28 Mayıs 2014 Çarşamba

APARTMAN - BÖLÜM 2

 
Bölüm 1
Pilot bölüm

CİNAYET VE KURABİYE

Özet: Ben Zehra… Reyting rekorları kıran pembe dizimin ardından biraz dinlenmek için Amerika’da üç yıl geçirdikten sonra ülkeme geri döndüm. Döndüm dönmesine de, ayol ne magazinciler benimle ilgilendi ne komşularım… Bildiğim unutulmuşum! Ben de bari evimle hasret gidereyim dedim, Cihangir’deki Altın Bilezik apartmanımdaki bir numaralı daireme adımımı atıp, ilk önce odama koştum. Ayağımın dibinde bir de ne göreyim, çürümüş bir ceset! Al buyur! Dönüşüm muhteşem oldu! Eve değil olay yerine döndüm resmen! Bakın sonra neler olacaktı...

Apartmandaki komşularım, ben polis aracına bindirilirken peşimden bakakalmışlardı. Yüzlerinde yakalanmanın verdiği bir telaş ifadesi aradım, ama sadece şaşkınlık vardı. Yine de ben bu işi onlardan birinin yaptığından, en azından içlerinden birinin bu işte bir parmağı olduğundan emindim.
Benim hemen ardımdan polis onları da karakola getirip ifadelerini aldı.

"Bir katile benziyor muyum sizce?" dedi Aslı.

"Hem bunu yapmak için bir nedenim yok," dedi Nur.
"Ben öldürmüş olsam bile bu işi onun evinde yapmamın tek açıklaması birbirimizden hazzetmememiz olamaz," dedi Sevgi.
"Hem evine nasıl gireceğim ki?" dedi Çiğdem.
"İnanın ben de şok oldum," dedi Melis.
"Yüreğim böyle bir olayı kaldırmaz," dedi Keriman. "Hatta geçen gün komşunun evine gittim, yeni bir koltuk almış, ama koltuk bildiğin kan kırmızı, oracığa yığılıverdim. Demek istediğim..."
"Yani hiçbir fikrim yok," dedi Okan.
"Apartmana iki gün önce taşındım," dedi Kenan.
"Dikkatimi çeken hiçbir durum olmadı," dedi apartmanın kapıcısı Ali Efendi.
Sevgi’nin kocası, Aslı’nın kocası ve Çiğdem’in kocası da aynı şeyleri söylediler. Sorgulanacak başka birisi kalmamıştı.
Ceset üstünde yapılan birkaç günlük incelemenin ardından, polisin kararı şu oldu: "Cesedin durumuna bakılırsa, muhtemelen siz Amerika'ya gider gitmez birisi onu öldürmüş olmalı. Yani ceset ancak üç yılın ardından bu kadar çürümüş olabilir. Anlayamadığımız tek şey kokunun nasıl olup da dışarıya sızmadığı. Bunu da yatak odanızın, evin kapısına en uzak yerde olmasıyla yorumladık. Ve patolog bir kurşun deliği bulamadı. Evinizde de hiçbir parmak izine rastlamakdık. Bu bir cinayet değil Zehra Hanım, çok büyük ihtimalle bir intihar. Ceset öyle çürümüş ki, kimliğini bile teşhis edemeyecek durumdayız. Bu durumda sadece evinizden çıkan bir cesede bakarak kimseyi tutuklayamayız. Belki de evinize bir hırsız girdi, bir şekilde yere yığıldı ve oracıkta öldü. En azından biz cesetle ilgili bunu düşünüyoruz."
"Memur bey, cümlelerinizden tek duyduğum bla bla ceset bla bla ceset oldu, ama ben bu işi onlardan birinin yaptığından eminim!" dedim.
Ama polis tüm komşuları masum buldu. Sorgu da belirsizlikle son buldu. Fakat ben bu işin peşini bırakmamaya yemin etmiştim.
 
