13 Aralık 2017 Çarşamba

ABANT GÖLÜ'NDE BAKIN BAŞIMA NELER GELDİ!

Pazar günü Abant Gölü'ne, Hamsi Festivali'ne gittim. İstanbul'dan o kadar saat yol gidip orada çok az vakit geçirebilmiş olsam da, eğlenceliydi (sanırım). Instagram'da takip edenleriniz görmüştür, o gün çok şey yapmış olmama rağmen story'e bile hiçbir şey koymaya vakit bulamadım ve bu hiç hayra alamet değildi… Çünkü bakın başıma neler geldi.


HAMSİ SORUNSALI

Başka üniversitede okuyan arkadaşım A, "Bizim okul pazar günü Abant'a gezi düzenliyor, Hamsi Festivali varmış, gelmek ister misin?" diye sorduğunda, ilk olarak hamsiyle Abant arasında bir bağlantı kurmaya çalıştım. Hani Trabzon veya Rize'de olsa anlarım da, Abant ne alaka? Sonra araştırınca öğrendim ki, Trabzonluların düzenlediği bir şenlikmiş bu ve son beş-altı yıldır da yapılıyormuş. "Hemen gidelim" dedim. A da bana hararetli hararetli okuldan, bu etkinliği düzenleyen kulüpten öğrendiklerini anlatıyordu: "Beş ton hamsi getireceklermiş! Sınırsız hamsili ekmek! Yani bu sınırsız hamsili ekmek kaçmaz!" Dedim "Dur sakin ol, hamsiyi onlar getirmeyecek, onu zaten bu şenliği düzenleyen belediye falan ayarlıyor. Ayrıca sınırsız hamsi olduğu da yok. O kalabalık içinde sıra bize gelirse yeriz, tamam". A yine inanmıyor, "Yok yok bizim okul hamsi getirecek" diyor heyecanla. Hamsiyi okul mu getirecek yoksa orada zaten belediye mi dağıtacak belirsizliği içinde beklemeye başladık.


SON DAKİKA SÜRPRİZİ

Böylece pazar günü gelip çattı. İstanbul-Abant yolu 4-5 saat sürdüğü için (aslında çok uzun ya, yani öyle aynı gün gidip dönmek için pek de uygun değil ama maalesef biz tam olarak bunu yaptık) pazar sabahı 7 gibi onların okulunun önünde olmamız gerekiyordu. Ben zaten erkenciyimdir bilirsiniz, o gün daha da erken, 5'te kalktım, o da 6'da kalktı ve birlikte buluşup metrobüse gittik. Ama metrobüs durağında beni bir sürpriz bekliyordu: Diğer arkadaşlarımız B ve C. Onlar da başka okullardan. A'yla ben onlara da gelin demiştik ama onların işi falan vardı, gelemeyiz demişlerdi. Meğer öyle değilmiş. A, B ve C birleşip benim arkamdan iş çevirmiş. "Sürpriz!" dediler. Eh, hem şaşırdım, hem kızdım, hem sevindim, ne yalan söyleyeyim. Tabii baştan söyleseler daha iyi olurdu. Ama hep birlikte gideceğimiz için sonuç olarak sevindim.


SİNİRLER GERİLİYOR

A'nın okulunun önüne gittiğimizde, üç-dört otobüs olduğunu gördük. Normalde 7'de hareket etmemiz gerekiyordu, ama bilirsiniz, bu tip organizasyonlarda saatlerle ilgili istisnasız HER ZAMAN aksamalar ve gecikmeler olur. O nedenle hareket saatimiz 7.40'ı falan buldu. Ama daha da vahimi şuydu: Bizi küçük otobüse ve sonradan ekleme yapılan dar koltuklara vermişlerdi. Neyse ki yan yana oturacaktık. Ben A ile, B de C ile oturacaktık, sohbet muhabbet derken bunların hiç önemi kalmayacaktı. Otobüs dolmaya başlarken bunların üçü dışarı çıktılar, sonra baktım börekçiye girip çay içmeye başladılar. Otobüs motoru çalıştırdı, onlarınsa hala neşeyle, keyifle, rahat rahat, sallana sallana çay içtiklerini gördükçe ben sinir oldum. Arıyorum, telefonlarını görmüyorlar. Yerimden de kalkamıyorum kapacaklar diye. Çünkü zaten B ile C'nin yerine iki kişi gelip oturdu. Dedim orada arkadaşlarım oturuyor, hiç umursamadılar, çünkü cidden başka yer yoktu. En sonunda dayanamadım ve gittim börekçiye hızla daldım: "YAHU GELSENİZE OTOBÜS GİDİYOR! HADİ HEMEN PARANIZI ÖDEYİP GELİN! YERİNİZ KALMADI!" Börekçi bile korkarak baktı bana. Daha gün aydınlanmamış, hava karanlık (saat 8.30'da mı aydınlanır hava ya?).

