15 Mart 2014 Cumartesi

KARAKÖY DEĞİL, TRABZON!

Karaköy bağımlılığı da bir yere kadar! Hatta en iyisi biraz İstanbul’dan uzaklaşıp, memleketim Trabzon’daki kafelerden birkaçını keşfetme vakti. Bu kafeleri Karaköy’dekilerden ayırt edemeyeceksiniz.

 
 

 

 

Time’s Coffee
Trabzon’un en son açılan kafelerinden biri olan Time’s, aynı zamanda restoran olarak da hizmet sunuyor. İçeri girdiğimde dikkatimi ilk çeken şey, duvarlardaki çeşit çeşit saatler oldu. Yani adının hakkını veren bir mekan Time’s. Ne var ki, saatler yalnızca dekorasyon olarak kalmış, çünkü hiçbiri çalışmıyor! Pasta, kahve ve hellim peynirli salata kafenin en çok tercih edilen çeşitlerden. Fakat yiyeceklerin tadı her yerdekinden pek de farklı olmadığından, astronomik fiyatlar başta biraz gereksiz kaçıyor. Ayrıca bir iş merkezinin terasına konuşlanmış olan Time’s kafenin manzarasının da öyle yemyeşil bir Trabzon olduğunu sakın ha sanmayın! Kafenin manzarası yüksek yüksek binalar arkasından göründüğü kadarıyla azıcık Boztepe… Ancak yine de Time’s, kendine özgü şık dekorasyonuyla müşteri kitlesini çoktan oluşturmayı ve şimdilik korumayı başardı.
Mitra
Meydanın tam ortasındaki Mitra kafenin önünden geçerken, kendinizi kısa bir an için Fransa’da zannedebilirsiniz. Küçük bir yer olmasına rağmen ev sıcaklığındaki sevimli iç dekorasyonu ve kaldırıma dek uzanan masalarıyla Mitra, beş saati için de şehrin en uygun kafelerinden. Açıldığı günden beri bu Avrupai atmosferini koruyan Mitra’nın müşteri profilinde de Trabzon’a gelen yabancı turistler çoğunlukta zaten. Güzel haberse kurabiyelerin, keklerin ve dondurmaların çoğunun ev yapımı olması. Yolunuz bu taraflara kış aylarında düşerse, nefis salepten de tatmanızı şiddetle öneririm. Ve son olarak, Mitra’nın tüm bu artılarına bir de fiyatlarının çok uygun olmasını ekleyeyim.
Soho Green’s
Israrla araştırmama rağmen, Soho Green’s’in eşine benzerine başka yerde rastlayamadım! Her tarafını yemek istediğim iç dekorasyonu ilk başta belki de o büyük Marilyn Monroe tablosundan ötürü hoşuma gitti, ama hayır, buranın tasarımı gerçekten muhteşem! Trabzon’da sıcak mendil uygulamasını başlatan ilk kafe ve restoran olan Soho’da, ister içerideki koca koltuklarda yayılın isterseniz dışarıdaki masalara kurulun. Dürümleri ve pastaları Soho’nun güzellikleri.
Vira
Trabzon’un kafelerin çokluğu açısından Karaköy’ü diyebileceğimiz bir yeri varsa, orası da Beşirli’dir! Şehirdeki her kafe bir tarafta, Beşirli’de açılan kafeler diğer taraftadır. Son yıllarda, apartmanların altında peş peşe açılan kafeler Beşirli’yi tam bir cazibe merkezi haline getirdi. Ancak zirvede uzun süredir Vira var. Özellikle pizzaları ve ekleriyle bilinen Vira’dan çıktıktan sonra sahile geçerseniz, Karadeniz’in kıyıyı döven dalgalı sularına taş atabilirsiniz.
Edward’s Coffee
Meydandaki bir pasajın girişindeki tenis ve golf temalı küçük bir kafe Edward’s Coffee. Belki de bu nedenle bana İngiltere kırsalını ve hatta ekose deseni çağrıştırıyor tasarımı. Önceleri öğrencilerin -ben de dahil- ders aralarındaki uğrak yeri olan bu kafe, artık herkesin gittiği bir yer. Tost ve sandviç çeşitleriyle bilinen Edward’s Coffee’ye giderseniz, benim için mısır taneli Marmaris tostundan söyleyin!
Chef Edward’s
Kısa süre önce açılan Chef Edward’s, kafe tanımında çıtayı iyice yükseldi. Nostaljik tasarımı ve biri avlusunda diğeri içeride olmak üzere sergilediği iki eski otomobille adeta kalite kokan konsepti, astronomik fiyatlarla biraz gölgelenebilir, ama buraya bir restoran olarak da giderseniz asla pişman olmayacaksınız. Sınav başarımı bir de burada kutlamıştık.

İşte gönlümdeki sıralama:

1 - Mitra
2 - Soho Green's
3 - Chef Edward's
4 - Time's Coffee
5 - Edward's Coffee
6 - Vira
 

4 yorum:

  1. trabzon. hiç görmedim ya. sen şimdi laz mısın yaniii :)))) gidersem giderim buralara. haftasonları gidiyon herhalde uçakla filan :)

    YanıtlaSil
  2. Deeptone, hayır! Yazılarımı ne kadar iyi okuduğunuz da açığa çıktı. Şu yazımda (http://kafadergi.blogspot.com.tr/2014/02/kendimle-ilgili-kenarda-kosede-kalmis_24.html) söylemiştim: Trabzon'da doğum büyümeme rağmen beni herkes İstanbullu sanıyor, çünkü ne Trabzon şivem ne de fiziğim var. :)

    YanıtlaSil
  3. hey allam ya. o yazını biliyorum. herkesin istanbullu sandığını. daha önce de karadenizde tanıttın ya birilerini. bi teyzenin evine gitmiştin ya. laz mısın diye takılıyorum sana bee. lazların aklı çalışmaz derler ya ondan takılıyorum sanaaa. haftasonları gidiyo musun diyorum bir deee, ailen de istanbulda herhalde ama bak bu yazıyı yazmak için yakınlarda gittin mi diyorum allam yaaaa. diğer silediklerini biliyorum. bu yazı için sana şakam yapıyorum yaaa :)

    YanıtlaSil
  4. :) Güzel yazılar . Takipteyim artık..

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

SİNEMADA İKİ FİLM

Son günlerde sinemada iki filme gittim. İlki, The Substance. Yani Cevher. Bence mutlaka görülmesi gereken, ama son derece rahatsız edici bir...