Karnı burnunda hamile olan Çiğdem iki numaralı dairenin kapısını çaldığında, dört numaralı dairede oturan Aslı üç numaralı daire oturan yakışıklı adamın radarına nasıl girebileceğini düşünüyordu. Bu nedenle bolca makyaj yapıp onu kahve içmeye davet etmekte karar kıldı.
Beş numaralı dairede oturan Nur da tam o sırada Melis’ten aldığı taktiklerle makyajını yapmaya devam etmekteydi. Hoş geldin ziyareti adı altında Kenan’a gidecekti.
"Biraz daha ruj?"

"Sanırım bu kadar yeter!" dedi Nur, gülümseyerek. "Alt tarafı ayaküstü bir şey, Bodrum'daki barlarda içki dağıtmayacağım!"

Nur "dağıtmayacağım" deyip sonuna da bir ünlem koyar koymaz, Çiğdem'in çaldığı kapı açıldı.

Sevgi'nin yüzünde de hala yaşananların şoku vardı.
"Şimdi de Cem'i sorguluyorlar," dedi Nur.

"İçeri gelmek ister misin?"

"Hiç de kek ve kurabiye havamda değilim! Bebek doğuracağım ve cezaevi kesinlikle istediğim hastane değil!" Gülüyordu.

"Haklısın, kötü günler geçiriyoruz, ama polis yeterli ipucu bulamayınca işin peşini bıraktı."

"Zehra bırakacak mı sanki..." Çiğdem bir an için durakladı. "Sevgi, bak bunca yıllık komşuyuz. Bana lütfen doğruyu söyle. O cesetle bir ilgin..."

"Hayır tabii ki! Bunu nasıl düşünebilirsin?"

"Yani, Sevgi ile aranızda olanları biliyoruz…"

"Bu yüzden de birini öldürüp evine mi attım?" diye bağırdı Sevgi. "Saçmalamayı kestiğinde, tekrar uğrarsın!" Kapıyı çat diye Çiğdem’in suratına kapattı.

Kapı çat diye Çiğdem’in suratına kapandı.

Çiğdem aynı anda karnındaki bebeğin tekmesini hissetti.


"Hoş geldiniz Nur Hanım," dedi Kenan.

"Taşındığınızı duydum da, size küçük bir ev hediyesi getirdim." Elindeki paketi Kenan'a uzattı. Kenan açtı. İçinden bir çok hoş bir el gırgırı çıktı.

Kenan’ın şaşkınlığı yüzünden okunuyordu. "Ah, ne kadar... hoş."
Nur omuz silkti. "Her ev kadınının ya da bu durumda ev adamının ihtiyacı olan bir şey!"
"Çok kibarsınız, çok teşekkür ederim. Evime uğrayan ilk komşum sizsiniz."
O sırada olup biteni umutsuzca kapı deliğinden izlemekte olan Aslı da kendini daha fazla tutamayarak, kapısını açtı.

"Ah, ben de evime kadar gelen bu gürültünün sebebini merak ediyordum? Meğer senmişsin Nur'cuğum! Apartmanımıza hoş geldiniz, Kenan Bey. O elinizdeki de ne öyle?”
"Nur Hanım’ın ev hediyesi."

"Çok zevklidir kendisi," dedi Aslı, iğneleme dolu bir sesle. "Eee, ne işle meşgulsünüz?"

"Senaryo yazarı ve yönetmenim. Sektöre daha yakın olabilmek için Cihangir'de bir ev kiralamaya karar verdim. İlk filmimi çekmek için yapımcı arıyorum."

"Aaa, öyle mi!" dedi Aslı. "Eee, ben de bir ara çok önemli bir film dergisine eleştiriler yazıyordum. Eğer senaryonuzu okutmak isterseniz, fikir verebilirim." Yalancı! Böyle sanatsal şeylerle alakası yoktur! Ben tabii o sırada evimde, temizlikçimin başındaydım. Bunak Keriman da bana gelmek üzereydi.