Bunlar tabii panikle koşa koşa geldiler. Daha doğrusu C geldi, A ile B tuvalete gittiler. Rahatlıkları hala devam ediyor yani! Normalde önümüzde oturması gereken C, tek boş yer olan benim yanıma oturdu, A ile B de geldiklerinde yerlerine oturanlara bir şey demediler, aslında demek istemediler, çünkü başından beri arkadaki büyük otobüse binmek istiyorlardı. Ve ona bindiler! Böylece otobüs çalıştı ve ben kendimi 4-5 saatlik Abant yolunda, C ile giderken buldum! 

Tabii ki bu son dakika ihanetinin acısını A'dan çıkartacaktım. 

Yazının buraya kadar olan kısmını bir girizgah, bir intro, bir jenerik, bir özet olarak düşünün. Asıl burdan sonra başlıyor.

KARLI ABANT GÖLÜ'NE VARDIK... NİHAYET!



Otobüsler İstanbul'dan saat 7.40 gibi hareket etti ve 12.30-13 gibi Abant'a vardık. Otobüstekiler bizim okulumuzdan olmadığı için kimseyi tanımıyorduk ama C ile sohbet ede ede geldik o daracık koltuklarda. Bolu'ya vardığımızda yol kenarlarında birikmiş karları görmeye başladık, Abant'a çıktığımızdaysa karlar iyice arttı. Yani kar yağmıyordu ama belli ki biz gelmeden yağmıştı çünkü her yer bembeyazdı. Aslında çamurlu bir kardı bu. Yani yeni yağmadığı belliydi. A ile C bizden önce varmışlardı, ilk başta onlarla hiç haberleşmedik. Kendimiz biraz gölün etrafında dolaştık, fotoğraf çekildik. Göl gerçekten çok büyük. Gölün etrafındaki yürüyüş yolu çok uzun. Biz %20'sini ancak yürüyebildik. Çok sert rüzgar esiyordu ve ara ara yağmur/kar yağmaya başlamıştı. Ah nereden bileyim o ilk gittiğimizde gördüğümüz 5-10 dakika harici gölü bir daha görmeyeceğimi! İyi ki de o fotoğrafları çekilmişiz yani! 

İKİ SAAT HAMSİLİ EKMEK KUYRUĞUNDA BEKLENİR Mİ? 



B ile C'yi arıyoruz, "Neredesiniz?" diyoruz. "Gölün kenarındayız" diyorlar. Yahu her yer göl! Neyse buluştuk. Şenliğe gelen çoğu okul/kulüp bir dam-çardak altında kendi hamsisini yapıyor, bizim A'nın okulunda tık yok! Telefonla öğrenci kulübünü arıyor çaresizce, açmıyorlar, meşgul çalıyor. "Dedim ben sana," dedim. "Onların sınırsız hamsi dediği burada belediyenin dağıttığı hamsiydi." Bu arada yağmur-kar iyice şiddetli yağmaya, rüzgar daha sert esmeye başladı. Benim ellerim çoktan heykel gibi donmuştu. Arkadaşlarım sıraya girelim deyince mecbur girdim ben de ve hiç abartmıyorum, o yağmurun-karın altında, o soğukta 1,5-2 saat hamsili ekmek kuyruğu bekledik! O kadar kalabalıktı ki, sıranın başı sonu görünmüyordu. Sıra nihayet bize geldiğinde çoktan sırılsıklam olmuş ve donmuştuk. (Kaldı ki ben geçen dönem İsveç'e giderken aldıklarımı; o ultra pahalı ama su-rüzgar geçirmeyen montu, tank gibi North Face botumu ve su geçirmeyen pantolonumu giymiştim. Ona rağmen o kadar saat yağmurun karın altında durunca ben bile ıslandıysam diğerleri ne yapsın siz düşününün? Arkadaşım en son tişörtünü sıkıp bir kova dolusu su çıkartıyordu.) Cidden -2 derece falandı. Verdikleri "hamsili ekmek"se şöyle: Koca bir ekmek somunu içinde, iki hamsicik. 

