30 Ekim 2019 Çarşamba

KUZEY EGE GÜNLÜKLERİ: BURHANİYE'DEN AYVALIK'A


25 Ekim

Bugün sabah 6 uçağıyla İstanbul'dan Edremit'e geldim. Uçakta yanımdaki adamla kadın tanışıp iyice kaynaşırken, ben yeni bir kitaba başladım. Uçak indiğinde hava henüz aydınlanmamıştı. Aydınlandığında arabadaydım. Şimdi Burhaniye'de, Ören'deyim. Küçücük bir yer. Kasaba gibi. Sezon da bitmiş; çoğu dükkan kapalı, yemek yemeye yer de yok denecek kadar az. Malum, yazlık yerler buralar. 


Hava acayip rüzgarlı. Ama güneşli. Deniz muazzam. Su pırıl pırıl. Rüzgar çok sert esmese girecektim. Bir de su soğuk tabii. Denizde yüzen tek bir kişi vardı, o kadar. Doğum günüm olan 21 Kasım'da bile denize girmiştim Marmaris'te, ama Kuzey Ege'de Ekim sonlarına doğru yaz çoktan yolculanmış oluyor sanırım. Kopenhag'daki küçük deniz kızı heykelinin Ören versiyonuna ise bayıldım. Cidden çok benzemiyor mu? 


Ören'de ortalık biraz ıssız. Gün boyu sahillerde ve sokaklarda yürüdüm ama balık tutan amca ve teyzelerden, köpeklerden, kurumuş sonbahar yapraklarından, rüzgardan ve bu nefis manzaralardan başka ne birine rastladım ne de birini gördüm...


Ören'de açık bulabildiğim birkaç mekandan biri olan bu tostçuda, Ayvalık tostu yedim. Ama benim bildiğim Ayvalık tostunda Rus salatası da olur. Bu sadece salam ve sosisten ibaretti. Pek sevemedim, yine de güzeldi... Daha ilk gün itibariyle Körfez rüzgarı beni fena çarptı. Serseme döndüm. Mert ama pert oldum. 

27 Ekim 


Sürpriz bir dost (kendisi başka bir yazının konusu olmalı) ve sürpriz bir araba yolculuğuyla Ayvalık'a gittim. Zaten çok yakın. Ören'in aksine, Ayvalık hala canlı ve kalabalıktı. Bunda zeytin hasadı şenliklerinin de payı olabilir. Önce daha güzel ve sakin olan Cunda'ya gidip Taş Kahve'de çay içtik. 


Yeni hasat zeytinlerden almadan olmaz... 



Ayvalık'taki Taksiyarhis Kilisesi'ni mutlaka görmeli... Sergide tesadüfen bir de sergiye denk geldik. Doğa/köy temalı tablolar harikaydı. 


Ayvalık'a gelmişken de Ayvalık tostu yiyelim dedik ama anlaşılan o ki Ayvalık'taki Ayvalık tostlarında da Rus salatası yok. Buradakiler tulum peynirli ve sucuklu oluyor, tabii ketçap ve mayonez de koyuyorlar ve ekstra her malzeme için para alıyorlar. Olay biraz ticarete dönmüş. Tostu da öyle aman aman sevmedim... Zaten her büfede "Ayvalık tostu bizden yenir" falan yazıyor, hepsi de birbirinin aynı. Ayvalık'ta tost nerede yenir diye soracak olursanız, herhangi bir yerde yiyin ama beklentiyi çok da yüksek tutmayın derim ben.


Ayvalık listemde olan mekanlardan biri de, Macaron Muhallebicisi'ydi. İyi ki de öyleymiş. Havaalanına gitmeden önce uğradığım son yer bu şirin kafe oldu. Yeni pişmiş bademli muhallebi ve soğuk hibiscus çayı güzeldi. Gece uçağıyla İstanbul'a döndüm. Sabah uçağıyla git-gece uçağıyla dön derken uyku düzenim biraz karıştı ama toparladım bile. 

Şimdilik bu kadar! 

Sosyal medya hesaplarıma göz atmak isterseniz:

8 yorum:

  1. Geçtiğimiz yaz bizde oralardaydık. Bence de Ayvalık tostunun bir esprisi yok. Onu yiyeceğime İzmir'in karışık sandviçini yerim daha iyi:) Sanırım sonradan adı "yengen" oldu, ne alakaysa.

    YanıtlaSil
  2. Taksiyarhis kilisesi gerçekten de çok güzel duruyor.Eğer şansım olursa mutlaka görmeye gideceğim:)

    YanıtlaSil
  3. Denizkızı çok yalnız ve mutsuz görünüyor. Kimse yok diye herhalde..

    YanıtlaSil
  4. En sevdiğim bölgelerden gezdiğin yerler :) Ören denizi yazın ortasında dahi soğuk oluyor, iyi ki girmemişsin denize :)) Cunda, Ayvalık...kahvesi, kurabiyesi, denizi ve manzarası harika :)

    YanıtlaSil
  5. gezmek en güzel şeeeey :)

    YanıtlaSil
  6. Güzel bir seyahat olmuş, özendim. Notlarımı aldım, özellikle bademli muhallebi ilgimi çekti. Bir İzmirli olarak İzmir sandviçinin alternatifi hiç bir şeyi düşünemiyorum.

    YanıtlaSil
  7. Merhaba editör
    yeni keşif ettim sizi takip ve izlemeye aldım
    Uygun zamanda bana da beklerim
    başarılar

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

MERT OFLUOĞLU BENİM KÜÇÜK ŞAHESERİM GAZETE OKSİJEN RÖPORTAJ

Benim Küçük Şaheserim'le ilgili Gazete Oksijen’in sorularını yanıtladım. Röportajın tamamını Oksijen Gazetesi’nin web sitesinden okuyab...