Keriman, komşularının onun hakkında ne düşündüklerini her zaman merak ederdi. Komşuları onu kendilerine yemek tarifi sağlayan bir aşçı olarak mı, eğlenceli bir dedikodu kaynağı olarak mı, yoksa sadece aynı apartmanda yaşayan ve kocası öldükten sonra iyice huysuzlaşan yaşlı bir kadın olarak mı görüyorlardı?
Bir de bu son olanlardan sonra, potansiyel bir katil de olabilirdi.
Açıkçası ben o bunağın böyle bir cinayet işleyebileceğine ihtimal vermiyordum. Yani işlese bile, kan falan görünce dayanamaz o. Yüreği kaldırmaz ayol. Yine de dikkatli olmalıydım.
Olup bitenlerden ötürü her zamanki merakı iyice katlanan Keriman, haber vermeden bana uğramak için bir bahane aramaya başladı. Kısa süreli bir tereddüdün ardından, üç yıl önce
ödünç aldığı tenceremi teslim etmeye karar verdi.

Ben de o sırada evi ve özellikle de cesedin bulunduğu yatak odamı çok güzel temizlemesi için kadınım Güzin'in başındaydım. O parkeleri ovaladıkça, ben de cesedin izlerinden kurtuluyordum. Aksi halde bu evde kalmam mümkün değildi. Ama bakın ne halt yedi Güzin! "Karakterim öldürülünceye dek tam beş sezon boyunca başrolünde oynadığım dizimin posterini yanlışlıkla çöpe mi attın sen?"

"Hayır, bilerek ve isteyerek yaptım, abla. Afişte ne yazıyordu hiç okumadın herhalde?"
Omuz silktim. "Hiç dikkat etmemiştim, ne yazıyormuş?"

"Hiçbir cinayet gizli kalmaz." Bunu ürperten bir ses tonuyla işlemişti.

"Aaa, doğru, son sezonda temamız buydu."
"O cesedi hatırlatabileceğini düşündüğümden çöpe atıverdim onu. Ayrıca cesedin altındaki halıyı, yerdeki pis yastığı ve küvetteki armut sabunluğu da yok ettim.”

"Armut sabunluğum bana cesedi nasıl hatırlatabilirdi ki?"

"Hatırlatamazdı. Sadece çok çirkin diye attım."

Tam ona bağıracaktım ki kapı çaldı. Hayret, yoksa komşularım evime taziyeye mi gelmişlerdi! Gelenin Keriman olması, bana bundan sonra kapı her çaldığında önce delikten bakmam gerektiğini öğretecekti.
"Ah zavallıcığım, tam da yol yorgunuyken başına gelenlere de bak hele!" Keriman, içeri gelmek için hamle yapınca önünü kapattım.
"Temizliğim var, sonra gelsen?"

"E sen bana gel o zaman?"

Savaşmadan pes ettim. Belki de yokluğumda olan dedikoduları öğrenmek kafamı dağıtırdı. Bu arada bana tenceremi verdi.

"Yeni mi getiriyorsun, ayıp vallahi getirme bari!" dedim.

"Ne yapayım, getirecektim de sen yurt dışına gidince bende kaldı." Yalan söylüyordu elbette.
Bunak Keriman yeni temizlenmiş zeminlerde hatur hutur yürürken, Güzin tek kaşını kaldırıp ona baktı. Keriman, hiç izin almadan, salon yerine yatak odama girdi!

"Burada bulmuştun cesedi, değil mi?"

"Evet," dedim, sinirlerime hakim olmaya çalışarak.

Birden dolabımı açarak kıyafetlerimi karıştırmaya başladı. Aman Allah’ım! Yoksa beni ziyaret etme bahanesi altında, polisin bulamadığı cinayet izlerini mi silecekti?