Yani başından beri tahmin ettiğim üzere, o sırada boşu boşuna bekledik. Sonuçtan A, B ve C de memnun olmadılar. Bu büyük bir vakit kaybıydı. Ama öte yandan, Hamsi Festivali'ne gelip sıraya girmeden dönmemiş olduk.

TAM SICAK VE KURU BİR YER BULDUK DERKEN...


Neyse, saat 15.40 falan olmuştu. Servisler de 17'de alacaktı bizi tekrar. Kuyrukta saatlerce beklemekten ıslanmış, yorulmuş ve acayip üşümüştük. Daha gölün etrafında bile gezememiştik ama artık bir şey yapacak halimiz yoktu. Hava çok keskin soğuktu. Abant Gölü'nde pek fazla mekan yok girip oturabileceğiniz. Olanlar da hep restoran şeklinde, yani kafe gibi bir yer yok. Biz de bir restorana girdik ama hava kötü olduğu için çok doluydu. Girip göl manzaralı bir masaya oturduğumuzda saat 15.50'ydi. Tam sıcak çikolatamızı sipariş vereceğiz, o sırada A servisleri aradı, 4'te toparlanmaya başlıyoruz lafını duyunca, oturduğumuz gibi fırladık!

Evet, böylece 4-5 saati yol gelip 4-5 saat yol döndüğümüz, 8 saatini yolda geçirdiğimiz Abant'ta, 2'si hamsi kuyruğunda 3 saatçik kalıp geri dönmüş olduk. Evet. Yani. Hıhı. Evet. 

Tabii dönüşte de yine ben C ile küçük otobüste, diğerleri de diğerinde gittiler. Bizim otobüs çok mola verdi. Neden bilmiyorum. Yani yarım saatte bir mola verdi desem yeridir ve bizim eve dönmemiz, üstümüzdeki ıslak giysilerden kurtulmamız çok uzun sürdü anlayacağınız.

Abant Gölü'ne bir daha kışın gider miyim? Pek sanmıyorum. En azından gidip kalmak gerek ve bu kadar kalabalıkta gitmemek gerek. Buz gibi bir hava olsa da, göl kıyısında yılın ilk karıyla buluşmak yüzleri gülümsetti. Ama o kadar yani.

Onun haricinde, kendimi resmen ıslanıp dönmüş gibi hissediyorum.

Beni takip etmek için sosyal medya hesaplarım:

instagram.com/ofluoglumert

twitter.com/ofluoglumert 

facebook.com/ofluoglumert

6 yorum:

  1. Nasıl bir talihsizlik olmuş bu böyle.. Ama yazın gitsen gerçekten çok daha güzel ve keyfini çıkarabilirsin. :)

    YanıtlaSil
  2. Bundan bir roman çıkartırsın sen şimdi :)

    YanıtlaSil
  3. Allah seni kışın gidilir de tabii böyle sıkış tepiş otobüsle ve sınırlı hamsi için değil :)

    YanıtlaSil
  4. Arkadaşlarına çok sinirlendim Mert. En kötü gezin bu olur inşallah, sevgiler :)

    YanıtlaSil
  5. Vah talihsiz arkadaşım vah... Koca ekmek arasında iki hamsicik için o kadar sıkıntı vallahi akla zarar. Hasta olmamışsındır umarım:)))

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

KİTAP ALINTISI

Yeni romanım Benim Küçük Şaheserim'den bir alıntı:  "Kitaplar onun ecza dolabıydı. Hastalanırsa -ruhu hastalanırsa- hangi kitabı aç...