12 Mart 2015 Perşembe

SİYAD, CEM&GONCA, KİM NE DEMİŞ VE SON DAKİKA

47. SİYAD Ödülleri dün akşam sahiplerini buldu... Ben de ekran başına kilitlendim tabii!

Ama önce şunu sorayım size: Okulun radyosunda program yapsam dinler misiniz? Formatı TV dizileri olarak düşündüm. Tek mi yapsam biriyle mi yapsam bu konuda da fikirlere açığım. Siz dinlemezseniz yapmam, ama dinlerseniz yapmayı planlıyorum.

Şimdi gelelim SİYAD'dan taze haberlere...

Özge Özberk


Bu tip törenlerin genellikle şaşmaz bir sunucusu vardır: Ceyda Düvenci! Her seferinde başarılı sunumlar gerçekleştirdiği için bu görev hep ona verilir, bazen sahneye çıkıp ödül alacak olan kişilerin konuşmalarına çok fazla müdahale etse de genelde o tercih edilir. Çok şükür ki 47. SİYAD'ı o sunmadı. Sunucu Özge Özberk idi. Omuz başlarıyla dikkat çeken iddialı kırmızı bir elbise giymişti. Bu onun (sanırım) ilk sunuculuk deneyimi olmasına rağmen, hiç fena değildi. Ceyda Düvenci'den sonra biraz sessiz kaldı, öyle her şeye yorum yapmadı gerçi ama hiç hata da yapmadı. Ta ki son ana kadar... "48. SİYAD'da görüşürüz" diyecekken yanlışlıkla "46. SİYAD'da görüşürüz" dedi, sonra sahneye geri dönüp "48 48" dedi. O da heyecanlanmıştı bu hatasına, ama önemli değildi. Alkışlar arasında kayboldu bu hata. Bu performansından sonra Özge Özberk bu tip organizasyonlarda karşımıza daha sık çıkabilir.

Nebahat Çehre

 
Nebahat Çehre'nin, yani Firdevs Hanım'ın elbisesi de saçları da hayli iddialıydı! Saçının dalgasıyla elbisesinin fiyongu iyi bir uyum içindeydi. Çehre, törenden önceki kırmızı halı röportajı sırasında, "Artık salon kadını rollerinde olmaktan sıkıldım" dedi. Ama bizim yapımcılar risk almayı sevmiyor, ne yazık ki...
 
Gonca Vuslateri vs Cem Yılmaz
 
 
Gecede Vasfiye Teyze'miz, şimdilerde Gönül İşleri'nin Kader'i Gonca Vuslateri de Atilla Özdemiroğlu'na ödül verdi. Ama böylesine yaşlı ve ünlü bir müzisyene gencecik/toy Vuslateri'nin ödül vermesi, üstüne bir de onunla "sen" diye konuşmaya başlaması soru işaretleri oluşturdu. Sonra anlaşıldı ki ikisi aynı zamanda yakın arkadaşlar. Ama Vuslateri heyecandan ne dediğini bilmeden konuştu. Cümlelerini toparlayamaması bir yana, sahnenin ciddiyetinin de pek farkında değildi sanki. Ödül vermeye doğru "sen" dediği Özdemiroğlu'na nihayet "siz" demeye başladı ve "Deminden beri konuşma ilerlerken... sizin ensenize bakıyorum... ve... ... sana mesaj attığımı biliyorum... Atilla lütfen ben çok zengin bir oyuncu olmadan ölme, lütfen bunu gör..." dedi. Buradan sonra ağlayarak devam etti konuşmasına, sarıldılar, seyircilerden alkışlayanlar oldu. Ama pek toparlayamadı Vuslateri. Özdemiroğlu tüm beyefendiliğiyle karşıladı bu cümlelerini. Zaten az sonra Cem Yılmaz da Vuslateri'yi diline dolayacaktı!
 
Yavuz Turgul'a ödül vermek üzere sahneye çıkan Cem Yılmaz, Gonca Vuslateri'nin adını pek çok kez ağzına aldı. Bunlardan en dikkat çekeni, "Deminden beri orada oturuyorum... Atilla abinin ensesini gördüm... ve hatırladım dedim Atilla abi ben bir gün zengin olursam dedim... oldum!" kısmıydı. Hem salondaki hem de biz ekranları başındaki seyircileri gülmekten kırdı geçirdi.
 
