Gerçek
olaylardan esinlenilmiş üniversite ve yurt maceralarıdır. (Başlarından geçenleri bana anlattıkları için A'ya, M'ye
ve L'ye çok teşekkürler! Bunları blogda yazmak yemin ederim ki hiç aklımda yoktu ama aklıma öyle eğlenceli şeyler geldi ki bir günlük şeklinde yazmaya karar verdim. Kötü haber: Devamı gelecek!)
1
EKİM
İki bavulumu yere bıraktıktan sonra bir yıl boyunca –kulağa
sanki onlarla evlenecekmişim gibi gelse de– hayatımı paylaşacağım oda
arkadaşlarıma baktım: Ferit Berberoğlu ve Kenan Baş. (Odamız yurdun en güzel
katı olan sekizinci katında)
Dikkatimi çeken ilk şey Ferit’in tipi oldu. Soğuk ve
mesafeli bir duruşu vardı ama zamanla kaynaşılabilecek biri gibiydi. En azından buz gibi insanları bile benimle olan ilişkilerinde hoşsohbet birine dönüştürebilen ben onu yarın sabaha kadar beraber kahvaltıya çıkacak pozisyona getirebilirim. Ferit'in eli yüzü
düzgündü ve karizmatik bir yüze sahipti. Futbolla ilgilenen bir tip olduğunu
onun yalnızca üç tweet’ten oluşan twitter hesabından biliyordum. Masada
bilgisayarının başındaydı. Galiba oyun oynuyordu.
Kenan ise aslan yattığı yerden belli olur misali dağınık
yatağının üzerinde (yerde de kirli iç çamaşırları vardı), kucağında laptop’uyla uzanıyordu. O da oyun oynuyordu ve
komodinde sigara paketleri duruyordu. Bundan hiç hoşlanmadım. En azından bu
kadar görünürde olmak zorundalar mıydı? Kenan’ın saygısız ve bencil bir tip
olduğunu daha o anda anladım. İlk izlenimler genelde yanlış çıkar derler ama bu
seferki ne yazık ki doğruydu. Bununla nasıl baş edeceğimi merak ettim ve beni
sıkıntılı günlerin beklediğini düşündüm.
Annem çocuklarla tanıştıktan sonra bana ait olan dolabı
silmeye girişirken ben de babamla birlikte onlarla konuşmaya devam ettim. Bana
karşı –belki de yanımda bizimkiler olduğundan– gayet sıcak davrandılar ama
sonra bilgisayarlarıyla ilgilenmeye devam ettiler.
Yerleşme işlerinden sonra bizimkilerle yurdun olduğu
mahallede şöyle bir keşif turuna çıktık. Biraz metruk yerlerdi ve bu, yurdun
pahalı fiyatıyla hiç mi hiç örtüşmüyordu. Birkaç saat dolaştık, yemek yedik.
Oda arkadaşlarıma da bir yerde döner yerlerken rastladık. Onlara gülümsedim.
Sonra annemle babam beni tekrar yurda bıraktı ve gittiler. Artık oda
arkadaşlarımla yalnız kalmıştım.
O akşam odada pek bir şey konuşmadık. Ben kendime daha
yakın bulduğum Ferit’e, “Sen yurda ne zaman gelip yerleştin?” diye sordum. O da
birkaç gündür burada olduğunu söyledi. Ferit Fethiyeliydi, Kenan da İzmirli.
Ben de odadakilere uyum sağlamak için bilgisayarımı açtım. Bakacak hiçbir şeyim
yoktu ama biraz internette gezindim. Biraz dedim ama iki saatimi geçirmişim.
Sonra saat on iki oldu. Diğerlerinin yatmaya pek niyeti yok gibiydi ama benim
uykum çoktan gelmişti. Işıklar açık bir şekilde uyumaya çalıştım. Kapatmalarını
söyleyerek kendimi bebek gibi göstermek istememiştim fakat ışık açıkta da nasıl
uyuyacaktım…
Sokaktan geçen biriyle yan yana yatar mısınız? Bu yurt
meselesinin de ondan hiçbir farkı yok!
2
EKİM
Yeni hayatımın ilk sabahında Ferit’in uyanmasını bekledim.
Bu sırada ben de odamızın bulunduğu sekizinci kat koridorunu keşfe çıktım. Yarın okul başlayacaktı ve önceden birkaç kişiyle tanışmak hiç de fena olmazdı. Mutfakta Arap bölgesinden geldiği
belli olan bir çocuk, esmer tenini daha da koyu gösteren turuncu tişörtüyle ocağın
başında omlet yapıyordu. Ona gülümsedim. O da gülümsedi. Ayaküstü tanıştık. Adı
Khaled’miş ama nasıl yazıldığı konusunda pek fikrim yok. Bizdeki Halit’in
bir versiyonu olmalı. İyi bir çocuk. Onu sevdim, o da beni sevdi. O kadar
yalnızdı ki onunla konuşarak iyilik yaptığımı bile düşündüm.
Ferit uyanınca onunla kahvaltıya gittik. Birbirimizle
resmi konuşuyorduk ama arkadaş olacağımız belliydi.
Bu arada, kuzenim Bedri Köskan'ın da benimle aynı yurtta olduğunu söylemiş miydim? Birbirimizle alakamız yok. Kelimenin tam anlamıyla birimiz Kuzey birimiz Güney'iz. Ben çok sıcakkanlıyımdır, o ise çok soğuktur. Birbirimizden hiç hoşlanmayız. O Kenan'a benziyor. Her an bilgisayarda! Bedri'nin benim geldiğim üniversiteye geldiği yetmiyormuş gibi şimdi bir de aynı yurttayız... Neyse ki katlarımız farklı...
