17 Kasım 2014 Pazartesi

RENKLİ SEMT BALAT'TA SABAH KEŞİFLERİ

 
 
Rengarenk Balat sokaklarında tarihi yapılarla başlayan ve bir film setini andıran ara sokaklarda gezindikten sonra ayvalı tartla son bulan günümü anlatacağım size... Hazırsanız başlıyorum!
 
Dün ve bugün benim için güzel geçen günler oldu. Bir o kadar da yorucu... Neyse ki yarın tamamen -ve spontane bir gelişme olmazsa- boşum ve tüm gün bilgisayar karşısında yazılarıma, öykülerime, romanlarıma vakit ayırmak istiyorum. Doğum günüme günler kala, keyfim hayli yerinde yani! Dün Zorlu Center PSM'deki "The Illusionists" gösterisine gittim. Gayet iyiydi ama eksik bulduğum yerler, beklentimin altında kalan gösteriler de oldu. Detayları bu yazıyı yazdıktan sonra yazacağım.

Bugün Balat'ı anlatacağım size. Bir sınıf etkinliği olarak gittik Balat'a. Balat benim İstanbul'a ilişkin görmeyi istediğim bir yerdi, bu vesileyle keşfetmem isabet oldu. Sabah saat onda Fener durağının sahilinde buluştuk. Öğretmenlerimiz ve rehberimiz de gelince, yürüyerek turumuza başladık. Bu arada Fener deyince aklınıza Fenerbahçe gelmesin; bahsettiğim yer, Haliç kıyısındaki semt olan Fener. Yani Petrion.

Not olarak da şunu düşeyim: Böyle bol fotoğraflı yazılar hazırlamanın zorluğunu unutmuşum. Tam bir buçuk saat fotoğraflarla uğraştım, bir buçuk saat de yazıyla. Yani üç saattir bu dosyayla uğraşıyorum.

 
 
 
 
Balat'ın ara sokakları gerçekten de film platolarını andırıyor. Şu hemen üst fotoğraftaki şirin arabaya bakar mısınız? Evler renkli, kaldırımlar sessiz... Zaten eskiden pek çok dizi de burada çekilirdi, ama şu an çekilmekte olan bir dizi yok diye biliyorum. Apartmanlar da var sokaklarda, konaklar ve köşkler de...
 
 


İnsanlar çamaşırlarını kurutmak için böyle iplere asıyorlar. Onu o ağaca nasıl bağladıklarını ise merak ediyorum doğrusu. Ben sokağın tüm pisliğinin, tozunun kıyafetlerime yapışmasını istemezdim, ama belli ki o kıyafetlerin sahibi benimle aynı görüşte değil. Her şeye rağmen, ortaya harika bir fotoğraf çıkıyor ve beni ilgilendiren de bu!





 
O kadar çok tarihi yere gittik ki inanın hangi fotoğrafı nerede çektiğimi hatırlamakta zorlanıyorum. İsimler de Türkçe olmadığı için akılda tutmak zorlaşıyor. Biz gezi boyunca Kırmızı Mektep'e, Moğolların Meryem'i Kilisesi'ne, Rum Kız Lisesi'ne, Kantemir Sarayı'na gittik... Moğolların Meryemi Kilisesi gerçekten ilginç, çünkü hem orijinal Bizans kilisesi olup hem hala Rum Ortodoks cemaatine hizmet veren tek kilise.
 
 
Arkadaşlarımdan biri fotoğrafımı çekmeye çalıştı ama o kadar kalabalıktı pek güzel bir fotoğraf olmadı. Hava genel olarak güneşliydi ama tam bu sırada inceden yağmur başladı. Eh, sonbahar ayları... Kasım... (Camların şekli ise aklıma hemen Cnbc-e'nin logosunu getirdi.)
 
 

Balat'ın bence en ilginç mimarilerinden biri burası, yani Kırmızı Mektep, yani Rum Erkek Kilisesi... Çok Avrupai bir görünümü var binanın. Öyle ki, bu kırmızı kiremitler bana Liverpool Üniversitesi'ni anımsattı (İnternetten bakın hemen). Bu okulda sadece elli öğrenci falan okuyormuş. Okulun içine de şöyle bir girdik, ama fazla durmadık.
 
 
Okulun manzarası...
 
 
Ben başkalarının yanında selfie çekilmeye utanıyorum sanırım... Oysa insanlar her an her yerde çok rahat çekiliyorlar selfinazlarını. Zaten bugünkü tek selfie'm olan bu fotoğrafta da yüzüm ışık tersten geldiği için karanlık çıktı, ama amacım da denizi görüntülemekti.
 
