "Küçük Ağa" diye bir dizi başladı Kanal D'de, bakalım onun sonu ne olacak? Bence o da ekranlarda tutunamayıp erken final yapacak. Ama 1 sezon süreceğini tahmin ediyorum, "Öyle Bir Geçer Zaman Ki"nin Osman'ı kadrodayken diziyi hemen bitirmezler. Haftaya "Zeytin Tepesi" diye bir dizi başlıyor yine bu kanalda. Bakın o dizi seyirciyi ekrana çekecek, buraya yazıyorum.)


***
 
Seyahat etmeyi çok sevdiğimi, seyahatler sırasında -mesela bu bir araba yolculuğuysa arabada giderken bile- fotoğraflar ve videolar çekmeyi sevdiğimi, bilen bilir. Önceki blogumda çok fazla gezi yazısı yazmıştım da, Kafa'da daha sayıları pek artmadı onların. Çünkü yalnızca gezmek görmek yetmiyor, yazıyı fotoğraflarla döşeyip yazmak da epey emek ve vakit istiyor. Neyse, bugünlerde de bavul hazırlığındayım. Bir uçak yolculuğu var önümde ve ben havaalanına saatlerce önceden gitmeyi planlıyorum. Havaalanındaki kitapçıdan dergi/gazete/kitap alıp -ama evden getirmeyeceksiniz, dışarıda herhangi bir kitapçıdan da almayacaksınız, illa oradan alacaksınız, orada ne varsa- çay/kahve yudumlarken gelip geçen yolcuları gözlemlemekten daha müthiş ne olabilir ki! Belki yazarım, ha, ne dersiniz?
 
***
 
Yorumlarınıza şu sorunun cevabını eklemenizi de rica edebilir miyim: Kafa'yı ne sıklıkta ziyaret ediyorsunuz ve en çok hangi içerikteki yazılarımı beğeniyorsunuz? (Bu arada: Yakında siz yorumcularımla ilgili sürpriz bir video yayımlayacağım!)
 
 


5 yorum:

  1. Tabiki yayinlayabilirsiniz. 6 aylik bir kızım olduğu icin yeni dizileri takip edemiyorum. Eskilerden de birtek intikami izleyebiliyorum.

    YanıtlaSil
  2. Seyahat sırasındaki gözlemler güzeldir bekliyoruz :)))

    Daha once de demiştim. Kafa 'ya estiğinde biz buraya geliyoruz :))
    Birde Kafa da bize yorum yapsın istiyorum :)) Kafa yeni yazı paylasinca biz zaten buradayız ;)
    Sevgiler. ...

    YanıtlaSil
  3. videoyu merak ediyorum hadi bitir artık.
    ne sıklıkla geldiğim konusuna gelince minnacık bir yalan diyiop her gün dermişimm :))
    Allahım deeermişimmm kelimesine bu kadar gıcıkken bak buraya yorum olarak yazdım.:)
    trump caddesini ilk duydum eh biraz merak ettim am asıl tatlıya kaydı gözüm neyseki zulam dolu yaşasın nestle damak ( bana göre en baba tatlı :))
    dizi konusunda çok yorum yapamayacağım zira seyretmiyorum tabik eşimin zaplama huyu sayesinde her birinden kulak dolgunluğuyla haberdarım.ama zeytin tepesini o ev görüntüsünden hatırladım.doğru değil mi bir ev var fragmanında.bencede tutacak bişey benziyor.fragman iyi zira.tek dizim seksenler onlarda çizgi taşırmaya başladılar.il sezon tadı yok.ara sıra çalıkuşu ama en çok film :))

    YanıtlaSil
  4. bütün yazılarına geliyorum ve yaptığın her neyse hepsini seviyor ve destekliyorum.
    :)

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...