3
EKİM
Okulun ilk günü herkes heyecanlıydı. Yurttakiler
kaynaşmış gibi görünüyordu ama Ferit de ben de o ana dek sadece birbirimizle
sohbet etmiştik. Okulda sınıfımı çok sevdim, öğretmenler de çok iyiydi. Alaz ve
Ajlan adında iki kız vardı sınıfta. Bu iki ismi de ömrü hayatımda duymamıştım! Yani, şimdi duymuş oldum.
4
EKİM
Gece yatarken Kenan’a ışığı kapatmayı teklif ettiğimde
bana düpedüz "Hayır!" dedi. Hiç çekinmeden, gocunmadan. Böyle bir saygısızlık
görülmemiş! Ferit de sürekli camı açıyor. Akşamları ben üşüyorum, üstelik o da
Fethiye’den geldiği için üşüyerek camı kapatması gerekiyor gibime geliyor. Yani o sıcak bölgeden gelen biri camı bu soğuk havada neden açar ki? Belki de kendini yaz mevsiminde hissediyordur.
5
EKİM
Kenan’ı sigara içerken yakalamam aramızdaki gerilimi
artırdı! Ferit pek rahatsız olmuşa benzemiyor ama ben bunu istemiyorum. Zaten
yurt müdürü de odalarda sigara içmenin yasak olduğunu söylüyor ama Kenan
dinlemiyor. Bizimkilere durumu bildirdim, Kenan’la konuşmamı söylediler. Onunla
konuştum ama dinleyen kim… Yarın müdüre gideceğim.
6
EKİM
Müdür pek sert biri. Yani öğrencilerin gözünde. Onunla
konuştum ve Kenan’la konuşmasını söyledim. Sanırım etkili olacak.
7
EKİM
Etkili oldu. Kenan –en azında ben varken– bir daha odada
sigara içmedi. Ama bu içmeyeceği anlamına gelir mi? Burnumu dört açtım!
8
EKİM
Khaled bana yan odasındaki Kıvanç’tan bahsetmişti. Kıvanç
bir modelmiş, birkaç şarkıcının klibinde oynamış, yurt dışında da pek
popülermiş. Yani bunları Khaled söylemedi tabii, bunlar yurt dedikodusu. Khaled’in
söylediği onun sürekli yüksek sesle müzik dinlediği. Açıkçası bizim odada da bu
var! Kenan bilgisayar oynarken kulaklığını hiç takmıyor. Onu defalarca uyardım
ama söylediğim an taktıktan sonra tekrar çıkarıyor. Benim de her sefer onu uyaracak
halim yok. Neyse, şu Kıvanç’ı bir de ben göreyim dedim. Bizden epey büyük,
zaten bölümde okuyor. Oyunculukta. Hakikaten yakışıklı bir tip. Kızıl, yani
turuncu saçlı. Ama bir şehir efsanesine göre koridorlarda çıplak dolaşıyormuş.
Pardon, iç çamaşırıyla. Ferit söyledi bunları. Ferit’le iyi anlaşıyoruz.
9
EKİM
Kıvanç’ı gördüm! Sahiden de iç çamaşırıyla dolaşıyor! Ama bu ayıp
değil mi? Bu arada yurdun yemekhanesi pahalı ve her akşam pilav-tavuk çıkıyor. Başka yemek yok!
10
EKİM
Odadaki bilgisayar seslerinden sıkılınca mutfağa geçtim. Turuncu Kıvanç tüm ukalalığıyla vücudunu saklamadan
koridorda sadece iç çamaşırıyla dolaşıyor, Khaled mutfakta bir şeyler
pişiriyor, temizlikçi teyzelerden biri de koridordaki çöp kovasını
boşaltıyordu. Televizyonda izdivaç izledim ama Kenan su almak için mutfağa
geldiğinde hemen kanalı değiştirdim.
11
EKİM
Geceleri epey üşüyorum. Ama Ferit camı kapatmamakta
ısrarcı, böyle yaparak oksijen aldığını söylüyor. Oksijensiz uyuyamıyormuş.
12
EKİM
Okulda Takı Tasarımı diye bir kulüp var. Yani okulun
tanıtımında vardı ama kulüp toplantısı için gittiğimde kulübün başkanı
haricinde sadece üç kişi olduğumuzu gördüm: Ben, Khaled (o da ne anlayacaksa)
ve Selma Tal diye bir kız. Kulübün geleceğiyle ilgili konuşuldu ama ben kulübün
geleceğinde hiçbir şey görmüyorum. Aksi gibi bir de yarım İngilizcem ile Khaled’e
çeviriler yapmak zorunda kaldım!
13
EKİM
Bugün Selma Tal’la kantinde karşılaştık. Ona vişne suyu ısmarladım. Çok temiz bir kalbi
var. İyi bir kız.
Başka zaman yüzüme bakıp selam vermeyen Bedri de okulda yalnız kalınca yanıma gelir oldu ama daha çok bekler ona bakmamı!
14
EKİM
Selma Tal çirkin bir kız, yani okuldaki popüler-sarışın-güzellerden değil. Ama
çok iyi bir insan ve önemli olan bu. Dahası, benimle ilgileniyor gibi. Ama bundan
emin değilim. Ferit’e söylesem mi acaba? Neyse, eğer öyleyse bile ben böyle bir aşka yelken açmak istemediğim sürece aramızda hiçbir şey olamaz!
15
EKİM
Ferit’e fikir danışmadım. O da bana ona kız bulmam için
yalvarıp duruyor. Benim çevrem onunkinden daha geniş. Bu arada Kenan tuvalete kapı açık gidiyor! Yani onun
tuvalette çıkardığı tüm sesleri duyuyorum! Böyle bir şey o-la-maz! Bu çocuktan kurtulmam gerek.
DEVAM EDECEK