Zerrin Tekindor
 
Kırmızı halı röportajı sırasında, "Ben ödül beklemiyorum. Arkadaşlarımı alkışlamaya geldim," diyerek mütevazı ve samimi kişiliğiyle gönülleri fethetti Matmazel Zerrin Tekindor. Alkış! Bu arada "Kim Korkar Hain Kurttan" adlı oyununa gidiyorum Tekindor'un, mutlaka yazarım seyrettikten sonra...
 
Ayrıca kırmızı halı bizde niçin röportajdan ibaret? Kim ne giymiş diye bir kırmızı halımız yok bizim... Ekranlarda dört tane tarz/moda yarışması varken, tam anlamıyla bir kırmızı halı yapılmaması neden diye soruyor deli kafam...
 
En İyi Film: Kış Uykusu

En İyi Yönetim: Nuri Bilge Ceylan – Kış Uykusu

Mahmut Tali Öngören En İyi Senaryo: Deniz Akçay – Köksüz

Cahide Sonku En İyi Kadın Oyuncu: Melisa Sözen – Kış Uykusu

En İyi Erkek Oyuncu: Haluk Bilginer – Kış Uykusu

En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Lale Başar – Köksüz

En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Ayberk Pekcan – Kış Uykusu

En İyi Müzik: Kenan Doğulu – Unutursam Fısılda

En İyi Görüntü Yönetimi: Gökhan Tiryaki – Kış Uykusu

En İyi Kurgu: Yorgos Mavropsaridis – Sivas

En İyi Sanat Yönetimi: Soydan Kuş - Unutursam Fısılda

Ben O Değilim, Kusursuzlar ve Pek Yakında ise hiçbir ödül kazanamadı. Ben O Değilim tam dört dalda adaydı ve en az ikisini kucaklaması gerekiyordu, çünkü gerçekten başarılı bir filmdi. Kusursuzlar ise bugüne dek izlediğim en iyi Türk filmlerinden biriydi, iki kız kardeş arasındaki gerilimli psikolojik ilişkiyi inanılmaz bir dille anlatıyordu, ama o da ne yazık ki törenden eli boş döndü. Cem Yılmaz'ın Pek Yakında'sı ise sadece iki dalda adaydı, ikisini de kazanamadı. Zaten ödüller genelde Kış Uykusu'na gitti. En iyi yönetim, en iyi kadın oyuncu, en iyi erkek oyuncu... Hepsini sildi süpürdü. O değil de en iyi yönetmen ne zaman en iyi yönetim oldu? İsimler hangi ara değişti? Kış Uykusu'nda ödül kazanan Haluk Bilginer ise törende yoktu. Hatta ödül kazananların çoğu ödüllerini kendileri almadı, bir başkası aldı. Böyle saçma sapan şeyler de oldu yani... Ödül töreninde Beren Saat tüm güler yüzlülüğüyle Kenan Doğulu'nun yanındaydı, ama onun dışında magazinsel bir isim yoktu. Tam bir sanat gecesiydi yani.

HANGİ ÜNLÜ NE DEMİŞ?
 

İlker Kaleli, Elele’nin Şubat sayısına verdiği röportajda şöyle demiş: “Küçüklüğümüzden beri en iyi iş, en iyi eş ve en iyi hayat isteğiyle şişirildiğimiz için, ister istemez evlilik de varılacak bir hedef, önceki her şey de onun provası gibi görünüyor göze.” Katılmamak mümkün mü? “Sistemin en büyülü vaadi evlilikmiş gibi algılanıyor” diye devam ediyor sözlerine. Boşanmış bir anne babanın çocuğu olduğu için böyle düşündüğünü de ekliyor, ama yine de haklı tarafları var sözlerinin. Herkes evlenmek zorunda mı kardeşim? Hayatımızı “ileride” evlenecek olmaya göre mi yaşayacağız, planlayacağız? Bekarlık sultanlıktır! Oh be!
 
