Önemli not: Eğer Hayatını Renklendirmeyi Unutan Adam'ın bundan önceki üç bölümünü okumadıysanız, sadece aşağıdaki özeti okumanız fazlasıyla yeterlidir. Çünkü hikaye, bu bölümden itibaren farklı bir gidişat kazanacaktır.
Özet: Adam öldürmekle suçlanıp bir süre hapis yattıktan sonra suçsuz bulunarak salıverilen ama özgürlüğüne kavuştuğunda da karısı tarafından terk edilen, şehir dışındaki evi yanan ve yeni aldığı arabası çalınan Ali Cezmi için hayat sona ermiş gibidir. Ta ki ifade vermek için gittiği polis karakolunda, kendisi gibi çaresiz olan genç kız Feraye ile tanışana kadar. Elli ikisindeki Ali Cezmi ile yirmi üçündeki Feraye kısa süre içinde birbirlerinin hayat arkadaşı olurlar.
Burgazada yine yapacağını yapmıştı. Ali Cezmi vapurdan indiğinde patlak vermek üzere olan fırtına sebebiyle sokakta kimsecikler yoktu. Bu durum adanın genel haliyle uyumluydu.
Kışın yağmayan yağmur mayısa mı birikmiş nedir, diye düşünerek hızlı adımlarla yürüdü.
Ev yoluna girdiğinde rüzgar bedenini zorlamaya başlamıştı. Direnerek yoluna devam etti. Kapıyı yumruklamaya başladı. Şiddetle yumrukladığı kapıyı açan kadın donakalmıştı.
"Burada ne işin var?" diye rüzgarı bastırmaya çalışan bir sesle bağırdı. "Hem de bu havada!" Ali Cezmi bağırarak bir şeyler söyledi ama sesi fırtınada kaybolduğundan kadın hiçbir şey anlamadı.
Rüzgar birden kapıyı çarparak kapattı, kadının zorlayarak tekrar açması birkaç saniyesini aldı. Kapıyı açar açmaz Ali Cezmi'yi tişörtünden yakalayıp içeri çekti. Bir saniye sonra sağanak yağmur döktü.
"Sanırım işten atıldın, değil mi?" diye sordu ablası, onun ayakkabılarını çıkarmasını beklemeden mutfağa geçerken.
Ali Cezmi başını salladı. "Ayrıca karım da beni terk etti." Peşinden mutfağa gitti. "Sen nasılsın?" diye sordu.
Ablası ona bakıp, "Daha iyi olamazdım!" diye dalga geçti.
Tam o sırada üst kattan birisi "Keriman, sen mi geldin?" diye bağırdı. Ali Cezmi başını kaldırıp ablasına baktı. Bu babasının sesiydi. "Nerede?" diye sordu Ali Cezmi.
"Odasında," dedi ablası, istifini bozmadan.
"Keriman kim?"
"Sekreteri," dedi ablası. "Gelmişken onu görecek misin?"
"Görmeli miyim?"
Ablası ona arkasını döndü. Ali Cezmi bir süre mutfak masasının başında oturduktan sonra üst kata çıktı. Babasının odasına girdi. Babası yatağa oturmuş, birini bekliyor gibiydi.
"Baba, benim, Ali Cezmi."
Babası bir süre boş gözlerle ona baktı. Sonra ayağa kalkıp, "Gel bakalım!" diye bağırarak ona sarıldı. "Nasılsın?"
"Fena değilim."
"Keriman nerede?"
"Bilmiyorum, sanırım gitti."
"Gitmiş olamaz! Daha gelmedi ki..."
"Emin değilim."
"Nasılsın?"
"Fena değilim, baba."
"Keriman nerede?"
"Gitti."
"Gitmiş olamaz! Daha gelmedi ki..."
Ali Cezmi söyleyecek bir söz bulamadı. Arkasında, ablasının ayak seslerini duydu. Yüzüne baktığında gördüğü üzgün bakış, her şeyi açıklıyordu.
"Gitmiş olamaz! Daha gelmedi ki..."
Ali Cezmi söyleyecek bir söz bulamadı. Arkasında, ablasının ayak seslerini duydu. Yüzüne baktığında gördüğü üzgün bakış, her şeyi açıklıyordu.
Devam edecek...
Merakla bekliyorum devamını :)
YanıtlaSilSevgiler
Devamını bekliyoruz efendim.
YanıtlaSilHadi ama,meraklandık...
YanıtlaSilbir kavis aldı öykü ha. bakalım ali cezminin başına daha neler gelecek :)
YanıtlaSilHımm babası hasta anlaşılan bakalım ne çıkacak devamında.
YanıtlaSil