 
Yürüye yürüye Çarşamba'ya geliyoruz. Burası Pammakaristos Kilisesi. Giriş ücreti var: 5 lira. Öğrenci normal fark etmiyor, herkese 5 lira. Ama girdiğimiz gibi çıktık ve ben duvarlardaki tarihçeleri okuyamadım! Bir yere grup olarak gitmenin sıkıntısı da bu sanırım. Tadını doya doya çıkaramıyorsun... Giriş ücretinde öğrenci indirimi olmaması da tartışıldı biraz. Bence de öğrenciye daha ucuz olmalıydı.
 

 
Kilisenin bahçesinden...
 

İçinden... Ama dediğim gibi çok detaylı inceleyemedim.

 
Bu, Ayvansaray tarafından bir fotoğraf...
 
VODİNA KAFE: SALAŞ-LÜKS
 
10.00'da başlayan yürüyüşümüz/gezimiz/turumuz 13.30 gibi bitti. Gruptan ayrılanlar oldu, biz kalanlarsa orada Vodina Kafe diye bir yere gittik. Kafelere olan ilgimi, merakımı zaten biliyorsunuz. Vodina Kafe Balat'ta... İşletmecisi de kimmiş biliyor musunuz? Hani en son Nilgün Belgün'ün programında çıkan, Meltem Açıkel diye bir hanım. Masaların arasında görünce şaşırdım onu, sonra konuştuk da öğrendim. Programda ev hanımlarına pratik bilgiler veriyordu Açıkel. Melek Baykal'ın programlarında falan da çıkmış daha önce. Bense onu geçen hafta tanımıştım. Meğer on üç yıldır yemek yapıyor, bu işlerle uğraşıyormuş! Ona en son bir programda birilerinin evine gidip "Burası çok pis, şöyle yapmalısın" denmesi istenmiş. O da yapmış ama içine sinmemiş, ayrılmış. "O insanlar zaten cast ajansından, yani gerçek değiller" dedi. "Yine de kendimi kötü hissettim." İyi yapmış. Bunu ben de defalarca yazıyorum size! TV'de gördüğünüz her şey şov! "Bu Tarz Benim"deki yarışmacılar birbirlerine laf atmak, ağlamak için para alıyorlar!


 
 
Neyse... Gelelim kafeye... Burası küçük bir kafe... Arkasında bir bahçesi var... Biz kalabalık gittik ama üçerli beşerli masalara oturduk mecburen... Hocaların tavsiyesi üzerine ben mantı siparişi verdim. Orijinal bir mantı bekliyordum ama açıkçası hayal kırıklığına uğradım. Çünkü çok klasik, hiçbir esprisi olmayan sıkıcı bir mantıydı. Lezzetli de değildi. Evimizde annelerimizin yaptığı mantı bundan on kat daha güzel yani. Zaten evdeki her şey daha güzel olur, ama bu sefer ciddiyim! Mantı: 15 lira
 
Sonra ayvalı tart ve çay söyledim. Ayvalı tart güzeldi ama fotoğrafını çekmeyi unuttum. Onu da sizin hayal gücünüze bırakıyorum. Ayvalı tart: 10 lira. Çay: 3 lira.
 
Şimdi düşünüyorum da, Vodina Kafe pek konsept bir yer değil. Sıradan bir kafe ve öğrenci için de fiyatlar pahalı gelebilir. Şimdi diyeceksiniz ki "Mert, Karaköy Dem'de bir çaya 10 lira veren sen değil misin?" Evet benim ama Dem'in ve Karaköy'deki diğer kafelerin bir ruhu var, olmalı, bir tarzı olmalı. Vodina'da ben bunu göremedim. Buraya bir daha gelir miyim? 6/10. Yani mantı yemek için gelmem. Kek için belki bir kez daha gelirim. Ama düşük ihtimal.
 
Günümüzün sonuna geldik... 5 lira kiliseye giriş ücreti ve Vodina Kafe'de karın doyurma 28 lira ile 33 liraya Balat'ta değişik bir gün geçirebilirsiniz. Ama benim aklım o ara sokaktaki köftecide kaldı. Bakın orası çok orijinal bir yerdi mesela. Neyse... Bir dahaki sefere!
 
 

3 yorum:

  1. Balat benim de çok gitmek istediğim bir yer tarihi yerler mükemmel gözüküyor.bu tarz benim yarışması rezalet zaten izlemeye 10 dk bile katlanamıyorum.

    YanıtlaSil
  2. birkaç senedir aklımda balat umarım yolum düşer umarım en kısa zamanda

    YanıtlaSil
  3. balat hastasıyım ben ve ayda bi kere gidiyom. o kilisede ayin izledim kaç tane. ya du bişe dicem. o kırmızı okula nerden nasıl girdiniz yaaa. ben giremedim bi türlü yaa :)

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

KİTAP ALINTISI

Yeni romanım Benim Küçük Şaheserim'den bir alıntı:  "Kitaplar onun ecza dolabıydı. Hastalanırsa -ruhu hastalanırsa- hangi kitabı aç...