Selma Ergeç de aynı derginin aynı sayısında "Kaptan Picard yüzünden earl grey içtim, çünkü ondan içiyordu ve ben o zaman on üç yaşındaydım, adamsa elli beş,” itirafında bulunuyor. “Üstelik siyah çayla pek aram yok. Tam hedef kitleyim yani. O içiyor mu, ben de içeceğim… Tadı kötü mü, olsun ver sen…" Çok güldüm valla bu sözlerine. Esprili, samimi açıklamalar olmuş. Aynı zamanda “Para yoksa kötüyüm, paranın olmasını tercih ediyorum,” diyecek kadar da açık sözlü kendisi.
Caner Özyurtlu "İstanbul’da yaşamak istemediğime kesin olarak karar verdim," demiş. “Düzenimi değiştirmenin yollarını arıyorum şu sıralar.” Bakın! Demek ki İstanbul’da yaşamak istemeyen tek genç ben değilmişim! Özyurtlu 29 yaşında ve o da İstanbul’un çilesinden bıkmış… Zaten şarkıda da demiyor mu “Deli miyiz biz? Ne işimiz var bu şehirde? Zaten faydası yok kimsenin birbirine…” diye. E doğru valla! Bu şehirde gez, toz, alışverişini yap, ama yaşama. Böyle düşünen çok genç, çok insan var. Herkes İstanbul için ayılıp bayılmıyor yani. İstanbul dediğin ne ki zaten? Penceresinden bina manzarası görünen şehir. (Arada bir de hafta sonu Boğaz'ı moğazı görürsen ne mutlu!) Trafik, hava kirliliği, insan kirliliği… İş olanakları da burada tabii… Sevgi-nefret ilişkisi anlayacağınız… Biraz da çıkar… Ah İstanbul… Bakalım ileriki yıllarımda da baş köşede sen mi varsın?
Burçin Terzioğlu da yine Elele’nin bu sefer mart sayısında “Aynı bedenin altında dört mevsim geçti ruhumdan” gibi bir açıklamada bulunarak klişeler dünyasına adını altın harflerle yazdırıyor! Ünlü kadınlarımız bu tip açıklamaları yapar ya hep… “Bir bedende on kadınım” falan derler… Hadi bir bedende iki kadın olsa tamam da on kadının ne işi var orada yahu? Kişilik bölünmesi mi yaşıyorsunuz nedir? Doğru toplu psikolog tedavisine!
Cenk Akyol (kimdi o diyenlere: basketbolcu, siz demediyseniz ben dedim başta kimdi o ya)’a da kadın olmak ister miydiniz diye sormuşlar, “Kesinlikle hayır!” demiş. “O zaman eşim Naz’ı benimle evlenmesi için kandıramayabilirdim.” Yorumsuz.
Sercan Badur “Şu ara Merkür ve Satürn’ün astrolojik etkilerinden aşk gezegenime pek fırsat kalmıyor açıkçası,” demiş aşk sorusuna. Kafa mı bulmuş yoksa ciddi miymiş ben anlamadım… Ama çok samimi açıklamalar yapmış, bravo!
Yağmur Tanrısevsin de “Oyunculukta kendimi buldum” demiş. Oyuncular başka bir şey dese şaşıracağız artık!
 
Bahar Kongel (yok, oyuncu falan değil, modayla ilgili biri), Elle Decoration'da "Dekorasyonda herhangi bir destek almadık çünkü ben evi bir iç mimara dekore ettirme fikrine hiçbir zaman sıcak bakmadım. Dünyamı başka bir insanın yaratması mantıklı gelmiyor bana. Kendi dünyamı ancak kendim yaratabilirim." demiş. Ne güzel söylemiş, değil mi! İşin en eğlenceli kısmını, üstüne bir de tonla para ödeyerek başka birine emanet etmek bence de çok saçma ve suni.
Şükrü Özyıldız, ki gideceğim "Kim Korkar Hain Kurttan"da o da oynuyor, Adam in Town'da "En mutlu olduğum yer evim. Evimi istediğimde sinema salonuna çeviriyorum. İstediğimde kulübe. Ne zaman dışarı çıksam kameralar bir şeyler oluyor. Magazinsel biri olmamama rağmen öyle gibi gözükmek istemiyorum," demiş.

2 yorum:

  1. Gonca Vuslateri'nin konusmasi cok komikti,yapmacik geldi..biraz önce haberlerde gördüm.Cok talihsiz bir konusmaydi...

    YanıtlaSil
  2. goncayla sem yılmaz ne komikti yaa :)

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

NAKANO ESKİCİ DÜKKANI VE ÇOKSATAN KİTAP PROBLEMATİĞİ

Genelde kitapçıların çoksatan raflarından uzak durup, aksine hiç satmayan, kimsenin ilgi göstermediği, kıyıda köşede kalmış kitapları arar b...