Ona başımın döndüğünü söyleyip kapıya yönlendirdim.

Belki de bu bunak, aslında herkesten daha akıllı bir katildi, ha?
Yok be, nerede Keriman'da o zeka!
Ben de cinayet izlerini sildiğini falan sanmıştım…
Evimden çıkar çıkmaz soluğu Aslı’da aldı, pis dedikoducu.
Meğersem konu…
"Otuz sekiz mi!" diye bağırdı Aslı. "Oysa bana otuz altı beden giydiğini söylerdi!"

“Ya, böyle işte,” dedi Keriman, kahvesini höpürdetirken. "Bizden sakladığı daha başka neler var acaba?"

"Vallahi onu bunu bilmem de, şu ceset benim midemi kaldırdı Keriman Abla... Az önce karşı daireme taşınan Kenan Bey ile konuşuyorduk, laf aramızda çok hoş bir bey kendisi, adamcağız taşındığına taşınacağına pişman olmuş. E haklı yani. Yıllardır apartmanda ölü bir adam varmış ayol!”
"Ya da kadın," diye ekledi Keriman. "Sence o cesedin Zehra'nın evinde ne işi vardı?"

"Bilmiyorum," diye konuyu geçiştirdi Aslı.

İki numaradaki Sevgi çok tuhaf hissediyordu. Kim bilir ne zamandan beri sadece beş metre ötesinde bir cesetle yaşıyordu tabii, kolay mı? Ama bence katil oydu! Yani, o cesedi evime atan... Belki de suçu bana atmak istemişti. Bu da olabilirdi. Ne de olsa aramızda yaşananları tüm apartman, hatta mahalle, hatta Cihangir biliyordu!
O akşam, cinayetten sonra ilk kez, çöpleri kapıya çıkarırken karşılaştık, ama hiç konuşmadık. Kapılarımızı sessizce birbirimizin yüzüne kapattık.

Sonra, bunu yakın zaman içinde asla öğrenemeyecektik, boşanmak üzere olduğu kocası eve gelip bunu dövdüğünde, artık canına tak eden Sevgi ertesi gün apartmandan taşınıp izini kaybettirme kararı almıştı. Geride kalan komşular olaraksa biz bunu, onun katil olduğu şeklinde yorumlayacaktık. Başta da ben elbette. Gerçek katilse asla aklıma gelmeyen ve gelmeyecek olan bir isimdi. Ama olaylar oraya gelene kadar, apartmanda çok büyük bir kıyamet daha kopacaktı. Kıyametten önceki gece, hangi komşumun evimdeki cesetle bir bağlantısı olabileceğini düşünen ben hariç, herkes son rahat uykusunu uyudu.

6 yorum:

  1. Huuuw olaylar olaylar olaylar:) hararetli bir düşünme süreci... Böyle umutsuz ev kadınları geldi aklıma bunu okurken nedense:) Güzel.

    YanıtlaSil
  2. bir solukta okudum!
    ya var ya o ceset nasıl o eve girdi, katil hep hiç umulmadık birileri olur, kapıcıdan şüpheleniyorum ben :)

    YanıtlaSil
  3. Müthiş ! Merakla bekliyorum devamını :)
    Sevgiler

    YanıtlaSil
  4. önce kimlik tespiti olsun. dişlerden :)

    YanıtlaSil
  5. aklınla bin yaşa deep benimde aklıma hemen o geldi:)
    ama katil kim merakla okuyor olacağım :)

    YanıtlaSil

Gmail hesabı olmayanlar, anonim seçeneği ile yorum yapabilir... Yorumlarınız için çok teşekkür ederim!

NAKANO ESKİCİ DÜKKANI VE ÇOKSATAN KİTAP PROBLEMATİĞİ

Genelde kitapçıların çoksatan raflarından uzak durup, aksine hiç satmayan, kimsenin ilgi göstermediği, kıyıda köşede kalmış kitapları arar b...