Gelsin zencefilli İsveç cookie'leri, gitsin Hindistan cevizli çikolata topları, badem ezmesinden mazarin'ler, envaiçeşit bisküviler…
İsveçliler de bizim gibi ağızlarının tatlarına düşkünler!
Bir de kahveye!
Hatta bunun için "fika" diye bizim çay saatlerimize benzer bir gelenekleri bile var.
Ben şahsen sert, acı kahvedense bir fincan çayı tercih edenlerdenim.
"Çay! Siyahı, beyazı, yeşili, karışığı, açığı, koyusu, sertiyle güzel çay! Ruhumu gevşetip kalbimi yumuşattığından, düşünemem bir an olsun ayrı kalmayı ben ondan! Ve ölüm bir gün gelip kapıma dayandığında, karşılayacağım onu bir fincan sert, leziz çayımla!" demiş eski yüzyıllarda bir şair.
Ben de işte bu denli çaycıyım!
Buradaki "fika"dan da gayet memnunum, ama ben bizim çay saatlerimizi çok özledim (bilmeyenler için Trabzonlu olduğumu hatırlatmakta yarar var)! Gidince en çok hasret gidereceğim sanırım bu olacak!
Ah o çay saatlerinde masanın etrafında ne güzel sohbetler döner…
En zarif, en şık porselen fincanlarda, belki de cam bardaklarda, en temiz masa örtülerinin üstünde, en çeşitli atıştırmalıklar, tatlılar, tuzlular eşliğinde, dumanı üstünde bir fincan çay, biraz sohbet…
Sabah masada kahvaltıya eşlik eden çay, sonra gün kuşluk vaktine doğru evrilirken keyif çayı, ikindi olduğunda beş çayı ve akşam yemeğinden sonra, yediklerinizi bastırmanıza yarayan açık çay!
Çay için kendime her zaman vakit yaratabilirim.
Ha öyle kuru kuru çayla da yetinmem (itiraf), yanında illa bir tatlı, bir kek, bir kurabiye, hiç olmadı bir bisküvi olacak!
Ama en önemlisi, karşında sohbet etmeye bir insan olacak… Sevdiğin… Gerisi boş!
Zaten tek istediğimiz sevdiklerimizle huzur içinde yaşayıp gitmek değil mi?
Yaşam da böyle bir şey aslında… Hepimiz bir çay masasının etrafında oturuyoruz… Çayımızı içerken hep birlike sohbet edeceğiz… Çayımız bittiğinde bir fincan daha isteyeceğiz, sonra bir fincan daha ve bir fincan daha… Sonra bir daha isteyeceğiz, ama bardağımız dolmayacak. Bir de bakacağız ki, çaydanlıkta çay bitmiş. O zaman da masadan kalkıp gideceğiz…
Yüzümüzde sevdiklerimizle ettiğimiz sohbetin gülümsemesi, ağzımızda onlarla içtiğimiz çayın tadı kalarak…
Gerçekten çayın hayatımızdaki yeri çok büyük...Kızımdan bahsetmiştim sana daha önce oda erasmusla Polonyada şu an oda memleket özlemi çekenlerden yani...evde pekde çay içmeyen kız oralarda çay diye sayıklamış tabi derdi demleme çay sallama varmış ama yinede özleniyor,arkadaşları bulmuşlar demlemişler...birde lahmacun özlemi çekiyor polonya Krakow çok düzenli bir şehirmiş ancak yemek kültürü pek yokmuş...budapeşteye gezmeye gittiler çiğköfteciyi görünce resmen ağlayarak koştuk diyor...geçen hafta paskalya tatilini değerlendirip almanya-berlini gezdiler Türk lokantaları yüzlerini güldürmüş...bunu en iyi sen anlarsın zaten...iyi günler diliyorum
YanıtlaSilKanada'ya gittiğimde Metehan'a çay götürmüştüm, hem o hem de arkadaşları ne mutlu olmuşlardı :) Benim de çay burnumda tüter biraz içmesem.
YanıtlaSilBen kahveci biriyim ama yazını okuyunca çaycı mı olsam diye düşünmedim değil 🙄 Valla evimde olsaydım şuan beş çayına kek börek yapıyor olurdum, bi hüzünlendim sanki... Sevgiler 🤗
YanıtlaSilBenim gözüm o sert, acı kahve de kaldı :)
YanıtlaSilÇay veya kahve karşımızda değer verdiğimiz bir insan olduktan sonra :)
Benim için de çay vazgeçilmezdir, hiçbir içeçeğe değişmem, üstelik yaz kış içerim. Çok güzel bir yazı olmuş eline sağlık:)
YanıtlaSilÇayı severim . Günü aydınlatır. Farklı ülkelerin yeme alışkanlıkları ilgimi çeker. Sizi takip ediyorum. Sevgiler.
YanıtlaSilAllah seni bunu pek sevimli yazmışsın :)
YanıtlaSil�� güzel olmuş çay aşkına ��
YanıtlaSil